Emeviler yönetimlerini meşrulaştırmak için hangi inancı yaymaya çalışmışlardır?
Emevîler yönetimlerini meşrulaştırmak amacıyla cebir inancını yaymaya çalışmışlardır. Doğru cevap C'dir.
Fiil alanına çıkan müstefad akıl aşamasında akıl ile kavram (akıl ve ma‘kûl) birleşip özdeşleşir. İstediği her an bilgi üretebilen bu aklın en belirgin özelliği, önsel bilgileri, tümelleri yani varlığa ait tür ve cinsleri algılamasıdır. Doğru cevap C seçeneğidir.
Aşağıdakilerden hangisi Farabi’ye göre özü itibariyle varlığı zorunlu olan varlıktır?
Farabi, yaptığı sınıflamada varlığı, varlığı zorunlu (vâcib) ve varlığı zorunlu olmayan (münkin) olarak ikiye ayırmaktır. Özü itibariyle zorunlu varlık olan Tanrı var olmada ve varlığını devam ettirmede hiç bir şeye muhtaç değildir. Doğru cevap B seçeneğidir.
İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde kimi model almaktadır?
İbn Bâcce’nin felsefî eserlerinde gözümüze çarpan en önemli özellik Aristo’nun ve Fârâbî’nin eserlerine yazmış olduğu şerhlerdir. Bu aynı zamanda döneminin felsefe yapma tarzını da yansıtmaktadır. İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde Fârâbî’yi model almaktadır. İbn Bâcce’nin kendisi de şerh şeklinde yazım tarzında İbn Rüşd üzerinde çok etkili olacaktır.
Kindi, Farabi ve İbn Sina ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Fârâbî Tanrı’dan yukarıdaki sıraya göre evrendeki varlıkların meydana gelişini de Sudûr teorisi adı verilen bir teori ile açıklar. Fârâbî genel olarak alemin Allah’ın hür iradesi ve mutlak kudretinin sonucuolarak sonradan yaratıldığını kabul eden İslâm kelamcılarının hilafına, Aristo ve Platon felsefesinin bir sentezini yapmaya çalışan Yeni Platoncu düşüncenin bazı felsefi ve mantıki gerekçelere dayanarak Alemin Tanrı’dan sudur denilen bir süreçle meydana geldiğini şeklindeki tezini İslâm düşüncesi içersinde ifade etmeye çalışmıştır. İlk anda yaratma teorisine zıtmış gibi gelen bu teori Fârâbî ve sonrasında İbn Sina gibi bazı meşşai filozoflar tarafından savunulmuş, İslâm’ın yaratma anlayışı bu şekilde izah edilmeye çalışılmıştır.
Hermetik kültürle ilişki içerisindeydi. Dini metinlerin zahiri manalarının önemli olmadığını iddia ettiler. Önemli olanderuni anlamdı. Onlara göre akli, objektif bilgi kurtuluşa ve mutluluğa erdiremezdi. Kurtuluş ve mutluluk ancak masum imamların takip edilmesiyle elde edilebilirdi.
Yukarıda verilen bilgi aşağıdakilerden hangisi için söylenmiştir?
İslâm dünyasının kendi içinde ortaya çıkan Bâtıniler ise hermetik kültürle ilişki içerisindeydi. Bâtıniler dini metinlerin zahiri manalarının önemli olmadığını iddia ettiler. Önemli olan batınî, deruni anlamdı. Onlara göre akli, objektif bilgi kurtuluşa ve mutluluğa erdiremezdi. Kurtuluş ve mutluluk ancak masum imamların takip edilmesiyle elde edilebilirdi.
İbn Bâcce'ye göre insanı diğer varlıklardan ayıran boyut hangisidir?
İbn Bâcce'nin felsefesinin temel konusu insan ve insan mutluluğudur. İnsan, yapısı itibariyle evrene benzer. Onda üç boyut bulunur: 1) Tabiî, 2) duyusal ve 3) aklî boyut. Fakat insanı diğer varlıklardan ayıran özelliği aklıdır. İbn Bâcce Aristocu çizgiyi takip ederek insanı bu doğanın bir parçası olarak kabul eder. Tabiî boyut dediğimiz alan burasıdır. Bu boyutu itibariyle insan dört unsura, bunlardan oluşan mürekkep parçalara, beslenme, büyüme ve üreme güçlerine sahiptir. İkinci boyutuyla ise duyu güçlerine sahiptir. Bunlar ortak duyu, hayal ve hafıza güçleridir.
Felsefe alanında Farsça olarak yazılmış ilk ansiklopedik eser hangisidir?
Dânişname-i Ala'î. Felsefe alanında Farsça olarak yazılmış ilk ansiklopedik eserdir. Alâüddevle Muhammed b. Rüstem'e ithafen kaleme alınan kitap mantık, tabîiyyât ve ilâhiyyât olmak üzere üç bölüm halinde yazılmış olup riyâziyyât bölümü, daha sonra Cûzcânî tarafından İbn Sînâ'nın eserlerinden faydalanılarak meydana getirilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi kader ve cebr konuları etrafında ortaya çıkan İslam düşüncesi okullarından değildir?
İslâm Düşüncesinin Kelam okullarının ortaya çıkışında öncelikle siyasi olaylar etkilidir. Hz. Peygamber’in ölümünün arkasından kimin halife olacağı sorunu ortaya çıkmıştır. Hz. Ali’nin sonraki taraftarları, halifenin kimin olacağının dinen, vahiy yoluyla belirlendiğini iddia etmişlerdir. Hz. Osman’ın öldürülmesinin ardından Hz. Ali’nin hilâfeti döneminde meydana gelen Cemel ve Sıffîn savaşları meydana gelmiştir. Bu bağlamda bir Müslümanı öldürmenin dinî hükmü, iman-günah, kader-cebir, tekfir gibi konular tartışılmış ve çözümler aranmıştır. Mehdî inancı böylesi bir ortamda tartışılmaya başlanmıştır. Öte yandan Emevîler yönetimlerini meşrulaştırmak amacıyla cebir inancını yaymaya çalışmışlardır. Bütün bunlar kelâm disiplininin doğmasına sebep teşkil eden iç faktörlerdir. Hilafet meselesi etrafında Hariciler, Şia ve Mürcie grupları ortaya çıkmıştır. Kader ve cebr konuları etrafında ise Cehmiyye, Cebriyye, Kaderiyye ve Mutezile okullarıortaya çıkmıştır. Mutezile karşısında ise Selefiyye, Eşari ve Maturidi okulları ortaya çıkmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi İşraki okulların temsilcilerinden birisi değildir?
İbni Sina Meşşaidir, geri kalanlar İşrakidir. Doğru cevap E'dir.
Aşağıdaki düşünürlerden hangisi Sadece akıl yürütmenin ve araştırmanın en yüksek yetkinlik derecesine ulaşmak için yeterli olmadığını savunmaktadır?
İbn Tufeyl’e göre meşrikî hikmet teorik akıl yürütmeyle yetinmez. Sadece akıl yürütme ve araştırma en yüksek yetkinlik derecesine ulaşmak için yeterli değildir. İnsanın duygu dünyasında yaşamış olduğu manevi tecrübeleri ihmal edilmemelidir. Müşahede, zevk, huzur ve ruhi tecrübe önem kazanır. İbn Tufeyl kesin hakikate ve mutluluğa ulaşmada tasavvuf ehlinin vurguladığı yöntemi öne çıkarır. Gazzâlî’nin bu noktada model olduğunu belirtir. Ona göre Gazzâlî müşahede ve huzur hallerini yaşamış ve böylece en yüce mutluluğa erip, kutsî mertebelere ulaşmıştır.
İslâm düşünce tarihçileri tarafından ilk İslâm filozofu olarak kabul edilenYakup İbn İshak el-Kindî, aşağıdakilerden hangi şehirde doğmuştur?
İslâm düşünce tarihçileri tarafından ilk İslâm filozofu olarak kabul edilenYakup İbn İshak el-Kindî (öl. 252h/866m?), soylu bir ailenin çocuğu olarakbugünkü Irak’ın güneyinde İslâm döneminde kurulmuş önemli bir şehir olanKûfe’de doğdu.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
En temelde İslâm düşüncesinin sorulan sorulara göre ortaya çıkabildiğini ve gelişebildiğini söylemeliyiz. Şayet düşünmeye ve hatta inanmaya yol açan şey temelde sorular ise, bu durumda yukarıdaki sorular hem Kur’an’daki inanma ve düşünme ile ilgili ayetleri, hem İslâm düşünce tarihinin temel motivasyonlarını hem de kendimizi daha iyi anlayabilmek için önemli rol üstlenirler. İslâm düşüncesi tarihi, tabir caizse, kendiliğinden cereyan eden bir tarihsel süreç değildir. Çağdaş İslâm düşüncesi, tam da bu nedenle, kendisini mümkün kılan unsurları rasyonel bilincin gelişim safhalarını ve boyutlarını, kendisi için değişmeyen temel sorun alanlarını sürekli irdelemek durumundadır. Sorular olmaksızın bir varlığın farklı açılardan ve ayrıntılı biçimde insan bilincinde kendisini açması mümkün değildir.
Fârâbî’nin devletin menşei meselesi üzerinde durduğu ve devlet yapısı fikrinin insan topluluklarında nasıl oluştuğu meselesinde kafa yorduğu meşhur eserinin adı nedir?
Soruda tarif edilmiş olan eser Fârâbî’nin El-Medinetü’l-fazıla (Erdemli Devlet) isimli eseridir.
Akıl yürütmeyi temel alan rasyonalist felsefeye karşı mistik tecrübe ve deruni sezgiye dayanan düşünceyi savunan okul aşağıdakilerden hangisidir?
XII. yüzyıla kadar İslâm Dünyasında en yaygın felsefe okulu Meşşâilikti. Bu yüzyılda Meşşâîliğe karşı İşrâkî okul tarafından eleştiriler getirilir. Okul Şehâbeddin es-Sühreverdî (ö. 587/1191) tarafından kurulmuştur. İşrâk okulu Meşşai bilginin kaynağı olarak akıl yürütmeyi temel alan rasyonalist Meşşâî felsefeye karşı mistik tecrübe ve deruni sezgiye dayanan düşünceyi savunur. İşrâkiler kesin bilgiye ulaşmada mantıkî kanıtlama ve çıkarımların yetersiz olduğunu savunur. Bu okula göre işrak, epistemolojik açıdan akıl yürütmeye veya bir bilgi vasıtasına gerek kalmadan bilginin doğrudan içe doğmasıdır. İşrak bir iç aydınlanma, keşf ve zevke deruni bilgidir. Ontolojik açıdan ise işrak, Nurlar nurundan aşağıya doğru nurların derecelenmesi ve varlığın zuhur edip gerçeklik kazanmasıdır.
El-Munkiz adlı eserinin sonuna doğru konuyu Sufilerin yaşama tarzına getirdiğinde vurguyu Allah’ın sıfatlarıyla sıfatlanma üzerine yapan düşünür kimdir?
Kur’an’ın bazı ayetlerini felsefi kavramlarla tefsir etmişlerdir. Buna rağmen, sözgelimi, Gazali el-Munkiz adlı eserinin sonuna doğru konuyu Sufilerin yaşama tarzına getirdiğinde vurguyu Allah’ın sıfatlarıyla sıfatlanma üzerine yapar. Burada onun kastettiği şey, Kur’an’ı gerçek şekilde anlamanın tefsirden ziyade yorumlamakla mümkün olduğudur. Zira yorum, yukarıda söylediğimiz gibi, bir metin ile dış dünya (kendi varlığımız, davranışlarımız, düşüncelerimiz vs.) arasında ilişki kurmak ve böylece kendimizi dönüştürmektir. Doğru cevap D şıkkıdır.