Aşağıdakilerden hangisi İbn Rüşd sonrası tehâfütlerin kaleme alınmasının başlıca nedenlerinden değildir?
İbn Rüşd sonrası tehâfütlerin kaleme alınmasının başlıca nedenleri şunlardır: 1. Başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere devlet yöneticilerinin aklî ve felsefî ilimlere olan ilgisi. Onların bilim, düşünce ve kültür alanlarında canlılık sağlanmasına yönelik olarak serbest düşünceye imkân tanımaları ve bilimsel tartışmalara yer vermeleri, 2. Felsefe ve kelam arasında ortak olan temel problemleri bilimsel seviyede tartışma isteği, 3. Din-Felsefe ilişkisinin incelenmesi, 4. Gazzâlî ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’lerinin incelenip karşılaştırma yapılmak suretiyle değerlendirilmesi, 5. Fikrî alandaki dinamizmin yeniden canlandırılıp devam ettirilmesi arzusu, 6. Düşünce alanında tenkitçi ortamın hazırlanmasını sağlayarak, taklitten uzak orijinal fikirler ileri sürülerek çözümlerinin üretilmesidir
Aşağıdakilerden hangisi Gazzali’nin Makâsidü’l-Felâsife adlı eserindeki felsefi ilimleri ele aldığı başlıklardan değildir?
Gazzali Makâsıt’ta felsefî ilimleri dört başlıkta ele almaktadır: 1. Riyaziyât: Matematik ve geometri olup, bunların akıl ve dinle çelişen hiçbir yönleri yoktur. Bunların inkârı imkânsızdır. 2. İlahiyât: Filozofların buradaki görüşlerinin çoğu yanlıştır, doğruları azdır. 3. Mantık: Buradaki görüşlerin çoğu doğru, yanlışları azdır. Anlaşmazlık yalnızca kavramlar ve onların kullanışlarındadır. Anlam ve gayelerde ihtilaf yoktur. 4. Tabiîyât: Bu alanda hak batıla, doğru yanlışa karışmıştır. Üstün gelenle üstün gelinen (galip ile mağlup) hakkında hüküm vermek mümkün değildir.
Aşağıdakilerden hangisi tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimseleri gösterir?
İbn Bâcce insanları aklî suretleri elde etmelerine ve buna bağlı olarak oluşan akli yetkinliklerine göre derecelendirir. Cumhûr (sıradan insanlar) mertebesi: Bu seviyede olan insanlar aklın konusu olan şeyleri ancak “maddî sûretler aracılığıyla idrak edebilmektedir. Yetkin bir soyutlama yapamadıkları için eşyanın zihinlerindeki karşılıkları tam oluşmamıştır. Bundan dolayı bu seviyedeki insanların zihninde aynı eşya farklı tasarımlarda oluşabilir. Bu seviyedeki insanlar yetkinlik bakımından en düşük seviyede olanlardır. Nuzzâr: Bu sınıf tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimselerdir. Soyut sûretleri cisimlerin idrakleri olarak değil de kendinde varlığı olan ma‘kûller olarak idrak edebilmektedirler. Fakat bu sınıf da manevi suretleri doğrudan idrak edememektedir. Su‘edâ (mutlu insanlar): İbn Bâcce’ye göre bu son grup filozoflardır. Tabiat âlimi maddî ve manevi suretleri yani ma‘kûlleri elde ettikten sonra yetkinleşmesine devam eder. Yetkinleşme sonucunda ma‘kûlleri doğrudan idrak edebilir, eşyanın mahiyetini ayniyle kavrar.
İbn Haldun’un tarih anlayışının, “zahirî görünüşü itibariyle eski zamanlardan, devletlerden ve önceki çağlarda meydana gelen olaylardan haber vermekten daha fazla bir şey” olmadığını söylediği klasik tarih anlayışından farklılaştığını dikkatle vurgulamamız gerekmektedir (Mahdi, 1957, s. 70). Onun gözünde tarih ilmi, sadece olayların kaydedilip aktarılmasından ve rivayet edilmesinden ibaret olmayıp, artık teorik ve kavramsal bir çalışmaya dönüşmüştür. Tarihin zahirinde görünen olay ve hallerin arkasındaki açıklayıcı derin sebeplerin tespit edilmesi bu ilmin en önemli vazifesi olmuştur. Doğru cevap E'dir.
Aşağıdakilerden hangisi Farabi’nin Katalancaya çevrilen eseridir?
Fârâbî’nin eserlerinin, Latince ve İbraniceden başka, bazı yerel Avrupa dillerine de çevrildiğini biliyoruz. Bunun bir örneğini, Arapça aslı henüz bulunmamış olan, Katalancaya çevrilmiş bir eseridir: De ortu scientarum.
Aşağıdakilerden hangisi Gazzali’nin Makâsidü’l-Felâsife adlı eserindeki felsefi ilimleri ele aldığı başlıklardan değildir?
Gazzali Makâsıt’ta felsefî ilimleri dört başlıkta ele almaktadır: 1. Riyaziyât: Matematik ve geometri olup, bunların akıl ve dinle çelişen hiçbir yönleri yoktur. Bunların inkârı imkânsızdır. 2. İlahiyât: Filozofların buradaki görüşlerinin çoğu yanlıştır, doğruları azdır. 3. Mantık: Buradaki görüşlerin çoğu doğru, yanlışları azdır. Anlaşmazlık yalnızca kavramlar ve onların kullanışlarındadır. Anlam ve gayelerde ihtilaf yoktur. 4. Tabiîyât: Bu alanda hak batıla, doğru yanlışa karışmıştır. Üstün gelenle üstün gelinen (galip ile mağlup) hakkında hüküm vermek mümkün değildir.
İlm-i Mantık İsmail Hakkı İzmirli’nin eserlerindendir.Doğru yanıt "A" şıkkıdır.
Aşağıdakilerden hangisi Allah’ın varlıkları yaratma tarzının yani alemdeki düzenliliğin açığa çıkma tarzını ifade eder?
Osmanlı düşünürleri için mekan sorunu olmadığından mekanı sabit olarak algıladıklarından geriye kalan sorun bu mekanlar içinde farklı unsurların bir araya getirilerek yeni biçimlere kavuşturulması yani sentezlenmesidir. Bu sentezleme işlemi kural ya da ilkelerini mantıktan alır. Bu nedenle Osmanlı düşünce tarzında en fazla önem arz eden disiplinlerden biri mantıktır (Aristocu mantık geleneği). Mantık, her şeyden önce Allah’ın varlıkları yaratma tarzının yani alemdeki düzenliliğin açığa çıkma tarzıdır. İslâm’daki tek Tanrı inancı en büyük desteğini alemin düzenliliği fikrinden aldığı için, bu düzenliliğin tecellisini en fazla yakalama imkanını veren disiplin mantıktır.
İslâm Düşünce tarihinde ilk bilim tasnifi yapan kişi kimdir?
Kindi İslâm Düşünce tarihinde ilk bilim tasnifi yapanlardandır. Kindi ilimleri öncelikle dini ve insani olmak üzere ikiye ayırır. Dini (ilahî) ilimlerin kaynağı vahiydir. Vahiy, istek ve iradeye gerek kalmadan, çaba harcamadan, mantık ve matematik yöntemlere başvurmadan Allah'ın peygamberlerin temiz ruhlarını aydınlatmasıyla oluşan bir bilgidir. İnsanî ilimler felsefenin çatısı altında toplanmış olup biri doğrudan ilim, diğeri başka ilimler için bir alet ve bir başlangıç sayılmak üzere başlıca İkiye ayrılır.
İslâm Düşünce tarihinde ilk bilim tasnifi yapan kişi kimdir?
Kindi İslâm Düşünce tarihinde ilk bilim tasnifi yapanlardandır. Kindi ilimleri öncelikle dini ve insani olmak üzere ikiye ayırır. Dini (ilahî) ilimlerin kaynağı vahiydir. Vahiy, istek ve iradeye gerek kalmadan, çaba harcamadan, mantık ve matematik yöntemlere başvurmadan Allah'ın peygamberlerin temiz ruhlarını aydınlatmasıyla oluşan bir bilgidir. İnsanî ilimler felsefenin çatısı altında toplanmış olup biri doğrudan ilim, diğeri başka ilimler için bir alet ve bir başlangıç sayılmak üzere başlıca İkiye ayrılır.
Osmanlı düşünürlerinin kullandığı dış estetik tanımının açıklaması aşağıdakilerden hangisidir?
Osmanlı düşünürleri zihin (felsefe), ruh (tasavvuf), söz (şiir), inanç (kelam), kulak (musiki), göz (görsel sanatlar), eylem (ahlak), toplum (siyaset, hukuk, ekonomi) ve maddi unsurlar (mimari) gibi alanları kapsayan genel bir estetik imar faaliyetini (medeniyet) Çözüm: Osmanlı düşünürleri zihin (felsefe), ruh (tasavvuf), söz (şiir), inanç (kelam), kulak (musiki), göz (görsel sanatlar), eylem (ahlak), toplum (siyaset, hukuk, ekonomi) ve maddi unsurlar (mimari) gibi alanları kapsayan genel bir estetik imar faaliyetini (medeniyet) gerçekleştirirlerken, miras aldıkları farklı birikimleri sentezleme yoluna gitmişler, ancak tam da bu sentez işlemini yaparken dünyayı estetik olarak iç ve dış şeklinde ikiye ayırmışlardır. Burada iç, estetik imar faaliyetinin gerçekleştiği mekanları ve dış ise bu imar alanının dışında kalan dünyayı göstermektedir.
Aşağıdakilerden hangisi İbn Rüşd sonrası tehâfütlerin kaleme alınmasının başlıca nedenlerinden değildir?
İbn Rüşd sonrası tehâfütlerin kaleme alınmasının başlıca nedenleri şunlardır: 1. Başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere devlet yöneticilerinin aklî ve felsefî ilimlere olan ilgisi. Onların bilim, düşünce ve kültür alanlarında canlılık sağlanmasına yönelik olarak serbest düşünceye imkân tanımaları ve bilimsel tartışmalara yer vermeleri, 2. Felsefe ve kelam arasında ortak olan temel problemleri bilimsel seviyede tartışma isteği, 3. Din-Felsefe ilişkisinin incelenmesi, 4. Gazzâlî ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’lerinin incelenip karşılaştırma yapılmak suretiyle değerlendirilmesi, 5. Fikrî alandaki dinamizmin yeniden canlandırılıp devam ettirilmesi arzusu, 6. Düşünce alanında tenkitçi ortamın hazırlanmasını sağlayarak, taklitten uzak orijinal fikirler ileri sürülerek çözümlerinin üretilmesidir
Aşağıdakilerden hangisi Hristiyan dogmasına ağır darbe indirmiştir?
Hıristiyan kelamcılarından Fransiskenler daha çok İslâm Yeni-Eflâtunculuğuyla Augustinciliği birleştirirken, Dominikenler Fârâbî ve İbn Sînâ’yı ve onların Aristoculuğunu benimsiyorlardı. Bu arada bazı Hıristiyanlar ve Batı’da yaşayan Yahudilerin çoğu da, İbn Rüşdçülüğe eğildiler. Kısa zamanda beklenmedik bir inkişaf gösteren İbn Rüşdçülük özellikle kilise çevrelerinin dışında etkili olmaya ve Hıristiyan dogmasına ağır bir darbe indirmeye başladı.
Aşağıdakilerden hangisi Aristo’yu lafzen ve plan olarak adım adım takip eden şerh türüdür?
İbn Rüşd’ün genel olarak bütün bir felsefe tarihini derinden etkileyen en önemli özelliği felsefi şerh yazmasıdır. Ayrıca Osmanlı düşüncesi de büyük ölçüde şerh yazım teknikleriyle eser ürettiği için İbn Rüşd’ün şerhçiliğine yakından incelenmesi yararlı olacaktır. Bilindiği üzere İbn Rüşd tarz ve boyut olarak üç tür şerh yazar. Bunlar Büyük, Orta ve Küçük şerhlerdir Küçük Şerhler diğer iki şerhte olduğu gibi Aristo metnine doğrudan bağımlı değildir. Kullanılan dil ve uslup İbn Rüşd’ün bizzat kendisinindir. Orta Şerhler ise yapı ve üslup bakımından Küçük Şerhler’den farklılık arz ederler. Aristo’yu lafzen ve plan olarak adım adım takip ederler. Ayrıca Orta Şerhler konuları Aristo’yu daha yakından takip ettiği için, Aristo’nun düzensizlik ve dağınıklığından nasipdardır. İbn Rüşd’ün Büyük Şerhlerde konuları ele alış tarzı daha farklıdır. Bu metinlerde Aristo’dan doğrudan alıntılar yapar ve daha sonra Aristo metnini şerh eder.
İslam düşünce tarihçileri tarafından kabul edilen ilk İslâm filozofu aşağıdakilerden hangisidir?
İslâm düşünce tarihçileri tarafından ilk İslâm filozofu olarak kabul edilen Yakup İbn İshak el-Kindî (öl. 252h/866m?) soylu bir ailenin çocuğu olarak bugünkü Irak’ın güneyinde İslâm döneminde kurulmuş önemli bir şehir olan Kûfe’de doğmuştur.
İbn Tufeyl’i üne kavuşturan olay aşağıdakilerden hangisidir?
Ne zaman ki, XVII. yüzyılda Hayy b. Yekzân, Arapça ve Latince çevirisiyle neşredildi, o zaman İbn Tufeyl, Avrupa’da dini ve felsefî düşüncede devrim yarattı. Naturalizm ve amprizm cereyanlarının doğuşunda büyük rolü oldu ve Aydınlanma felsefesini yarattı.
İslâm dünyasında felsefî alandaki eleştirileri ortaya çıkaran birçok sebepten bahsedilebilir. ilk dönemde felsefî fikirlerin bir kısmının siyasi hareketler tarafından kullanılmaya başlanması bu sebeplerden biri olarak değerlendirilebilir. Hassan Sabbah’ın (ö. 1124) felsefî fikirleri de kullanarak dine batınî yorumlar getirmesi bunun örneklerindendir.