Yalan bir haberi rivayet etme hususunda birleşmeleri aklın ve âdetin kabul etmeyeceği kadar kalabalık râvîler topluluğunun kendileri gibi bir topluluktan alıp naklettikleri, görülen ve duyulan bir olayla ilgili hadislere ne ad verilir?
Yalan bir haberi rivayet etme hususunda birleşmeleri aklın ve âdetin kabul etmeyeceği kadar kalabalık râvîler topluluğunun kendileri gibi bir topluluktan alıp naklettikleri, görülen ve duyulan bir olayla ilgili hadislere mütevâtir hadisler denir
Aşağıdaki alimlerden hangisi amellerin fazileti hakkında zayıf hadisle amel edilebileceği görüşündedir?
Ebû Dâvud amellerin fazileti hakkında zayıf hadisle amel edilebileceğini düşümektedir.
Hangisi hadis ilimlerinde daha ileri düzeyleri ifade etmek için kullanılan unvanlardan biridir?
Huccetü’l-İslâm, hadis ilimlerinde daha ileri düzeyleri ifade etmek için kullanılan unvanlardan biridir. Hadis ilminde yolun başında olanlara “Tâlib” denir. Meğâzî, İslam tarihinin erken dönemlerinde oluşmuş bir ilim dalıdır.Siyer, bugünkü biyografi bilim dalına tekabül eder. Şemâil,Peygamberimizin fiziksel özellikleriyle yani dış görünüşüyle ve ahlâkî vasıflarıyla ilgili bilgi toplar.
Hadisleri güvenilirlik ve sahihlik gibi özelliklerine göre değerlendirdiğimizde en üst düzey hadislerden en alt düzey hadislere doğru yapılacak doğru sıralama hangi seçenekte verilmiştir?
Sahihlik ve güvenilirlik açısından en üst düzey hadisler mütevatir hadislerdir. Âhâd hadis veya haber-i vâhid, mütevâtir dışındaki sahih, hasen ve zayıf bütün hadis çeşitlerini konu alır. Ahad hadisler mütevatir hadislerden sonra ikinci sırada güvenilir hadislerdir. Üçüncü sırada ise zayıf hadisler vardır. Sahih ve hasen hadis için aranan şartlardan birini ya da birkaçını taşımayan hadislere zayıf hadis denir. Son sırada ise Mevzü hadisler vardır. Aslında mevzû Hz. Peygamber adına tamamen uydurulduğu için hadis bile değildir. Şekil açısından bir sened ve metni olması ve gerçek hadismiş gibi sunulması nedeniyle böyle bir isimlendirme almıştır.
İlhanlılar döneminde Erzurum’da yapılan dârulhadîs, aşağıdakilerden hangisidir?
Selçuklular’ın en dikkat çekici icraatlarından biri, hâkimiyetleri altındaki topraklardaki imar faaliyetleri çerçevesinde medreseler inşa etmeleridir. Anadolu’nun tarihî bölgelerindeki medrese kalıntıları bunun delilidir. Diğer taraftan İslâm coğrafyasında dârulhadîslerin yoğun olarak kurulduğu VII/XIII. asır, Selçuklu hükümdarları I. Alâddin Keykubad ile II. Gıyâseddîn Keyhüsrev dönemine rastlar. Bu asırda Anadolu’da kurulan ilk dârulhadîs, günümüzde Taşmescid diye bilinen Çankırı Dârulhadîsi’dir. Bundan otuz yıl sonra Anadolu’da ikinci dârulhadis Sivas’ta inşa edilmiştir. Sâhibiye (Gökmedrese) veya Çifte Minareli Medrese Dârulhadîsi olarak tınınır. Ardından Selçuklu veziri Sâhib Atâ’nin Konya’da yaptırdığı dârulhadîs ise İnce Minâre Dârulhadîsi olarak anılır. Bundan kırk yıl kadar sonra İlhanlılar döneminde Erzurum’da yapılan dârulhadîs, Ahmediye Medresesi olarak meşhurdur ve 714/1314 tarihli kitabesi günümüze kadar gelmiştir. Selçuklular zamanında daha birçok dârulhadîsin inşa edildiği muhtemel olmakla birlikte, haklarında şimdilik yeterli bilgi mevcut değildir.
Kütüb-i sitte’de rivâyeti geçen bir râvînin sika olup olmadığını öğrenmek için aşağıdaki kaynaklardan hangisine bakmak daha doğrudur?
Kütüb-i sitte’de rivâyeti geçen bir râvînin sika olup olmadığını öğrenmek için İbn Hacer’in Tehzîbü’l-Tehzîb’ine bakmak daha doğrudur.
Aşağıdakilerden hangisi genel olarak kabul görmüş bir icazet türüdür?
Muayyen (belirli) icazet: Hocanın, talebesine rivayetlerinin yazılı olduğu belli bir kitabı rivayet etmesi için izin vermesidir. İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu bu tür icazeti kabul etmektedir. Umumî icazet: İcazeti verilen kitabın, “zamanımda yaşayanlara, Müslümanlara, icazet isteyen herkese icazet verdim” şeklinde rivayetine izin verilen kişi veya kişiler belirtilmeden verilmesidir. Bu tür icazet bazı âlimler tarafından uygulanmıştır. Ancak önde gelen hadis âlimlerinin çoğunluğu ise bu tür icazetin doğru olmayacağı görüşündedir. Şarta bağlı icazet: Belirlenen veya bilenmeyen bir kimsenin arzusuna bağlanan icazettir. Bu türde âlim, “Falanın istediğine icazet verdim” veya “Arzu edene icazet verdim” diyerek icazet verir. Bu tür icazet belirsizlik bulunduğu ve şarta bağlı olduğu için kabul edilmemiştir. Doğmamış çocuğa verilen icazet: Âlimlerin çoğu bu icazet türünü uygun bir yöntem olarak görmemiştir. İleride elde edilecek rivayetlere verilen icazet: Kendisinde olmayan bir bilgiye izin vermek anlamına gelmesi sebebiyle bu icazet türü geçersiz kabul edilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bir kimsenin sahâbî olup olmadığını tespit eden yollardan biri değildir?
Bir kimsenin sahâbî olup olmadığı şu dört yoldan biriyle belirlenir:Tevâtür: Aralarında ilk dört halîfenin de (hulefâ-i râşidîn) bulunduğu dünyada cennetle müjdelenmiş on sahâbî (aşere-i mübeşşere) başta olmak üzere, önde gelen birçok sahâbînin sahâbîliği tevâtür ile sabittir.Şöhret: Dımâm b. Sa’lebe ve Ukkâşe b. Mihsan gibilerin sahâbilikleri, tevâtür derecesinde olmasa bile, sahâbî olduklarına dair yaygın/meşhur bilgiye dayanır.Şâhitlik: Meşhûr bir sahâbî’nin başka birinin sahâbî olduğuna dair şahitlik etmesi demektir. Hamâme ed-Devsî’nin sahâbîliği Ebû Mûsa el- Eş’arî’nin şahitliği ile sabittir.İkrâr: Âdil bir kimsenin, kendisinin sahâbî olduğunu söylemesidir. Ancak böyle bir ikrarın dikkate alınabilmesi için ikrarda bulunan kişinin en geç hicrî 110 tarihinde ölmüş olması gerekir.
İlk iş olarak Hz. Peygamber’in Şam’a göndermek üzere hazırladığı Üsâme komutasındaki orduyu Şam’a gönderen halife aşağıdakilerden hangisidir?
Hz. Ebû Bekir, halife seçildiğinde ilk iş olarak Hz. Peygamber’in Şam’a göndermek üzere hazırladığı Üsâme komutasındaki orduyu, “Peygamber’in bağladığı bir sancağı çözmek bana yakışmaz” diyerek Şam’a göndermekte tereddüt etmemiştir.
Hicrî üçüncü asırda hadis rivâyetinde en çok kullanılan rivâyet lafızları aşağıdakilerden hangisidir?
Hicrî üçüncü asırda hadis rivâyetinde en çok kullanılan rivâyet lafızları Haddesenâ-ahberenâ’dır.
I. Sürekli sergilerII. Süreli sergilerIII. Eğitim amaçlı sergilerIV. Sanatsal sergiler V. Gezici sergilerAşağıdakilerden hangisi ilk koleksiyonculardan/toplayıcılardandır?
Eğitim amaçlı veya sanatsal sergiler sergilerin türü ve içeriği ile ilgilidir. Müze koleksiyonlarının belirli bir kurgu ve mantık içinde temsil ettikleri zaman dilimini ya da temayı en açık ve net tarzda anlatabilecek şekilde düzenlenmesi işidir.
Hangisi İslam düşmanlığı adına hadis uyduranlardandır?
Meşhur zındıklardan birisi olan Abdülkerim b. Ebü’l Avca (ö.160/776) Halife Mehdi zamanında hadis uydurduğu tespit edildiği için asılmak üzereyken şöyle dediği nakledilir: “Dininizde helali haram, haramı da helal göstermek üzere dört bin hadis uydurdum”.
Günümüze ulaşan ilk Hadis Usûlü kitabı aşağıdakilerden hangisidir?
Hadis âlimleri tarafından yazılan ilk müstakil Hadis Usûlü kitapları hicrî üçüncü asra aittir. Bunlardan Ali b. el-Medînî’nin (ö.234/848) Ulûmü’lhadîs’i ve Muhammed b. Abdullah b. Abdülhakem’in (ö.268/882) Ma‘rifetü ulûmi’l-hadîs ve kemmiyyeti ecnâsihâ isimli eserleri günümüze ulaşmamıştır. Bu eserlerin varlığından, başka kaynaklar vasıtasıyla haberdar olmaktayız. Günümüze ulaşan ilk Hadis Usûlü kitabı, Râmhürmüzî’nin (ö.360-971) el- Muhaddisü’l-fâsıl’ıdır.
Ehlü’l-Bid‘a olarak adlandırılanlar kimlerdir?
Ehlü’l-Bid‘a, sünnet karşıtları ve sünnetten sapanlardır. Sünnet çizgisinin devamından sorumlu bir grup kendini Ehlü’s-Sünne, Ehlü’l-Hadîs olarak adlandırmaktaydı. Hadislerin sunumunda ise hadisleri senet zincirleriyle birlikte sunanlar kendi aralarında hadisleri yok olmaktan kurtarmaya çalışanlar, kendi kanaatlerine göre hadisleri bir araya getirenler vehadislerde kendi kanaatlerini belirtenler şeklinde gruplara ayrılmıştır.
Hadisin makbûl olup olmamasıyla ilgili bazı durumların söz konusu olduğu bilinmektedir. Buna göre aşağıda verilenlerden hangisinin bu çeşitliliğe dâhil olmadığı söylenebilir?
Makbûllük ve Merdûdlük Dışındaki Özelliklerine Göre Hadisler bölümüne göre hadisin makbûl olup olmamasıyla ilgili “Mu’an’an” bir çeşit değildir.
“Yalan bir haberi rivayet etme hususunda birleşmeleri aklın ve âdetin kabul etmeyeceği kadar kalabalık raviler topluluğunun kendileri gibi bir topluluktan alıp naklettikleri, görülen ve duyulan (his ve müşahedeye dayalı) bir olayla ilgili hadislerdir” şeklinde tanımlanmış olan hadis türü aşağıdakilerden hangisidir?
Yukarıda tanımı verilmiş olan hadisler mütevatir hadisler olarak ifade edilmektedir. Mevzü hadisler güvenilir olmayan uydurulmuş hadislere denir. Hasen hadis sahih hadis özellikleri taşıyan ancak ravilerden bir ya da birkaçının zapt sıfatı bulunmayan hadislere denir. Merdüd hadisler ise sahih hadis özelliklerinden bir ya da birkaçını taşımayan, zayıf hadislerdir. Haber-I Vahid hadis ise mütevatir olmayan hadislere denir.
Aşağıdakilerden hangisi Mütevatir hadislerin şartları arasında yer almaz?
Tanımından da anlaşılacağı üzere mütevâtir hadis için başlıca üç şart gerekmektedir: Hadisin kalabalık bir topluluk tarafından rivayet edilmesi ve bu topluluğun her nesilde tevatür sayısının altına düşmemesi. Bu kalabalığın yalan üzerine birleşmelerinin aklen ve âdeten mümkün olmaması. Haberi nakleden kişilerin o haberi bizzat kaynağından işitmeleri veya olayı kendi gözleriyle görmeleri.
Fetihten sonra ilim ve kültür faaliyetlerini öğretmek üzere Mekke’ ye gönderilen muallim kimdir?
Fetihten sonra ilim ve kültür faaliyetlerini organize etmek üzere vahyin beşiği olan Mekke’ye muallim olarak gönderilen Muaz b. Cebel, buradaki müslümanlara gerekli dini bilgileri öğretti. Daha sonra İbn Abbas, Hz. Ali’nin şehit edilmesinin akabinde Mekke’ye yerleşti ve ömrünün geri kalan kısmını burada öğrenci yetiştirerek geçirdi. Ayrıca Abdullah b. Sâib, Hâlid b. Esîd, İkrime b. Ebû Cehîl, el-Hakem b. el-‘Âs, Osman b. Talha gibi birçokları Mekkeli sahâbî râvîler arasında sayılır. Mücâhid b. Cebr, Atâ b. Ebû Rabâh, Amr b. Dînâr ve İbrahim b. Meysere gibi şahıslar da sahâbîlerin yetiştirdiği önde gelen Mekkeli tâbiîler arasında yer alır.
Sahih ve hasen hadis için aranan şartlardan birini ya da birkaçını taşımayan hadislere ne denir?
Sahih ve hasen hadis için aranan şartlardan birini ya da birkaçını taşımayan hadislere zayıf hadis denir.
Hadis terimi olarak, bir kişinin herhangi bir râvînin, hadis kitabı müellifinin el yazısı ile yazılmış kitabını veya bazı hadislerini bulup ele geçirmesine ne ad verilir.
Vicâde, bulmak ve elde etmek demektir. Hadis terimi olarak, bir kişinin herhangi bir râvînin, hadis kitabı müellifinin el yazısı ile yazılmış kitabını veya bazı hadislerini bulup ele geçirmesine denir. Söz konusu müellif veya râvinin çağdaş olup olmaması, çağdaş ise görüşüp görüşmemeleri, görüşmüşse ondan semâ’ı bulunup bulunmaması önemli değildir. Bu durumların hepsinde yazılı metni ele geçirmeye vicâde denmektedir.