Aşağıdakilerden hangisi Aristo’yu lafzen ve plan olarak adım adım takip eden şerh türüdür?
İbn Rüşd’ün genel olarak bütün bir felsefe tarihini derinden etkileyen en önemli özelliği felsefi şerh yazmasıdır. Ayrıca Osmanlı düşüncesi de büyük ölçüde şerh yazım teknikleriyle eser ürettiği için İbn Rüşd’ün şerhçiliğine yakından incelenmesi yararlı olacaktır. Bilindiği üzere İbn Rüşd tarz ve boyut olarak üç tür şerh yazar. Bunlar Büyük, Orta ve Küçük şerhlerdir Küçük Şerhler diğer iki şerhte olduğu gibi Aristo metnine doğrudan bağımlı değildir. Kullanılan dil ve uslup İbn Rüşd’ün bizzat kendisinindir. Orta Şerhler ise yapı ve üslup bakımından Küçük Şerhler’den farklılık arz ederler. Aristo’yu lafzen ve plan olarak adım adım takip ederler. Ayrıca Orta Şerhler konuları Aristo’yu daha yakından takip ettiği için, Aristo’nun düzensizlik ve dağınıklığından nasipdardır. İbn Rüşd’ün Büyük Şerhlerde konuları ele alış tarzı daha farklıdır. Bu metinlerde Aristo’dan doğrudan alıntılar yapar ve daha sonra Aristo metnini şerh eder.
İbn Rüşd’ün din ve felsefenin her biri adına belirlemiş olduğu alan ve sınırları aşmayarak ayetlerin iç bütünselliğine dikkat çektiği eserinin adı nedir?
İbn Rüşd, din ve felsefenin her biri adına belirlemiş olduğu alan ve sınırları aşmayarak ayetlerin iç bütünselliğine dikkat çektiği el-Keşf an-Menâhic-il Edille adlı kitabını yazar.
İbn Bâcce’nin insanı akli yetkinliklerine göre derecelendirirken ifade ettiği, yetkinlik bakımından en düşük seviyede olan mertebe aşağıdakilerden hangisidir?
İbn Bâcce insanları aklî suretleri elde etmelerine ve buna bağlı olarak oluşan akli yetkinliklerine göre derecelendirir. Yetkinlik bakımından en düşük mertebe Cumhûr mertebesidir.
Aşağıdakilerden hangisi Kindî’nin filozof tanımıdır?
Kindîye göre, Feylesof, ilminde hakkı bulan, amelinde hakla amel eden kimsedir, denebilir. Kindî’nin tarifinde feylesof, ilimde amacı gerçeği bulmak isteyen ve fiilde amacı ise gerçeği yaşayan kimse demektir.
Aşağıdaki İbn Rüşd eserlerinin hangisinde vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlaştırılması ve tevil konularında kaleme almaktadır?
Faslul-makâl fî-ma beyne'ş-şer’ia ve'1-hikme mine'l-ittişâl, İbn Rüşd'ün vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlaştırılması ve tevil konularında kaleme aldığı eserdir. Din-felsefe ilişkilerinde özgün ve analitik bir eserdir.
İslâm düşünce tarihçileri tarafından ilk İslâm filozofu olarak kabul edilen kişi kimdir?
İslâm düşünce tarihçileri tarafından ilk İslâm filozofu olarak kabul edilen Yakup İbn İshak el-Kindî (öl. 252h/866m?), soylu bir ailenin çocuğu olarak bugünkü Irak’ın güneyinde İslâm döneminde kurulmuş önemli bir şehir olan Kûfe’de doğdu.
Aşağıdakilerden hangisi Farabi’nin eğitim almak üzere bulunduğu bölgelerden değildir?
Fârâbî Mısır, Suriye, Irak ve Harran bölgesi gibi antik bilim ve düşüncenin bütün merkezlerine gidip eğitim almıştır.
“Dilleri dünyaya ve varlığa yönelik perspektifler gibi ele alırsak, bu durumda İslâm düşüncesinin içinde doğduğu ve geliştiği dillere nispetle gerçekliği farklı açılardan görme, algılama, düşünme ve ona yaklaşma imkânlarına kavuşuruz” diyen alman filozof kimdir?
Wilhelm von Humboldt bu deyişiyle kültürel gelenekler ile din arasındaki ilişkiyi açıklamıştır.
Bidâyetü'l-müctehid ve nihayetü'l-muktesıd, İbn Rüşd'ün fıkha dair mukayeseli bir hukuk kitabıdır. İbn Rüşd’ün felsefi analiz kabiliyetini fıkıh alanında sergilemiş olduğu bir eseridir. Doğru cevap C şıkkıdır.
Aşağıdakilerden hangisi İslâm düşüncesinin yabancı kaynaklarından biri değildir?
İslâm öncesi kültürlere ait eserlerin Arapça’ya tercümesiyle İslâm dünyasınagiren düşünceler ve eserler, İslâm düşüncesinin yabancı kaynaklarını oluşturmaktadır. Bunlar, Hermes Geleneği, Antik Yunan ve Hellenistik düşüncesi,Hind düşüncesi ve Sasanî düşüncesidir.
İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde hangi ünlü filozofu model almaktadır?
İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde Fârâbî’yi model almaktadır.
Felsefeyi “Ruhun, ilim ve amelle terbiye edilmesidir.” diyerek tanımlayan kişi kimdir?
İbn Hindû: Felsefe, “Ruhun, ilim ve amelle terbiye edilmesidir.” Bu tarife göre ise, felsefe ilim ve amelle ruh terbiyesi olarak görülmektedir.
Kindi’ye göre nefis madde gibi eni, boyu ve derinliği olan bir şey değlidir; o basit, şerefli, değeri büyük ve yetkindir. Güneş ışınlarının güneşten geldiği gibi onun cevheri de yüce Yaratan’dan gelmektedir. (Kindî, Nefis Üzerine, 130). Kindî’ye göre nefis, bedenden önce vardır; bedenden sonra da varlığını sürdürecektir. Doğru cevap E'dir.
Aşağıdakilerden hangisi düşünme eyleminin temel özelliklerinden biri değildir?
İslâm düşüncesi tabiri içinde yer alan dinden düşünceye ve düşünceden dine şeklindeki iki farklı hareketi iki yönlü hareket şeklinde ele almak mümkündür. Ancak bu tür bir kuramsal ayrıştırma ve gruplandırma bize tarihsel olarak inanma ve düşünme eylemlerinin her zaman bu tabloya uygun düşecek şekilde bir ilişki içinde olduklarını göstermez. Zaman zaman farklı dinî ve entelektüel yaklaşımlar kendi temel özelliklerini sergilemenin yanı sıra diğer gurupta yer alan özellikleri de kendilerinde temsil etmeye çalışabilirler.
İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde kimi model almaktadır?
İbn Bâcce’nin felsefî eserlerinde gözümüze çarpan en önemli özellik Aristo’nun ve Fârâbî’nin eserlerine yazmış olduğu şerhlerdir. Bu aynı zamanda döneminin felsefe yapma tarzını da yansıtmaktadır. İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde Fârâbî’yi model almaktadır. İbn Bâcce’nin kendisi de şerh şeklinde yazım tarzında İbn Rüşd üzerinde çok etkili olacaktır.
Aşağıdakilerden hangisi Kindi’ye göre aklın türlerinden bir değildir?
Kindi kendisinden önce de yoğun tartışma konusu yapılan soyutlama işlevi ve tam bağımsiz bilginin ortaya çıkışı ilgili tartışmalara aklı dörde ayırarak çözüm getirmeye çalışmıştır. Bunlar Sürekli Fiil Halindeki Akıl,Güç Halindeki Akıl, Fiil Alanına Çıkan Müstefâd Akıl ve Beyânî veya Zâhir Akıldır.
Hz. Peygamber’in hadislerinde hem din ilmini hem de dünya ilmini ilim olarak kabul etmesini “Şeriat (din) aklın zâhiridir; akıl şeriatın bâtınıdır.” şeklinde ile ifade eden müslüman düşünür kimdir?
Hz. Peygamber, bir hadislerinde, ilmi, “İlim iki kısımdır; ruhların ilmi ve bedenlerin ilmi” şeklinde tarif ederken, hem kalble idrak edilen din ilmini, hem de bedensel uzuvlarla, yani akıl ve duyalarla algılanan dünya ilmini aynı şekilde ilim olarak değerlendirmiştir. Gazzâlî gibi bazı düşünürler de, bunu şöyle veciz bir şekilde ifâde etmişlerdir: “Şeriat (din) aklın zâhiridir; akıl şeriatın bâtınıdır.”