“Sosyoloji” terimini ilk defa kullanan sosyolog aşağıdakilerden hangisidir?
Sosyolojinin sistemleşmesi, kurumsallaşması ve kendini ‘felsefe’den sıyırarak bağımsız bir bilim haline gelmesi 19. yüzyılın ortalarında gerçekleşmiştir. İlk defa Aguste Comte (1839) tarafından kullanılan sosyoloji kelimesi, Latince “socio” (toplum) ve Grekçe“logie” (bilim) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
Devletin resmi bir dini veya mezhebinin olduğu ancak yasama faaliyetlerinde dini kurum ve otoritelerin etkisinin bulunmadığı din devlet modeli hangisidir?
Devletin resmi bir dini veya mezhebinin olduğu ancak yasama faaliyetlerinde dini kurum ve otoritelerin etkisinin bulunmadığı bu modelde, resmi olarak kabul edilen din veya mezhebin diğerlerine göre ayrıcalıkları söz konusudur. İngiltere, Danimarka, Finlandiya, Norveç ve Yunanistan’ın benimsediği bu yapıda resmi din veya kilise olmamasına karşın din özgürlükleri güvence altına alınmıştır ve söz konusu resmi din veya kilise, siyasi ve hukuki kararların alınmasında bir rol üstlenmez.
Sekülarizasyonun tek boyutlu olmadığını, farklı alanları kapsadığını savunarak bir sekülerleşme tipolojisi çizen ve altı tip sekülerleşme biçiminden bahseden düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
L. E. Shiner sekülarizasyo-nun tek boyutlu olmadığını, farklı alanları kapsadığını savunarak bir seküler-leşme tipolojisi çizer ve altı tip sekülerleşme biçiminden veya sekülerleşme alanından bahseder.
İbn Haldun’un Mukaddime’sini Türkçe’ye kazandıran ilk kişi kimdir?
Tanzimat döneminin önde gelen düşünürlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa, büyük bir devlet adamı olduğu kadar aynı zamanda tarihçi, hukukçu, edip, eğitimci ve sosyolog / din sosyologudur. Ahmet Cevdet Paşa, gerçek bir sosyoloji – ve din sosyolojisi – malzemesi olan İbn Haldun’un Mukaddimesi’ni Türkçeye ilk kazandıran kişidir. İbn Haldun’un asabiyet teorisini Osmanlı Devleti’ne uygulayan Ahmet Cevdet Paşa, Haldun’un ‘tavırlar nazariyesi’ni de Katib C¸elebi, Müneccimbaşı, Naima gibi Osmanlı tarihçilerine benzer bir anlayışla aktarmış ve her devlet gibi Osmanlı Devleti’nin de kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve çöküş safhalarından geçeceğini, ancak beşinci tavrın, tıpkı diğer Osmanlı tarihçilerinin söylediği gibi, değiştirilebileceğini belirtmiştir. Paşa için nesebe dayanan kavmi asabiyet ile ortak değerlere ve inanca dayanan manevi asabiyetin birleşmesi, bir devletin sağlıklı ve uzun ömürlü olmasının gerekçesidir.
“Din Sosyolojisi” terimini ilk defa kullanan düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
‘Din Sosyolojisi’ terimini ilk defa Emile Durkheim 1899’da bir yazısında kullanmıştır.
Tarihin verileriyle yani belgelerle yapılan geçmişle ilgili bir gözlem yapılması sosyolojik bir araştırmada kullanılan hangi uygulamaya örnektir?
Sosyolojik bir araştırmada ilk aşama gözlemlemedir. Buna genel bir ifade ile sosyal olayların gözlemi denir. Her şeyden önce sosyal olayların bir obje olarak yani dışımızdaki bir eşya gibi incelenmeleri gerekir. Toplum olayları ruhsal durumlar gibi değil, fizik olaylar gibi ele alınmalıdır. Çünkü bu, sosyolojinin objektif bilim olmasının gereğidir. İkinci şart olarak, önyargılardan sıyrılmak gerekir. Bir toplum olayını gözlemlerken o olayla ilgili düşünce, duygu ve inançlarımızı işe karıştırmak doğru sonuçlara varmamızı engeller. Gözlemin tam olarak yapılabilmesi için diğer bir şart da, sosyal olayların tanımlanması ve sınırlandırılmasıdır. Gözlemleme dolaylı ve dolaysız olarak ikiye ayrılmaktadır. Dolaylı gözlem; Tarihin verileriyle yani belgelerle yapılan geçmişle ilgili bir gözlemdir. Tarihte kalmış, toplumlardaki dini-sosyal olguların sosyolojik araştırmaları klasik dönem din sosyolojisinde önemli bir yer tutmaktadır. Batıda Max Weber, İslâm dünyasında İbn Haldun başta olmak üzere pek çok din sosyologu bu tarihi yöntemi kullanarak çalışmalarını gerçekleştirmişlerdir.
Halkın çoğunluğunun Müslüman olduğu, 1963 yılında çıkarılan Anayasada devletin sosyalist olduğu ve resmi dininin de İslam olduğu ilan edilen ülke hangisidir?
Halkın çoğunluğunun Müslüman olduğu Cezayirde 1963 yılında çıkarılan Cezayir Anayasasında devletin sosyalist olduğu ve resmi dininin de İslam olduğu ilan edilmiştir.
Weber’in ülkemizdeki temsilcisi sayılan ve ‘iktisat zihniyeti’ adını verdiği bir tutum ahlakının oluşmasında dinin işlevini açıklıyor olmasıyla din sosyolojisi yapmaya yönelen düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
Weber’in ülkemizdeki temsilcisi sayılan ve asıl ilgi alanı ekonomi olan Sabri F. Ülgener, ‘iktisat zihniyeti’ adını verdiği bir tutum ahlakına dayanarak toplumsal oluşum ve dönüşümün başlangıçlarında önemli ölçüde dinden kaynağını alan bir ‘iktisat ahlakı’ olduğunu iddia eder. Tamamen değerlerle yüklü bu iktisat ahlakı, coğrafi, ekonomik, sosyo–kültürel ilişki biçimleri ve siyasal yapılanma bileşkesinde yeni bir şekil alır ki buna ‘iktisat zihniyeti’ denir. Bu artık salt bir dini ahlak değildir; toplumsal şartların etkisinde yeniden oluşmuş bir tutum ahlakıdır. Ancak gelinen noktanın kökleşmesinde dinin önemli bir işlevi olduğu için bu algılayış biçimi de bütünüyle dinin bir görüşü sanılır.
Aşağıdakilerden hangisi dinin sosyolojik anlamlarından biri değildir?
Din, meşrulaştırıcı niteliğiyle sosyal ilişki biçimlerini, mevcut sosyal düzen ve düzenlemeleri, kurumları, kurumların işleyiş biçimlerini haklılaştırıp geçerli kılar.
Sosyolojiyi diğer bilim dallarından ayıran en önemli özellik hangisidir?
Sosyoloji insan birlikteliği gerçeğine odaklanır. Bu, sosyolojiyi diğer bilim dallarından ayırmada önemli bir ölçüttür. O¨rneğin ekonomi, merkezi^ dikkatini, insanların yeryüzünde yaşayabilmek için istedikleri maddi^ şeyler üzerine yoğunlaştırır. Tarih, geçmiş olay ve eylemlerle ilgilenirken, sözgelimi antropoloji farklı toplumların kültürlerine odaklanır. Yine mesela siyaset bilimi, siyasal davranış ve sistemleri, iktidarla ilgili tutum ve eylemleri konu edinir. Fakat sosyoloji, toplumun her yerinde mevcut olan sosyal etkileşimin örüntüleşip kalıplaşmış kurumsallık, yapısallık, sistemlilik ve düzenliliklerini inceler. Sosyoloji, bilgi gövdesi olarak insan ilişkileri gerçeğini alır.
I. İnsan toplumları
II. Sosyal olaylar
III. Sosyal kurumlar
IV. Sosyal yapılar
V. Sosyal ilişkiler
Bir sosyal bilim olan sosyolojinin konusu yukarıdakilerden hangileridir?
Sosyolojinin konusu insan toplumlarıdır. Toplumu ve orada meydana gelen sosyal olayları inceler. Toplum içinde ortaya çıkan sosyal ilişkileri, sosyal olayları, sosyal kurumları, sosyal yapıları ve bu yapıdaki değişmeleri kendine konu edinir.
“Sekülerleşme dinin toplumsal öneminin azalmasını ifade eden bir süreçtir” tanımı aşağıda verilen toplum bilimcilerden hangisi tarafından yapılmıştır?
Brian Wilson ve Peter L. Berger gibi toplum bilimcilerin sözcülüğünü yaptığı “Rasyonalizm ve inanç kaybı” argümanını savunanlardan Wilson’a göre “sekülerleşme dinin toplumsal öneminin azalmasını ifade eden bir süreçtir.” Aydınlanma bilimsel bilgiye, evrenin teknolojik kontrolüne ve deneysel kanıtlama ölçütlerine dayalı rasyonel bir dünya görüşü ortaya çıkarmıştır.
“Din, halkın afyonudur” sözü dinin toplumsal değişimi üzerinde nasıl bir rol oynadığını göstermektedir?
Marksist sosyologlar da, farklı öncüllerden hareket etmelerine rağmen dinin değişime karşı koyan bir etken olduğunu ileri sürmüşlerdir. Onlara göre egemen sınıfların egemenlik aracı olan din, toplumsal değişime karşı güçlü bir fren teşkil etmektedir.
“Din, sosyo-ekonomik, dinsel vb. sisteme uygun belli karakter tiplerini öne çıkararak, destekleyerek toplumsal aktörlerin, sosyal yapıya uygun rollerini öğrenip içselleştirmelerini, sosyal hayata ayak uydurmalarını sağlar.” cümlesi dinin toplumsal işlevlerinden hangisini kapsamaktadır?
Dinin toplumsal işlevlerinden biri de sosyalizasyondur. Din, sosyo-ekonomik, dinsel vb. sisteme uygun belli karakter tiplerini öne çıkararak, destekleyerek toplumsal aktörlerin, sosyal yapıya uygun rollerini öğrenip içselleştirmelerini, sosyal hayata ayak uydurmalarını, yani sosyalleşmelerini sağlar. Sosyalleşmeyle birey, sosyal rollerini, dışsal sosyal şartların etkisinden daha büyük oranda içsel olarak benimser ve icra eder. Dinsel sosyalleşme, sisteme uygun değer, tutum ve davranışları öğreterek toplumsal aktörün sosyal yapıyı, sosyal düzenin norm ve değerlerini, toplumsal rolleri sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal statükoyu benimsemesinde rol oynar.
Hangisi anayasal düzenlemeler açısından bakıldığında din-devlet ilişkisi modellerinden diri değildir?
Anayasal düzenlemeler açısından bakıldığında başlıca beş devlet yapısı ve din-devlet ilişkisi modelinden bahsetmek mümkündür: 1- Anayasada laiklik ilkesinin açıkça kabul edildiği model. 2- Anayasada laiklik ilkesinin açıkça belirtilmediği (laik) model. 3- Anayasada bir devlet dininin benimsendiği ama uygulamada laik olan model. 4. Anayasada resmi bir devlet dini veya mezhebinin benimsendiği ve dinin kısmen veya tamamen yasama kaynağıolduğu model. 5. Din karşıtı model.
Aşağıdakilerden hangisi “rasyonalizm”in (akılcılık) modern dünyada yol açtığı iddia edilen sonuçlarından biridir?
Rasyonalizm (akılcılık) modern dünyada, kilisenin merkezi iddialarını boşa çıkarmış ve Batı Avrupa’da hurafeye dayalı dogmaları yıkmıştır. Rasyonalizm inanç kaybına da neden olmuştur. İnanç kaybı ise dinin çözülmesine, kiliseye üyelik ve devam alışkanlıklarının ve bireysel dini pratiklerin erozyona uğramasına, mezhebi kimliklerinin toplumsal anlamlarının kaybolmasına, inanç temelli kurum faaliyetlerine katılım ve sivil toplumdaki dini gruplara verilen desteğin azalmasına neden olmuştur.
Aşağıdakilerden hangisi sosyolojik bir bakış açısı olarak değerlendirilebilir?
Ekonomi, merkezî dikkatini, insanların yeryüzünde yaşayabilmek için istedikleri maddî şeyler üzerine yoğunlaştırır. Tarih, geçmiş olay ve eylemlerle ilgilenirken, sözgelimi antropoloji farklı toplumların kültürlerine odaklanır. Siyaset bilimi, siyasal davranış ve sistemleri, iktidarla ilgili tutum ve eylemleri konu edinir. Sosyoloji ise insan birlikteliği gerçeğine odaklanır.
I. Coğrafya
II. Demografya
III. Rekabet
Yukarıdakilerden hangisi / hangileri toplumsal değişimde rol oynayan etkenlerden biridir?
Toplumsal değişimin gerçekleşmesinde etkili olan birden fazla etkenden söz edilebilir. Bu faktörlerden bazen biri, bazen ikisi, bazen de birkaçı toplumsal değişimde rol oynayabilir. Ayrıca söz konusu etkenlerin toplumsal değişimdeki etki düzeyleri, toplumdan topluma da değişiklik arz eder. Toplumsal değişimde rol oynayan etkenlerin belli başlıları şöyle sıralanabilir: Coğrafya, mekân, zaman, demografya (nüfus yapısı), iktidar ilişkileri ve muhalefet, rekabet, çatışma, işbirliği, bütünleşme ve barış, aile, ekonomi, eğitim, siyaset, hukuk, göç ve şehirleşme, kültür, din, ideoloji, icat, keşif, sanayi ve teknoloji, karizmatik şahsiyetler ve sosyal hareketler.
Dinin hangi işlevi Marksist sosyologlarca, toplumsal değişime karşı güçlü bir fren teşkil etmektedir
Marksist sosyologlar dinin değişime karşı koyan bir etken olduğunu ileri sürmüşlerdir. Onlara göre egemen sınıfların egemenlik aracı olan din, toplumsal değişime karşı güçlü bir fren teşkil etmektedir. Bu bağlamda diyalektik ve çatışmacı din kuramları, dini mevcut egemenlik ilişkilerini meşrûlaştırarak istikrarı sağlayan bir fenomen olarak görürler.