İbn Sina’nın La Logique d’Avicenne adıyla Fransızcaya çevrilen eseri aşağıdakilerden hangisidir?
Kitâbu’ş-Şifâ İbn Sina’nın La Logique d’Avicenne adıyla Fransızcaya çevrilen eseridir.
Aşağıdakilerden hangisi İbn Rüşd’ten etkilenen Hristiyan filozoflardan değildir?
Moise de Narbonne İbn Bacce’nin felsefesinden etkilenmiş bir filozoftur.
Aşağıdakilerden hangisi İbn Sina’nın eserlerindendir?
Dânişname-i Ala'î İbn Sina’nın eserlerindendir.
Aşağıdakilerden hangisi felsefeyle ilgilenenlerin geleneğe aykırı düşünce ve zihniyetleriyle İslâm toplumunun dışına çıkmış olduklarını ima eden ve bir sosyolojik anlam da taşıyan kelimedir?
Her ne kadar Gazzâlî Tehâfüt’ünde İslâm filozoflarını metafiziğe ilişkin konulardaki, kendince yanlış görüşleri nedeniyle küfür ve bid’atle itham etmişse de buradaki “küfür” kavramı, dini anlamı yanında felsefeyle ilgilenenlerin geleneğe aykırı düşünce ve zihniyetleriyle İslâm toplumunun dışına çıkmış olduklarını ima eden sosyolojik bir anlam da taşımaktaydı.
Aşağıdakilerden hangisi hareket felsefesinin etkisinde kalmış, bu felsefenin kavramlarını ve metodunu kullanarak meselelere kendi kültürümüz açısından yaklaşmıştır?
Fransa’da kaldığı 6 yıllık süre içerisinde Louis Massignon ve Hareket Felsefesi’nin kurucusu olan Maurice Blondel ile tanışmıştır. Bu olay Topçu’nun fikirlerinin oluşması açısından önemlidir. Çünkü Nurettin Topçu, hareket felsefesinin etkisinde kalmış, bu felsefenin kavramlarını ve metodunu kullanarak meselelere kendi kültürümüz açısından yaklaşmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi inanma eylemlerinin özelliklerinden birisi değildir?
İnanma eylemlerinin özellikleri anlama, itaat, olması gereken, mutlak neden, değer ve semboller ve sosyal algıdır.
İbn Haldun fıkıh literatüründen de istifade ederek insanların ihtiyaçlarını üçe ayırır. Bunlar 1) zarurî, 2) hâcî ve 3) kemali ihtiyaçlardır. Zarurî ihtiyaçlar insanın yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu yiyecek, giyecek, barınma ve korunmadan ibarettir. Hâcî ihtiyaçlar ise insanın yaşamı için zorunlu olmayan fakat insanın varlığını kolaylaştıran ve insanın gelecek ihtiyaçları bakımından önemli olan ihtiyaçlardır. Kemalî ihtiyaçlar ise gelecekteki ihtiyaçlarını karşılama konusunda belli bir noktaya gelmiş olan insanların estetik ve başka kaygılarla geliştirdiği hususlardır.
Gazzali’nin filozoflara yönelttiği eleştirilere ilk ciddi karşı koyuş ve açıklama hangi filozoftan gelmiştir?
Gazzâlî’nin filozoflara yönelttiği eleştirilere ilk ciddi karşı koyuş, Endülüslü filozof ve fakîh İbn Rüşd’den (ö.1198) gelmiştir. İbn Rüşd, Tehâfütü’t Tehâfût adlı eseriyle, Gazzâlî’nin filozofları eleştirdiği yirmi ayrı meselenin her birini ayrı ayrı ele alarak, kendine göre onun eleştirilerinde haksız olduğu noktaları ortaya koymuştur.
Meşşâî okulu Aristo felsefi sistemi tarafından belirlenir ve yönlendirilir. Diğer bir ifadeyle felsefî anlamda onların dünya görüşünü oluşturan temel kaynak Aristo felsefesidir. Talebemiz modern dönemle Meşşâî felsefenin yeşerdiği Orta Çağ dönemi arasında zihnî ve felsefî bir mesafe bulunduğunu unutmamalıdır. İki dönemin evren algılayışları, düşünce dünyaları ve temel kavramları birbirinden oldukça farklıdır. Bundan dolayı, Meşşâî felsefenin zihin dünyasına bir geçiş yapılması zorunludur. Bu yapılamazsa İslâm Meşşâî felsefesinin çabaları ve kavramları anlaşılmaz ve boş görünebilir. Bu ise özümsenememiş ve biraz da tahrif edilmiş sonuçlara yol açabilir.
‘Kıyas’ yoluyla dini metinlerle kültürel gelenekleri (dilleri) ortak bir rasyonel düşünme konusu haline getirmek isteyen Hanefi, Maliki, Şafi gibi yaygın fıkıh mezheplerine mensup İslâm düşünürlerine tepki göstermiş olan, dinin direk Kurân ve hadislerde yer alan din dilinin açıkça bilinebilir anlamlarına göre varlık ve şekil kazanması gerektiğini düşünen düşünür kimdir?
Fark edileceği üzere, İbn Hazm’ın asıl tepkisi, ‘kıyas’ yoluyla dini metinlerle kültürel gelenekleri (dilleri) ortak bir rasyonel düşünme konusu haline getirmek isteyen Hanefi, Maliki, S¸afi gibi yaygın fıkıh mezheplerine mensup İsla^m düşünürlerinedir. Benzer bir tepkiyi Gazali’nin Farabi ve İbn Sina gibi Aristocu (Meşşai) düşünürlere yönelttiği eleştirilerin özünde de fark edebiliriz.
İbn Bâcce’ye göre tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimseler hangi mertebededirler?
Nuzzâr: Bu sınıf tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimselerdir. Soyut sûretleri cisimlerin idrakleri olarak değil de kendinde varlığı olan ma‘kûller olarak idrak edebilmektedirler. Fakat bu sınıf da manevi suretleri doğrudan idrak edememektedir.
Sözgelimi, Kur’an ve hadislerin İslâm düşüncesi için birer kaynak olduğu görüşü, kimilerini Kur’an’ın kendi başına anlaşılabileceği inancına sevk etmiştir. Bu bağlamda en fazla dikkat çeken gurup Haricilerdir. “Hüküm yalnızca Allah’ındır” şeklinde özetlenebilecek yaklaşımlarının gerisinde ‘Allah’ın kelamının anlaşılması için gereken her şey yine kelamın kendisindedir’ şeklindeki bir varsayım bulunmaktadır. Doğru cevap C'dir.
70'li yıllarda politikadan uzak kalarak ilmi araştırmalara yönelen ve Yaşayanlara Çağrı isimli eseri yazan kişi kimdir?
Roger Garaudy yaptığı çalışmalar ve savunduğu fikirlerle kısa zamanda ilgi çekti ve sadece Fransa da değil, tüm dünyada hatırı sayılır bir düşünür olarak eserleri kuramcılar arasında oldukça önemli bir mevki işgal etti.
70’li yıllar onun için politikadan uzak ve ilmi araştırmalarla dolu bir dönem oldu. Araştırmacı ve dinamik karakteri onu yeni sahalara yöneltti. Batı Medeniyeti’nin, üçüncü dünyanın ve daha genelde insanlığın temel problemleri ve geleceği hakkında yoğun araştırmalar yaptı. Bu çalışmaların önemli ürünlerinden biri olarak Yaşayanlara Çağrı isimli eserini yayınladı.
Osmanlı Devletinin ilk şeyhulİslâmı kimdir?
Eğitimini hem nakli hem de felsefe, mantık, astronomi ve matematik gibi ilimlerle tamamlayan Molla Fenari, Osmanlı Devletinin ilk şeyhulİslâmı’dır.
“Hayy Bin Yakzan” eserinin yazarı İbn Tufeyl dir.
İbn Haldun tarafından oluşturulan “devletin geçirdiği döngüsel aşamalarının” hangisinde siyasi istikrar sağlanmaktadır?
İmar dönemi: Bu aşamada siyasi istikrar sağlanır. Vergiler düzenli olarak toplanır. Asker sınıfına ve ülkenin imarına odaklanılır. Yönetimde görev alanlar büyük bağış ve hediyelerle mükâfatlandırılır. İnsanlar servet edinmeye başlar. Ülkede yüksek binalar ve prestijli yapılar yapılmaya başlar. İbn Haldun dönemi devletin en yetkin noktası olarak görür. Fakat diğer taraftan bu dönem aynı zamanda düşüşün de başladığı dönemdir.