Dua sözlükte, “çağırmak, davet etmek, yardım istemek” anlamlarına gelmektedir. Terim olarak dua, inanan kişinin Allah’la iletişim kurması, O’na yalvarışı ve yakarışı ve O’ndan yardım dilemesidir. Dolayısıyla duada bireyden Allah’a doğru bir yöneliş ve insani durumunu ve talebini Allah’a arz ve O’nun yardımını talep, temel unsurlardır.
Duada birey Allah’a yönelerek onunla iletişim kurar, duygu ve düşüncelerini, arzu ve isteklerini, dertlerini ve beklentilerini O’na arz eder. Bilir ki Allah onun söylediklerini duymaktadır, durumunu görmekte, bilmektedir. Kulunun kendisinden yardım istemesini memnunlukla karşılamaktadır. Onun isteklerini mutlaka dikkate alacaktır.
Dualar bireysel olarak da toplu olarak da (cemaat halinde) yapılır. Bireysel dualarda daha çok bireyin duygu ve düşünceleri ön plana çıkar. Toplu dualarda dua formu ve içeriği dinlere ve toplumlara göre değişiklikler gösterir. Bu dualarda daha çok cemaat bilinci ön plana çıkar.
Bireyi Allah’la iletişim kurarak O’na dua etmeye, O’ndan yardım talebinde bulunmaya yönelten güdülerin çok çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Bunlar bireyin yaşına, cinsiyetine, eğitim, kültür ve ekonomik durumuna göre farklı nedenlere bağlı ve farklı içeriklerde olabilmektedir. Örneğin, 11-18 yaş arası öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada Allah’a dua etmelerine sebep olarak % 41’i manevi sıkıntıları, % 15’i maddi sıkıntıları, % 11 ‘i mutluluk anlarını, % 7’si de tabiatın güzelliğini saymışlardır. (Vergote, 1999, s.47).
Genelde dua güdüleri olarak şunlar ön plana çıkmaktadır:
Dua sırasında uyulması gereken dinlerce belirlenmiş şekiller vardır. Örneğin, ellerin havaya kaldırılması gibi. Yine nasıl dua yapılacağına dair önceden hazırlanmış dua sözleri de olabilmektedir. Ayrıca birey bir aracı ile ( bir sembol veya put gibi) dileğini Allah’a iletmekte ya da doğrudan doğruya Allah’tan taleplerde bulunmaktadır. Çoğunlukla bireylerin ibadetler sırasında tekrar ettikleri, ezberledikleri, önceden hazırlanmış dua metinlerinden dua ettikleri görülmekle beraber, o an içinden geldiği şekilde dua edenler de olmaktadır.
Duada Allah’a karşı duyulan samimi inanç, bağlılık ve güven, içtenlik oldukça önemlidir. Sözlerin kalp tarafından onayı gereklidir. Kur’an’da insanların tabii özelliği olarak, başlarına bir sıkıntı geldiğinde, darda kaldıklarında Allah’a yalvardıkları, kurtulup nimete kavuştuklarında ise, Allah’ı unutarak kendi çabalarıyla bunları elde ettikleri gibi çelişkili bir tutum takındıklarından bahsedilmektedir. (Bkz. Zümer, 39/49, Lokman, 31/32, Yûnus, 10/12). Bu ayetlerde, rahatlık ve bolluk içindeyken Allah’ı unutup darlıkta hatırlayanlar yerilirken, aslında insana yakışanın, hem darda hem de rahatlıkta Allah’ı hatırlamak ve anmak olduğu vurgulanmış olmaktadır.
Duanın insanın bütün psikolojik mekanizmaları, ruh ve beden sağlığı üzerinde etkili olduğunu gözlem ve araştırmalar göstermektedir. Dua insanın düşüncesini, duygularını, algılarını, istek ve arzularını, tutum ve davranışlarını, kısaca tüm kişiliğini etkilemektedir. Bu etki bireyden bireye farklılık göstermekte, özellikle duadaki samimiyet, içtenlik ve süreklilik etki gücünün tayininde önemli rol oynamaktadır. Öncelikle dua bireyde sükûnet ve huzur oluşturur, sinirlerini yatıştırır. Sıkıntılı ve gergin durumda ise onda hafiflik ve rahatlık meydana getirir. Ortaokul öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin % 93’ü dua ederken bir hafiflik hissettiklerini ve huzur duyduklarını belirtmişlerdir. Dua eden kişi, sıkıntısını, derdini Allah’a anlatarak, yaptıklarını ve beklentilerini Allah’la paylaşarak ruhen rahatlar.
Dua aynı zamanda insana çalışma ve başarma gücü verir. Zorluklarla, güçlüklerle baş etme, mücadele etme, yılmama, dayanma, sabretme gücü kazandırır. Cesaret ve güven verir. Duanın en önemli yararı, kişinin yalnız olmadığını hissetmesidir. Dua ve ibadetle Allah’a sığınan ve bu dünyada yalnız olmadığını bilen insan, çağımızda en çok rastlanan bir hastalık olan depresyonun oluşturduğu gerginlik, karamsarlık, endişe hali, dalgınlık, unutkanlık ve yoğunlaşma güçlüğünden büyük oranda korunur.
Sözlükte ibadet; “Tanrı buyruklarını yerine getirme, Tanrı’ya yönelen saygı davranışı, tapınma, tapınış, kulluk” gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak, Allah’a karşı kulluk ve bağlılığı ifade eden sözler ve hareketler, O’na yaklaşmak için yapılan dinî davranışlar diye tanımlanır.
İbadet, genel anlamda bireyin inanç, düşünce ve duygu dünyasında kendisini hissettiren sübjektif olgular, diğer bir deyimle kalplerin derinliklerindeki dinî yaşanış ve tecrübelerin, davranış halinde dışa aksetmesinden ibarettir. İbadet kelimesi günlük dilde, şekli belirlenmiş, yapılması gereken belli dinî görevler olarak kullanılmaktadır. Örneğin, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek gibi. Ancak, Allah’ın buyruğuna uygun davranmak, O’nu hatırlayıp anmak ve O’na bağlılığı ifade etmek için yapılan her davranış ibadet tanımı içerisinde değerlendirilir.
İbadetlerin insanın ruh ve beden sağlığı, düşünce, duygu, davranış, kişilik, benlik ve iradi yönü üzerinde etkisi vardır. Kuşkusuz ibadetlerin psikolojik etkileri, ibadetteki niyete, samimiyete, dinî bilgi ve algılayışa bağlı olarak ortaya çıkar. İşte burada bu gerçeği göz önünde tutarak ve özellikle İslâm Dinince emredilen ibadetleri dikkate alarak ibadetin psikolojik etkilerini ele alacağız. Genel bir değerlendirme ile bu etkileri şu şekilde belirtmek mümkündür:
Her toplumda özel zamanlarda ve mekânlarda sabit, kalıplaşmış, sembolik anlamları da olan kutlama ve törenler düzenlenir. Bunlar genel olarak toplumsal yaşamın sembolik nitelikli ya da dar anlamda dinî nitelikli eylemleri olabilir. Örneğin mezuniyet törenleri, doğum günü kutlamaları, resmi bayram törenleri genel nitelikli bir ritüel, Hz. Peygamber’in doğumunu kutlama, bir sünnet merasimi, bir mevlit okutma merasimi, bir yağmur duası dinî ritüellerdir. Dolayısıyla dinî ritüeller, dua ve ibadetten farklı, içinde duanın da yer aldığı dini kutlama ve uygulamalardır. Buna göre ritüeller salt ibadet ya da dinî pratikle özdeşleştirilemeyecek kadar geniş bir kavramsal içeriğe sahiptir.
Âyin kelimesi bazı tarikat törenleri dışında İslâm kültüründe fazla yer tutmayan bir dinî uygulamayı ifade eder. Buna karşılık meselâ Hıristiyanlık’taki vaftiz ayini oldukça önemli bir dinî törendir.
İnanan insanlar, dinî inanç ve duygularını topluca, bir arada törensel biçimde ortaya koyma eğilimi duyarlar. Bunlar yıllarca uygulanarak, din görevlileri vasıtasıyla bir tapınma biçimi tarzında belli zamanlarda tekrar edilerek geleneksel hale gelmektedir.
Dinî ritüelin, ayin ve törenin, katılımcılar üzerinde önemli psikolojik etkilerinin olduğu bir gerçektir. Öncelikle bu törenler sırasında kişinin dinî duyguları yoğunluk kazanmakta, coşkunluk yaşanmaktadır. Mevlit dinlerken ağladığını belirten kişiler olmaktadır. Bu duygu yoğunlaşması, bireyin düşüncesine ve davranışlarına da yansır. Birey Allah’ı, Ahreti, yaptıklarını düşünür ve bütün kişiliğiyle iyi olma arzusu ön plana geçer. Kendini kritik eder ve sorumluluk duygusu güçlenir. Hatalarından, yanlışlarından pişmanlık duyarak bunları tekrar etmeme yönünde bir eğilim ortaya çıkar. Zihnindeki kötü düşünceleri, kalbindeki kötü duyguları atar.
Dinî ritüeller, dinî inancı pekiştirir, kuvvetlendirirler. Bireyler bu tür törenler sırasında kendilerini Allah’a daha yakın hissederler.
Dinî ritüellerin önemli bir etkisi de sosyal dayanışma ve kaynaşmanın, birlik ve bütünlük ruhunun canlı kalmasını sağlamalarıdır. Aynı inanç ve duyguları paylaşan insanların dinî bir törende bir araya gelmeleri, aralarında daha samimi, daha sıcak duyguların oluşmasına, kendilerini aynı bütünün parçaları olarak görmelerine neden olur