Şeriatin ictihadla elde edilen kısmı aşağıdakilerden hangisidir?
Şer’-i münezzel, bir hükümler bütünü olarak şeriatın nass yoluyla bildirilen kısmını, şer’-i müevvel ise, ictihadla elde edilen kısmını teşkil etmektedir.
Fıkıh kavramının tarihsel gelişimine ilişkin aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
Kelimenin fiil hali Kur’a^n-Kerim’de yalnızca bir a^yette İsla^m’la birlikte kazandığı özel anlamında kullanılmaktadır. A^yette kelimeye dinde derin kavrayış sahibi olma (dinde tefakkuh) anlamı yüklenmiştir. Hadislerde fıkıh, sadece zihinsel bir çaba neticesinde elde edilen bilgi değil, aynı zamanda habere ve öğrenmeye dayalı bilgi anlamında da geçmektedir. Hicri^ I. yüzyılın sonlarına doğru hadis tedvin sürecinin başlaması, fıkıh ve ilim kelimelerinin anlamları üzerinde bir değişim meydana getirmiştir. Fıkıh kelimesi, artık Kitab ve Sünnet’e dayalı akıl yürütme faaliyetini ve bu faaliyet sonucunda açığa çıkan bilimsel çözümleri ifade etmektedir. İlim kelimesi ise, daha ziyade Kita^b’a, Sünnet’e ve Saha^-be’nin görüş ve uygulamalarına (a^sa^r) ilişkin nakli^ bilgileri belirtmek için kullanılmaya başlanmıştır. Fıkıh başlangıçta dini^ bilginin her türünü (itikadi^, ahlaki^, hukuki^ vd.), fakat onlardan rivayete değil, yalnızca re’y ve ictihada dayalı olanlarını içermektedir.
Hangileri S¸ii çevrelerde kendine özgü hukuk anlayışına sahip, günümüzde de mensubu bulunan ekollerdendir?
Sünni çevrelerde ortaya çıkan hukuk ekollerinin yanında, S¸ii ve Harici çevrelerde de kendine özgü hukuk anlayışına sahip, günümüzde de mensubu bulunan ekoller ortaya çıkmıştır. S¸ii^ çevrede gelişen Zeydi^, Caferi^ ve İsmaili^ ekolleri ile Harici^ çevrede gelişen İba^zi^ ekolü bunlara örnek olarak verilebilir. Taberi^ yaşamayan Sünni hukuk ekollerindendir.
Kesin olarak bilinmesi ve inanılması gereken dini hükümlere ne ad verilir?
Örf ve adet: gelenek görenekleri içerir, Sünnet: Hz. Muhammet‘in davranışları ve sözlerini içerir, Fıkıh:Kişinin leyhinde ve aleyhinde olanları bilmesi ni içerir islam hukukudur. Dolayısıyla yukarda açıklananlar doğru cevap değildir. İlahi irade bazı konularda, görüş ayrılığına imkân vermeyecek derecede, belirgin bir biçimde ortaya konmuştur. Bu hükümleri ortaya koyan deliller “delalet” ve “sübut” açısından son derece güçlü ve açıktır. Bu kesinliği ifade etmek amacıyla örnek verdiğimiz hükümler ve benzerleri için “zaru^ra^t-ı di^niyye”, yani “kesin olarak bilinmesi ve inanılması gereken dini hükümler” ifadesi kullanılmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi Hanbeli mezhebinin taraftar bulduğu yerlerden biri değildir?
Hanbelî mezhebinin yayıldığı alanlar diğer üç Sünni mezhebe nazaran oldukça sınırlı olmuştur. Önce Bağdat’da, daha sonra Irak’ın dışına taşarak Hicaz, Suriye ve Mısır gibi ülkelerde taraftar bulmuştur.
Kulların özürlerine bağlı olarak ve geçici olmak üzere konulmuş istisnâî hükümlere ne ad verilir?
Ruhsat, kulların özürlerine bağlı olarak ve geçici olmak üzere konulmuş istisnâî hükümlerdir. Hanefilere göre ruhsat hükümleri dört tür olup bunların ilk ikisi gerçek anlamda ruhsat diğer ikisi ise mecâzî anlamda ruhsat olarak isimlendirilir.
Aşağıdakilerden hangisi Şafiiliği resmi mezhep olarak kabul etmiş yerdir?
S¸âfiî mezhebi günümüzde Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan, İran, Hindistan, Filipinler, Seylan (Sri Lank, Malezya ve Endonezya gibi ülkelerde yayılmıştır. Mısır’da Eyyubiler’in desteği ile bir dönem resmi mezhep statüsünü kazanmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi sahabeden sonraki neslin, diğer bir ifade ile Hz. Peygamber’den sonraki ikinci kuşağın dönemini ifade etmektedir?
Tabiûn dönemi sahabeden sonraki neslin, diğer bir ifade ile Hz. Peygamber’den sonraki ikinci kuşağın dönemini ifade etmektedir. Bu dönemin önemli bir bölümü Emeviler’in iktidarda olduğu zaman dilimine tekabül ettiği için, kimi yazarlarca “Emeviler Dönemi” olarak da adlandırılmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi Şari’nin mükelleften kesin olmayan bir şekilde yapmamasını istediği fiili ifade eder?
Sorudaki fiil kelimesi önemlidir. Cevaplar içinde sadece Mekruh kelimesi sorunun cevabına karşılık düşer.
Muhammed (s.a) ümmetinden olan müctehidlerin O’nun ölümünden sonraki herhangi bir devirde şer’i^ bir meselenin hükmü üzerinde görüş birliği etmelerine ne denir?
Fıkıh usulu terimi olarak icma^, “Muhammed (s.a) ümmetinden olan müctehidlerin O’nun ölümünden sonraki herhangi bir devirde şer’i^ bir meselenin hükmü üzerinde görüş birliği etmeleri” biçiminde tanımlanır. Kıyas, istihsan, ıstıslah ve sedd-i zeri^‘a ise delillerden hüküm çıkarmak için başvurulan çeşitli yollardandır.
Şeriatin ictihadla elde edilen kısmı aşağıdakilerden kavramlardan hangisidir?
Şer’-i münezzel, bir hükümler bütünü olarak şeriatın nass yoluyla bildirilen kısmını, şer’-i müevvel ise, ictihadla elde edilen kısmını teşkil etmektedir.
Hanefilere göre ise ıstıshâb hangi durumda kullanılabilir?
Hanefilere göre ise ıstıshâb bir hüccet olmayıp, yalnızca, delili ile sabit olmuş bir hükümde sonradan kuşku (şek) doğması durumunda kullanılabilir. Hanefilerin “ıstıshâb defi‘ hususunda hüccettir” sözlerinin anlamı budur.
Sedd-i Zerâi yöntemini kullanan mezheplerden biridir?
Zerâi‘, harama, kötü ve zararlı bir sonuca götüren şey anlamındaki zerî‘a sözcüğünün çoğuludur. Sed, ise kapamak, engel olmak, set çekmek anlamına gelir. Buna göre sedd-i zerî‘a kötülüğe giden yolun kapatılması demektir. Daha çok Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde işletilen bir yöntemdir.
Hanefi ekolünün kurucusu Ebu Hanife’nin mesleği nedir?
Hayatını kendi ticari faaliyetleriyle kazanan Ebu Hanife herhangi bir kamu görevi kabul etmemiş hatta bu nedenle baskı da görmüştür. Gerek Emeviler gerekse Abbasiler döneminde kadılık (yargıçlık) görevini kabul etmemiştir.
Oluşumunda beşer katkısı olmayan ve insani eylemlerin hükümlerini içinde barındırdığı düşünülen şeye ne ad verilir?
Delil, oluşumunda beşer katkısı olmayan ve insani eylemlerin hükümlerini içinde barındırdığı düşünülen şeydir. Buna göre delil sadece Kur’ân-ı Kerîm ile Sünnet olmaktadır.
Hangileri İslam hukukuçularının ihtilaf sebeplerindedir?
İhtilaf olgusunun farklı noktalardaki beliriş tarzlarını şöyle sıralamak mümkündür: Nasların metinlerinin farklı şekilde anlaşılması, hükümde görüş ayrılıklarına yol açmıştır. İslam hukukçularının sünnet konusundaki birikimlerinin farklı olması, ictihad konusunda farklılıklara neden olmuştur. İslam hukukçularının farklı hukuki nosyonlara sahip olmaları, kimi nassların illetleri ve kimi hükümlerin amaçları hakkında farklı sonuçlara varmalarına sebep oluyor, bu da ister istemez ictihad farklılığını gerektiriyordu. İslam hukukçularının bulundukları sosyal çevrelerin farklı olması ictihad farklılıklarını da beraberinde getirmiştir. İslam hukukçularının ihtilafları bağlamında anılması yerinde olan diğer bir faktör de siyasi yönelim farklılıklarının fıkhi eğilimler üzerindeki etkisidir.
Aşağıdakilerden hangisi sadece cenin için söz konusudur?
Cenin daha gelişip doğmadan miras ve lehine yapılan vasiyete hak kazanır. Fakat borç altına girmeye ehil değildir.
Aşağıdakilerden hangisi maslahatın türlerinden biri değildir?
İçtihad maslahat türlerinden birisi değildir.
Aşağıdakilerden hangisi Hz. Peygamber döneminde İslam hukukunun iki kaynağını oluşturmuştur?
Hz. Peygamber döneminde İslam hukukunun temel kaynağı vahiydir. Dolayısıyla İslam Hukuku’nun ilk kaynağını Kur’a^n, fıkıh terminolojisindeki ifadesiyle Kita^b oluşturmaktadır. Bunun yanında Hz. Peygamber’in Sünnet’i yer almaktadır. Sünnet, Hz. Peygamber’in ahka^m ayetlerinin anlaşılması ve uygulanması ile ilgili söz, eylem ve onaylamalarını içerdiği gibi, Kur’a^n’da temas edilmeyen konuları hükme bağlayan tasarruflarını da kapsamaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi fıkıhın hukuktan farklı olduğu noktalardandır?
Fıkıh ve hukuk arasında kuralların bağlayıcılık niteliğini esas almak suretiyle bir karşılaştırma yapılabilir. Fıkıhta davranışları düzenleyen kuralları bağlayıcılık niteliği bakımından emredici, tavsiye edici ve tecvi^z edici biçimde üç kategoride toplamak mümkündür. Hukuk kuralları ise, emredici ve tecvi^z edici biçimde iki kategori teşkil etmektedir. Tavsiye edici kuralların, hukuk kuralları kapsamında yer alması düşünülemez. Toplumun olmadığı ve beşeri^ ilişkilerin kurulamadığı yerde hukuk ve hukuk kurallarından söz etmek mümkün değildir.