Zihinin, dinin yardımıyla çözebileceği temel problemler arasında sayılamaz?
Zihin dinin yardımını bilinçalanına girip bilimsek olarak açıklaması olmayan konularda açıklamaya gider.
Beynin bir noktasının, din açısından büyük önem taşıyan vahdet/birlik fikrini anlamaya odaklandığını belirten beyin uzmanı kimdir?
Beyin-inanç ilişkisiyle ilgili ortaya atılan teorilerden biri de, beyin uzmanı E. D’Aquili tarafından geliştirilmiştir. O, beynin farklı bölümlerinin din ile ilgili farklı işlevler üstlendiğini iddia etmiştir. Ona göre beynin bir noktası, din açısından büyük önem taşıyan vahdet/birlik fikrini anlamaya odaklanmıştır.
İslam dünyasında psikolojik bakış açısıyla insanın iç dünyasını inceleyen ilk bilgin aşağıdakilerden hangisidir?
İslam dünyasında psikolojik bakış açısıyla insanın iç hayatını inceleyen ilk bilgin Haris el-Muhasibi’dir. Eserlerinde derin psikolojik tahliller ve ruhsal haller ve süreçlerle ilgili kavramlaştırmalar dikkat çeker.
I. Bir bağlanma hissiII. Gizemli bir varlığa saygı ve minnettarlıkIII. Yaşamda anlam arama IV. İbadetlerin tabiatı Yukarıdakilerden hangileri manevi yaşam içerisinde yer alan yaşantıları ifade etmektedir?
Manevi yaşam içerisinde yer alan yaşantıları şu şekilde sıralamak mümkündür: yaşamda anlam arama, yücelikle bir karşılaşma, bir bağlanma hissi, nihai bir gerçek, gizemli bir varlığa saygı ve minnet, kişisel bir değişim. İbadetlerin tabiatı din psikolojisinin araştırma konularından dua, ibadet ve dini ritüeli ifade eder.
İnsanlık tarihi boyunca korkuların en büyüğü ve en kaygı verici olanı olarak kabul edilen korku türü aşağıdakilerden hangisidir?
Günümüze kadar hayatı daha iyi koruma, sürdürme ve kalitesini artırmaya dair ortaya konan bunca teknolojik imkân ve gelişmelere rağmen insan, ölümün gizemi ve etkisi karşısında hala aciz ve çaresizdir. Bu nedenle ölüm, genel olarak korkunç, ürkütücü ve endişe verici bir olay; ölüm korkusu ise, korkuların en büyüğü ve en kaygı verici olanı kabul edilir. Tarihte basit ya da gelişmiş tüm kültürlerin, ölümle baş edebilmek için tören ve ayinlerden oluşan çeşitli uygulama biçimleri geliştirmiş olması, bu noktada anlamlıdır. Ölüm korkusu, birbirinden farklı korku ve kaygı türlerini bünyesinde barındıran karmaşık ve büyük ölçüde belirsiz bir duygusal yapı olarak tanımlanabilir. Bu karmaşık yapıyı oluşturduğu tespit edilen korku türleri şu şekilde sıralanabilir: Belirsizlik korkusu, bedeni kaybetme korkusu, acı duyma korkusu, yalnızlık korkusu, yakınlarını kaybetme korkusu, denetimi kaybetme korkusu, kimlik duygusunu kaybetme korkusu, gerileme korkusu.
Aşağıdakilerden hangisi dindarlığı etkileyen demografik değişkenlerden biri değildir?
Tek bir dine inanan bir toplumda bile, esasen inanların sayısı kadar dindarlık biçimlerinden bahsedilebilir. Bu nedenle farklı ırktan olmak dindar olmayı etkilemez. Doğru cevap "D" dir.
Bir kimsenin dinî inancı ona, kalp hastalıklarını azaltan eksersizi, dengeli bir kilo kontrolünü kolaylaştıran diyeti, ciğer hastalıkları ve trafik kazalarından kaynaklanan ölüm ihtimalini azaltan alkolden kaçınmayı ve onu kötüye kullanmamayı tavsiye ve emrederek dolaylı da olsa fiziki sağlığına katkıda bulunabilmektedir. Nitekim yapılan araştırmalar, dindar insanların, daha az sigara ve içki tükettiklerini, daha az uyuşturucu maddeler kullandıklarını; bunun yanında, gayri meşru ilişkilerden daha çok sakındıkları için dindar olmayanlara oranla kısmen ya da tamamen daha sağlıklı olduklarını ortaya koymuştur. Depresyonnu engelleme dinin psikolojik etkileri arasında sayılabilir.
1. Görüş: “Dindarlığın psiko- dinamik bir gelişmeye bağlı olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre, tabiat ve toplum karşısında yaşanan çaresizlik dinî inanç ve uygulamaların asıl kaynağını oluşturmaktadır.”2. görüş ‘Çalışmalarında insanın dindar bir tabiata sahip olduğunu, dinin insana özgü ve içten doğma bir olgu olduğunu ortaya koymuştur.’İlk görüşe en güçlü eleştirisi kendi yetiştirdiği kendi öğrencisi tarafından gelen (2.görüş) bu iki görüşün kurucuları kimlerdir?
1. görüşü ortaya atan kuramcı, psikanalizin kurucusu olan S. Freud ve 2. görüşü savunan kişide onun öğrencisi C.G. Jung’tur. S. Freud’a en güçlü eleştiriler bizzat onun yetiştirdiği öğrenciler tarafından gelmiştir.
A, B, C ve E şıkları dinin, insan psikolojisi üzerinde olumsuz bir etki sahibi olabildiği fikrini destekler niteliktedir. Hıristiyan din adamlarının Tanrı adına insanları affedebilme yetkisi taşımaları ve “günah çıkarma” adı altında dini törenler düzenlemelerinde, suçluluk duygusunun ortaya çıkardığı bunalımın etkisini azaltma amacı güdülmüş olabilir. Çünkü insan günah çıkararak dini yönden bir nebze de olsa rahatlayabilir.
18-30 yaş aralığında dinî etkinliklerde önemli bir düşüşün yaşandığını, dinî yönelişlerde yeniden artışın ancak 30’lu yaşlardan itibaren gerçekleşebileceğini savunarak dindarlık ve yaş arasındaki ilişkiyi ortaya koyan kuram aşağıdakilerden hangisidir?
Geleneksel, Kararlılık ve İlgisizlik kuramları, bu çerçevede gündeme gelen açıklama tarzlarıdır. Geleneksel Kuram, 18-30 yaş aralığında dinî etkinliklerde önemli bir düşüşün yaşandığını, dinî yönelişlerde yeniden artışın ancak 30’lu yaşlardan itibaren gerçekleşebileceğini savunur.
Bireyin bağlandığı dinin kendi hayatındaki özel yansıması olarak tanımlanan kavram aşağıdakilerden hangisidir?
Dindarlık, en genel anlamıyla bireyin bağlandığı dinin kendi hayatındaki özel yansımasıdır. Yani dindarlık, bireyin kendine has din algısı ve yorumuna dayanır. Tek bir dine inanan bir toplumda bile, esasen inanların sayısı kadar dindarlık biçimlerinden bahsedilebilir.
I. Dini ve edebi törenlerde ilahiler, dualar şeklinde görmekII. Resimler ve yazılar halinde görmek III. İbadethaneler, tarihi eserler, vb. süsleme ve işleme olarak görmekYukarıdakilerden hangileri dinin kültür üzerindeki somut etkilerindendir?
Her kültür, inanılan dinin izlerini taşır. Kültürün ayrılmaz bir öğesi olan din, diğer kültür öğeleri üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Hepsinin yapısında dinin izleri mevcuttur. Bu izleri somut olarak, ibadethanelerde, tarihi eserlerde ya da sanat eserleri üzerinde süsleme ve işleme olarak görmek mümkündür. Bunlar bazen resimler, bazen de yazılar halinde aktarılır. Aynı şekilde dinin soyut ya da manevi izleri de; dinî ve edebî törenlerde, örf ve ananelerde kutsal metinleri okuma, ilahiler, dualar şeklinde icra edilen uygulamalar olarak görülebilir.
Aşağıdaki din ile ilgili ifadelerden hangisi doğru değildir?
Köy, kasaba, ilçe gibi küçük yerleşim birimlerinde yaşayanların dine ilgisi ve dinî görevleri yerine getirme derecesi daha yüksek düzeydedir. Bu nedenle doğru cevap "B" dir.
Aşağıdakilerden boyutların hangisinde insanların yaşı ilerledikçe dini boyutlarındaki eğilimlerinde artış olmaz?
Dindarlığın çok boyutlu olarak ele alındığı bir araştırma (Kendler ve ark. 2003) bulgularına göre yaş ilerledikçe genel dindarlık, sosyal dindarlık, Tanrı’ya adanmışlık ve tövbe etme eğilimlerinde artış kaydedilmiştir. Ancak yaşın ilerlemesiyle otoriter yargılayıcı Tanrı ve şefkatli Tanrı tasavvurları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bu nedenle doğru cevap "C" seçeneğidir.
I. Hastanın kendine olan güvenini ve saygısını kuvvetlendirmek
II. Ona daha iyi durumlara yönelmesi için çalışma gücü vermek
III. Davranışlarını uydurması için kendisine daha iyi bir takım davranış örnekleri göstermek
IV. Hastanın dini inancına yoğunlaşmasını sağlamak
V. Frankl'ın Logoterapi anlayışına göre her ruhsal tedavinin bazı özellikleri vardır. Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri bu özelliklerdendir?
Yalnızca IV. maddde bahsedilen özelliklerden birisi değildir.
Dinin tabiatı ve işlevleri, din ve biyoloji, dinin soyal kaynakları dindarlığın kaynaklarının belli çalışma konularındandır. Kutsallık algısı ise dini ve manevi tecrübe konusunun çalışma alanlarındandır.
Genel bir anlayışla, aşağıdaki dönemlerden hangisi ergenlikte yaşanan dini şüphe, kararsızlık ve çalkantıların durulmaya başladığı ve zamanla ortadan kalktığı dönemdir?
Genel bir anlayışla, 22-40 yaş aralığını temsil eden ilk yetişkinlik dönemi, ergenlikte yaşanan dini şüphe, kararsızlık ve çalkantıların durulmaya başladığı ve zamanla ortadan kalktığı bir dönemdir. Doğru cevap A seçeneğidir.
2004 yılında Tanrı Geni (The God Gene) adlı çalışmasıyla maneviyatın genini bulduğunu iddia eden bilim insanı aşağıdaki seçeneklerin hangisinde verilmiştir?
Dinin evrensel bir olgu olarak dünyanın her yerindeki toplumlarda var olduğu gerçeği, onun bir ölçüye kadar biyolojik bir alınyazısı olup olmadığı düşüncelerini de beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede son birkaç yıldır, insanda bir tür Tanrı Geninin mevcut olduğuna yönelik görüşler ortaya atılmıştır. 2004 yılında konuyla ilgilenenlerden birisi olan D. Hamer, Tanrı Geni (The God Gene) adlı çalışmasıyla maneviyatın genini bulduğunu iddia etmiştir. Hamer, maneviyatın böylesine etkili ve evrensel bir güç olmasını, genetik karakterine bağlamıştır.