“İnsanın tabiatüstü özelliklere sahip bir varlık olarak algıladığı Tanrıyla kurduğu ruhsal ve manevi ilişki” şeklinde ifade edilen tanım aşağıdakilerden hangi kavrama aittir?
İnanç ve ibadet kavramları dinin insan hayatında yayıldığı alanları ifade etmektedir. Din: İnsanın tabiatüstü özelliklere sahip bir varlık olarak algıladığı Tanrıyla kurduğu ruhsal ve manevi bir ilişkidir. Psikoloji: İnsan davranışını ve aklını inceleyen bilim dalıdır. Patoloji: Hastalıklar bilimidir.
Dini inançlar; insanların kontrol ve özsaygı duygularını besleyici, kaygının azaltılması konusunda alternatifler sunan, ümit aşılayıcı, sosyal bütünleşmeyi destekleyen ve kişisel mutluluğu artıran bir işlev icra edebilmektedir.
I. Dini Topluluk ve Gelenek II. Dini NesnelerIII. Dini yargılarIV. Dini TasavvurlarV. Dini ŞahıslarVI. Dini uygulama, eylem ve etkinliklerYukarıdakilerden hangisi/hangileri öznel gerçeklik olarak dini meydana getiren unsurlardandır?
Din kültürel ve öznel gerçeklik olarak birçok unsurdan oluşmaktadır. Dini yetenek ve eğilimler, Dini güdüler, Dini inançlar, Dini sözler, ifadeler ve kavramlar, Dini yargılar, Dini tasavvurlar, Dini tutumlar, Dini duygu ve heyecanlar, Dini uygulama, eylem ve etkinlikler bu unsurlar arasında yer alır.
İslam dünyasında psikolojik bakış açısıyla insanın iç dünyasını inceleyen ilk bilgin aşağıdakilerden hangisidir?
İslam dünyasında psikolojik bakış açısıyla insanın iç hayatını inceleyen ilk bilgin Haris el-Muhasibi’dir. Eserlerinde derin psikolojik tahliller ve ruhsal haller ve süreçlerle ilgili kavramlaştırmalar dikkat çeker.
Genel olarak bakıldığında dinin birey ve topluma yönelik birçok etki ve işlevinden söz etmek mümkündür:1. İnanılması gereken doğruları açıklar; Allah’la ilişki kurmanın yol ve yöntemlerini, kurallarını verir.2. Hayat, ölüm, kader, acı, mutluluk..gibi temel varoluşsal sorunlarla ilgili açıklamalarıyla insana bütüncü bir dünya görüşü kazandırır.3. Din, varoluşu ve gerçekliği yorumlayarak kimliğin bir tanımı vasıtasıyla insanı bu bütünlüğün içerisine yerleştirir. Böylece bireyin hayatınıanlamlı kılar; anlam arayışına bir cevap oluşturur.4. İnsana sınırlarını ve görevlerini bildirerek, vicdanında büyük bir sorumluluk duygusu uyandırır. Nasıl yaşanması gerektiğine dair bir hayat rehberi sunarak insanı aydınlatır, belirsizlikten kurtarır.5. Kişinin kendi öz karakteri, duygu ve gönül dünyasında yer tutar; arzu ve ihtiyaçları, korku ve ümitleri, eksikliği ve sınırları ile ilgilenir. Değer ve anlamın en üst ilkesi olarak kişide köklü değişimlere ve gelişmelere yol açar.
Aşağıdaki araştırmacılardan hangisi dindarlığın psiko-dinamik bir gelişmeye bağlı olduğunu ileri sürmüştür?
S. Freud
Din psikologları çeşitli konular üzerinde araştırma yapmaktadır. Sevgi, diğerkamlık, şükran, bağışlayıcılık, alçak gönüllülük gibi değerlerin dindarlıkla ilişkisi aşağıdaki araştırma konularından hangisini yansıtmaktadır?
Erdem psikolojisi
Ne cins olursa olsun, her ruhsal tedavinin (psikoterapi) üç özelliği olduğunu açıklayan görüş hangisidir?
Logoterapi anlayışına göre ne cins olursa olsun, her ruhsal tedavinin (psikoterapi) üç özelliği vardır: 1. Hastanın kendine olan güvenini ve saygısını kuvvetlendirmek; 2. Ona daha iyi durumlara yönelmesi için çalışma gücü vermek, 3. Davranışlarını uydurması için kendisine daha iyi bir takım davranış örnekleri göstermek, yeni ve sağlıklı uyum kazandırmak. Dinî inançların da benzer etkileri, bireyin günlük hayatında karşısına çıkacak farklı durumlarda ne yapacağını, çok az şüphe bırakacak şekilde belli kurallara bağlayarak temin ettiği söylenebilir.
I. Din ve biyolojiII. Dinin tabiatı ve işlevleriIII. Dinin sosyal kaynakları IV. Kutsallık algısıYukarıdakilerden hangileri din psikolojisi araştırma konularından dindarlığın kaynaklarının çalışma alanlarındandır?
Dinin tabiatı ve işlevleri, din ve biyoloji, dinin sosyal kaynakları dindarlığın kaynaklarının belli çalışma konularındandır. Kutsallık algısı ise dini ve manevi tecrübe konusunun çalışma alanlarındandır.
I. Üniversiteyle birlikte girilen yeni bir sosyal çevre II. Yeni bir arkadaş grubu III. Ailesinin yaşadığı şehirden uzakta bulunmanın getirdiği serbestlik ortamıIV. Ataerkil toplumsal cinsiyet anlayışıV. Modern hayatın dışında kalmaYukarıdakilerden hangisi/hangileri ergenlik ve ilk yetişkinlik döneminde kişinin dine olan ilgisinin zayıflama sebepleri arasında yer alır?
Ergenlik dönemi, özellikle 17-22 yaş arası gencin ailesinden uzaklaştığı bir devredir. Genellikle üniversiteyle birlikte girilen yeni bir sosyal çevre, yeni bir arkadaş grubu ve okulun başka bir şehirde olması durumunda ailesinin yaşadığı şehirden uzakta bulunmanın getirdiği serbestlik ortamı, bu uzaklaşmayı hızlandıran etkenler olabilmektedir. İlk 3 madde bu konuyla ilgiliyken IV. ve V. madde kadınların daha dindar olma sebepleri arasında sayılmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi dindarlığın tanımıdır?
Hayata gözlerini açan her insan yavrusu, kendisini bir dinî geleneğin ve kültürün içerisinde bulur. Dinî sözler ve telkinlerle karşılaşır, dinî nesne ve mekânları müşahede eder, dindar kimselerle görüşür ve onlarla iletişim içerisinde hayatını sürdürür. Din hakkında ailesinden, çevresinden çeşitli bilgiler öğrenir; dinî ibadetlerini yerine getiren insanları görür ve zaman zaman bu ibadetlere kendisi de katılır. Sorular sorar, araştırmalar yapar, dinî söz ve kavramları kullanmaya yönelir. Böylece kişisel anlamda dindarlık denilen yaşantı ortaya çıkmaya ve yapılanmaya başlar. O halde dindarlık, belli bir dinin inanç ve öğretilerinin belli bir zaman ve şartlarda belli bir kişi, grup ya da toplum tarafından yaşanmasını ifade etmektedir. Dindarlık hem kişinin bağlı olduğu dine ait inançlar ve değerlerle ilgilenme ve etkinliklerle meşgul olma düzeyi ve hem de bireysel ya da grup düzeyinde bunların yapılaşmış biçimlerini ihtiva eden bir kavramdır.
Amacı ve ilkeleri yukarıda belirtilen yaklaşım ve terapi türü aşağıdakilerden hangisidir?
V.Frankl, modern insanın en büyük sorununu anlam ihtiyaç ve arzusunun engellenmesinde görür. Logoterapi adını verdiği bir düşünce ve tedavi ekolü çerçevesinde görüşlerini dile getirmiştir. Logoterapi’nin amacı, bir taraftan insanın en temel ihtiyacı olan anlam arzusunu tatmin etmek suretiyle anlamlı bir hayatın teşekkülüne yardımcı olmak, diğer taraftan ise, modern insanı içine düştüğü çağın hastalığı anlamsızlıktan kurtarmaktır. Logoterapi'ye göre insanda doğuştan var olan anlam arzusu, onu en acımasız ve en korkutucu şartlar altında bile sarılabileceği bir değere, bir amaca veya hedefe yöneltebilir. Ancak, anlam arzusu engellendiği ve engelin çözümlenmediği durumlarda insan, anlamsızlığa düşer. İçine düştüğü anlamsızlıktan ancak anlam arzusuna yeniden işlerlik kazandırmakla kurtulabilir. Doğru yanıt A'dır.
Dinlerin müntesiplerinde oluşturmaya çalıştıkları sosyal hayat formu, ahlakkavramıyla yakından ilişkilidir. Bunun içindir ki dinler, ahlakın temelkaynaklarından biri, hatta en kuvvetli olanıdır. Zira dinler, diğer ahlakkaynaklarının (vicdan, toplum, sezgi, akıl vb) sahip olmadığı metafizikmotivasyonlarla insanlar üzerinde daha etkili olmaktadır. Doğru cevap E seçeneğidir.
I. Bireyin kişisel eğilimleriII. Dini kabuller ve dinden beklentilerIII. İnanılan dinin mahiyetiIV. Dinin toplumsal etkisiV. Kültürün dine yüklediği anlam Yukarıdakilerden hangisi/hangileri cinsiyetle dindarlık arasındaki ilişkiyi etkileyen psiko-sosyal faktörler arasında sayılabilir?
Konuyla ilgili araştırmalar incelendiğinde, cinsiyetle dindarlık arasındaki ilişkiye dair bulguların geniş bir yelpaze üzerinde farklılaştığı tespit edilebilir. Doğal olarak bu farklılaşma, psiko-sosyal pek çok faktöre bağlıdır. Bireyin kişisel eğilimleri, dinî kabulleri ve dinden beklentileri; inanılan dinin mahiyeti, dinî mesajların dindardan talepleri, dinin toplumsal etkisi, kültürün dine yüklediği anlam, yaşanılan zaman ve ortamın koşulları vb. faktörler, bu çerçevede ifade edilebilir.
Kadınların erkeklere göre daha dindar olmalarını açıklayan görüşler arasında değildir ?
Bazı araştırmacılar tarafından, kadınların erkeklere göre daha dindar olmalarını açıklayan bazı görüşler dile getirilmiştir. Bunlar şu yedi madde altında toplanmıştır:
İlki günahka^rlık duygusuyla ilişkilidir. Bu görüşe göre dinin temel işlevlerinden biri, bu duyguyu hafifletmektir. Kadınlar erkeklere nispetle daha fazla suçluluk ve pişmanlık yaşadıkları için daha fazla dindar olma eğilimi göstermektedirler.
Kadınlara has bazı kişilik özellikleri onları dindar olmaya yöneltmektedir. O¨rneğin, erkeklere nispetle daha az saldırgan, daha fazla çekingen, daha çok itaatka^r, bağımlı ve pasif, daha çok kaygılı, endişeli ve sıkıntılı olmaları; yine, gündelik hayatta maruz kaldıkları stresle başa çıkmada ciddi^ biçimde zorlanmaları, kadınları dine daha fazla yaklaştırmaktadır.
Ataerkil toplumsal cinsiyet anlayışı, kızların ve erkeklerin yetiştirilme biçimlerini farklılaştırmaktadır. Bu çerçevede örneğin kızlar itaat ve sorumluluğu, erkekler ise kendine güvenmeyi ve bağımsız olmayı öğrenmektedirler. Din, öncelikle yüce bir kudrete ve onun koyduğu kurallara itaati emretmektedir. Bu durumda kadınların eğitim ve sosyalleşme sürecinde öğrendikleri itaat davranışından dolayı, dini^ hayata daha rahat yöneldikleri söylenebilir.
Kadınlar, etkilenmeye ve ikna edilebilirliğe daha açık bir tabiattadır. Bu da yine onların ilk yetişme ve sosyalleşme süreçleriyle yakından ilişkilidir. Kadınlar, bu özelliklerinden dolayı dini^ telkine daha açık, dinin öğretilerini kabul etmeye daha yatkın ve dini yaşamaya daha eğilimlidir.
Mahrumiyet-tela^fi görüşüne göre kadınlar erkeklere göre kendilerini gerçekleştirme, meslek edinme, ekonomik bağımsızlık ve cinsel hayat başta olmak üzere çeşitli konularda daha fazla hayal kırıklıkları yaşamakta, dolayısıyla kendilerini daha fazla engellenmiş hissetmektedirler. Bu engellenmişlik, onları tela^fi mekanizması işlevi gören dine yönlendirebilmektedir.
Modern hayatın dışında kalan kadınların daha dindar olduğunu ileri süren görüştür. Bu durum, özellikle kadının iş hayatında yer alıp almamasına, yani çalışıp çalışmamasına göre dindarlık düzeyinin farklılaştığı anlamına gelmektedir. Henüz kadınlar, erkeklere göre pek çok sektörde yeterince iş bulamamaktadırlar. Dolayısıyla çalışmayan kadınların geleneksel dini^ hayata daha fazla yöneldiği düşünülebilir.
Aşağıdakilerden hangisi din psikolojisinin konuları arasında yer almaz?
Dinin gerçek kaynağı ve özü, dinî kavram ve değerlerin nihai hakikati gibi konularda hüküm yürütmek din psikologlarının araştırma konuları arasında değildir.