Aşağıdakilerden hangisi Babanzade Ahmet Naim’in eserlerinden değildir?
Babanzade Ahmet Naim’in eserleri: 1. Ahlâk-ı İslâmiyye Esasları 2. Mebâdi-i Felsefeden İlmu’n-Nefs (G. Fonsgrive’den tercüme) 3. İslâm’da Daavâ-yı Kavmiyyet 4. Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi. TBMM kararı ile hadis tercüme ve şerhi yapılması için Ahmet Naim’e görev olarak verildi. 12 cild olarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlandı; 5 Felsefe Dersleri; 6 İlm-i Mantık; 7. Kırk Hadis; 8 Temrinât. Sarf-ı Arabî’ye Mahsus Temrinât ve Mekteb-i Sultanîye Mahsus Sarf-ı Arabî ve Temrinâttır. Ayrıca Sırât-ı Müstakim ve Sebîlürreşâd''da birçok makalesi yayımlanmıştır. İlm-i Mantık İsmail Hakkı İzmirli’nin eserlerindendir.
Aşağıdakilerden hangisi hareket felsefesinin etkisinde kalmış, bu felsefenin kavramlarını ve metodunu kullanarak meselelere kendi kültürümüz açısından yaklaşmıştır?
Fransa’da kaldığı 6 yıllık süre içerisinde Louis Massignon ve Hareket Felsefesi’nin kurucusu olan Maurice Blondel ile tanışmıştır. Bu olay Topçu’nun fikirlerinin oluşması açısından önemlidir. Çünkü Nurettin Topçu, hareket felsefesinin etkisinde kalmış, bu felsefenin kavramlarını ve metodunu kullanarak meselelere kendi kültürümüz açısından yaklaşmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi bilinemezcilik akımından gelen filozoflardan değildir?
Bilinmezcilik akımından yani agnostik oluşlar arasında İbn Sebe, İbnü’l-Mukaffa, Hammad İbn Raviye (ö.771), Beşşar İbn Burd (ö. 783), Ebû Nuvvas (ö. 814) ve İbn Ravendî (ö.910) gibi kimseler sayılır. İbnü’l-Mukaffa örneğin aynı zamanda hem Zanâdıka’dan hem de Dehrîlerden de sayılır.
Osmanlı bilginlerinin klasik İslâm düşünürlerinden ve yabancı kültürlerden gelen entelektüel mirası daha ziyade şerh ve haşiye şeklinde yorumlayarak güncelleştirdikleri ve onaylama ya da reddetme şeklinde yöntemler izleyerek bu mirası genel bir senteze eriştirdikleri bilinmektedir.Bununla birlikte ‘Osmanlı düşünürü’ sıfatını hak eden felsefeci, mutasavvıf, kelamcı, fıkıhçı vs. bilginlerin genel tutumu mevcut bir genel dünya algısı ya da çerçevesi içinde sentezleme yoluyla fikir üretmektir. Dolayısıyla bu dünyaalgısı ya da çerçevesinin kendisini topyekün bir dönüşüme uğratma ya da ortadan kaldırma gibi bir radikal yaklaşım pek görünmemektedir. Daha açık deyişle, Osmanlının yükseliş ve duraklama dönemlerinde nihilistik, ateistik, materyalist yaklaşımlar gibi genel çerçeveyi yerinden edecek faaliyetler pek dikkat çekmemektedir.Osmanlı düşünce tarzında 'mantık' ise en fazla önem arz eden disiplinlerden birisidir. Ek olarak, Osmanlı düşünürlerinin temelde bir mimar anlayışıyla hareket ettiklerini görebiliriz. Bu anlayışın en önemli kaygısı ‘estetik’tir.
“Hayy Bin Yakzan” eserinin yazarı İbn Tufeyl dir.
Hassan Sabbah’ın (ö. 1124) felsefî fikirleri de kullanarak dine batınî yorumlar getirmesi, buna ilaveten Şii Batınîliği’nin gelişmesi ve bunun Selçuklu Devleti’nin siyasi gücünü zayıflatan bir tarza dönüşmesi, başta Selçuk veziri Nizamülmülk (ö.1092) olmak üzere birçok devlet erkânını rahatsız etmiştir. Bu nedenle Selçuklu Nizamiye medresesinin büyük hocası Gazzâlî, bu fikirlerin kaynağı olan görüşleri eleştirmek için saray tarafından görevlendirilmiştir. O da bazı nedenlerden dolayı bir kısım felsefi fikirleri kendisine hedef seçmiştir. Bunun için felsefeye karşı en sert eleştirilerinin kaynağı olarak görülen Tehâfütü’l- Felâsife isimli eserini kaleme almış, böylece de Tehâfüt geleneği başlamıştır.
Aşağıdakilerden hangisi Tehafüt geleneğinin İslam Dünyasına olumsuz etkilerinden birisidir?
Bazı çevrelerin Tehafüt geleneğini felsefeye vurulan bir darbe olarak değerlendirmiş olmaları da ayrı bir gerekçedir. Bu değerlendirme belli oranda başarılı olmuş, İslâm dünyasında özellikle on ikinci yüzyıldan sonra felsefeye tereddütle yaklaşılmasına yol açmıştır. Hatta felsefenin zaman zaman eğitim kurumlarından dışlandığı da olmuştur.
Hemedan yakınındaki Esedabad'da doğmuştur. 10 yıllık eğitim-öğretim neticesinde, İslâmî ilimleri özümsemiş, bu esnada felsefe ve modern bilimlere ise özel ilgi duymuştur. Anadili Türkçe’nin yanında Çağdaş İslâm Düşüncesi Kişiler ve Görüşler Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce ve Rusça öğrenmiştir. 18 yaşında Hindistan’a gitmiş. Buradan birçok Müslüman memleketlere uğradıktan sonra Mekke’ye yönelerek Hacc ibadetini yerine getirmiştir.
Yukarıda hakkında bilgiler verilen ve bir dönem Osmanlı'da Meclis-i Kebir-i Maarifazalığına getirilmiş olan kişi kimdir?
Cemâleddin Afgânî Hemedan yakınındaki Esedabad'da doğmuştur. 10 yıllık eğitim-öğretim neticesinde, İslâmî ilimleri özümsemiş, bu esnada felsefe ve modern bilimlere ise özel ilgi duymuştur. Anadili Türkçe’nin yanında Çağdaş İslâmDüşüncesi Kişiler ve Görüşler Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce ve Rusça öğrenmiştir. 18 yaşında Hindistan’a gitmiş. Buradan birçok Müslüman memleketlere uğradıktan sonra Mekke’ye yönelerek Hacc ibadetini yerine getirmiştir. Cemâleddin Afgânî ayrıca bir dönem Meclis-i Kebir-i Maarif azalığına getirilmiştir.
Varlığın zihnimizde bir kavram ve imge aracılığı ile farklı bir gerçeklik olarak yer alması durumuna ontolojik adı verilmiştir.
“İnsanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesi” aşağıdakilerden hangisini ifade etmektedir?
İnsan sanatlarının değer ve mertebe bakımından en üstünü felsefedir. Felsefe ‘İnsanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesidir’. Çünkü filozofun bilgiden amacı gerçeğin bilgisini yakalamak, davranışının amacı ise sadece eylemde değil, gerçeğe uygun olarak davranmaktır. İnsan sanatlarının en üstünü ve en değerlisi felsefedir”.
Allah’ın düzenine uyum sağlayarak beşeri alanı düzenleyebilme faaliyetine ne denir?
Beşeri alanda oluşturulması gereken düzen (sentez)’in temel ideası, fikri, orijinali zaten Allah tarafından kainatta (asıl) yaratılmıştır. Bu durum Osmanlıların fizik ve metafizik araştırmalarına neden hikmet adını verdiklerini de gösterir. Hikmet, Allah’ın düzenine uyum sağlayarak beşeri alanı düzenleyebilmektir.
Aşağıdakilerden hangisi Farabi’nin Latinceye çevrilen eserlerindendir?
Kitâbu İhsâi’l-Ulûm eseri üç kez Latinceye çevrilmiştir.
Aşağıdaki eserlerden hangisi Elmalılı Hamdi Yazır’a ait değildir?
Elmalılı Hamdi Yazır’ın eserleri; “1- Hak Dini Kur'an Dili. 2. İrşâdü'l-Ahlâf fî Ahkâmi'l-Evkaf. 3. Hz. Muhammed'in Dini İslâm. 4. Metâlib ve Mezâhib 5. İstintâcî ve İstikrâî Mantık” şeklindedir. Safahat ise Mehmet Âkif Ersoy’a aittir.
Aşağıdakilerden hangisi Batı felsefesine etki eden Müslüman filozoflardan değildir?
Hallac-ı Mansur Batı felsefesine etki eden filozoflardan değildir.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
Akıl, rasyonel düşünce, İslâm inancının makul karakterini açığa çıkarabilmek ve onu batıl inançlardan ayırabilmek için inanma ve düşünme eylemlerinin aynı anda karşılıklı etkileşim halinde ortaya çıkması gerektiğini ileri sürer. Olan-biteni anlamadan olması gerekenin anlaşılamayacağını Kabul eder. Benzer şekilde soru sormaksızın, önce-sonra, neden-sonuç şeklindeki bağlantıları kurmaksızın olayların ve dini metinlerin doğru anlaşılamayacağını ileri sürerek bilinçli itaat ile kör itaat arasında bir ayrım yapılması gerektiğini belirtir. Dahası, Allah’ın sonsuz akıl sahibi olduğunu (âkil-akıl, makul) kabul ederek, rasyonel düşünmenin insanı Allah’a daha çok yaklaştıracağına vurgu yapar. Fark edileceği üzere, inanma ve düşünme eylemleri arasında zaman zaman ortaya çıkan yapısal ve amaçsal farklılıklar en fazla İslâm dininin öngördüğü aklîliğin ne olduğu sorusunu cevaplandırırken belirginleşmektedir. Bilindiği üzere, Kur’an sık sık insanları düşünmeye, akletmeye, olup bitenleri fark etmeye, zihni ve gönlü gerçeklere açmaya çağırmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi felsefeyle ilgilenenlerin geleneğe aykırı düşünce ve zihniyetleriyle İslâm toplumunun dışına çıkmış olduklarını ima eden ve bir sosyolojik anlam da taşıyan kelimedir?
Her ne kadar Gazzâlî Tehâfüt’ünde İslâm filozoflarını metafiziğe ilişkin konulardaki, kendince yanlış görüşleri nedeniyle küfür ve bid’atle itham etmişse de buradaki “küfür” kavramı, dini anlamı yanında felsefeyle ilgilenenlerin geleneğe aykırı düşünce ve zihniyetleriyle İslâm toplumunun dışına çıkmış olduklarını ima eden sosyolojik bir anlam da taşımaktaydı.
Aşağıdakilerden hangisi Kindî'nin felsefe alanında yazdığı ve dört bölümlük kitabın sadece birinci bölümü mevcut olan en hacimli eseridir?
Kitâb fi’l-felsefeti’l-ûlâ: Felsefe alanında yazdığı en hacimli eserdir. Dört bölümlük kitabın elimizde sadece birinci bölümü bulunmaktadır. Kitabın günümüzde Arapça olarak tenkitli neşri yapılmıştır. İngilizce’ye tercümesi de yapılan kitabın Türkçe’ye tercümesini Prof. Dr. Mahmut Kaya “İlk Felsefe Üzerine” ismi altında yaparak, Kindî’nin diğer bazı eserlerinin tercümesiyle birlikte “Felsefi Risaleler” içinde yayınlanmıştır. Doğru cevap C şıkkıdır.
Düşünme eylemlerinin özellikleri soru sorma, açıklama, olup biten, bireysel algı farkı, düşünülebilir muhteva, tarihsel algı, mutlak neden ve tarihsel nedenledir. Bu açıklamaya göre C seçeneğinde yer alan ''Mutlak neden'' düşünme eylem özelliklerinden birisidir.
Aşağıdaki eserlerden hangisi Kınalızade’nin Ahlak ile ilgili felsefi eseridir?
Molla Lütfi’nin Harnâmesi mizahi yolla ahlaki eleştiri düşüncesini pekiştirirken, Kınalızade’nin Ahlak ile ilgili felsefi eseri Ahlak-ı Alâ’î, Güşenî’nin Ahlak-ı Kebîr’i ve Taşköprülüzade’nin Mevzûât-ı Ulûm’u ahlak ve siyaseti kuramsal ve pratik yönleriyle ele alırlar.