I. “Hüküm yalnızca Allah’ındır” yaklaşımını benimsemişlerdir
II. ‘Allah’ın kelamının anlaşılması için gereken her şey yine kelamın kendisindedir’ şeklindeki bir varsayımda bulunmaktadırlar
III. Diğer dini düşüncelere yönelik bir görüşleri yoktur
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Haricilerle ilgili söylenebilir?
Hariciler diğer dini düşüncelere yönelik sert eleştiriler yapmışlardır
İslâm düşüncesi Batı’ya birkaç yolla geçmiştir. Birincisi, Hıristiyanların Müslümanlarla Sicilya, Endülüs (İspanya) ve kısa süreli olarak Güney İtalya’nın fetihlerinde doğrudan temasıdır. İkincisi, batılıların İslâm ülkelerine eğitim için gitmeleridir. Üçüncüsü, İslâm eğitim kurumlarının taklit edilmesidir. Dördüncüsü, diplomatik ilişkilerdir. Beşincisi, Haçlı savaşlarıdır. Altıncısı ve en önemlisi de, Arapçadan yapılan tercüme hareketleridir. Doğru cevap A seçeneğidir.
İbn Sina’nın felsefesini en geniş şekilde ortaya koyan ansiklopedik eser hangisidir?
Şifâ, felsefeye dair en önemli eseridir. Ansiklopedik bir tarzda yazılmış olup mantık, tabîiyyât, riyâziyyât ve ilâhiyyât bölümlerinden meydana gelmektedir.
Bîrûnî kendi dönemindeki tarih ve tarihçilik anlayışından farklı bir yöntem benimsemiştir. Tarihsel olayları birleştirerek yorumlamış, sentezlemiş ve aktarılan tarihsel bilginin bizzat kendisini eleştirmiştir. Farklı kaynaklardan gelen haberleri birbirleriyle mukayese ederek yanlış olanı tespit etmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi Farabi’nin Hristiyan filozoflara tesir ettiği konulardan değildir?
Farabi müzik alanında Batılı Hristiyan filozoflara tesir etmemiştir.
Urfa ve Nusaybin Mektepleri, gerçekte, birer din mektebiydi. Urfa mektebi, İranlılar tarafından 363 yılında kuruldu. O, Hristiyanlaşan İranlılar için Yunancayı ve Hristiyanlığı öğretmek için açılmıştı. Ancak, Aristo mantığı ve Porfyrious’un mantık kitabı İsagoji orada, uzun bir zaman okutuldu. Bu mektep, 489 yılında Bizans İmparatoru Zenon tarafından kapatıldı. Doğru cevap B'dir.
I Musukiye ait meseleler
II Tabiiyyâta ait meseleler
III Gök hakkındaki meseleler
IV Tarihe ait meseleler
V Alemle ilgili meseleler
İslâm dünyasında gerek müstakil tehâfüt, gerekse mevcut olan bir tehâfütün yorumu tarzında,Gazali ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’leri ekseninde kaleme alınan gelenek kapsamında on iki eser yazılmıştır. Bu eserlerin konularını hangi başlıklar altında toplanmıştır?
Gazali ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’leri ekseninde kaleme alınan bu eserlerin konularını dört kategoride değerlendirmek mümkündür: Bunlar; tabiiyyâta ait meseleler, ilahiyyâta dair meseleler, âlemle ilgili meseleler ile gök hakkındaki meselelerdir.Doğru cevap B'dir.
Aşağıdakilerden hangisi şehirli yaşamın temel özelliklerinden biridir?
Rahat yaşama alışmışlık, şehirli yaşamın temel özelliklerinden biridir.
XIII-XIV. yüzyıllarda hakim olan felsefi görüş aşağıdakilerden hangisidir?
XIII. ve XIV. yüzyıllarda Gazâlîcilik hakim felsefi görüş olarak varlığını sürdürürken, XV. yüzyılda İbn Rüşd ve onun doğurduğu akımlar yavaş yavaş baskın felsefi görüşler olarak gelişmiştir.
Farabi’nin bilgi teorisine göre insanın hem kendini bilmesi hem de soyutlama yapabilmesi aklın hangi aşamasında mümkündür?
Fiil halindeki akıl (Bilfiil akıl), güç halindeki aklın aktif duruma geçmesidir. Bu aşamada akıl soyutlama yaparak maddeden tam bağımsız bilgilere ulaşır. Bu aşamada insan hem kendini bilir hem de külli ve aksiyomatik bilgilere ulaşır.Cevap C seçeneğidir
Aşağıdakilerden hangisi Meşşai dış duyu tasnifinde yer alır?
Messai iç duyu tasnifinde işitme, görme, koklama, tatma, dokunma yer almaktadır.
Mehmet Âkif Ersoy’un İslâmcı düşünceye geçişi kim tarafından olmuştur?
Âkif İslâmcı bir düşünürdür. İslâmcı düşünceye geçişi Muallim Nâci vasıtasıyla olmuştur.
Gazzâlî’nin filozoflara yönelttiği eleştirilere ilk ciddi karşı koyuş hangi düşünür tarafından gelmiştir?
Gazzâlî’nin filozoflara yönelttiği eleştirilere ilk ciddi karşı koyuş, Endülüslü filozof ve fakîh İbn Rüşd’den (ö.1198) gelmiştir. İbn Rüşd, Tehâfütü’t- Tehâfût adlı eseriyle, Gazzâlî’nin filozofları eleştirdiği yirmi ayrı meselenin her birini ayrı ayrı ele alarak, kendine göre onun eleştirilerinde haksız olduğu noktaları ortaya koymuştur.
Estetik imar bilincini yönlendiren alanlarda (kelamcı, mutasavvıf, fıkıhçı, felsefeci, hat vs.) üretim yapan Osmanlı düşünürlerinin hangi Yunan düşünürün ‘asıl-kopya’ ikiliğine dayalı felsefe yapma tarzını sürdürdüğü söylenebilir?
Estetik imar bilincini yönlendiren temel unsurlarda üretim yapan Osmanlı düşünürlerinin kabaca Platoncu ‘asıl-kopya’ ikiliğine dayalı felsefe yapma tarzını sürdürdükleri söylenebilir.
Gazzâlî'nin Tehâfütü'l-Felâsife'sine reddiye olarak kaleme aldığı eseridir. Yüzyılları aşan etkisi bulunmaktadır. İbn Rüşd'ün bu eserinin adı nedir?
İbn Rüşd ilmi dini ve akli geleneklerin hemen hepsinde ürün vermiştir. Bidâyetü'l-müctehid ve nihayetü'l-muktesıd, İbn Rüşd'ün fıkha dair mukayeseli bir hukuk kitabıdır. İbn Rüşd’ün felsefi analiz kabiliyetini fıkıh alanında sergilemiş olduğu bir eseridir. Faslul-makâl fî-ma beyne'ş-şer’ia ve'1-hikme mine'l-ittişâl, İbn Rüşd'ün vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlaştırılması ve tevil konularında kaleme aldığı eserdir. Din-felsefe ilişkilerinde özgün ve analitik bir eserdir. el-Keşf an menâhici'1-edille, dini metinlerin zahirlerini esas alarak, tüm kelam geleneğini sistematik konular çerçevesinde yorum kabiliyeti bakımından kendi perspektifinden incelediği eseridir. Tehâfütü Tehâfüti'l-felâsife, Gazzâlî'nin Tehâfütü'l-Felâsife'sine reddiye olarak kaleme aldığı eseridir. Yüzyılları aşan etkisi bulunmaktadır. Doğru cevap D şıkkıdır.
El-Munkiz adlı eserinin sonuna doğru Kur’an’ı gerçek şekilde anlamanın tefsirden ziyade yorumlamakla mümkün olduğunu söyleyen İslam düşünürü kimdir?
Gazali El-Munkiz adlı eserinde Kur’an’I gerçek şekilde anlamak için yorumlamak fiilinin önemini vurgulamıştır.
Aşağıdakilerden hangisi Fârâbî ve onun çizgisinden gelen İslâm filozoflarının Evreni açıklarken geliştirdikleri doktrininin gerekçelerinden biri değildir?
Fârâbî ve onun çizgisinden gelen İslâm filozofları Evrenin var olması için böyle bir doktrin geliştirmelerinin arkasında mantıki bazı gerekçeler olduğunu öne sürmüşlerdir. Buna göre:
Mutlak anlamda bir olan Allah’tan çokluk aleminin doğrudan yaratma ile meydana geldiğini kabul etmek Allah’ın da zatında bir çokluk olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Bu durumdan kurtulmak için meşşai filozoflar “Birden ancak bir çıkar” prensibini benimsemek zorunda kalmışlardır. Varlığın sonradan yaratıldığını kabul edecek olursak da ortaya zamanla ilgili problemler çıkar. Mesela yaratma bir fiildir ve bir süreçte gerçekleşir. Hâlbuki madde ve hareket yokken zamanın varlığından söz edemeyiz. Ayrıca Âlem sonradansa Allah ondan önce ne yapıyordu? Sorusu sorulabilir. Eğer bir şey yapmıyor idiyse âtıl ve pasif bir Tanrı kavramı ile karşı karşıyayız demektir. Âlem sonradan yaratılmışsa Allah’ın Âlemi yaratmadan önceki iradesi ile sonraki iradesi arasında bir fark vardır. İrade sıfatındaki değişiklik onun zatında değişiklik de olabileceğini akla getirir. Bu da Allah’ın ulûhiyeti ile çelişir. Neden Allah varlığı belli bir anda yaratmayı irade etmiştir. Acaba daha önce veya daha sonra yaratmasına engel olacak bir durum mu vardı?