"İslâm düşüncesi dini bir düşünce olacaksa, o, bu özelliğini ancak dini metinlerin kendilerinden alabilir" düşüncesi aşağıdaki isimlerden hangisine aittir?
İbn Hazm’a göre, dini düşünce, öncelikle din diline göre varlık ve şekil kazanan bir şey ise, bu durumda İslam düşüncesi doğrudan Kur’an ve hadislerde yer alan din dilinin açıkça bilinebilir anlamlarına göre varlık ve şekil kazanmalıdır. Bu otorite metinlerde yer almayan hiçbir husus, İslam düşüncesinin dini karakterini belirlememelidir. Daha açık deyişle, İslam düşüncesi dini bir düşünce olacaksa, o, bu özelliğini ancak dini metinlerin kendilerinden alabilir. Din adına yapılan yorumlar, İslam düşüncesine dini bir meşruiyet sağlamaz. Bu, olsa olsa ancak entelektüel bir boyut kazandırabilir. Ancak böylesi bir durumda dinin kendisi ile düşüncenin kendi ürünü birbirinden ayrı tutulmalıdır.
Aşağıdakilerden hangisi Bîrûnî’nin bildiği dillerden biri değildir?
Biruni Hârizmce, Soğdca, Arapça, Farsça, Grekçe, İbranî'ce, Süryânîce ve Sanskritçe bilmekteydi.
Gazzali ile başlayan tehafut geleneği hangi düşünüre kadar devam etmiştir?
Gazzâlî ile başlayan tehafut geleneği, Osmanlının son Şeyhül İslâmlarından olan Musa Kazım Efendi’nin (ö. 1918) yazdığı “İbn Rüşd’ün Felsefi Metodu ve İmam-ı Gazzâlî ile Bazı Konulardaki Münazarası” başlıklı eserine kadar devam etmiştir. Yaklaşık bu 800 yıllık süre içinde İslâm dünyasında gerek müstakil tehâfüt, gerekse mevcut olan bir tehâfütün yorumu tarzında, bu gelenek kapsamında on iki eser yazılmıştır.
Gazzali’den sonra gelen ve felsefe ile kelâmı birleştiren düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
Gazzâlî’den sonra gelen Fahreddin Razî (ö.1209), felsefe ile kelâmı birleştirmiştir. Felsefeyi kelâma katarak, kelâmın meşruluğundan hareketle felsefi konuları kelam içinde okumak da bir ölçüde meşrulaşmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi Kındi’nin felsefe alanındaki kitaplarındandır?
Kitâb fi’l-felsefeti’l-ûlâ Kındi’nin felsefe alanında yazdığı en hacimli eserdir.
“Peygamberlik bir sanattır” sözü hangi düşünüre aittir?
İstanbul’a gelişinde devlet erkânı tarafından çok iyi karşılanan Cemâleddin Afgânî’nin konuşmaları ve ortaya attığı fikirleri bazı resmî ulemayı rahatsız etti. Bu rahatsızlık görüşlerinden çok Afgânî’ye gösterilen ilgi dolayısı ile idi. Özellikle Şeyhulİslâm Hasan Fehmi Efendi ve diğer bazıları Afgânî’nin Daru’l-Fünûn’da verdiği konferanslarındaki bazı görüşlerini bağlamını kopararak Afgânî aleyhine deliller haline getirerek saraya jurnallediler. Afgânî’nin “Peygamberlik bir sanattır.” sözü üzerine Afgânî aleyhine kampanyalarını genişlettiler.
İslâm düşünürlerinin en asli hedefi nedir?
İslâm düşünürlerinin en asli hedefi olan hakikat, ontik düzeydeki varlığı tecrübe edebilmek yani onun zihnimizde ontolojik bir gerçeklik olarak açığa çıkmasını sağlamaktır.
Yunanlı şüpheci filozoflardan etkilenen Müslüman düşünürler Reybiyye akımını oluştururlar. Doğru ve hakikat hakkında insanın sabit bir bilgisi olamayacağını savunurlar; zira duyular insanı yanıltır derler. Doğru cevap A'dır.
Aşağıdaki İbn Rüşd eserlerinin hangisinde vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlaştırılması ve tevil konularında kaleme almaktadır?
Faslul-makâl fî-ma beyne'ş-şer’ia ve'1-hikme mine'l-ittişâl, İbn Rüşd'ün vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlaştırılması ve tevil konularında kaleme aldığı eserdir. Din-felsefe ilişkilerinde özgün ve analitik bir eserdir.
Molla Fenari için verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A, B, D,E seçenekleri Molla Fenari’nin özellikleri arasındadır. Ancak C seçeneğinde Şerh-i İsagoci adlı eseri yazmakla beraber bir dini kitap değildir. Kitap medreselerde okutulan bir mantık kitabıdır.
İbrahim Mütefferika ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A, C, D, E seçenekleri İbrahim Mütefferika’nın düşünceleri ve özellikleri arasındadır. Ancak B seçeneğinde Kanun-i Kadime adlı düzene karşı Osmanlı Devleti’nin toparlanması için Nizam-i Cedit adlı yeni bir düşünme tarzı geliştirmiştir.
İşrâkîlik, Sühreverdî’den önce İbn Sînânın bulunduğu bir akımdır. Farabi Meşaiyye ekolüne dahil edilir. İhvânu’s-Safâ, temelde Yeni-Fisagorcu, Eflatuncu, Yeni-Eflatuncu bir felsefî akımı temsil eder. Meşşâilik, İşrâkilik ve Rivâkiye gibi felsefe ekollerine doğrudan bağlantılı olmayan bazı Müslüman filozoflar vardır ki Ebu’l-Berekât el-Bağdâdî bağımsız olarak değerlendirilen önemli bir filozoftur. Bu yüzden cevap D seçeneğidir.
Vahdet-i vücud nazariyesi doğrultusunda Varlık, âlem, ruh-beden ilişkisi, ölüm sonrası hayat gibi konulardaki klasik yaklaşımları eleştirmiş ve hemen her hususu Allah’ın varlığının zuhuru açısından açıklamaya çalışmıştır. Felsefe, tasavvuf ve kelam alanlarını kapsayan eserinin adı Vâridat’tır.
Yukarıda hakkında bilgi verilen düşünür kimdir?
Bedreddin Simavi, vahdet-i vücud nazariyesi doğrultusunda Varlık, âlem, ruh-beden ilişkisi, ölüm sonrası hayat gibi konulardaki klasik yaklaşımları eleştirmiş ve hemen her hususu Allah’ın varlığının zuhuru açısından açıklamaya çalışmıştır. Felsefe, tasavvuf ve kelam alanlarını kapsayan eserinin adı Vâridat’tır.
Fârâbî Tanrı’dan belli bir sıraya göre evrendeki varlıkların meydana gelişini Sudûr teorisi adı verilen bir teori ile açıklar. Doğru cevap A'dır.
Aşağıdakilerden hangisi iktidarın tek bir kişinin veya ailenin elinde toplandığı dönemdir?
İktidarın tek bir kişinin veya ailenin elinde toplandığı dönem, gücün şahsileşmesi dönemidir.
Aşağıdakilerden hangisi Meşşai evren tasarımında yer almaz?
Meşşai evren tasarımında dünya, ay, gezegenler, sabit yıldızlar bulunmaktadır.
Bu okul âlemin ezelîliğini ve maddî evrenin ötesinde akıl, ruh ve Tanrıgibi manevî hiçbir varlığın bulunmadığını ileri sürmüştür. Evrenden ayrıbilinçli ve irade sahibi Tanrı fikrini reddetmiştir. Bilgi konusunda ise duyuların dışında başka bir bilgi kaynağı kabul etmemiştir. Dolayısıyla vahyi, peygamberliği ve mucizeleri de inkâr etmiştir. Bu okul Kelâmcılar ve Meşşâî filozoflarca şiddetle eleştirilmiştir.
Yukarıda anlatılan İslam Felsefe okulu aşağıdakilerden hangisidir?
Bu okul âlemin ezelîliğini ve maddî evrenin ötesinde akıl, ruh ve Tanrıgibi manevî hiçbir varlığın bulunmadığını ileri sürmüştür. Evrenden ayrıbilinçli ve irade sahibi Tanrı fikrini reddetmiştir. Bilgi konusunda ise duyuların dışında başka bir bilgi kaynağı kabul etmemiştir. Dolayısıyla vahyi, peygamberliği ve mucizeleri de inkâr etmiştir. Bu okul Kelâmcılar ve Meşşâî filozoflarca şiddetle eleştirilmiştir.