Hz. Ömer ne zaman mecûsilerden cizye almayı kabul etti?
Hz. Ömer, Abdurrahman b. Avf’ın "Hz. Peygamber, Hecer mecûsilerinden cizye alıyordu" sözünü işitinceye kadar mecûsilerden cizyeyi kabul etmemişti (Buhârî, Cizye 1, Hadis no: 3156–57).
Tebliğin erken dönemlerinde Necaşi’nin "Sizi atalarınızdan ayıran bu din nedir?" sorusuna cevap veren sahâbe aşağıdakilerden hangisidir?
Müslümanların sözcüsü olarak Necaşi’nin "Sizi atalarınızdan ayıran bu din nedir?" sorusuna karşı Cafer b. Ebî Tâlib’in söyledikleri güzel bir şekilde ifade etmektedir. O, Necaşi’ye karşı şöyle demişti:
Ey Melik! Biz câhil bir topluluktuk, putlara tapar, ölü eti yer, şehvetimize uyar, akraba ve komşuluk hakkı gözetmezdik. Güçlülerimiz zayıflarımızı ezerdi. Biz bu haldeyken Allah bize içimizden soyunu, doğruluğunu, güvenilirliğini, iffetini bildiğimiz bir elçi gönderdi. O bize tek ilah olan Allah’a kulluk etmemizi, atalarımızın ve bizim taptığımız taşlara ve putlara tapmamamızı emretti. Hz. Peygamber (s.a.v.) bize doğru söylemeyi, emanete riayet etmeyi, akrabayı ve komşuyu gözetmeyi öğretti. Haramlardan uzak durmayı, şehvetimize uymamayı, iftiradan kaçınmayı, yetim malı yememeyi ve iffetli kadınlara zina iftirasında bulunmamayı emretti. Biz onun söylediklerini tasdik edip, Allah’tan getirdiklerine iman ettik. Haram kıldıklarını haram, helâl dediklerini de helâl kabul ettik (İbn Hişâm, Sîre, I, 250).
Yukarıdaki ifadelerin hangisi veya hangileri Hz. Peygamber ile Kuran’ın bütünlüğünü göstermektedir?
Onun sünneti/hadisleri ve yaşayış tarzı iyi bilinmeden Kur’ân’ın İlâhî iradeye uygun biçimde anlaşılması mümkün değildir. Dolayısıyla, onun sünnetini farklı mülâhazalarla devre dışı bırakmak, “Peygamber’in görevi sadece Kur’ân’ı tebliğ etmektir” demek, Allah’a ve Kur’ân’a bir bütün olarak gerçek mânâda inanmanın gereğini yapmamak demektir. Allah Resûlü, Kur’ân’ın ilk örnek uygulayıcısı sıfatıyla her an Allah Teâlâ’nın izni ve gözetimi altında hareket etmekteydi. Gerek doğrudan, gerekse dolaylı olarak vahye muhatap idi. Kendisine ait söz, davranış ve onaylar da aynı derecede İlâhî kontrol altında idi. Dolayısıyla onun yaşantısı kendi zamanıyla kayıtlı değil bütün zamanlar için geçerlidir. Din, Allah’ın bildirmesi ve Resûlünün açıklaması ve uygulamasıyla meydana gelmiş bir bütündür. Sadece Kur’ân âyetlerinden hareketle kurgulanan bir din, pek çok farklı örnekte görüldüğü üzere, kaos üretir ve modellik etme özelliğine sahip olamaz.
Şâtıbî'nin, Kur’ân’ın ancak Sünnetle bir bütün hâlinde doğru anlaşılabileceği ve Sünnetin Kur’ân üzerinde hâkim konumda olmasının muhtemel anlamları için yazdığı eserinin adı nedir?
Kur’ân’ın ancak Sünnetle bir bütün hâlinde doğru anlaşılabileceği ve Sünnetin Kur’ân üzerinde hâkim konumda olmasının muhtemel anlamları için Şâtıbî el-Muvâfakât'ini yazmıştır.
"Ben Resûlullah’ın bir şey yaptığını gördüğüm zaman mutlaka onu yaparım" diyen halife kimdir?
Hz. Ebû Bekir, Resûlullah’ın mirası konusundaki tavrını açıklarken "Ben Resûlullah’ın bir şey yaptığını gördüğüm zaman mutlaka onu yaparım" diyerek Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetine bağlılığını ifade etmişti.
İslam’ın dünya görüşünün tasvir ettiği ilmin aşağıdaki özelliklerden birini taşıması gerekmez?
Kur’ân ve Sünnet’in çizdiği çerçeveye göre, vahyin aydınlığında aklını kullanarak bilgiye ulaşma çabası içine giren bir ilim adamı, tarafsızlık ve objektiflik adına elde ettiği bilgiye lâkayt kalan kimse değildir. Onun bilgisi, vahiyle gelen mutlak ilim ile kaynaşmış sadece zihnî bir durum değil, aynı zamanda davranışlara ve hayata da yansıyan/yansıması gereken zihnî bir varoluş düzeyidir. İslâm’ın dünyagörüşü bu niteliği, ilmi ile âmil olan âlim (bilgisini eyleme dönüştüren bilgin) ifadesinde bütünleştirmiştir. Tek başına bilgi, yaşantıya dönüştürülmediği sürece bir değer taşımaz ve câhillik sıfatını ortadan kaldırmaz. Üstelik bilginin, “faydasız olmama”, “Allah’ın rızası dışında başka bir gaye ile tahsil edilmeme” ve “kötüye kullanılmama” boyutu da vardır (Ebû Dâvud, İlim 12, hadis no: 3664; Tirmizî, İlim 6, hadis no; 2655; Dârimî, Mukaddime 34, hadis no: 377).
Peygamberin Kur'an dışında da vahiy aldığını gösteren olayda ön planda olan zevcesi kimdir?
Hz. PEygamber'in Hz. Hafsa'yla paylaştığı bir sırrı Hz. Aişe ile paylaşması Allah tarafından Vahy-i gayr-ı metlüv ile bildirilmiştir.
Tebük Gazvesi’ne katılamayacak kadar fakir olup yaptığı fiil yüzünden hakkında ayet inenlerden biri olan Irbâd b. Sâriye ve onun gibilere İslam tarihinde ne denmiştir.
Irbâd b. Sâriye’nin Tebük Gazvesi’ne katılamayacak kadar fakir olduğu ve bu yüzden gözyaşı döktüğü anlaşılmaktadır. İslâm tarihinde bu kimselere “Bekkâûn/ağlayanlar” denir.
Hadis ilminin iki temel unsurundan biri olan “dirâyetü’l-hadîs” ne demektir?
Hadislerin Hz. Peygamber’e –sallallâhü aleyhi ve sellem- âidiyeti meselesi ile onların doğru anlaşılması ve yorumlanması, hadis ilminin iki temel unsurudur. Bu iki unsurun birincisi rivâyetü’l-hadîs, ikincisi ise dirâyetü’l-hadîs ilmi adını alır.
Enâm suresi 7. ayete göre Kur’ân kâğıtta yazılı bir kitap hâlinde gönderilseydi inanmayan kimseler ne derdi?
Kur’ân kâğıtta yazılı bir kitap hâlinde gönderilseydi (Enâm 6/7) inanmayan kimseler ona yine apaçık bir sihir diyeceklerdi. Kitabın mânâ ve ahkâmının açıklanması bu sebeple gerekli olup, iniş ve uygulanışı eş zamanlı olarak gerçekleşmeliydi. Hz. Peygamber’in âyetleri açıklaması bundan dolayı gerekliydi.
“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendilerine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." (Tevbe, 9/29) ayeti Hz. Peygamber’e ve onun sünnetine uyulması gerektiğine dair âyetlerden hangi gruba girmektedir?
Resûlullah’ın (s.a.v.) haram ve helâl koyma yetkisine sahip olduğunu kabul etmek, Allah’ın, Resûlü’ne verdiği otoriteye itaat etmek anlamındadır. Nitekim başka bir âyette bu otoriteyi tanımayanlara yapılması gereken işlem şu şekilde anlatılmaktadır: “Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendilerine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." (Tevbe, 9/29). Âyette görüldüğü gibi ehli kitapla savaşmayı gerektiren hallerden birisi de Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Allah tarafından kendisine verilen otoritesini tanımıyor olmalarıdır.
Necaşi’nin “Sizi atalarınızdan ayıran bu din nedir?” sorusuna yanıt veren sahabi kimdir?
Ona inananlar Hz. Muhammed’in (s.a.v.) uygulamalarını takip etmiş, hayatlarını buna göre şekillendirmişlerdir. Bu durumu, müslümanların sözcüsü olarak Necaşi’nin "Sizi atalarınızdan ayıran bu din nedir?" sorusuna karşı Cafer b. Ebî Tâlib’in söyledikleri güzel bir şekilde ifade etmektedir.
Görünüşte manaları birbirleriyle çelişen ancak dikkatle incelendiğinde araları uzlaştırılan ve zıtlık probleminin çözüm yolları gösterilen hadisleri konu alan hadis ilmi aşağıdakilerden hangisidir?
İhtilâfü’l-hadîs ilmi, görünüşte manaları birbirleriyle çelişen ancak dikkatle incelendiğinde araları uzlaştırılan ve zıtlık probleminin çözüm yolları gösterilen hadisleri konu alır.
Hadis ve Sünnet aşağıdakilerden hangisini kapsamaz?
Hadis ve Sünnet; itikad, ibadet, muâmelât ve ukûbâta dair bütün dînî bilgileri kapsadığından, Akâid de Fıkıh da esasen onun içindedir, onun ürünüdür.
Hangisi “Hadislerde ilim-amel konusu üzerinde” önemle duran Endülüs’lü muhaddis İbn Abdilberr’in eseridir?
Kur’ân âyetlerinde ilmin ve âlimlerin faziletine, sâlih amellere sarılmanın gerekliliğine ağırlık verilirken, Hz. Peygamber’in hadislerinde bunlara ilave olarak ilimle amel konusunun üzerinde önemle durulduğunu farketmekteyiz. Erken dönem (mütekaddim) muhaddislerden Ebû Bekr Muhammed b. el-Hüseyn el-Âcurrî (v. 360/971)’nin “Ahlâku’l-Ulemâ” adlı eseri başta olmak üzere, Hatîb-i Bağdâdî’nin “İktizâu’l-İlmi’l-Amel” ve “el-Câmiu li Ahlâki’r-Râvî”sinde, onunla aynı yıl vefat eden Endülüs’lü muhaddis İbn Abdilberr’in “Câmiu Beyâni’l-İlmi ve Fadlih”inde ve daha sonra Selçuklu devri muhaddislerinden İbn Asâkir (v. 571/1176)’in “Zemmü men lâ Ya’melü bi İlmih” adlı kitabında bu konuya özel bir yer ayırdığı görülmektedir.
Hangisi Enes b. Mâlik (r.a.)’in Hz. Peygamber (s.a.v.)’den rivâyet ettiği bir hadis-i şerife göre , kıyâmetin öncüsü olan alâmetlerden değildir?
Enes b. Mâlik (r.a.)’in Hz. Peygamber (s.a.v.)’den rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte, kıyâmetin öncüsü olan alâmetlerden ilk ikisi; “ilmin azalması/kaldırılması” ve “cehâletin yerleşmesi/yayılması” olarak bildirilir.
Hadis uğruna yapılan yolcukların neticeleri aşağıdaki seçeneklerin hangisinde bir arada verilmiştir?
Hadis tarihini konu edinen kitapların, sahâbenin hadis uğruna yaptığı ve sonraki nesilde sistemleşen, hadis ıstılahındaki adı ile “er-rıhle fî talebi’lhadîs/hadis uğruna yapılan seyahatler”e özel bir bölüm tahsîs ettiği görülür. Sahâbenin söz konusu yolculukları, hadislerin İslâm coğrafyasının muhtelif kısımlarına ulaşması ve bu bölgelerde ilim geleneklerinin teşekkülü açısından hayatî bir rol oynamıştır. Hadis uğruna yapılan yolculuklar, meydana getirdikleri çok önemli neticelerin ötesinde, sünnetin mahiyetine dair birtakım ipuçları da (karîne) içermektedir. Zira söz konusu yolculuklar hadis ve sünnetin öğrenilen ve öğretilen, peşine düşülen, uğruna büyük fedakârlıklarda bulunulmaya değer bir kaynak olduğunu göstermiştir.
''Allah’a itaat edin, Resûlüne itaat edin. Eğer sırt dönerseniz bilin ki Peygamber kendi görevinden siz de kendi yükümlülüğünüzden sorumlu olursunuz. Fakat ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz. Yoksa Peygamber’in (s.a.v.) görevi açıkça tebliğ etmekten başka bir şey değildir'' ayeti hangi surede geçmektedir?
''Allah’a itaat edin, Resûlüne itaat edin. Eğer sırt dönerseniz bilin ki Peygamber kendi görevinden siz de kendi yükümlülüğünüzden sorumlu olursunuz. Fakat ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz. Yoksa Peygamber’in (s.a.v.) görevi açıkça tebliğ etmekten başka bir şey değildir'' ayeti Nur Suresinde geçmektedir.
Hangisi ihtilafa düşülünce Kur’an’a göre (Nisa4/65) başvurulacak yegane otoritedir?
Hadisler dikkate alınmadan Kur’ân’ın anlaşılmaya çalışılması durumunda, önü alınamayacak ihtilâfların ortaya çıkacağı, dinin bir kaos yumağına dönüşeceği, toplum ile dinî dayanakları arasındaki irtibatın zayıflayacağı ortadadır. İhtilâfa düşülünce başvurulacak yegâne otoritenin Hz. Peygamber olduğunun bizzat Kur’ân’da ifade edilmesi (Nisâ 4/65) bu sebepledir.
Allah Resulünün varlığı ve rehberliği hangisini sağlamıştır?
İlahi emirlerin gözle görülür şekilde işlerliğinin ve sunumunun imkanı Allah resulünün varlığıyla mümkün olmuştur.