1930 yılında ABD’ye taşınan Wallace D. Fard’ın kurduğu ve “ilk insan siyahtı ve siyahlar Arabistan-Mısır coğrafyasında yaşıyorlardı. Beyaz ırk sonradan ortaya çıkmıştı ve kıyamet beyaz ırkın üstünlüğünün sona ermesi demektir.” inancını paylaşan yeni dini hareket hangisidir?
1930 yılında ABD’ye taşınan Wallace D. Fard’ın kurduğu ve “ilk insan siyahtı ve siyahlar Arabistan-Mısır coğrafyasında yaşıyorlardı. Beyaz ırk sonradan ortaya çıkmıştı ve kıyamet beyaz ırkın üstünlüğünün sona ermesi demektir.” inancını paylaşan yeni dini hareket, İslam Milleti’dir.
Toplumun hemen tamamı tarafından paylaşılan, kökü çoğunlukla bilinemeyen bir tarihe kadar uzanan, hayatın her alanını büyük ölçüde kapsayan, nesilden nesile doğal süreçlerle aktarılan kültür biçimine ne ad verilir?
Geleneksel kültür, toplumun hemen tamamı tarafından paylaşılan, kökü çoğunlukla bilinemeyen bir tarihe kadar uzanan, hayatın her alanını büyük ölçüde kapsayan, nesilden nesile doğal süreçlerle aktarılan kültürdür.
Aşağıdakilerden hangisi din ve kamusal alan ilişkisine yönelik doğru bir ifade değildir?
Din insan hayatının asli gerçeklerinden biridir ve tarih boyunca toplum hayatından önemli bir yere sahip olmuştur. Bu bağlamda din gündelik hayat içerisinde kamusal alanda var olan temel bir mekanizmadır. Fakat modern zamanlarda dinin yeri ve rolü değiştirilmeye çalışılmış ve din salt kalbi inanç olarak görülerek, özel alan ve vicdanla sınırlandırılmaya çalışılmıştır. Devlet tüm din, mezhep ve cemaatlere eşit mesafede olmalıdır. Bu kamusal alanın dinden arındırılması olarak yorumlanmamalıdır. Çünkü kamusal alanın dinden tamamen arındırılması görüşü özgürlükçü yaklaşımlara ters düşen bir görüştür. Bu bağlamda toplumda var olan tüm dinler ve onların farklı yorumları kendilerini sivil alanda kendilerini ifade etmelidirler.
“İslam’ın ilk dönemlerinde dinin yayılması için yapılan savaş ve mücadele ile inkârcılara karşı koymak” anlamında kullanılan kelime aşağıdakilerden hangisidir?
İslam’ın ilk dönemlerinde dinin yayılması için yapılan savaş ve mücadele ile inkârcılara karşı koymak cihad olarak görülmüştür.
كلمة (العام) الواردة في تعريف ووصف مفهوم المجال العام، مع أي الكلمات في الأسفل تبدو أكثر ابتعاداً وتنافراً؟
Din sosyolojisi ile ilgili olarak verilen ifadelerden hangisi doğrudur?
Auguste Comte, Emile Durkheim, Herbert Spencer, Karl Marks, Max Weber gibi sosyolojinin önde gelen isimleri, dini sosyal hayatın vazgeçilmez bir veçhesi ve geçmişle günümüzü anlamada zorunlu bir pencere olarak telakki etmişlerdir. Sonuçta din, sosyolojinin ana konuları arasındaki yerini almış ve sosyologların temel ilgi alanlarından olmuş, buradan da din sosyolojisi doğmuştur. Esasen sosyolojinin bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkmasında başta gelen sosyologlar, din sosyolojisinin de erken dönem seçkin temsilcileridir. Yirminci yüzyılın başında bir bilimsel disiplin olarak ortaya çıkan din sosyolojisi, toplumsal bir olgu olarak dini disiplinli/sistematik bir tarzda anlamayla ilgili bir bilim dalıdır. lk sistematik din sosyolojisi eserinin yazarı Joachim Wach'a göre din sosyolojisinin gerçek konusu, dini tecrübenin inanç, ibadet ve cemaat boyutlarıdır; din sosyolojisi, bunların her birini tipolojik ve karşılaştırmalı olarak inceler.
Birbirleriyle bağlantılı karmaşık bir ilişkiler ağı olan bütüne ne ad verilir?
Toplum, birbirleriyle bağlantılı karmaşık bir ilişkiler ağı ve bütünüdür. Bu ağ, farklı kurumlarıyla işlemektedir.
I. Aydınlanma II. ModernlikIII. Ulus-DevletIV. PostmodernlikKüreselleşmenin ortaya çıkmasında yukarıdaki süreçlerden hangisi ya da hangileri etkili olmuştur?
“Aydınlanma”, “modernlik”, “ulus-devlet” ve “postmodernlik” gibi kavramlarla yakın ilişkiler içerisinde anlam kazanan küreselleşme, aslında çok boyutlu bir süreç olarak dikkat çeker. Bu bağlamda küreselleşme kavramının daha net anlaşılabilmesi açısından tarihi gelişim çizgisi önemlidir. Bir bakıma küreselleşmenin, yukarıda sayılan süreçlerin bir sonucu olduğunu söylemek mümkündür. Öte yandan küreselleşmenin mantıki olarak bu kavramlarla hâlâ devam ede gelen paralel ilişkileri de söz konusudur.
“Din, bilhassa sosyo-ekonomik olacak en alt toplumsal katmanlarda bulunan ezilmişlerin sorunlarına duyarlılık gösterilmesi noktasına dikkatleri çeker.” cümlesi dinin küreselleşen dünya sorunlarına yönelik hangi katkıyı sağladığını gösterir?
Mahrumiyet duyarlılığı; din, bilhassa sosyo-ekonomik olacak en alt toplumsal katmanlarda bulunan ezilmişlerin sorunlarına duyarlılık gösterilmesi noktasına dikkatleri çeker.
“Agonistik kamu alanı” görüşü hangi siyaset bilimci tarafından benimsenmiştir?
Agonistik kavramı, Cumhuriyet ve sivil yaşamın erdem üzerine oturduğu geleneklerde ortak olan kamu anlayışı için kullanılmaktadır. Arendt, kamusal alan için agonistik görüşü benimsiyor görünmektedir.
Kamu sözcüğü anlamsal olarak aşağıdakilerden hangisine daha uzaktır?
“Kamu” kelimesi devlet”, “halk” ve “umum” gibi anahtar kavramlar üzerinden tanımlanmıştır. Sözlük anlamı ise bir ülkede halkın bütünü, amme, halk ve kamu yararıdır. Toplumla ilişkili bir kavram olmasına rağmen özel bir alan olmaktan uzaktır.
Din ve kamusal alan ilişkisi ile ilgili olarak verilen ifadelerden hangisi doğrudur?
Tarih boyunca dinin gündelik hayat içerisinde kamusal alanda var olan temel bir mekanizma olduğunu görmekteyiz. Kamusal alanda bütün dînî sembol ve değerlerin rahatlıkla ifade edilebildiğini, dinin kamusal alana yansıyan boyutlarını sosyal, kültürel, ekonomik birçok alanlarda takip etmek mümkündür. Fakat modern zamanlarda dinin rolü̈ ve konumu değiştirilmeye çalışılmıştır. Bu yeni durumda din, salt bir kalbî inanç̧ olarak görülerek özel alanla, vicdanla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla dinin kamusala taşan boyutlarının yoğunluğu azaltılarak özel alanın bir konusu yapılmıştır. Modern zamanlardaki kamusal alan düzenlemeleri ya da tasarımları, dinin kamusal alandan uzaklaştırılması temel tezi üzerine kurulmuşlardır. Bu anlayışın bir uzantısı olarak kamusal alanda tüm dini sembol ve değerlerin temsil edilememesi, bulunamaması, çağdaş̧ bir din ve kamusal alan tartışmasına tekabül etmektedir. Bu anlayışta kamusal alan, tüm dînî sembol ve değerlerden arındırılmış̧ nötr, değer taşımayan bir alan seklinde tanım bulmaktadır.
Köken itibariyle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı Amerikan Protestanlığına ilişkin bir kavram olan ve Presbiteryen, Baptist ve Evanjelist grupların püriten yorumunu ifade eden, İncil’in muhtevasının lafzen hakikat ve doğruluğuna inancı vurgulayan yaklaşıma ne ad verilir?
Köken itibariyle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı Amerikan Protestanlığına ilişkin bir kavram olan ve Presbiteryen, Baptist ve Evanjelist grupların püriten yorumunu ifade eden, İncil’in muhtevasının lafzen hakikat ve doğruluğuna inancı vurgulayan yaklaşıma fundamentalizm denir.
Aşağıdakilerden hangisi geleneksel toplumlar hakkında doğru bir yargıdır?
Her geleneksel toplum dinle alakalıdır, diğer seçeneklerdeki ifadeler yanlıştır.
Sosyolojiyi diğer bilim dallarından ayıran özelliklerdendir
Konulara yaklaşım biçimi itibariyle sosyoloji, diğer sosyal bilimlerden farklı bazı özelliklere sahiptir. Toplumsal olay ve olguları inceleyen sosyoloji; bireyle ilgilenmez. Tek tek bireylerin sorunlarıyla değil toplumsal sorunlarla ilgilenir. Olması gerekeni değil, olanı olduğu gibi inceler. Ahlak, hukuk, din gibi bireylerin nasıl davranması gerektiğine ilişkin kurallar koymaz. Bu anlamda kural koyucu/değer hükmü verici (normatif) değildir; objektiftir. Diğer sosyal bilimler toplumsal hayatın farklı yönlerini ayrı ayrı incelerken, sosyoloji toplumu bir bütün olarak ele alır. Bütünü oluşturan öğeler arasındaki ilişkileri araştırır. Olayları sebep-sonuç bağı içinde inceler. Kendine özgü yöntemi vardır.
Terörün kökenlerine odaklanan ve terörün siyasi, sosyal, ekonomik ve yapısal nedenlerini anlama ve açıklamaya çalışan teori hangisidir?
Ilımlı terörizm teorisi, literatürde sınırlı olarak yer almakla birlikte terörün kökenlerine odaklanır ve terörün siyasi, sosyal, ekonomik ve yapısal nedenlerini anlama ve açıklamayı hedefler.
“Agonistik kamu alanı” görüşü hangi siyaset bilimci tarafından benimsenmiştir?
Agonistik kavramı, Cumhuriyet ve sivil yaşamın erdem üzerine oturduğu geleneklerde ortak olan kamu anlayışı için kullanılmaktadır. Arendt’tin de kamusal alan için agonistik görüşü benimsediği görülmektedir. Arendt’in benimsediği yaklaşımda kamusal alan insanların uyum içinde birlikte hareket ettikleri yerde ortaya çıkmaktadır ve homojenleştirilmiş, birbiriyle ayrıştırılmış bireyler toplamını ifade etmemekle birlikte önceden kalıplaştırılmış mekanlara da işaret etmemektedir.
Terör bakış açısı “siyasal amaçlarına ulaşmak için çeşitli şiddet türlerine başvuranlar, eylemlerini meşru görmekte ve genelde kendilerini ‘özgürlük savaşçıları’ olarak tanımlamaktadır” olan yaklaşım hangisidir?
Şiddet yanlısı muhaliflerin yaklaşımı: Siyasal amaçlarına ulaşmak için çeşitli şiddet türlerine başvuranlar, eylemlerini meşru görmekte ve genelde kendilerini ‘özgürlük savaşçıları’ olarak tanımlamaktadır. Bu yaklaşım şiddeti meşrulaştırma amacı taşımakta, şiddet ve terörü suç kategorisinden çıkarmayı hedeflemektedir.
Aşağıdakilerden hangisi Ziya Gökalp’ten sonra uzun yıllar Türkiye’de din sosyolojisi çalışmalarının yapılamamasının nedenlerinden değildir?
Ziya Gökalp'den sonra, uzun yıllar din sosyolojisi çalışmaları yapılamamıştır. Pozitivizm etkisiyle siyasi yapılanmanın bu anlayışa göre şekillenme çabaları, din (İslam) üzerine çalışmalarda bir kırılmanın yaşanmasına neden olmuştur. İslam özelinde din görmezden gelinmiş, pozitivist-evrimci anlayış politik kaygılarla birleşince dinden uzak durulmaya çalışılmıştır. Bu dönemde Türkiye'de din sosyolojisinin Comte-Durkheim sosyoloji çizgisini sürdürmesi onu bu dar alana sıkıştırmış, ayrıca dinlerin artık dönemlerini kapadığı varsayımı da din araştırmalarını durma noktasına getirmiştir. Halbuki aynı dönemlerde Weber'in din sosyolojisi anlayışını sürdüren Batılı din sosyologlarının “anlayıcı sosyoloji” çerçevesinde önemli ve gittikçe artan çalışmalarla yeni açılımlar/kuramlar geliştirdikleri bilinmektedir.