I. İlkel kabile dinlerini inceleyen alandır
II. Bireyin kutsal varlıkla arasındaki ilişkiyi inceleyen alandır
III. Dindarlığı anlamaya çalışan bilim dalıdır
IV. Dini davranışı anlamaya çalışan bilim dalıdır
V. Dini davranışın etkilerini anlamaya çalışan alandır
Din psikolojisi çeşitli biçimlerde tanımlanabilir. Yukarıdakilerden hangisi bu tanımlar arasındadır?
II, III, IV, V
Aşağıdakilerden hangisi dinin insan psikolojisini olumsuz yönde etkileyebildiği düşüncesini ileri sürmeye olanak sağlayan durumların dışında kalır?
A, B, C ve E şıkları dinin, insan psikolojisi üzerinde olumsuz bir etki sahibi olabildiği fikrini destekler niteliktedir. Hıristiyan din adamlarının Tanrı adına insanları affedebilme yetkisi taşımaları ve “günah çıkarma” adı altında dini törenler düzenlemelerinde, suçluluk duygusunun ortaya çıkardığı bunalımın etkisini azaltma amacı güdülmüş olabilir. Çünkü insan günah çıkararak dini yönden bir nebze de olsa rahatlayabilir.
Aşağıdakilerden hangisi dini oluşturan başlıca unsurlardan biri değildir?
Dini oluşturan başlıca unsurlar şu şekilde sralanabilir:Dinde esas olan şey, tabiatüstü ile bir ilişkidir. Din tabiatüstü ve kutsal olduğuna inanılan bir varlığı temel alır. “Tabiatüstü” ifadesi, doğal dünyanın güçleri ve insanî arzulardan bağımsız, onları aşan ve kendi bağımsız hakikati ile var olan bir Yüce Varlık anlamındadır. Dinde insana nispetle bu “aşkın” özelliği ile dinin ana konusu Allah’tır. Fakat Allah, ya da “tabiatüstü” gerçeklik bilimsel çalışmanın doğrudan konusu değildir. Allah, dindar insanın kendisine başvurduğu her yerde ve durumda bilincin bir konusu ve davranışlarımızın etkili bir faktörü olarak varlığını hissettirmesi bakımından bilimsel incelemeye konu olur.İnsanın ötesinde “nesnel” bir gerçeklik olduğuna inanılan Allah aynı zamanda dindar insanın kendisiyle şu veya bu anlamda ilişkide bulunduğu, kendisine bağlı olduğunu hissettiği içsel, şahsî bir gerçekliktir. Böylece inanan kimsenin iç dünyasında etkili kutsal bir güç, kişisel ve öznel bir gerçeklik olması bakımından “içkin” olma özelliğine de sahiptir. Buna bağlı olarak din bireyin hayatında belli tarzda ve ölçüde inanç ve uygulamalar, düşünce ve tasavvurlar, duygu ve tecrübeler, tutum ve davranışlar bütünü olarak kendisini ortaya koyar. Psikolojik anlayışa göre din en azından genelleştirilmiş düşünceleri, inançları ve tasavvurları, insanların varlığı manevi ve soyut yönden bütüncül bir algılama tarzını, gerçekliğin bir tanımını ve anlamını içerir. Kişilerde bağlılık ve sadakat uyandırır. Din inanç, öğreti, ahlak ve kutsalla ilgili tutum ve davranışlardan oluşur.
Din Psikolojisi, bireylerin ruhsal yaşayış ve davranışlarında ortaya çıkan dini^ olguyu anlamak, tasvir etmek ve en genel kavramsal çerçevelerle ifade etmek amacıyla araştırmalarını sürdürür. Bu anlamda din psikologlarının görevi din üzerinde, dini^ metinlere dayalı bir araştırma yapmak değil, insan tecrübe ve davranışında ortaya çıkan dini^ tezahürleri anlamaya çalışmaktır. Doğru cevap E seçeneğidir.
Dini ve mistik yaşantıların biyolojik temellerini inceleyen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?
Din fenomenolojisi dini olguların temel manasını oluşturan değişmez özü, asıl yapıyı ortaya çıkarmaya çalışan bilim dalıdır. Din sosyolojisi din-toplum ilişki ve etkileşimini ve bu çerçevede ortaya çıkan olgular, süreçler kurumlar ve gruplaşmaları inceleyen bir bilim dalıdır. Teoloji tanrı kavramı ve din olgusunu inceleyen bilim dalıdır. Nörobiyoloji sinir sisteminin ve bu sistemin merkezi olan beynin yapısı, fonksiyonları, gelişimi genetiği ve hastalıklarıyla ilgilenir. Nöroteoloji ise dini ve mistik yaşantıların biyolojik temellerini inceleyen bilim dalıdır.
Aşağıdakilerden hangisi dindarlığın zihinsel, bilgi boyutunu ifade etmektedir?
Dinin özünü inancın oluşturması ve bu inancın merkezi konumda olması dinin ideolojik boyutunu ifade eder. Dini geleneklerin bünyesinde var olan uygulama, eylem ve etkinlikler dinin törensel boyunu ifade eder. Her din mensubunun inandığı yüce varlığı doğrudan içinde hissetmesi dinin tecrübe boyutundadır. Dindarlık yaşantısının insanların hayatında etkiye sahip olması dinin etki boyutunu ifade eder. Dini bilginin seviyesi, dini öğrenmeye karşı istek, önemseme derecesinin kişinin dindarlık işareti olarak kabul edilmesi dinin zihinsel boyutuyla ilgilidir.
Aşağıdakilerden hangisi “geleneksel kuram” a göre dinin yaş ile ilişkisini açıklamaktadır?
Dinî hayatın şekillenmesinde yaş değişkeninin etkisini araştıran ABD’li bilim adamları, ortaya çıkan çeşitliliğin ortak sonuçlarını tespit etmeye çalışmışlardır. Daha sonra benzer sonuçlar bir araya getirilerek kuram halini almıştır. Geleneksel, Kararlılık ve İlgisizlik kuramları, bu çerçevede gündeme gelen açıklama tarzlarıdır. Geleneksel Kuram, 18-30 yaş aralığında dinî etkinliklerde önemli bir düşüşün yaşandığını, dinî yönelişlerde yeniden artışın ancak 30’lu yaşlardan itibaren gerçekleşebileceğini savunur. Kararlılık Kuramı, yaşlanmayla birlikte dinî hayatta kayda değer önemli değişmelerin ortaya çıkmadığını öne sürer. Bu kurama göre bireyin dindarlığı belirli bir çerçeve içerisinde sürüp gider, ciddi bir değişime uğramaz. İlgisizlik Kuramı ise, yaş ile dindarlık arasında ters orantılı bir değişmenin söz konusu olduğunu iddia eder. Buna göre yaş ilerledikçe dindarlık zayıflar.
Totem ve Tabu, Bir yanılsamanın geleceği, Musa ve Tektanrıcılık gibi din ile ilgili görüş ve değerlendirmelerini ortaya koyduğu, dindarlığın psiko dinamik bir gelişmeye bağlı olduğunu ileri süren kişi Freud'dur. Doğru cevap A seçeneğidir.
Cinsiyet ve dindarlık hakkında verilen bilgilerden hangileri doğru değildir ?
Genel olarak Batı Avrupa ve ABD eksenli pek çok araştırma, kadınların erkeklere oranla daha dindar olduklarını ortaya koymuştur. Bu araştırmaların bir kısmına göre Hıristiyan mezheplerin tamamında kiliseye gidenlerin oranı, kadınlarda daha yüksektir. Erkeklerle karşılaştırıldıklarında kadınlar, kendilerini Tanrı’ya daha yakın hissetmekte ve ibadetleri sırasında daha yüksek bir ruhanilik yaşamaktadırlar. Yine kadınlar, daha fazla ibadet etmekte, kutsal kitapları okumakta ve dua etmektedirler.
Dindarlık, insan potansiyellerine kurumsal engeller olarak veya sıradan, sıkıcı bir iman olarak yerilmekteyken, maneviyatçılığın daha yüksek insan potansiyelini ve yaşamın daha yüce yönünü somutlaştırdığına inanılmaktadır. Bu görüşler çerçevesinde dile getirilen maneviyatçılığa ilişkin olarak aşağıdakilerden hangileri doğrudur?
I.Maneviyatçılığın kavrama gücü, neredeyse felsefi içerikli ilhamları, varoluşla ilgili soruları, doruk deneyimleri, bireysel değerleri, manevi arayışları kuşatmış olsa da bu konular hususunda oldukça düşük düzeyde iletişim kurmaktadır.
II.Bir ayırım yapmaksızın her tür maneviyatçılığın “iyi” olarak kabul edilmesi, büyük sayıdaki bilgi ve uzman grubunun, potansiyel olarak manevi yaşamın yıkıcı yönünü ihmal etmesine öncülük etmektedir.
III. Biçimsel dinî uygulamalardan ziyade duygusal coşkunluk ve manevi haz elde etme maneviyatçılıkta ön planda gelmektedir.
IV. “Bireysel” maneviyatçılık, manevi meselelerle istekli bir tarzda ilgilenen büyük dinî kurumların ve geleneklerin var olduğu gerçeğine hemen hemen hiç önem vermemektedir.
Maneviyatçılık şu noktalarda eleştirilmektedir:1. “Bireysel” maneviyatçılık, manevi meselelerle istekli bir tarzda ilgilenen büyük dinî kurumların ve geleneklerin var olduğu gerçeğine hemen hemen hiç önem vermemektedir. Tek başvuru kaynağı olarak insanın iç dünyasını esas almaktadır.2. Biçimsel dinî uygulamalardan ziyade duygusal coşkunluk ve manevi haz elde etme maneviyatçılıkta ön planda gelmektedir. Bazı gruplarda, yoğun duygusal yaşantılar bireyi Allah’a yaklaştırmada daha etkili olabilmekte iken, diğer bazı gruplarda bu amaç gücünü kaybetmiş olarak bir belirsizlik ve boşluğa, sapkınlık ve kuralsızlığa yol açabilmektedir.3. Maneviyatçılığın kavrama gücü, neredeyse felsefi içerikli ilhamları, varoluşla ilgili soruları, doruk deneyimleri, bireysel değerleri, manevi arayışları kuşatmış olsa da bu konular hususunda oldukça düşük düzeyde iletişim kurmaktadır. Kutsal ve katı dogmatik bir çekirdeği olmaksızın fonksiyonel maneviyatçılık aşırı derecede yüzeysel ve akışkan olmaktadır.4. Bir ayırım yapmaksızın her tür maneviyatçılığın “iyi” olarak kabul edilmesi, büyük sayıdaki bilgi ve uzman grubunun, potansiyel olarak manevi yaşamın yıkıcı yönünü ihmal etmesine öncülük etmektedir. İnsanlar etkili ya da etkisiz, yararlı ya da zararlı bir takım unsurları içeren pek çok farklı metotlar vasıtasıyla en yüce ve en asıl manevi amaçların peşine düşmektedirler. Tarih, en uç düzeyde kendini-öldüresiye her türlü dünyevi zevkten ve işten kendini soyutlayarak Tanrı’yla yakınlık kurmaya çalışan bireylerin ve grupların öldürücü mücadelelerinin, tehlikeli intihar eylemlerinin örneklerini ortaya koymaktadır. Doğru cevap E'dir.
Aşağıdakilerden hangisi sosyo-ekonomik durumu üst seviyede olan insanların dine karşı sergiledikleri tutum ve davranışların dışında kalır?
Zenginler daha ziyade göze hitap eden dinî faaliyetler içerisinde yer alırken, fakirler genellikle dinin duygusal ve manevî boyutuyla ilgilenmektedirler. Buna göre gelir düzeyleri farklı olanlar, dinî hayatın değişik boyutlarında farklı tutum ve davranışlar sergileyebilmektedir. Esasen sosyal statü ile dindarlık ilişkisi, farklı görüntüler altında yansıma bulabilir. Bu bağlamda örneğin gelirlerine kıyasla yaptıkları katkılar düşük görünse de gelir seviyesi yüksek olanlar, dinî organizasyonlara daha fazla bağış yapabilmekte ve doğrudan katılmak yerine genellikle maddî katkı sağlamayı tercih edebilmektedirler.
Dini ve mistik yaşantıların biyolojik temellerini inceleyen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?
Din fenomenolojisi dini olguların temel manasını oluşturan değişmez özü, asıl yapıyı ortaya çıkarmaya çalışan bilim dalıdır. Din sosyolojisi din-toplum ilişki ve etkileşimini ve bu çerçevede ortaya çıkan olgular, süreçler kurumlar ve gruplaşmaları inceleyen bir bilim dalıdır. Teoloji tanrı kavramı ve din olgusunu inceleyen bilim dalıdır. Nörobiyoloji sinir sisteminin ve bu sistemin merkezi olan beynin yapısı, fonksiyonları, gelişimi genetiği ve hastalıklarıyla ilgilenir. Nöroteoloji ise dini ve mistik yaşantıların biyolojik temellerini inceleyen bilim dalıdır.
Jung ve onu izleyenler, ölüm ötesi bir hayata inanmanın insan için kaçınılmaz zorunlu bir yöneliş olduğu üzerinde birleşmişlerdir. Bu görüşte olanlara göre ölümden sonra yeniden dirilişi ve sonsuz bir hayatın varlığını haber veren dinin en önemli fonksiyonlarından birisi, inananların ölüm kaygısını gidererek sonsuzluk duygusunu tatmin etmesidir.
I. İstatistiksel analizlerII.EtnografyaIII.Semantik analiz ölçümleriIV. DeneylerV. GözlemlerYukarıdakilerden hangileri din psikolojisinde kullanılan araştırma ve yorumlama yöntem ve tekniklerindendir?
Din psikolojisinde kullanılan araştırma, yorumlama yöntem ve teknikleri oldukça geniştir. Bu teknikler yorumlama ve değerlendirme, deneyler, istatistiksel analizler, klinik metotta kullanılan derinlikli analiz, semantik analiz ölçekleri, davranışların analizi, kişilik testleri, tutum ölçekleri, mülakatlar, anketler, kişisel dokümanların sistemli analizi ve sistemli gözlemlerdir.