Ridde olayları esnasında sahabeler arasında ihtilaf sebebi olan konu aşağıdakilerden hangisi veya hangileridir?
Ridde olaylarında Medine yönetimine isyan edenlerin bir kısmı sahte peygamberlerin (mütenebbî) etrafında toplanıp tamamen Müslümanlık dairesi dışına çıkarlarken (irtidat), diğer bazıları ise İslâm üzere kalacaklarını, ancak zekât vermeyeceklerini ilân etmişlerdir. Peygamberlik iddiasında bulunan yalancılarla savaşmak konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamakla beraber, İslâm’ın diğer esaslarına inanmakla birlikte zekât vermeyeceklerini söyleyenlerle savaş hakkında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Nitekim Hz. Ömer başta olmak üzere bazı Müslümanlar, diğer dinî görevleri yerine getirmeyi kabul etmekle birlikte sadece zekât vermekten kaçınanlara ayrıcalıklı davranılmasını teklif etmişlerse de bu konuda halîfe Hz. Ebû Bekir, namazla zekâtın ayrılmasına kesinlikle izin vermeyeceğini bildirmiştir. Ona göre, namazla zekâtı ayrı düşünmek doğru olmaz; zira din, bir bütündür, bölünemez.
Ridde Olayları ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğru değildir?
Başlangıcı Hz. Peygamber dönemine kadar giden, ancak Hz. Ebû Bekir döneminde Müslümanların bütünlüğünü tehdit eden ridde olaylarının ana sebeplerini dinî ve siyasî olmak üzere iki başlık altında toplamak mümkündür. Doğru cevap D dir.
Hayber Savaşının tarafları aşağıdakilerden hangisidir?
Müslümanlar-Yahudiler
Peygamber Efendimizin fizikî özelliklerine, bunların anlatıldığı edebî eser ve levhalara ne denilmektedi?
Peygamber Efendimizin fizikî özelliklerine, bunların anlatıldığı edebî eser ve levhalara hilye denilmektedir. Onun fizikî görünüşü yanında ahlâkî Hz. Peygamber’in Ahlâkî Şahsiyeti, Aile Hayatı, Siyasî ve Askerî Kişiliği 140 özelliklerine ve bu konuda yazılan eserlere de Şemâil adı verilmektedir. Hilye kaynaklarına göre Hz. Peygamber, uzuna yakın orta boylu idi. Başı, insanlar arasında hoş ve güzel sayılacak ölçüdeydi. Yüzünün rengi beyazdı. Gözleri siyah, kaşlarının arası az açıktı. Kirpikleri sık ve uzundu. Sakalı sık, omuz başları ve omuzlarının arası geniş, elleri ve ayakları itidal üzere idi. Saçı kumral olup hafifçe dalgalı idi.
Aşağıdakilerden hangisi İslam fetihlerinin başarı sebeplerinden değildir?
Müslümanların sadece ganimet için savaştıkları söylenemez
Aşağıdakilerden hangisi Hz. Muhammed’in doğumuyla ilgili ifade edilen olağanüstü olaylardan biri değildir?
İslâm kaynaklarinda Hz. Muhammed’in ana rahmine intikalinden doğumuna kadar geçen zaman içinde bazi olağanüstü olaylarin meydana geldiği ifade edilmektedir. Buna göre Âmine’nin hamileliğe bağli herhangi bir hastalik, sikinti ve zorluk yaşamadiği, doğum sancisi çekmediği belirtilmektedir. Yine Peygamberimiz sünnetli olarak doğmuştu. Ayrica melekler tarafindan yikanmiş ve sirtina, iki omuzunun arasina peygamberlik mührü vurulmuştu. Kaynaklarda yer alan ve tarihçiler tarafından ihtiyatla karşılanan diğer rivayetlere göre Hz. Peygamber’in doğduğu gece Medâin’deki Sâsânî sarayinin on dört burcu yikildi. Mecusi İranlilarin bin yildan beri yanan ateşgedeleri sönüverdi. Sâve gölünün suyu çekildi. Semâve vadisini sel basti. Bazi yahudi alimlerinin de o gece bir yildizin doğduğunu görünce âhir zaman peygamberinin dünyaya geldiğini söyledikleri, bazilarinin ise “Artik İsrailoğullarindan peygamberlik gitti; ellerinden kitap da çikti” şeklinde hayiflandiklari nakledilir. Doğum gecesi Kâbe içindeki putlarin yikildiği da rivayetler arasindadir.
Hz. Ömer ölüm döşeğinde iken altı kişilik bir şûra toplanmasını ve üç gün içerisinde aralarından birini halife seçmelerini istedi. Halife seçilmemek şartıyla şûraya dâhil ettiği kişi bunlardan hangisidir?
Hz. Ömer ölüm döşeğinde iken kendisine yerine birini bırakması teklif edilince ilk Müslümanlardan Abdurrahman b. Avf, Hz. Osman, Hz. Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam ve Sa‘d b. Ebû Vakkas’dan oluşan altı kişilik şûranın toplanarak üç gün içerisinde aralarından birini halife seçmelerini istedi. Oğlu Abdullah’ı da halife seçilmemek şartıyla şûraya dâhil etmişti.
Hilfü’l-fudûl, erdemliler cemiyeti, insanlara yardım etme amaçlı kurulmuştu. Peygamber efendimiz (sav.) de erdemli bir gençti insanlara yardım etmeyi severdi ve güvenilirliğiyle bilinir tanınırdı. Hz. Muhammed s.a.v. gençlik yıllarında Mekke’de ezilenleri korumak için, haksızlıklara uğrayanları insanları savunmak için yapılan bu cemiyete katılmışlardır. Doğru cevap D dir.
Erken dönemde peygamberliğini ilân eden Esved el-Ansî, İslâm tarihinde riddeyi başlatan ilk şahıs kabul edilir. Esved el-Ansî ridde hareketini aşağıdaki yerlerden hangisinde başlatmıştır?
Arap Yarımadası’nda peygamberlik iddiasında bulunanların yoğun faaliyet gösterdikleri bölgelerden biri de Yemen’di. Burada erken dönemde peygamberliğini ilân eden Esved el-Ansî, İslâm tarihinde riddeyi başlatan ilk şahıs kabul edilir. Doğru cevap B dir.
Raşid Halifeler döneminde Hz. Peygamber devrinde olduğu gibi ordu komutanlarına “emîrü’l-ceyş” veya “emîrü’l-cünd” adı veriliyor, vilayetlerin idaresini yürüten valilere de çok defa “emîr” ve bazen “âmil” deniliyordu.Vilayetlerde valinin yanında kâtip, divan kâtibi, haraç âmili, sâhibü’ş- şurta, beytülmal âmili ve ordu kumandanı gibi devlet görevlileri bulunuyordu. Ahdâs ise emniyet görevlisi idi.
Kâbe’yi ziyarete gelen hacılara su temini görevine ne ad verilir?
Mekke’de ordu kumandanlığını ve kafile başkanlığını ifade etmek için kullanılan kelimeye kıyâde, Kabileye ait sancağın muhafazasından sorumlu olana livâ, Kâbe’nin bakımı, kapısının ve anahtarlarının muhafazasından sorumlu olan kişiye hicâbe, Hacıları ağırlama ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması görevini yerine getirene rifâde denir. Kâbe’yi ziyarete gelen hacılara su temini görevini yerine getirme işlemine ise sikâye denir.
Hz Osman'ın hilafeti esnasında göstermiş olduğu muhalefetten dolayı Ebu zer el Gifari'nin sürgün edildiği yer neresidir?
Ebu zer el Gifari Rebezeye sürülmüştür
Hulefâ-yi Râşidîn döneminin en büyük deniz savaşı olarak kabul edilen savaş aşağıdakilerden hangisidir?
“Zâtü’s-savârî” adı verilen bu zaferle Bizans’ın Doğu Akdeniz’deki hâkimiyeti sona erdirildi. Hulefâ-yi Râşidîn döneminin en büyük deniz savaşı olan bu savaşın 31 (652) veya 34 (655) yılında yapıldığını bildiren rivayetleraktarılmıştır.
Hz. Ömer’in Hacerülesved ile ilgili gerçek düşüncesi, onun yönetim anlayışındaki hangi prensibi ile paralellik gösterir?
Hz. Ömer bid’at ve hurafelere karşı tavır takınır ve bunların önlenmesi için gerekli tedbirleri alırdı. Hz. Peygamber zamanında, Hudeybiye’de Bey‘atü’r-Rıdvan’ın gerçekleştiği ağaca, halifeliği döneminde halk ilgi göstermeye onu kutsal saymaya başlamıştı. Halife, ileride tevhid inancını zedeleyebilir endişesiyle bu ağacı derhal kestirmiştir. Bir gün, Hacerülesved’in karşısına geçerek yüksek sesle şunları söylemiştir: “Senin sadece bir taş olduğunu, iyilik ve kötülük yapamayacağını biliyorum. Ancak Rasûlullah’ın sana ellerini sürdüğünü gördüğüm için ben de aynısını yapıyor ve bununla yetiniyorum.” Dolayısıyla, doğru cevap A seçeneğidir.
Hz. Ebû Bekir’in idaredeki kararlılığını Üsâme ordusunun harekete geçirilmesi ve ridde savaşlarındaki tutumunda açıkça görmek mümkündür. ... Üsâme ordusunu göndermekten vazgeçmesini isteyenlere Hz. Ebû Bekir, “Arslanların gelip beni kapacaklarını bilsem, şehirde benden başka kimse kalmasa da orduyu göndereceğim. Zira Üsâme’nin gitmesini bizzat Resûlullâh emretmişti” diyerek yapılan teklifi kesin bir şekilde geri çevirdi. Doğru yanıt D'dir.
Hz.Muhammed'in ölümünden sonra Hz.Ebu Bekir'in ilk halife seçilmesinde en önemli belirleyici unsur Hangisidir?
Hz. Ebû Bekir, ensârın dindeki faziletini, Müslümanlar arasındaki değerini ve Hz. Peygamber’e yardımlarını vurguladıktan sonra diğer Arapların halifelik konusunda ancak Kureyş’e itaat edeceklerini, Müslümanların birliğini koruyabilmek için o günkü şartlarda Kureyşli bir kişinin göreve getirilmesinin uygun olacağını söyledi. Buna göre yönetici Kureyş’ten, yardımcılar ise ensârdan olmalıydı.Halifelik seçiminde genel kanaatin Kureyş üzerinde birleşmesi üzerine Hz. Ebû Bekir, yanında bulunan Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde’yi işaret ederek bunlardan herhangi birinin halîfe olarak seçilebileceğini açıkladı. Fakat onların her ikisi de bu görev için en uygun adayın Hz. Ebû Bekir olduğunu söylediler. Sonuçta Müslümanların halîfesi kendiliğinden ortaya çıkmış oldu. Bunun üzerine başta Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde olmak üzere toplantıda hazır bulunanlar sırasıyla Hz. Ebû Bekir’e biat ettiler.
İslâm tarihinde riddeyi başlatan ilk şahıs kabul edilen aşağıdakilerden hangisidir?
Arap Yarımadası’nda peygamberlik iddiasında bulunanların yoğun faaliyet gösterdikleri bölgelerden biri de Yemen’di. Burada erken dönemde peygamberliğini ilân eden Esved el-Ansî, İslâm tarihinde riddeyi başlatan ilk şahıs kabul edilir. (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 228). Bunun üzerine Allah Resûlü, Kays b. Hübeyre el-Murâdî vasıtasıyla Esved el-Ansî’yi etkisiz hale getirerek bölgede Müslümanlar adına hâkimiyeti tekrar sağlamıştı. Ne var ki, Hz. Peygamber’in vefat haberi alındıktan sonra Yemen’de ikinci defa ridde faaliyeti başlatıldı. Bu defa Eş’as b. Kays el-Kindî’nin organize ettiği isyan hareketini bastırmak için bölgeye, Muhâcir b. Ümeyye komutasındaki askerî birlik gönderildi. Daha sonra halifenin emriyle Yemen’e yönelen İkrime’nin de gelmesiyle güçlenen Müslümanlar, şiddetli çarpışmalar sonucunda isyancıları mağlup etmeyi başardılar. Bu şekilde, Resûl-i Ekrem’in vefatından fazla bir süre geçmeden bütün ridde hadiseleri tamamen bastırılmış, Arap Yarımadası’nda Müslümanların siyasî hâkimiyeti yeniden sağlanmış oldu.
Hz. Osman'ın Hz Peygamber tarafından Taif'e sürgün edilen fakat kendi hilafeti zamanında Medine'ye geri çağırdığı amcası kimdir?
Hz. Osman ilk iki halifenin Medine'ye girmesine izin vermemelerine rağmen amcası Hakem b. Ebu'l As'ı Medine'ye geri çağırmıştır. ayrıca ona yüzbin dirhem verdi. Onu çağırmasının yanlış olduğu söylenince de Hz. Peygamber hayatta iken, amcasının geri getirilmesi konusunda ondan söz aldığını ileri sürdü.
İslâm tarihinde “emîrü’l-mü’minîn” tabiri ilk defa kim için kullanılmıştır?
Hz. Ömer Halife seçilince insanlar kendisine “Halîfetü Halîfeti Resûlillah” (Rasûlullah’ın halifesinin halifesi) diye hitap etmeye başladı. O, bunu kabul etmeyip; “Siz müminlersiniz, ben de sizin emirinizim” diyerek kendisine, müminlerin idarecisi olduğuna vurgu bakımından “Emîru’lMü’minîn” denmesini istedi. İslâm tarihinde “emîrü’l-mü’minîn” tabiri ilk defa Hz. Ömer için kullanılmıştır.