İlk Tehâfüt yazarı Gazzâlî, eserini yazmadaki gayesini; hakikati, bilmek ve bildirmek olduğunu, kendisinin de bir hakikat arayıcısı olduğuna işaret ederek belirtmiştir. Nitekim Gazzâlî bu gayesini şöyle ifade etmiştir. “Benim amacım varlıkların hakikatini bilmektir. Bunun için öncelikle bilginin hakikatini, onun ne olduğunu araştırmak gerekir.”
Aşağıdakilerden hangisi Farabi’nin Latinceye çevrilen eserlerindendir?
Fi’l-Cevâhiri’l-Hamse, Risâle fi Mahiyyati’n-Nevm ve’r-Rûyâ ve Tractatus de erroribus philosophorum Kindi’nin Latinceye, Kiâbu’t-Tuffâha Kindi’nin ibraniceye çevrilmiş eserleridir Kitâbu İhsâi’l-Ulûm eseri ise Farabinin Latinceye çevrilmiş eseridir.
İbn Haldun 1 Ramazan 732'de (27 Mayıs 1332) Tunus’ta doğmuştur.
İslam felsefesi kaçıncı yüzyıldan itibaren Batı’ya aktarılmaya başlanmıştır?
İslam felsefesi tercüme yoluyla X. yüzyıldan itibaren Batı’ya aktarılmaya başlanmıştır.
Batıda ortaya çıkan ve genel olarak “Robinsonad” ya da “Adasal Roman” diye adlandırılan bilimsel roman türleri, hangi islami eseri örnek alarak yazılmışlardır?
Batıda ortaya çıkan ve genel olarak “Robinsonad” ya da “Adasal Roman” diye adlandırılan bilimsel roman türleri, Hayy b.Yekzân’ı örnek alarak almıştır. Bunlar arasında Francis Bacon’ın Yeni Atlantis’i, Thomas Morus’un Ütopya’sı gibi eserler gösterilebilir.
Gazzali hangi eserinin mukaddemesinde “Filozofların anlayışlarını kavramadan önce, görüşlerinin yanlışlıklarına vakıf olmak imkânsızdır. Dahası bu, karanlığa körü körüne taş atmak gibidir” şeklinde bir gayesinin olduğunu ifade etmiştir?
Gazzâlî, öncelikle filozofları eleştirmek işine, felsefeyi öğrenmekle başladı. İki yıl süren bir okuma ve bir yıl süren mütalaa sonunda önce Makâsidü’l-Felâsife adlı eserini kaleme aldı. Bu eserinin mukaddimesinde, gayesini şöyle ifade etmektedir: “(Filozofların) anlayışlarını kavramadan önce, görüşlerinin yanlışlıklarına vakıf olmak imkânsızdır. Dahası bu, karanlığa körü körüne taş atmak gibidir.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlıların fizik ve metafizik araştırmalarına verdikleri addır?
Osmanlı düşünürlerinin sentezci ya da genel mekân ya da çerçeve içinde farklı hususları konumlandırıcı yaklaşım tarzlarına bakıldığında, sentez işleminin belli bir ideal, amaç, hedef, kavram doğrultusunda yapıldığı görülecektir. İşte bu amaç ya da kavramın kendisi bir şekilde asıl-kopya ikiliği içinde sentez faaliyetinin gerçekleştirildiğini açığa çıkarmaktadır. Zira beşeri alanda oluşturulması gereken düzen (sentez)’in temel ideası, fikri, orijinali zaten Allah tarafından kâinatta (asıl) yaratılmıştır. Bu durum Osmanlıların fizik ve metafizik araştırmalarına neden hikmet adını verdiklerini de gösterir. Hikmet, Allah’ın düzenine uyum sağlayarak beşeri alanı düzenleyebilmektir.
Aşağıdakilerden hangisi Hz. Ali’nin hilafeti döneminde meydana gelen savaşlardan biridir?
Hz. Osman’ın öldürülmesinin ardından Hz. Ali’nin hilâfeti döneminde meydana gelen Cemel ve Sıffîn savaşları meydana gelmiştir.
İslâm öncesi kültürlere ait eserlerin Arapça’ya tercümesiyle İslâm dünyasına giren düşünceler ve eserler, İslâm düşüncesinin yabancı kaynaklarını oluşturmaktadır. Buna göre; yabancı eserlerin Arapça’ya tercüme girişimi ilk defa kimin zamanında olmuştur?
Yabancı eserlerin Arapça’ya tercüme girişimi ilk defa Hz. Ömer zamanında olmuştur.
Fârâbî Aristo ve Kindî’den daha kapsamlı bir tasnif yapmış, İhsâu’l-ulum isimli eserinde her bir ilimin teorik ve pratik açıdan değerini belirterek eğitim ve öğretimdeki önemine işaret etmiştir.
Estetik imar bilincini yönlendiren alanlarda (kelamcı, mutasavvıf, fıkıhçı, felsefeci, hat vs.) üretim yapan Osmanlı düşünürlerinin hangi Yunan düşünürün ‘asıl-kopya’ ikiliğine dayalı felsefe yapma tarzını sürdürdüğü söylenebilir?
Estetik imar bilincini yönlendiren temel unsurlarda üretim yapan Osmanlı düşünürlerinin kabaca Platoncu ‘asıl-kopya’ ikiliğine dayalı felsefe yapma tarzını sürdürdükleri söylenebilir.
Hocazâde ve Ali Tûsi hangi padişahın emriyle Tehâfüt konusunda eserler yazmışlardır?
Fahreddin Razi’den sonra bu konularla doğrudan ilgilenenler, Sultan Fatih’in görevlendirdiği, Hocazâde ve Ali Tûsi’dir. Devrin ünlü âlimlerinden olan Ali Tûsi (ö.1482) ile Bursalı Hocazâde Mustafa Muslihuddin (ö. 1488) bu hususta birer eser kaleme alırlar.
Cemaleddin Afgani’nin materyalistlere karşı yazdığı eseri aşağıdakilerden hangisidir?
Afgani’nin en önemli eseri materyalistlere karşı yazdığı “er-Redd ale’d-Dehriyyîn” adlı kitabıdır. Bu eser sağlığında Türkçeye çevrilip bizzat kendisinin yazdığı bir mektup ile II. Abdülhamit’e takdim edilmişti. Cemâleddin materyalist tarih yorumunu savunan partizanların ancak kafa kurcalayıp yanıltmaya yönelik mantık hatalarıyla dolu kelime yığınlarından oluşan iddialarını ve onların icraatını daha Avrupa'da iyice tanımamışken sert bir dille kınamıştır.
Aşağıdaki filozoflardan hangisi İbn Sînâ’dan etkilenen ilk Yahudi filozoflar arasında yer almaktadır?
İbn Davud ve Musa b. Meymun, İbn Sînâ’dan etkilenen ilk Yahudi filozoflar arasındadırlar. Özellikle onun zorunlu ve zorunsuz varlık ayırımı, bu iki filozof da dahil, genelde bütün Yahudi filozoflarca kabul edilmiştir. Palqera, ilimler sınıflamasında Fârâbî ve İbn Sînâ’nın sınıflamalarını birleştirerek bir sınıflama yapar.
1877 yılında âlim unvanını ve İslâmi ilimlerin değişik sahalarında hocalık yapma yetkisini veren el-Alimiyye diplomasını alan kişi hangisidir?
Muhammed Abduh, 1877 yılında, kendisine âlim unvanını ve İslâmi ilimlerin değişik sahalarında hocalık yapma yetkisini veren el-Alimiyye diplomasını aldı. Önceleri özel dersler vermek suretiyle, daha sonra da Ezher'de din, mantık ve ahlak üzerine verdiği derslerle geçimini sağladı. Bu dersler, büyük bir öğrenci grubunun dikkatlerinin Abduh üzerinde yoğunlaşmasına neden olan farklı bir metoda sahipti.
Aşağıdakilerden hangisi Muhammed Abduh’un görüşleri arasında değildir?
İlim ve felsefe terimlerinin mümkün olduğu ölçüde, İslâm Osmanlı felsefe-kelamtasavvuf-dil geleneği hesaba katılarak üretilmesini savunan düşünür Babanzade Ahmet Naim’dir.
Aşağıdakilerden hangisi iktidarın tek bir kişinin veya ailenin elinde toplandığı dönemdir?
İktidarın tek bir kişinin veya ailenin elinde toplandığı dönem, gücün şahsileşmesi dönemidir.