Fetih yoluyla İslam dünyasının sınırlarını genişletme hareketleri hangi halife döneminde başlamıştır?
Fetih yoluyla İslam dünyasının sınırlarını genişletme hareketleri Hz. Ebu Bekir döneminde başlamıştır.
Mezhep kelimesinin anlamı nedir?
Arapça z-h-b sülasi fiilinden türeyen mezhep kelimesinin anlamı “izlenen, yol gidilen yer” anlamındadır.
Osmanlı devri yazarları üzerinde, ünlü Sünnî-Eş‘arî kelamcı Fahreddîn Râzî’nin (v.606/1209) büyük tesiri de farkedilmektedir. İlk Osmanlı müderrisleri genellikle Râzî ekolünün takipçisiydiler. Bu ekolün eserleri Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak yüzlerce yıl okundu. Doğru cevap E'dir.
Aşağıdakilerden hangisi mezheplerin ortaya çıkışında psiko-sosyal nedenler arasında sayılamaz?
Mezheplerin ortaya çıkışına zemin hazırlayan pek çok neden vardır. Bunlar psikolojik, sosyolojik, dini, kültürel, siyasi unsurlar olarak sayılabilir. Mezheplerin ortaya çıkışında psiko-sosyal nedenler daha çok kişinin kendisi ve toplum ile olan ilişkileri ve dini algılama ve yorumlama biçimiyle ilgilidir. E seçeneğinde verilen ise dinin siyasi gelişimi ile ilgilidir.
Mezhep isimlerinin bir kısmı muhalifler tarafından aşağılama kastıyla konulmuş isimlerdir. Şiî kelamcı Ebû Ca’fer el-Ahvel’in takipçilerine Şeytâniyye ismi verilmiştir. Doğru cevap A'dır.
İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte ortak paydaları İslâm olmasına karşın, farklı kültürel aidiyetlere sahip olan, dolayısıyla çoğulcu ve katılımcı bir yaşama biçiminin geliştiği toplum hangi mezhebin tabanını güçlendirmiştir?
Ortak paydaları İslâm olmasına karşın, farklı kültürel aidiyetlere sahiptiler. Bu da çoğulcu ve katılımcı bir yaşama biçimini gerektiriyordu. Nitekim çoğulcu yaşama biçiminin en önemli temsilcilerinden olan Mürcie’nin bu türden şehirlerde taban bulması tesadüf değildir.
Ebu Hamid el-Gazzali, Eş'ariyye mezhebinin İslam coğrafyasına yayılmasında etkili olan isimlerden birisidir. Doğru cevap D'dir.
Birinci seçenek ''Dinleri veya mezhepleri diğerleri ile karşılaştırmaya kalkışmaz.'' şeklinde olması gerektiğinden ve ikinci seçenek ''Tasvirci bir yöntem kullanmaz.'' şeklinde olması gerektiğinden yanlıştır . Doğru cevap C'dir.
İsmailiyye için Ta‘lîmiyye, Bâtıniye, Melâhide ve Seb‘iyye isimleri de kullanılmaktadır. Caferiyye ise başka bir mezhebin adıdır.
Sıffîn savaşı hangi iki grup arasında gerçekleştirmiştir?
Yalnızca Suriyeliler ve Şam valisi olan Muâviye b. Ebi Süfyan, Hz. Ali’nin halîfeliğini tanımadı. Hz. Ali, Ümeyyeoğulları’ndan olan Muâviye’yi valilikten azledememişti. Muâviye, Hz. Osman’ın katillerinin bulunup cezalandırılması talebini daha da ileri bir noktaya taşıdı ve onun katlinden Hz. Ali’yi sorumlu tuttu. Hatta Hz. Osman’ın kanlı gömleğini kullanarak Suriyelileri halîfe aleyhine kışkırttı ve olayı bir Haşimoğulları Ümeyyeoğulları çekişmesine dönüştürdü. Hz. Ali’nin biat taleplerini geri çevirdi. Karşılıklı restleşmeler, iki kesim arasında kaçınılmaz bir savaşa kapı araladı. Suriye’nin kuzeyinde Rakka şehri yakınlarındaki Sıffîn ovasında Muâviye’nin ve Hz. Ali’nin ordusu arasında şiddetli bir savaş gerçekleşti(37/657).
Mezhepler tarihi biliminde sıklıkla kullanılan makalat kelimesi hangi tür eserler için kullanılır?
Makalat teriminin tekili makaledir, fikir, söz, inanç anlamına gelmektedir. Mezhepler tarihi yazıcılığı her grup mensubunun kendi görüşünü savunması, diğer görüşleri eleştirmesi şeklinde başlamış bu gayeyle yazılan ve türünün ilk örnekleri olan küçük hacimli eserlere makalat denmiştir.
Muhammed b. el-Hanefiyye’nin ölmediği, Radvâ dağında gizlendiği, bir gün insanların arasına geri dönerek yeryüzünü adaletle dolduracağı şeklindeki inançlara sahip Vasiyet nazariyesine dayanan hareket aşağıdakilerden hangisidir?
Muhammed b. el-Hanefiyye’nin ismi etrafında ortaya çıkan Keysâniyye’nin, onun ölmediği, Radvâ dağında gizlendiği (gaybet), bir gün insanların arasına geri dönerek yeryüzünü adaletle dolduracağı (mehdî) şeklindeki inançları, Şiî farklılaşmaların ilklerinden olarak kabul edilebilir. Vasiyet nazariyesine dayanan Keysâniyye, Peygamber’in, Ali’yi vasî olarak atadığını öne sürüyor; bunu ondan sonra Hasan ve Hüseyin’e, sonra da İbnü’l-Hanefiyye’ye taşıyor; ondan sonra ise oğlu Ebû Hâşim’e götürüyordu. Bu gelişme Şîa hareketinin parçalanmasına ve birinci asrın sonunda bir dizi fırkaya bölünmesine yol açmıştır. Her bir fırka Ebû Hâşim’den vasiyetli olduğunu iddia etmiştir.
En son ele aldığımız dört imam, aynı zamanda Ehl-i Sünnet içinde doğup da bugüne Hanefîlik, Mâlikîlik, Şâfiîlik ve Hanbelîlik şeklinde ulaşan dört Sünnî fıkıh mezhebinin de kurucuları sayılmaktadır.
Basra Hâricîliği, kim tarafından kuruldu?
Basra Hâricîliği, Nehrevan'dan kurtulan Mis'ar b. Fedekî et-Temîmî tarafından kuruldu.
Fırka kelimesi, siyasi ve itikadi gayelerle vücut bulmuş gruplar yanında, kendilerini İslâm’a nispet eden dini, felsefi ve siyasi oluşumların karşılığı olarak kullanılır. Doğru cevap A'dır.
Aşağıdakilerden hangisinde Hz. Ömer’in vefatı sonrasında halife olacak kişinin belirlenmesi için tayin ettiği şura heyetinin isimleri doğru bir şekilde verilmiştir?
Ölmeden önce kendisine devlet başkanının kim olacağı sorulmasına karşın, Hz. Ömer doğrudan bir isme işaret etmedi; bunu Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz. Sa‘d b. Ebî Vakkâs ve Hz. Abdurrahman b. Avf’tan oluşan altı kişilik bir şura heyetine havale etti. Abdurrahman b. Avf’ın başkanlığını yaptığı heyette, Hz. Osman’ın halîfeliği üzerinde karar kılındı.
Aşağıdakilerden hangisi Nizârî İsmâilîler’e ait özelliklerden biri değildir?
Nizârî İsmâilîler de İsmâiliyye’nin temel inanışı olan bâtınî akideyi bütünüyle sürdürürler. Onlara göre İslâm’ın şartı iman (velâyet), tahâret, namaz, zekat, oruç, hac ve cihat olmak üzere yedi esastan ibarettir. İmanın en önemli şartı, zamanın imamını bilmek ve onun emirlerine boyun eğmektir. İman, sadece imama velâyet ile mümkün olur. İmânın ve İslâm’ın diğer esasları, velâyetin sadece yardımcı unsurlardır. Allah’ı tanıma, zamanın imamını tanımadır. İmam cismen fanî bir insana benzer, fakat onun ilahî tabiatı kesinlikle bilinemez. Doğru cevap 'A'dır.
Aşağıdaki terim ve eşleşmelerden hangisi yanlış olarak verilmiştir?
Topluluk taraftarlarıanlamındaki Ehl-i cemaat; Ehl-i sünnet tarafından en çok tercih edilen isimlerdendir. “Yetmiş üç fırka” hadisinin bazı versiyonlarında geçen Sevâd-ı a’zam (büyük kalabalık) ifadesi de “çoğunluk Müslümanlar” anlamında Sünnîlik için kullanılmaktadır. “Kurtuluşa eren grup” manasındaki fırka-i nâciye; “yetmiş üç fırka” hadisinde geçmekte, bu yüzden de her fırka mensubu, bağlısı olduğu fırkanın fırka-i nâciye olduğunu iddia etmektedir. Ehl-i sünnet de bunların başında gelmektedir. Yine Ehl-i hak ve ehl-i hüdâda, hak ve hidayettaraftarları anlamında kullanılır.