Aşağıdakilerden hangisi dinin siyaset üzerinde etkisi olduğunu gösterir?
Dinlerin gündelik hayatın belirleyici faktörlerinden olan siyasî ve iktisadî yapı üzerinde de doğrudan etkilerini gözlemlemek mümkündür. A, C, D şıkları ekonomiyle ilgilidir. E mimari ile ilgilidir. Müslüman ülkelerde de bağımsızlığını ilan eden her devlet Halife’den bir berat almak suretiyle kendi iktidarlarının meşruiyetini sağlamış olurdu. Dolayısıyla iktidarın dinin onayını alması gerekirdi.
Aşağıdakilerden hangisi dinin kültür üzerindeki etkilerinden biri değildir?
Nihayetinde dinler, insanları bir araya getirmek, örgütlemek, bütünleştirmek, yerleşik hale getirmenin paralelinde sanatın, edebiyatın, hukukun gelişmesine de doğrudan etki ederler.
İnananlar topluluğuna ne ad verilir?
İnananlar topluluğu cemaat olarak adlandırılmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi din ve gelenek çatışmasıyla ilgili değildir?
Resmî/kitabî olan din belirli bir örgüt altında kurumsallaşabilir. Bunun en önemli örneği Katolikliktir. Katolik kilisesi büyük ve tek bir örgüt olarak neyin Hıristiyanlığa uygun olduğunu, neyin ise bunun dışında kaldığını belirler. Diğer seçenekler resmi din ve geleneğin sentezidir ve gelenek ve din bir çatışmaya girer.
Hz. İsa’nın Mart 1843- Mart 1844 tarihleri arasında geleceği kehanetinde bulunan yeni dini hareket hangisidir?
Hz. İsa’nın Mart 1843- Mart 1844 tarihleri arasında geleceği kehanetinde bulunan yeni dini hareket Yedinci Gün Adventizmi’dir.
Terör kelimesinin çıkışı tarihteki hangi önemli olaya dayanmaktadır?
Terör kelimesi, Batı siyaset diline 1789–1794 Fransız Devrimi sırasında, jakobin devrimcilerin iç düşmanlara karşı yürüttükleri eylem ve hükümetin yaptığı baskı ve doğrudan yürüttüğü infazlara işaret eden bir terim olarak girmiştir ki binlerce kişinin hayatını kaybettiği bu dönem “Terör Dönemi” olarak anılmaktadır.
Bir dinin inanç ve uygulama alanındaki farklı yorum ve içtihatlarına ne ad verilir?
Bir dinin inanç ve uygulama alanındaki farklı yorum ve içtihatlarına mezhep denir.”
Aşağıdakilerden hangisi ritüelin özelliklerinden biri değildir?
Ritüelin en önemli özelliği grup üyelerini bir araya getirmesi, onlara grubun tarihini hatırlatması, aidiyet bilinci oluşturması ve manevi anlamda bir tatmin sağlamasıdır. Kutsanmış nikah töreniyle herkese kapılarını açması ise ritüelin özelliklerinden birisi değildir.
Aşağıdakilerden hangisi küreselleşmenin din üzerindeki etkilerinden biri değildir?
Küreselleşme sürecinde dinin kurumsal yapılar dışında daha çok bireyselleştiği ve sivilleştiği görülmektedir. Küreselleşmeyle oluşan yeni dini hareketler, dünyanın birçok yerinde mevcut klasik, kurumsal dini yapı ve mezheplerin dışında, daha eklektik unsurları içinde barındıran ritüalistik ve âyinsel boyutları ağır basan yapılardır. Bu dini hareketler, farklı kültürlerin ve dinlerin dünya ölçeğinde daha rahat tanınmasıyla çeşitlenmekte ve daha da eklektik hale gelebilmektedir. Küresel dünyada çokkültürlü ve buna bağlı çok dinli yapıları konuşulur ve tartışılır hâle getirmiştir. Dolayısıyla insanların çok farklı din ve kültürle teması, en azından zihinlerde homojenliğin kırılmasına ve çeşitliliğin içselleştirilmesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla din giderek homojen yapıdan hotorojen bir yapıya geçmektedir.
Dinin tamamen kültür ürünü olduğunu iddia eden görüş, on dokuzuncu yüzyıldaki salt antropolojik ve sosyolojik yaklaşımların sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu görüşler hangi yaklaşıma dayanmaktadır?
Dinin tamamen kültür ürünü olduğunu iddia eden görüş, on dokuzuncu yüzyıldaki salt antropolojik ve sosyolojik yaklaşımların sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu görüş pozitivist bir yaklaşıma dayanır. Pozitivizm deney ve gözleme dayanan modern bilimi kabul edip, dini ve metafizik açıklamaları bilim öncesi düşünme biçimi oldukları gerekçesiyle baştan reddeden bir anlayıştır.
Edward B. Taylor’a göre toplumun bir üyesi olarak insanın edindiği bilgi, inanç, sanat, ahlak, yasa, adet ve diğer herhangi bir yetenek ya da alışkanlıkların oluşturduğu girift bütüne ne ad verilir?
Edward B. Taylor’a göre kültür, “Toplumun bir üyesi olarak insanın edindiği bilgi, inanç, sanat, ahlak, yasa, âdet ve diğer herhangi bir yetenek ya da alışkanlıkların girift bir bütünüdür.”
Hangisi küreselleşmeyi “zaman mekan sıkışması” olarak tanımlamaktadır?
David Harvey, küreselleşmeyi “zaman mekan sıkışması” olarak tanımlamaktadır. Ona göre, mekan ve zamanın nesnel niteliklerinde kapsamlı değişimler olmakta ve insanların dünyayı görüş tarzı çok köklü bir biçimde değişmek zorunda kalmaktadır. (Harvey, 1999: 270) Bir kere zaman “hız”lanmıştır. Zamanın hızlanması demek ulaşım ve iletişim gibi birçok faaliyetin daha kısa zamanda yapılabilmesi demektir. Bundan yüz yıl öncesine kadar, belki günlerce zaman harcanarak kat edilen mesafeler, bugün uçakla birkaç saat içerisinde alınabilmektedir. Mekanın sınırları da eski önemini yitirmiştir.
Terör kavramı Batı siyaset diline ilk ne zaman girmiştir?
Fransız Devrimi sırasında, jakobin devrimcilerin iç düşmanlara karşı yürüttükleri eylem ve hükümetin yaptığı baskı ve doğrudan yürüttüğü infazlara işaret eden bir terim olarak girmiştir. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği bu dönem, “Terör Dönemi” olarak anıl-maktadır.
Dini kuruluşların veya ilahiyatçıların söylemlerinin yanında dinin gelenek içinde aldığı biçime ne ad verilir?
Yaşanan din resmi din ve halk dini olmak üzere iç içe geçmiş iki katmandan oluşmaktadır. Dini^ kuruluşların veya ilahiyatçıların söylemlerinin yanında dinin gelenek içinde aldığı biçime halk dini denir. Halk dini resmi söylemlerin dışında bazı inanç ve uygulamaları da içerdiği için paralel din olarak da tanımlanmaktadır.
Toplumun bir üyesi olarak insanın edindiği bilgi, inanç, sanat, ahlak, yasa, adet ve diğer herhangi bir yetenek ya da alışkanlıkların oluşturduğu girift bütüne ne ad verilir?
Edward B. Tylor’a göre kültür, “Toplumun bir üyesi olarak insanın edindiği bilgi, inanç, sanat, ahlak, yasa, a^det ve diğer herhangi bir yetenek ya da alışkanlıkların girift bir bütünüdür.”
Hangisi modern dünyayı oluşturan öncül unsurlardan değildir?
İnsan, Tanrı vahyine ihtiyaç duyduğu sürece aydınlanmış olmayacaktı. Modern dünya, böyle bir anlayış temelinde ortaya çıkmıştır. Modernitenin dayandığı öncüller vardır. Bunlar; bireyselleşme, sekülerleşme, ilerleme, kentleşme, modern ulus-devlet gibi unsurlardır. İmparatorlukların dağılmasının ardından, modern dünyanın siyasi yapı-lanması, ulus-devlet modeli temelinde ortaya çıkmıştır.
Eldeki veriler ışığında kamu sözcüğünün İngilizce ‘de 1470’li yıllarda bilinen ilk anlamı nedir?
Sennett’in belirttiğine göre, yaklaşık 1470’li yıllarda kamu sözcüğünün İngilizcede ilk bilinen kullanımı, kamuyu toplumun ortak çıkarı ile bir tutmak şeklindedir.
“Kültürel olarak talep edilen insanüstü varlıklarla kültürel olarak kalıplaşmış etkileşimden oluşan bir kurumdur”.
Yukarıdaki din tanımı aşağıdaki düşünürlerden hangisine aittir?
Spiro' ya göre din “kültürel olarak talep edilen insanüstü varlıklarla kültürel olarak kalıplaşmış etkileşimden oluşan bir kurumdur”. Bu tanım, kurumla sosyal olarak paylaşılmış inanç ve davranış kalıplarına işaret etmektedir. Bütün kurumlar, inançları, eylem kalıplarını, değer sistemlerini içerirler; dinin son tahlilde özelliğidir ki inançlar, eylem kalıpları ve değerler “insanüstü varlıklar”a gönderme yapar.
Şiddet ve terör olgusuna bir yurttaş, ideolog ve güvenlik uzmanı olmaktan ziyade bir araştırmacı olarak yaklaşma eğiliminde olan ve şiddetle doğrudan karşı karşıya gelen güvenlik kuvvetlerinden veya konuya taraf olan aktörlerinkinden farklı bir bakış açısı üreten yaklaşım hangisidir?
Şiddet ve terör olgusuna bir yurttaş, ideolog ve güvenlik uzmanı olmaktan ziyade bir araştırmacı olarak yaklaşma eğiliminde olan ve şiddetle doğrudan karşı karşıya gelen güvenlik kuvvetlerinden veya konuya taraf olan aktörlerinkinden farklı bir bakış açısı üreten yaklaşım, akademik/bilimsel yaklaşımdır.
Habermas’ın kamusal alan anlayışına göre aşağıda yer alan ilkelerden hangisi yanlıştır?
Habermas, kamusal alanın içeriği ve sınırları kesin olarak çizilen bir alan olarak tanımlamaz. Ona göre, kamusal alan, o toplumda yaşayan ve siyasal, kültürel, toplumsal tüm karar süreçlerinden etkilenen insanların, aslında kendileri ile ilgili olan tüm meselelerde tartışmalara katılarak bir söylem üretmeleridir. Bunun anlamı; karar süreçlerine bir şekilde etkide bulunmalarıdır. Bu bağlamda söylemsel kamu alanı, sürekli bir tartışma ve diyalogla içeriklenen bir alan olma hüviyetine bürünecektir. Habermas, burada aslında demokratik katılım süreçlerini de devreye sokan bir anlayıştadır. Bu diyalog, tartışma ve üretilen söylemler, bir süreklilik kazanarak aslında kamusal alanın sürekliliğini sağlamaktadır.