İslam dinine göre inanç konularının temelini ne oluşturur?
İslâm inancı her insandan Allah’a mânevî gönül bağıyla bağlanmayı ve bunda samimiyet ve içtenlik göstermeyi ister. İnançlar dışarıdan değerlendirilmesipek mümkün olmayan ve insanın yaratıcısıyla olan bağını ihtiva eden ilkelerdenibarettir. İnanç konuları temel olarak peygamberlere indirilen vahiyle belirlenir.Vahyin içeriği de Allah’ın var ve bir olduğuna, meleklere, kitaplara, peygamberlere, âhiret gününe ve kaza ve kaderin iyi ve kötü yönleriyle Allah’tan olduğuna inanmaktan ibarettir. Bunlar üçe indirilmek suretiyle Allah, peygamber ve âhiret inancı olarak özetlendiği gibi bazen de bire indirgenmek suretiyle Allah’a iman olarak özetlenir. İslâm tevhit dinidir. Bütün konular bu temel esas etrafında örülür.
“Onu çabucak tekrarlamak için dilini hareket ettirme. Onu (senin kalbinde) toplamak ve (sana) okutmak bize düşer. Sana Kur’an’i okuduğumuz zaman okunuşunu takip et” (el-Kiyâme 75/16-18)
Yukarıda yer alan ayet ile Hz. Peygamber hangi hususta uyarılmıştır?
Hz. Peygamber, vahyi alırken onun kelime ve cümlelerini olduğu gibi ezberlemenin ve korumanın son derece gerekli olduğunu gayet iyi biliyordu. Nitekim bu husustaki telaşı “Onu çabucak tekrarlamak için dilini hareket ettirme. Onu (senin kalbinde) toplamak ve (sana) okutmak bize düşer. Sana Kur’an’i okuduğumuz zaman okunuşunu takip et” (el-Kiyâme 75/16-18) ayetleriyle uyarılmış ve rahatlatılmıştır.
Allah’ın kelâmı olan Kur’an-ı Kerim hangi melek veya melekler aracılığıyla Hz. Peygamber’e vahyedilmiştir?
Kur’an’ı Hz. Peygambere vahyeden, gönderen Allah Taâla’dır. Kur’an, Allah’ın kelâmıdır. A seçeneğinde adı verilen Cebrail onu Hz. Peygambere getiren aracıdır. İlâhî hitabın farklı şekilleri bulunmakla beraber Kur’an Hz. Peygambere elçi (Cebrail) ile gönderilmiştir.
Gaye ve nizam delili aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilmektedir?
İslâm düşüncesinde gaye ve nizam delili olarak bilinen teleolojik delil, temelde evrende bir düzenin olduğu ve bu düzendeki her varlığın belirli birgayeye yönelik olarak yaratıldığı öncülünden hareket eder. İmkân delili varlıkları zorunlu (vâcib) ve zorunsuz (mümkün) varlıklar olmak üzere ikiye ayıran delilidir. Hudûs delilievrenin yaratılmış olduğu ve her yaratılmışın da bir yaratıcıya muhtaç olduğundan hareketle Allah’ın varlığını ispata çalışır. Allah’ın varlığının, insanlar tarafından tabiî olarak kabul edilecek bir konu olarak telâkkî edilmesi ise fıtrat delilinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Dinin insanlar için önemi nedir?
Din insana hem bireysel isteklerinin ortaya çıkmasında hem de madde karşısında eğilmemesinde ilk elden yardım eder. Kişi varlığı gereği bencil duyguların esiri olmaya yatkındır. Bu duyguların törpülenmesi din sayesinde mümkün olur. Yine birey, sonsuz bir hürriyet ve sınırsız bir gücün elinde bulunmasını arzu eder. Din bu isteklerin de bir sınırı olduğu duygusunu insanlara hatırlatarak ancak sonsuz isteklerin sonsuz olan varlığa teslimiyetle mümkün olacağını bildirir. Dinin insanlara yaptığı telkinler daha iyi bir birey oluşturmaya yönelik olması nedeniyle, insanın yaratıklar önünde ve tabiat olayları karşısında şaşkınlıktan kurtulmasını ve dehşete düşmesini önlemeyi amaçladığı için önemlidir.
Dinsel bir terim olarak iman ne demektir?
İslam düşüncesinde bir terim olarak iman “Hz. Peygamberin vahiy yoluyla getirdiği tüm hususlarda tereddütsüz tasdik etmek ve getirdiklerine inanmak” demektir.
Ayet ve hadislerde meleklerin fizikî olarak görünmeyen varlıklar olduğu, insanlardan ve cinlerden farklı olarak ışıktan (nûr) yaratıldıkları belirtilmektedir. Doğru cevap D'dir.
Aşağıdakilerden hangisi imanın esaslarından değildir?
Kaderin Allah tarafından olduğuna inanmak imanın esaslarındandır.
Din kelimesi, İslam'ın Mekke dönemlerinin başlarında aşağıdakilerden hangi anlama gelmekteydi?
İslam’ın Mekke döneminde ilk zamanlar din insanın iman ve ameline uygun olarak hesaba çekileceği âhiret gününü ifade ederken, sonraları tevhid ve teslimiyet anlamına verildiği görülür.
Kur’an’da adı ya da vazifesi belirtilen meleklerden en önde gelenleri literatürde “kaç adet büyük melek” olarak da zikredilmektedir?
Kur’an’da adı ya da vazifesi belirtilen meleklerden en önde gelenleri literatürde“dört büyük melek” olarak da zikredilmektedir. Doğru cevap D seçeneğidir.
Yaradılışları itibariyle sadece iyiliği temsil etme yeteneğine sahip olan varlıklar aşağıdakilerden hangisidir?
Allah tarafından melekler dışında, duyu organlarıyla algılanmayan başka latîf varlıkların bulunduğu da Kur’ân’da bildirilmektedir. Cinlerden ve şeytanlardan oluşan bu zümre, meleklerden farklı olarak süflî bir yapıda yaratılmışlardır. Yani onlar melekler gibi sadece iyiliği temsil etme yeteneğinden yoksundurlar. Bunlardan cinler iradelerini, hem iyilik hem de kötülük yönünde kullanabilirken şeytanlar ise kötülüğün temsilcisi olmuşlardır. Dolayısıyla, doğru cevap D seçeneğidir.
Soru kökünde verilen ayet’i kerime “Hicr” suresinde yer almaktadır. Doğru cevap A'dır.
Şıklarda verilenlerden hangisi melek inancının özünden sayılmaz?
meleklerin şeytanlarla kozmolojik düzeyde ve Allah'ın kudreti dışında kalacak bir mekanda savaşları söz konusu değildir. şeytanların Allah'a karşı Allah'tan bağımsız şekilde bir kudretleri olmadığından böylesi bir meleklere karşı böylesi bir savaştan da bahsedilemez
İslam’ın Mekke ve Medine döneminin şartlarının değişik olmasına ve Kur’ân’da din kelimesine yüklenen anlam genişlemesine göre tarif edilecek olursa gerçek din: “Allah tarafından konulan, Hz. Muhammed’e gelen, insanların hem bu dünyalarını hem de ahiretteki mutluluklarını sağlayan, insanların birbirleri ve diğer varlıklarla ilişkilerinde ilkeler koyarak onların mutlu olmalarını, insanlar arasında ihtilaf ve çekişmeleri önleyerek karşılıklı güven ve barış içinde yaşamalarını temin eden ve akıl sahiplerini hür iradeleriyle iyi ve güzele yönelten ilahî kanunun adıdır.” Bu tanımda dikkat edilecek olursa İslam’ın dini insan hayatının bütün yönlerini kuşatıcı olarak kendini takdim etmekte ve kendinden başka bir din aranmasını kabul etmemektedir.
Bir kimsenin çevresindeki ana, baba, kardeş, komşu, hoca ve değer verdiği kişilere bakarak hiçbir araştırma yapmadan inanmasına taklit, böyle imana taklidi iman denir. Bu kişiler mukallit olarak adlandırılmaktadır.
Kitaplara imanı, Allah Teâlâ tarafından bazı peygamberlere kitaplar vahyolunduğuna ve bu kitaplarda bulunan şeylerin hepsinin doğru ve hak olduğuna inanmak veya Allah’ın peygamberlere inanç, ibadet, ahlâkın yanı sıra birey ve toplumla ilgili hükümler içeren metinler vahyettiğine kesin olarak iman etmek diye tanımlamak mümkündür. Fakat söz konusu ilâhî kitaplardan/metinlerden Hz. İbrahim ve Musa’nın sahifeleri gibi bazıları tamamen kaybolmuştur. Bazıları Tevrat, Zebur ve İncil gibi vahyedildikleri orijinal hallerini koruyamamışlardır. Hz. Muhammed’e vahyolunan Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ın vahyettiği haliyle orijinalliğini korumuş, hiçbir bozukluğa uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Biz bozulmuş ve değiştirilmiş (tahrif ve tebdil edilmiş) olan kitapların şu andaki şekillerine değil, Allahtan gelen ve bozulmamış olan ilk şekillerine inanıyoruz. Dolayısıyla, doğru cevap D seçeneğidir.
Aşağıdakilerden hangisi Allah Teâlâ'nın gören olduğunu belirten isimlerinden biridir?
İlâhî isimler Yüce Allah’ı tanıtması yanında O’nun kâinâtla ilişkisini kuran manalardır. Allah, el-Hayy isminin gereği olarak canlılara hayat vermiş, onları el-Hâlık ismiyle yaratmış, el-Kâdir ismi ile kâinatın devamını sağlamıştır. Bu isimlerin insan davranışları üzerinde de etkileri bulunmaktadır. Sözgelimi Allah’ın el-Basîr (gören), olduğunu bilen kimse her ortamda davranışlarında dinin belirlediği çerçevenin dışına çıkamaz. Allah’ın es-Semî’ (işiten) olduğuna gönülden inanan kişi, dilini kötü sözden alıkoyar, O’nun er-Rahmân ve er-Rahîm (esirgeyen-bağışlayan) olduğunu kavrayan ise asla ümitsizliğe düşmez, et-Tevvâb (tövbeleri kabul eden) olduğuna inanan ise tövbe kapısından uzaklaşmaz.