Aşağıda yer alan dinin yemek yeme alışkanlığı üzerindeki etkilerinden hangisi farklı alt başlık altında ele alınabilir?
Dinin gündelik hayatımızda yeme-içme kültürü üzerinde açık etkisi görülmektedir. Bu bağlamda dinin yeme-içme kültürü üzerindeki etkisi (a) yenilmesi-içilmesi dince uygun bulunan ya da yasaklanan maddeler, (b) hayvanların kesilme biçimi ve ile (c) yemek yeme şekli olarak üç alt başlık altında ele alınabilir. Yemeği sağ el ile yemek, yemeğe başlarken besmele çekerek şükretmek yemek yeme şekli ile ilişkilidir. Ancak ülkemizin üç yanının denizlerle çevrili olmasına rağmen, kabuklu deniz hayvanı tüketimin son derece sınırlı olmasında, Hanefi mezhebinde bunun mekruh olarak görülmesi ile ilişkisi olduğu düşünülmektedir. Bu durum yenilmesi içilmesi dinen yasaklanan yiyeceklerin yemek yeme kültürü üzerindeki etkisine bir örnektir.
Aşağıdakilerden hangisi İslam dininin teröre olan yaklaşımlarından biri değildir?
İslam’ın iki önemli kaynağı Kur’an ve Sünnet aşırılığı, şiddet ve terörü hoş görmemiş ve kaçınılması gereken fiiller olarak bildirmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi dini kültürün etkisine açık hale getiren faktörlere örnek olarak gösterilebilir?
Din çeşitli faktörlerle kültürün etkisine açık ve hazır hale gelir. Bu faktörlerin bir kısmı psikolojik bir kısmı ise toplumsaldır. Dini kültürün etkisine açık hale getiren faktörler (bireylerdeki dindarlık eğiliminin kolektif hale gelmesi, (pratik toplumsal ihtiyaçlar ve (diğer kültürlerle temas şeklinde üç alt başlık altında ele alınabilir. Bugün toplumumuzda yaygın olarak görülen ve sıkıntılı durumların aşılması amacıyla paylaşılarak kolektif halde okunan salat-ı tefriciye duası bireylerdeki dindarlık eğilimin kolektif hale gelmesine bir örnektir.
Aşağıdakilerden hangisi kişinin toplumu oluşturan maddi-manevi bileşenleri öğrenme sürecine verilen isimdir?
Bu sorudaki doğru cevap kültürlenmedir. Diğer seçenekler farklı öğeleri açıklamaktadır.
I. Haç biçiminde kolye takmak
II. Evde Mushaf bulundurmak
III. Buz dolabında zemzem suyu bulundurmak
Yukardakilerden hangisi ya da hangileri gündelik hayata yansıyan dini nesnelerdendir?
Dindarlık söz konusu olmasa bile bazı dini nesnelerin gündelik hayatımıza yayıldığı bilinmektedir. Örneğin Mushaf’ın evi kötülüklerden koruyacağına inanılması ve evde Mushaf bulundurulması, ölüm döşeğinde bulunan hastalara içirebilmek üzere dolapta zemzem suyu bulundurmak ve bir Hıristiyan’ın boynunda haç biçimde kolye bulundurması olağandır. Haç biçiminde kolye, Mushaf ve zemzem suyu gündelik hayatımıza yansıyan dini nesnelere örnektir.
Kamusal ve özel alan ayırımının tarihine bakıldığında aşağıdakilerden hangisinin bu ayırım üzerinde doğrudan etkisi olduğu söylenemez?
Yunan düşüncesinde kamusal ve özel arasında bir karşıtlık ilişkisi bulunmaktaydı. Çünkü Yunan düşüncesine göre, insanın siyaseten örgütlenebilir olması, merkezinde evin ve ailenin yer aldığı bu doğal birlikten yalnızca farklı olmakla kalmaz, onlarla doğrudan bir karşıtlık ilişkisi içine de girer. Böylece yaşamında kendisine ait olanla (özel alan), kamusal alan arasında keskin bir ayrım ortaya çıkmaktadır. Orta çağda okumuş¸ orta sınıflar (şa^ir, aydın, yazar) burjuvanın öncüleri olarak akıl yürütmeler yapmış¸ ve devlet aygıtını monarkın şahsi alanından ayırıp özerkleşmeyi sağlamaya çalışmışlardır. Böylece saraydan koparak şehirde karşı güç¸ oluşturmuşlardır. Onlar sarayın kültürel, siyasal muhalifi olarak kahvehanelerde, sokaklarda ve çeşitli organizasyonlarda ilk edebi kamuyu oluşturmuşlardır. Bu mekanlarda şiirler, yazılar, nutuklar ile kral ve prenslere karşı burjuvazi adına muhalefetlerini yükseltmişlerdir. Dolasıyla kamusal alan burjuvazinin genel desteği ile oluşmuştur. Kamusal alanın özel alandan ayrı bir yaşam alanı olarak ortaya konmasında sanayileşme ve buna bağlı olarak kapitalist toplum yapısının önemi ise tartışılmazdır.17. ve 18. Yüzyıllarda ortaya çıkan sanayi toplumunda ekonomik üretim faaliyetlerinin yanı sıra, geleneksel aile fonksiyonları da aileden koparıldı. Bu bağlamda geleneksel toplum yapısında siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamın merkezi olan ailenin bu işlevleri, modern toplumda farklılaşmıştır. Bu durumda feodalitenin kamusal-özel alan ayırımıyla doğrudan ilgisi yoktur.
I) İnanç
II) İbadet
III) Cemaat
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri dinin temel öğesidir?
Dinin üç temel öğesi vardır. Bunlar: inanç, ibadet ve cemaattir.
I) Terörü meşrulaştırma amacı taşır.II) Siyasi otoriteye karşı şiddet meşru bir yöntemdir.III) Sartre ve Camus gibi aydınların görüşlerinde bu yaklaşımın izleri vardır.Terörün neden ve kökenlerini açıklamaya yönelik olan yukarıdaki özellikler hangi teoriye aittir?
Radikal terörizm teorisi: Şiddet ve terörü bu eylemlere başvuran kişi, grup ve örgütlerin bakış açısı ile alan ve söz konusu eylemleri halkalaştırma ve meşrulaştırma amacı taşıyan kuramdır. Buna göre gerekli görüldüğü durum ve şartlarda devlet ve siyasi otoriteye karşı şiddet kullanmak bir savunma aracı olarak meşru bir yöntem olarak görülmelidir. Fanon, Sartre ve Camus gibi aydınların görüşlerinde bu yaklaşımın izlerine rastlamak mümkündür.
Aşağıdakilerden hangisi Söylemsel Kamu Alanı ile ilgilidir?
A, C, D Agnostik Kamu alanı ile ilgilidir. Bruce Ackermann Liberal Diyalogları ortaya çıkarmıştır. Söylemsel Kamu Alanı’nda kamusal alan, o toplumda yaşayan ve siyasal, kültürel, toplumsal tüm karar süreçlerinden etkilenen insanların, aslında kendileri ile ilgili olan tüm meselelerde tartışmalara katılarak bir söylem üretmeleridir. Bunun anlamı; karar süreçlerine bir şekilde etkide bulunmalarıdır. Yani , modern toplumların gelişimini kamusal alana katılımın genişlemesi açısından analiz edilmektedir.
Batı dışında geriye kalanların da er ya da geç Batıya benzeyecekleri düşüncesi modernitenin hangi karakterini göstermektedir?
Modernite, Batı merkezci yönelimi ve niteliğinden dolayı, dünyanın Batı dışında kalan insanların da Batı’nın geçtiği aşamalardan geçeceğini savunmaktadır. Bunun anlamı; Batı dışında geriye kalanların da er ya da geç Batıya benzeyecekleri düşüncesidir. Bu, açıkça modernitenin baskıcı (totaliter) karakterini göstermektedir.
Kamusal alanın özel alandan ayrı bir yaşam alanı olarak ortaya çıkmasında aşağıdakilerden hangisi etkili olmuştur?
17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkan sanayi toplumunda ekonomik üretim faaliyetlerinin yanı sıra, geleneksel aile fonksiyonları da aileden koparılmıştır. Bu bağlamda ise geleneksel toplum yapısında siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamın merkezi olan ailenin bu işlevleri, modern toplumda farklılaşmıştır. Bu durum kamusal alanın özel alandan ayrı bir yaşam alanı olarak ortaya konmasında sanayileşme ve buna bağlı olarak kapitalist toplum yapısının etkisini, bir başka değişle sanayileşme ve kapitalizm sürecinin kamusal alanla ilişkisini ortaya koymaktadır.
Sosyal grup kavramının özellikleri aşağıdakilerden hangisidir?
Sosyal grup toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak için bir araya gelen, aidiyet bilinci taşıyan, birbirleri arasında sıkı iletişim olan, belirli bir hiyerarşi ve normlara sahip, buna bağlı olarak toplumsal yaptırım uygulayan, görece sürekliliğe sahip insan topluluğudur.
Aşağıdakilerden hangisi ekonomik küreselleşmede öncü olan ülkelerden biridir?
Giderek hızla artan üretimin ülke içinde tüketimi doğal olarak mümkün değildir. Bu durum, ulus sınırlarını aşan yeni arayışları gündeme getirmiştir. Bilhassa küresel aktörler diye bahsedilen Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler bu arayışlara önayak olmuşlardır.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi din sosyolojisinin konuları arasında yer almaz?
Esasen din sosyolojisinin konuları hayatın neredeyse tüm alanlarını içine alır. Burada bütün konuların dökümünü yapmak söz konusu değildir. Sadece genel bir perspektif oluşturabilmek amacıyla bazı konuları şöyle sıralayabiliriz: * Dinin toplumla bağlantı noktaları, * Dinin toplum hayatındaki rolü ve işlevleri, * Dinin veya dini grupların ortaya çıktığı toplumsal şartlar, bunlarla din veya dini olgular arasındaki ilişkiler, * Dini hayat ve grupların çeşitli şekillere bürünmelerinde toplumsal güçlerin oynadıkları roller, * Toplumun tabakalaşması, hareketliliği ve farklılaşmasının yani yaş, cinsiyet, eğitim, servet, sosyal statü ve prestije göre bölünmesinin din üzerinde veya herhangi bir grubun dine duyduğu ilgi üzerindeki etkileri, * Sosyal grupların birleşip bütünleşmesi veya parçalanıp bölünmesi ve dağılmasında dinin rolü, * Morfolojik faktörlerin yani sosyal hayatın maddi dayanaklarının dini hayat, inançlar, düşünceler, davranışlar, gruplar ve cemaatler üzerindeki etkileri, * Sosyal yapı ve değişmelerin dinle ilişkileri, * Toplumun din üzerindeki etkileri ile dinin sosyal görevi, işlevi ve sosyokültürel hayat üzerindeki etkileri, * Dini grupların doğuşu, gelişmesi ve çöküşü, * Dini grupların boyutları, amaçları, yöntemleri ve başka gruplarla olan ilişkileri, * İman ve ibadetin sosyal etkileri ve yönleri ile cemaatin iman ve ibadet hayatındaki rolü, * Topumda dini inanç ve ibadetlere bağlılığın şiddeti ve bunda rol alan çeşitli faktörler, * Dini cemaatin yapısı, teşkilatı ve dini otorite tipleri. Bütün bunlar din sosyolojisinin toplum hayatı içerisinde dinin bizzat kendine özgü yapısı ve yaşantısıyla ilgili özel konulardır. Din ve toplum ilişkileri bağlamında dinin iktisat, siyaset, sanat, ahlak, hukuk, devletle olan ilişkileri bulunmaktadır. Bu ilişkilerin araştırılması da din sosyolojisinin konuları arasındadır.
Hangisi terörle ilgili sosyolojik yaklaşımın özelliklerinden biridir?
Başlıca analiz ve açıklama odağı şiddet ve terör olaylarının “nasıl” olduğunu merkeze almakta ancak “niçin” sorusuna cevap imkânı sağlayan sosyo-politik arka planı ve küresel toplumsal değişimlerle ilintisini, yani sosyolojik kökenlerini yeterince dikkate almamaktadır. Bu bakış¸ açısının ağırlıklı olarak tercih edilmesi, “nedenler” üzerinde derin analizler yapılması yerine “sonuçlar” üzerinde tartışma yapılmasına ve kuramsal açılımların kilitlenmesine yol açmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi özel alanın kamulaşması olgusun bir yansıması değildir
Günümüzde iletişim araçlarının yaygınlaşması ile birlikte özel alanın ‘kamulaşması’ gibi bir olgu ortaya çıkmıştır. Televizyon ve internet üzerinden özel hayatın daha çok gündeme gelmesi ile özel hayatların birçok boyutlarıyla kamuda konuşulur hâle gelmesi. Yine kameraların park, sokak, apartman girişleri yanında, özel yaşam alanlarının içine kadar girmesi de bu olguyu pekiştirmektedir. Nitekim, cep telefonları, fotoğraf makinaları ve gizli kameraların sürekli devrede olması, özel alanın “özel” olarak kalmasını zorlaştırmaktadır. Giderek kişiye mahrem alanların kalmaması, sınırlarının daralması ve mahremiyetin deşifre olması karşısında, özel ve kamusal alan arasındaki ayrımlar da bulanıklaşabilmektedir. Meselâ, eskiden kamusal ve özel alandaki kıyafetler daha sıkı tanımların ve uygulamaların konusu olabilirken, bugün bunlarda bir gevşeme meydana gelmiştir. E- Devlet hizmetinin verilmesi kamusal alanın küreselleşmesi ile ilişkili bir durumdur.
Küreselleşmeyi kapitalizm bağlamında açıklayan; merkez ve çevre ülkeler olmak üzere devletleri hiyerarşik bir sıralamaya tâbi tutan kişi aşağıdakilerden hangisidir?
Wallerstein, modern dünya-sistemi olarak adlandırdığı küreselleşmeyi kapitalizm bağlamında açıklamakta; merkez ve çevre ülkeler olmak üzere devletleri hiyerarşik bir sıralamaya tâbi tutmakta; merkezdeki küresel aktörlerden başlayarak çevre ülkelere doğru gelişen iç bağımlılığı açıklamaya çalışmaktadır.
Din gelenek içinde şekillendiğinde ne ad alır?
Din gelenek içinde şekillendiğinde halk dini adını alır.
Batı’dan dünyaya yayılan yeni dini hareketlerden “kişisel gelişimci olup Hıristiyanlığa veya diğer dinlere ilgisiz olan hareketlere” örnektir?
Sayentoloji, kişisel gelişimci olup Hıristiyanlığa veya diğer dinlere ilgisiz olan hareketlere örnektir. Tanrı’nın Çocukları ve Mormonlar, Hıristiyanlığın yeni yorumuna dayanan hareketlerdendir. Hare Krişna ve Zen Budizmi ise Uzakdoğu kökenli olup Batı’da yaygınlaşan hareketlerdendir.
Glokal kavramı, küresel (evrensel) ile yerel olanın karşılıklı olarak bir gerilim ve iletişim içerisinde olmasıdır. İşte bu sebeple “global” ve “local” (yerel) kelimeleri bir anlamda kaynaştırılarak “glokalleşme” kavramı elde edilmiştir. Bu doğrultuda aşağıdakilerden hangisi glokalleşme kavramını ortaya atan kuramcıdır?
Roland Robertson’a göre, glokal kavramı, global ve lokal küçültme yoluyla elde edilmektedir. Yani Roland Robertson’ın bakış açısından küreselleşme kavramı, küresel ile yerel olanın etkileşimidir. Bunun anlamı; küresel (evrensel) ile yerel olanın karşılıklı olarak bir gerilim ve iletişim içerisinde olmasıdır. İşte bu sebeple “global” ve “local” (yerel) kelimeleri bir anlamda kaynaştırılarak “glokalleşme” kavramı elde edilmiştir.