İslâm felsefesine genel anlamıyla baktığımızda, farklı yeni felsefelerin de ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Söz gelimi, tarih felsefesi söz konusu olunca, bunu ilk temellendiren, bugün herkesin kabul ettiği hangi isimdir?
İbn Rüşd’ten sonra İslâm dünyasında felsefe sona ermemiştir; ancak çeşitli nedenlerden dolayı, önceki dönemlere kıyasla bir gerilemeden söz edilebilir. Bununla birlikte, İslâm felsefesine genel anlamıyla baktığımızda, farklı yeni felsefelerin de ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Söz gelimi, tarih felsefesi söz konusu olunca, bunu ilk temellendiren, bugün herkesin kabul ettiği gibi İbn Haldun’dur. Doğru cevap E şıkkıdır.
Aşağıdakilerden hangisi İslam düşüncesinin kapsamı içinde yer almaz?
İslâm düşüncesinin kapsamını şöyle belirleyebiliriz: Kuramsal Felsefe (mantık ve metafizik); Pratik (Amelî) Felsefe (hukuk, siyaset, ahlâk ve iktisat felsefeleri); Kelâm; Tasavvuf; Bilim Felsefesi, Sanat Felsefesi; Din Felsefesi; Dil Felsefesi ve Tarih Felsefesi.C seçeneğinde yer alan "Teknoloji Felsefesi" bunların içinde bulunmaz.
Kur’an, Allah’a kesin bir iman ile bağlanmaya ve iman ederken Allah’a verilen sözleri tutmaya davet etmektedir. Kısacası Kur’an insanlardan aynı anda hem inanma hem de düşünme eylemini gerçekleştirmelerini istemektedir. İslâm düşüncesi tabiri, İslâm toplumlarında tarihsel olarak ortaya çıkan tüm düşünce hareketlerine işaret etmeden önce, kendisinin bir anlama ve tartışma konusu olduğunu açığa çıkarır. İslâm düşünce tarihinde bu tür sorulara verilen cevaplar ile bizlerin bu sorulara vermemiz gereken cevaplar arasında benzerlikler kadar farklılıklar da olabilir.
İbn Bâcce’ye göre tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimseler hangi mertebededirler?
Nuzzâr: Bu sınıf tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimselerdir. Soyut sûretleri cisimlerin idrakleri olarak değil de kendinde varlığı olan ma‘kûller olarak idrak edebilmektedirler. Fakat bu sınıf da manevi suretleri doğrudan idrak edememektedir.
Endülüslü Müslüman filozoflarda akıl, ittisal, mutluluk, sosyal ve siyasal yaşamla ilişkileri konularının merkezde olduğunu görmekteyiz. Bunun en önemli sebebi İbn Bâcce döneminde Endülüs’te yaşanan iç karışıklık ve siyasal birliğin bölünmüşlüğüdür. Ayrıca böylesi bir ortamda filozoflar çok sıkıntılı dönemler yaşamaktadır. Dini çevrelerin felsefe çalışmalarınahoşgörüsüz davrandığı anlaşılmaktadır. Bundan dolayı İbn Bâcce erdemsiz toplumda yalnız başına kalan filozofun mutluluğa nasıl ulaşabileceğini teorik olarak tartışmaktadır.İbn Bâcce'nin felsefesinin temel konusu insan ve insan mutluluğudur. Doğru cevap A şıkkıdır.
Aşağıdakilerden hangisi “Mu’teber fi’lHikme” adlı eserin yazarıdır?
Ebu’l-Berekât el-Bağdâdî: Bağımsız olarak değerlendirilen önemli bir filozof da Ebû’l-Berekât el-Bağdâdî (ö.1166)’dir. Aslen Yahudi olan bu filozof, orta veya ileri yaşında Müslüman olmuştur. Bağdâd çevresinde yetişen el-Bağdâdî’nin en önemli felsefî eserinin ismi “Mu’teber fi’lHikme”dir.
‘Kıyas’ yoluyla dini metinlerle kültürel gelenekleri (dilleri) ortak bir rasyonel düşünme konusu haline getirmek isteyen Hanefi, Maliki, Şafi gibi yaygın fıkıh mezheplerine mensup İslâm düşünürlerine tepki göstermiş olan, dinin direk Kurân ve hadislerde yer alan din dilinin açıkça bilinebilir anlamlarına göre varlık ve şekil kazanması gerektiğini düşünen düşünür kimdir?
Fark edileceği üzere, İbn Hazm’ın asıl tepkisi, ‘kıyas’ yoluyla dini metinlerle kültürel gelenekleri (dilleri) ortak bir rasyonel düşünme konusu haline getirmek isteyen Hanefi, Maliki, S¸afi gibi yaygın fıkıh mezheplerine mensup İsla^m düşünürlerinedir. Benzer bir tepkiyi Gazali’nin Farabi ve İbn Sina gibi Aristocu (Meşşai) düşünürlere yönelttiği eleştirilerin özünde de fark edebiliriz.
İbn Rüşd kaleme aldığı eserlerden hangisinde yabancı kültürler sorununa açıkça değinmiştir?
Felsefe ve İslâm dini arasında temelde bir zıtlık olmadığını kanıtlamak için için büyük çaba gösteren İbn Rüşd’ün özellikle Faslu’l-makâl adlı eserinde yabancı kültürler sorununa açıkça değindiğini görmekteyiz. İbn Rüşd, yabancı kültürlere ait hususların tümden reddedilmesinin anlamsızlığına işaret ettikten sonra kısmen yararlanma konusuna sözü getirir. Bu noktada Kur’an’ın en temel dini öğretilerinin kriter olabileceğini belirtir. İslâm’ın asli inanç ilkelerine aykırı olmadıkça yabancı kültürlerden felsefi ve ilmi hakikatleri almanın meşru olduğunu ileri sürer. Bu meşruiyet, İbn Rüşd’ün gözünde, felsefi düşünmenin zaten Kur’an tarafından teşvik edilmiş olmasına dayanır.
Aşağıdaki dini düşüncelerin hangisinin temelinde Budizm vardır?
Bugünkü Hind düşüncesinin temelinde Hinduizm, Çin düşüncesinin temelinde Budizm, Batı düşüncesinin temelinde Hıristiyanlık olduğu gibi, İslam düşüncesinin temelinde de İslam vardır.
Felsefe ve İslâm dini arasında temelde bir zıtlık olmadığını kanıtlama için büyük çaba gösteren İbn Rüşd’ün özellikle Faslu’l-makâl adlı eserinde yabancı kültürler sorununa açıkça değindiğini görmekteyiz. İbn Rüşd, yabancı kültürlere ait hususların tümden reddedilmesinin anlamsızlığına işaret ettikten sonra kısmen yararlanma konusuna sözü getirir. Doğru cevap D'dir.
“İnsanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesi” aşağıdakilerden hangisini ifade etmektedir?
İnsan sanatlarının değer ve mertebe bakımından en üstünü felsefedir. Felsefe ‘İnsanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesidir’. Çünkü filozofun bilgiden amacı gerçeğin bilgisini yakalamak, davranışının amacı ise sadece eylemde değil, gerçeğe uygun olarak davranmaktır. İnsan sanatlarının en üstünü ve en değerlisi felsefedir”.
İbn Rüşd'ün hangi eserinde fıkıhla-felsefe arasında benzerlikler kurmaktadır?
İbn Rüşd'ün felsefenin gerekliliğini ortaya koyabilmek için başvurduğu diğer bir yolda gereklilik ve meşruiyetini ispatlamış olan fıkıhla-felsefe arasında benzerlikler kurmaktır. Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid gibi dört ciltlik karşılaştırmalı fıkıh kitabının müellifi olan filozofumuzun felsefeyle fıkıh arasındaki benzerlik ve ilişkileri tespit edebilmesinde fakihliğinin çok önemli yeri vardır.
“Dinin Doğal Tarihi” adlı eserinde “Tek tanrı inancı insanlık düşüncesini fakirleştirmiştir” diyen İskoç asıllı ünlü filozof David Hume (1711–1776)’ün görüşünün aksine, dinler gerçekte, insanlık düşüncesini zenginleştirmişlerdir. Doğru yanıt "A" şıkkıdır.
İbn Rüşd’ün din ve felsefenin her biri adına belirlemiş olduğu alan ve sınırları aşmayarak ayetlerin iç bütünselliğine dikkat çektiği kitabının adı nedir?
Bu kitap el-Keşf an-Menâhic-il Edille adlı kitaptır.
Sühreverdî’nin en temel metafizik kavramı Nûr kavramıdır. Nûr Heykelleri adlı eserinde anlattığı gibi Nûr, Tanrı Nûr’udur; varlık, Nûr’un derece derece yansımasıyla oluşmuştur. Bu açıdan Sühreverdî’nin metafiziği bir Nûr metafiziğidir. Doğru yanıt "D" şıkkıdır.
İbn Rüşd’ün kullanmış olduğu yorum teknikleri kavramsal analiz, Aristo sonrası tarihsel birikimin analizi ve otoritelere başvuruş, sistematik olarak eleştirinin kullanılması ve problemler ve kavramlar düzeyinde sistem içi vurguların değiştirilmesi şeklinde özetlenebilir.
Aşağıdakilerin hangisi Aristocu düşünürdür?
İslam dünyasında gerçek anlamda Aristocu düşünür İbn Rüşd'tür. Doğru yanıt: D'dir.
Aşağıdakilerden hangisi “el-Mukaddime” adlı eserin yazarıdır?
İslâm felsefesi geleneğini de iyi bilen İbn Haldûn, birçok eserinin yanında, “el-Mukaddime” eseriyle şöhret bulmuştur. Kitâbu’l-İber adlı tarih kitabına giriş olarak yazdığı el-Mukaddime, özellikle Tarih Felsefesi, sosyoloji ve siyaset gibi kültür ilimleri açısından önemlidir.
Aşağıdakilerden hangisi Kindi’ye göre aklın türlerinden bir değildir?
Kindi kendisinden önce de yoğun tartışma konusu yapılan soyutlama işlevi ve tam bağımsiz bilginin ortaya çıkışı ilgili tartışmalara aklı dörde ayırarak çözüm getirmeye çalışmıştır. Bunlar Sürekli Fiil Halindeki Akıl,Güç Halindeki Akıl, Fiil Alanına Çıkan Müstefâd Akıl ve Beyânî veya Zâhir Akıldır.