Bir hadisi belli kurallar çerçevesinde öğrenmeye tahammül, bir hadisi ezberden ya da bir kitaptan usulüne uygun olarak rivayet etmeye de eda denmektedir. İkisi birlikte tahammülü’l-ilm kavramıyla ifade edilmektedir.
Başlangıcından Hicri 3.yüzyılda temel hadis kitaplarının yazılmasına kadarki süreçte hadislerin tedvin ve tasnifi için ihtiyaçlara göre kurallar geliştirilmiş ve uygulanmıştır.
Sahabeler hadisleri bizzat Hz. Peygamber’den işiterek (müşafehe), onun davranışlarını görerek (müşahade) ve diğer sahabelerden duyarak öğrenmekteydi. Öğrendiklerini genellikle hıfz yoluyla ezberleyip unutmamak için de aralarında müzakere etmekteydiler. Ancak unutmamak için yazmaya başlayan sahabelerle birlikte Hicri
2.yüzyılın başında yazma geleneği oluşmaya başlamıştır. Bununla beraber bazı sorunlar gelişmiştir. Arap dili harekeler olmadığı için yazıya uygun değildi. Ayrıca İslam toprakları da genişlemekte olduğu için Arap olmayan Müslümanlar hadis metinlerini okuma ve yazmada büyük sorun yaşıyorlardı. Bu ve bunlar gibi sorunları öğrenmek amacıyla hadis öğrenim ve öğretim metotları geliştirilmiştir.
Hadis öğrenim ve öğretiminde ortaya çıkan bu sorunlara karşı iki ana tedbir alınmıştır. Bunlar sahifelerden yapılan istinsahlarda hatalar olacağına dikkat çekmek ve sema ve kıraat metotlarını geliştirmektir.
O dönemde ayırt edici noktalama işaretleri olmadığı için muhaddisler sahifelerden yapılacak istinsahlarda hatalar bulunabileceğine dikkat çekmiştir. Bu konuda Haccac b. Ertat (ö.149/766) “(Doğrudan) kitaptan rivayet edenlerden sakının, zira onların Amr’ı Ömer yapma gibi hataları her zaman mümkündür” demiştir. Böyle durumlarda metinlerin hadis ehillerine arz edilmesi uyarıları bulunmaktadır.
Doğrudan sayfadan rivayet edenler sahafî olarak tanımlanmaktadırlar. Bu kimselerin rivayetleri geçersiz sayılmıştır. Hadis âlimleri “Kur’an’ı doğrudan mushaftan öğrenenlerden, hadisi de yazılı rivayet eden sahafîlerden almayın” diyerek uyarılarda bulunmuşlardır. Sema ve kıraat metotları hadis rivayetinde uyulması gereken bir zorunluluk haline getirilmiştir.
Bu meclislerde bir kitabın tamamını veya bir kısmı alan öğrenciye hocası tarafından bitiriliş tarihi ve yeri belirtilen diploma anlamında bir yetki verilirdi. Sema ve kıraat metotları istinsah edilmiş metinlerdeki yazı hatalarını düzeltme amacı taşımaktadır.
İcazet dokuz farklı şekilde verilebilmektedir. Bunlar:
Münavele hadis hocasının hadislerini içeren kitabını rivayet etmesi için öğrencisine elden vermesi ve kitabın kendisine ait olduğunu ifade etmesi demektir. Münavele icazetli ve icazetsiz olmak üzere iki şekilde verilmektedir.
Mükatebe ise hadis hocasının rivayet hakkı bulunan hadislerinin tamamını ve bir kısmını yakınında veya uzağında bulunan bir öğrencisine yazarak iletmesidir.
Tüm bu yöntemler ancak sema ve kıraat yöntemleri mümkün olmadığında kullanılma şartına bağlanmıştır.
İlk asırlarda i’lam ve vasıyyet metodlarının kullanıldığına dair örnekler bulunmaktadır. Ancak bu dönemde vicade yoluyla rivayetlere izin verilmemiştir.
Hadis rivayetlerinde en güvenilir yöntemler sema ve kıraat olmuştur. İlk dönemlerde bunlar arasında farklılık görülmemişse de daha sonraki dönemlerde sema yönteminin daha güvenilir olduğu kabul edilmiştir. Diğer yöntemlerin de ancak ve ancak sema ve kıraat yöntemlerinin kullanılması mümkün olmadığında kullanılması uygun bulunmuştur. Çünkü Semâ’ ve kırâat metotlarında, rivâyet hakkı istenen yazılı metnin, hoca ve talebe tarafından birlikte gözden geçirilip, hataların düzeltilmesi mümkün olmaktadır. Ancak icâzet ve münâvele yöntemlerinde genelde hadis öğrencisinin elde ettiği nüshayı hocadan rivâyet hakkı istemesi şeklinde olmaktaydı. Bu durumda yazılı metindeki hataların düzeltilmeden nakledilmesi ihtimali vardı.
Hadis öğrenim ve öğretim yöntemlerinde tüm metotlar aynı şekilde güvenilir değildi. Bu konudaki değerlendirme rivayet lafızlarının göreviydi. Rivayet lafızları hadisin hangi metotla rivayet edildiğini belirten lafızlardır. Rivâyet lafızları masdarlarıyla anılırlar. İsnadda yer alan rivâyet lafızları hakkında bilgi verilirken ( حدثنا :haddesenâ) için tahdîs, ( اخبرنا : ahberenâ) için ihbâr, ( عن :an) için an’ane
şeklinde masdarları kullanılır. Örneğin, “Falan bu rivayeti tahdîs ya da an’ane ifadesiyle nakletti” denir
Sema ve kıraat metotları öğrencileri hadis öğrenmek amacıyla yolculuklara yönlendirmiştir. Bu yolculuklara rihle fi talebi’l hadis, yolculuk yapan kişilere de rehhale, cevvale ve tavvafü’l-ekalim denmiştir. Bu yolculuklar sahabe döneminde başlamış ancak zamanla yazım kurallarının gelişmesiyle azalmıştır. 5. (11.) yüzyılda medreselerin, 6. (12.) yüzyılda da darülhadislerin açılmasıyla hadis amacıyla yapılan yolculuklar sona ermiştir.
İlk beş yüzyılda çoğunlukla sema ve kırat yöntemlerinin kullanılmasından dolayı rivayetler güvenilirliğini korumaktaydı. Beşinci yüzyıldan sonraki nakil döneminde ise nüshaların güvenilirliğinden tereddüt edildiği için yazım kuralları, nüshaları karşılaştırma ve tashih usulleri geliştirilmiştir.
Bir kitabın rivayet edilmesi için öncelikle rivayet edilenin el yazısıyla yazdığı asıl eser ve nüsha karşılaştırılmıştır. Bu sırada asılda ya da nüshada otaya çıkan hatalar aşağıdaki gibi düzeltilmiştir:
Bunların dışında kullanılan yazının keskin bir aletle kazınması veya mürekkebin ıslak bir bez ya da parmakla silinmesi gibi yöntemlere şiddetle karşı çıkılmıştır.
Metin içinde tespit edilen eksiklikler yazının akışını engellememek amacıyla kitabın kenarına yazılır. Bu yönteme lâhak denilmektedir.
Yazılı metinlerde her bir kopyalama bozulma riskini artırmaktadır. Bu nedenle yukarıda bahsedilen kurallar geliştirilmiş ve beşinci yüzyıldan sonraki yazmalarda oldukça işe yaramıştır. Bunlar dışında arapça’daki benzer harf ve kelimelerin yanlış okunmasını önlemek amacıyla kitaplar da yazılmıştır. Askerî olarak bilinen Hasan b. Abdullah ve Hattâbi olarak bilinen Hamd b. Muhammed bu konuda eser vermiş önemli âlimlerdir. Askerî’nin Tashîfâtü’l-muhaddisîn isimli eseri bu alandaki en önemli eser olarak kabul edilirken, ikinci sırada Hattâbî’nin Islâhu ğalati’l-muhaddisîn adlı eseri bulunmaktadır.
Müttefik ve müfterik başlığını taşıyan kitaplar isimleri aynı olduğu için karıştırılan ravileri ayırt etmek için yazılmıştır. Mü’telif ve muhtelif başlıklı kitaplar da yazılışları aynı okunuşları farklı isimlerin karıştırılmasını önlemek için yazılmıştır. Mübhemât isimli eserler ise isnadlarda kimliği tam olarak belirtilmeyen râvilerin kimliklerini ortaya koymak amacı taşımaktadırlar.
Hadis tarihine genel olarak bakıldığında İslamiyet’in doğuşundan sonraki ilk beş yüzyılda öğrenci ve hocalar arasında birebir ilişki yoluyla rivayet yöntemi kullanılmıştır. Beşinci yüzyıldan sonra Nakil Dönemi olarak bilinen dönem başlamıştır. 5. (11.) ve 6. (12.) yüzyıllardan sonra medrese ve darülhadislerin kurulmasıyla birlikte hadislerin rivayetinden öte hadis kitaplarının nakli ve okunması söz konusu olmuştur. Hadis kitaplarının okunması ve nakledilmesi de yine belli kurallar çerçevesinde olmuştur. Bunlar: okuyup geçme, açıklama ve araştırma ve geniş açıklamalı yöntemdir.