İslâm düşüncesi, diğer dünya düşünce gelenekleri gibi, kendisine zemin teşkil eden kültürel gelenekler aracılığı ile varlık kazanmıştır. Öncelikle Arapça ve daha sonra İslâm’ın yayıldığı ortamlarda kullanılan diller İslâm düşüncesini hem mümkün kılmış hem de düşünme alanının şekillenmesinde belirleyici olmuştur. Dilin gerçekliği açığa çıkarabilme gücü kadar bazı gerçekliklerin üstünü örtme (bazı gerçekleri fark edebilecek veya onu gösterebilecek kapasiteye erişmemiş olma) özelliği ister isteme düşünme eyleminin yön bulmasında etkin rol oynamaktadır. Özellikle mitolojiler gibi, bir anlamda dillerin tarihsel klasik hafızaları olan anlatılarda, dillerin bir şeyleri söyleyebilme noktasındaki imkan ve kapasiteleri açıkça gözlemlenebilir durumdadır. Gerçekte aynı anda ortaya çıkan bu hususları yalnızca daha rahat anlaşılabilmesi için belli bir sıra düzeni içinde ele almakta yarar vardır.
Farabi’nin her bir ilimin teorik ve pratik açıdan değerini belirtekek eğitim ve öğretimdeki önemine işaret ettiği eser hangisidir?
Fârâbî Aristo ve Kindî’den daha kapsamlı bir tasnif yapmış, İhsâu’l-ulum isimli eserinde her bir ilimin teorik ve pratik açıdan değerini belirtekek eğitim ve öğretimdeki önemine işaret etmiştir.
Yukarıdakilerden hangisi İslam düşünce okulları arasında yer alır?
Ortaya çıkan önemli İslâm düşünce okulları kelam, felsefe ve tasavvuftur.
İbn Bâcce insanları aklî suretleri elde etmelerine ve buna bağlı olarak oluşan akli yetkinliklerine göre derecelendirir.1. Cumhûr (sıradan insanlar) mertebesi: Bu seviyede olan insanlar aklın konusu olan şeyleri ancak “maddî sûretler aracılığıyla idrak edebilmektedir. Yetkin bir soyutlama yapamadıkları için eşyanın zihinlerindeki karşılıkları tam oluşmamıştır. Bundan dolayı bu seviyedeki insanların zihninde aynı eşya farklı tasarımlarda oluşabilir. Bu seviyedeki insanlar yetkinlik bakımından en düşük seviyede olanlardır.2. Nuzzâr: Bu sınıf tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimselerdir. Soyut sûretleri cisimlerin idrakleri olarak değil de kendinde varlığı olan ma‘kûller olarak idrak edebilmektedirler. Fakat bu sınıf da manevi suretleri doğrudan idrak edememektedir.
3. Su‘edâ (mutlu insanlar): İbn Bâcce’ye göre bu son grup filozoflardır. Tabiat âlimi maddî ve manevi suretleri yani ma‘kûlleri elde ettikten sonra yetkinleşmesine devam eder. Yetkinleşme sonucunda ma‘kûlleri doğrudan idrak edebilir, eşyanın mahiyetini ayniyle kavrar. Böylece akıl akledilen suretlerle aynileşir. İbn Bâcce bu hale müstefâd akıl adını verir. Bu son yetkinlik halinde insan aklı faal akılla ittisâl eder. Bu ise akli varlık olan insanın ulaşabileceği en büyük ve ebedî mutluluktur. Çünkü insanı diğer tüm varlıklardan ayıran temel özellik akıl sahibi oluşudur. Diğer iki sınıf insan grubunun tam bir mutluluğa ulaşabilmesi İbn Bâcce’ye göre mümkün değildir. İnsan aklını yetkin bir şekilde kullandıkça maddî kayıtlardan ve çokluktan kurtulup sürekliliğe ve Birliğe ulaşabilir. Bu ise gerçek mutluluktur. Yüce Allah’ın birliğini ve düzenini temaşa etmek demektir.Burada şunu dikkatle vurgulamak gerekir. İbn Bâcce’nin burada kast ettiği mutluluk tasavvufun önerdiği mutluluk yolundan ayrışmaktadır. Mutasavvıflar keşf, zevk ve müşahede yolunu önerir. İbn Bâcce ise teorik bilgilenme ve entelektüel yetkinleşmeyi vurgular. Ona göre mutluluğa akli bilgi olmaksızın ulaşmak imkânsızdır. İbn Bâcce bu bağlamda Gazzâli’yi de ciddi bir şekilde eleştirir. İbn Tufeyl’e göre meşrikî hikmet teorik akıl yürütmeyle yetinmez. Sadece akıl yürütme ve araştırma en yüksek yetkinlik derecesine ulaşmak için yeterli değildir. İnsanın duygu dünyasında yaşamış olduğu manevi tecrübeleri ihmal edilmemelidir. Müşahede, zevk, huzur ve ruhi tecrübe önem kazanır. İbnTufeyl kesin hakikate ve mutluluğa ulaşmada tasavvuf ehlinin vurguladığı yöntemi öne çıkarır. Gazzâlî’nin bu noktada model olduğunu belirtir. Ona göre Gazzâlî müşahede ve huzur hallerini yaşamış ve böylece en yüce mutluluğa erip, kutsî mertebelere ulaşmıştır. Dolayısıyla iki filozofun arasındaki fikir farklılığı E şıkkında verilen ifade ile ilişkilidir. Doğru cevap E şıkkıdır.
İbn Rüşd’ün genel olarak bütün bir felsefe tarihini derinden etkileyen en önemli özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
İbn Rüşd’ün genel olarak bütün bir felsefe tarihini derinden etkileyen en önemli özelliği felsefi şerh yazmasıdır.
“İslâm düşüncesi dini bir düşünce olacaksa, o, bu özelliğini ancak dini metinlerin kendilerinden alabilir.” diyen İbn Hazm hangi mezhebe mensuptur?
İbn Hazm, bu deyişindeki anlayış ile doğrudan paralel bir anlayışta olan Zahirilik Mezhebine mensuptur. İsla^m düşüncesinin içinde yeşermekte olduğu tüm kültürel gelenekleri Kur’an ve hadislerin zahiri (görünür, açıkça bilinebilir, fenomenal) anlamına nispetle eleştiriye tabi tutmaktadır. İbn Hazm’a göre, dini düşünce, öncelikle din diline göre varlık ve şekil kazanan bir şey ise, bu durumda İsla^m düşüncesi doğrudan Kur’an ve hadislerde yer alan din dilinin açıkça bilinebilir anlamlarına göre varlık ve şekil kazanmalıdır. Bu otorite metinlerde yer almayan hiçbir husus, İsla^m düşüncesinin dini karakterini belirlememelidir.
Farabi en büyük başarısını hangi alanda göstermiştir?
Fârâbî’nin en büyük başarısını mantık alanında gösterdiği kabul edilir. Filozof kendisi öncesindeki bütün Aristo yorumcularının yorumlarını da dikkate alarak Aristoteles’in mantık külliyatını çok detaylı incelemiş, her bir kitabı için şerhler, özetler yapmış, kendisinden önceki yorumcuların çözemedikleri veya anlayamadıkları bütün belirsizlikleri çözümlemiştir.
Aşağıdakilerden hangisi Hz. Ali’nin hilafeti döneminde meydana gelen savaşlardan biridir?
Hz. Osman’ın öldürülmesinin ardından Hz. Ali’nin hilâfeti döneminde meydana gelen Cemel ve Sıffîn savaşları meydana gelmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi meşşai felsefe okulunu temsil etmez?
Meşşâî felsefe okulu felsefenin İslâm dünyasına aktarılması, içselleştirilmesi, sistemleştirilmesi, yeni özgün felsefi sorunların inşası ve evrensel felsefi sorunların tartışılmasına devam bakımından son derece önemlidir. Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Bacce ve İbn Rüşd gibi seçkin İslâm filozofları tarafından temsil olunur.
Akıl, ittisal, mutluluk, sosyal ve siyasal yaşamla ilişkileri konuların merkezde olduğu filozof gurubu hangisidir?
Endülüslü Müslüman filozoflarda akıl, ittisal, mutluluk, sosyal ve siyasal yaşamla ilişkileri konularının merkezde olduğunu görmekteyiz. Bunun en önemli sebebi İbn Bâcce döneminde Endülüs’te yaşanan iç karışıklık ve siyasal birliğin bölünmüşlüğüdür. Ayrıca böylesi bir ortamda filozoflar çok sıkıntılı dönemler yaşamaktadır. Dini çevrelerin felsefe çalışmalarına hoşgörüsüz davrandığı anlaşılmaktadır. Bundan dolayı İbn Bâcce erdemsiz toplumda yalnız başına kalan filozofun mutluluğa nasıl ulaşabileceğini teorik olarak tartışmaktadır.
İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde kimi model almaktadır?
İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde Fârâbî’yi model almaktadır.
Lâle devrinde özellikle bizzat Damad İbrahim Paşa’nın girişimleriyle kurulan okuz kişilik tercümeheyeti, Grekçe’den (Yunanca), Arapça’dan ve Farsça’dan bir kısım felsefî eserlerin Türkçe’ye tercümesini sağlamıştır. Bu heyetin başında bulunan ünlü ilim adamı kimdir?
Lâle devrinde özellikle bizzat Damad İbrahim Paşa’nın girişimleriyle felsefî ve aklî ilimlere yeniden bir merak uyanmıştır. Söz konusu Paşa’nın okuz kişiden oluşan bir tercüme heyeti kurarak, Grekçe’den (Yunanca), Arapça’dan ve Farsça’dan bir kıskım felsefî eserlerin Türkçe’ye tercümesini sağlamıştır. Bu heyetin başında ünlü ilim adamı Yanyalı Esad Efendi vardı.
Aşağıdakilerden hangisi ıssız bir adada hayata gelen bir insanı temsil etmektedir?
Hay ıssız bir adada hayata gelen bir insanı temsil etmektedir. İbn Tufeyl Hay’yın adada hayatının başlamasıyla ilgili iki tane teori ileri sürer. Bir tanesi Hay’yın yandaki bir adadan bırakılmasıdır. İkinci teori ise Hay’yın tropikal bir bölgede toprağın mayalanması ve nefesin üfürülmesi ile canlılık kazanmasıdır. Hay’yın adada dünyaya gelişinden sonraki dönemi gözden geçirdiğimizde ise onun duyu, gözlem, deney, doğayı taklit ederek, tikel mukayeseler ile akıl yürütmeyle varlığını devam ettirdiğini ve yaşam biçimlerini iyileştirip değiştirdiğini görürüz.
İslam düşünce tarihinde Dehriyye okulunun temsilcisi olarak kim kabul edilmektedir?
İslâm düşünce tarihinde bu materyalist felsefe akımının temsilcisi olarak İbnü'r-Râvendî kabul edilir.
İbn Tufeyl’in, son bölümünde gerçek bir din felsefesi tahlili yer alan, bu tahlilde temel felsefi hakikatlerle sahih bir dinin yaygın kabul görmüş hakikatleri arasında bir mukayeseye gittiği hikâyesinin adı nedir?
İbn Tufeyl’in Hay bin Yakzân isimli hikâyesinin son bölümünde gerçek anlamda bir din felsefesi tahlili yer almaktadır. Bu tahlilde temel felsefî hakikatlerle sahih bir dinin yaygın kabul görmüş hakikatleri arasında bir mukayeseye gidilmektedir.
İbn Rüşd’in din-felsefe ilişkisini ele aldığı eseri aşağıdakilerden hangisidir?
Fasl'ul-Makal İbn Rüşd’in din-felsefe ilişkisini ele aldığı eseridir.
Aşağıdakilerden hangisi “Tehâfüt el-Felâsife” adlı eserin yazarıdır?
Gazzâli, Aristocu-Yeni Eflatuncu Fârâbî ve İbn Sînâ metafiziğini, hem kendi felsefesine hem de İslâm’a aykırı gördüğünden, ikinci önemli felsefe kitabı olan Tehâfüt el-Felâsife’yi yazarak, özellikle İbn Sînâ’yı tenkid etmiştir.