Bağdâdî ve Malatî gibi mezhepler Ehl-i Sünnet’i ‘kurtulan fırka’ olarak ilan etmektedir. Buna mukabil, meselâ Mekhûl en- Nesefî’ye göre Mürcie mezhebi, Kalhatî’ye göre İbâziyye mezhebi, Kâdı Abdülcebbâr’a göre ise Mu‘tezile mezhebi ‘kurtulan fırka’dır. Doğru cevap D'dir.
Sünnî ve Şiî kaynakların bu tariflerine göre Şîa: Hz. Ali’ye taraftar olanların, Hz. Ali’nin bizzat Hz. Peygamber’den sonra insanların en üstünü (efdal) olduğuna inananların, Hz. Ali’nin bizzat Hz. Peygamber tarafından imamlık ve halifeliğe tayin olunduğunu; dolayısıyla halifeliğin onun ve Ehl-i Beyt’inin hakkı olduğunu ileri sürenlerin, Hz. Ali’den sonraki imamların da mutlaka onun soyundan (Ehl-i Beyt), açık veya gizli bir nass ile tayin ve vasiyet olunacağını kabul edenlerin, İmamların büyük ve küçük günahlardan korunmuş (masûm) ve özel (vehbî) bir bilgiyle donatılmış olduklarını söyleyenlerin teşkil ettiği bir topluluktur.
Aşağıdakilerden hangisi ya da hangileri İslamiyet’in doğuşu sırasında Arap Yarımadası çevresinde hâkim olan dini inanışlar arasında yer almaz?
Bölgede dini açıdan Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik ve Putperestlik hâkim inanma biçimleriydi.
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat terimi aşağıdakilerden hangisi tarafından ilk defa kullanılmıştır?
Tarihsel süreç ve olaylarla ilişkili olarak sünnet ve cemaat kavramlarından oluşturulan Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat terkibi uzun bir zaman diliminde terimleşmiştir. Söz konusu ifade ilk defa Ebû’l-Leys es-Semerkandî (v. 373/983) tarafından kullanılıncaya kadar, onun alt yapısını oluşturan Ehl-i Hadis, Ehl-i Eser, Ashab-ı Hadis, Ashab-ı Eser ve Sünnî gibi terimler kulla-nılmıştır
Hz. Ali'nin ordusu ile Muaviye’nin ordusu arasında 657 yılında Sıffin ovasında şiddetli bir savaş olmuştur. Bu savaşta Muaviye mızrakların ucuna Kuran-ı Kerimden ayetlerin yazılı olduğu sayfalar takarak Hz. Ali’ye savaşı durdurmasını ve Kuranın hakemliğine başvurulmasını talep etmiş bu durumun bir aldatmaca olduğunu bilen Hz. Ali ordusuna bunu anlatamamış ve ordusunun isteğiyle hakem tayinine razı olmuş böylece Muaviye çok büyük bir yenilgi almaktan kurtulmuştur.
İlk İsmâilîler’e göre insanlığın dini tarihi kaç dönemden oluşur?
İlk İsmâilîler’e göre insanlığın dini tarihi yedi dönemden oluşur. Her yeni dönem, şeriat getiren bir peygamberle başlar. Tarihin ilk altı dönem, nâtıklar, yani Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed olmak üzere altı “ulü’l-azm” peygamberden ibarettir. Bu nâtıklardan her biri, kendi şeriatlarının bâtınında gizli olan hakikatleri tevil ve yorumlaması için bir vekile (vasî imam) sahiptir. Her dönemin yedinci imamı bir sonraki dönemin natıkı durumuna yükselir. Hz. Muhammed ve İslâm’ın dönemi olan altıncı dönemin yedinci imamı, İsmâilîler’in ölümünü inkar ederek Kâim-Mehdî olarak zuhur etmesini bekledikleri Muhammed b. İsmail idi. Muhammed b. İsmail, İslâm’ın yasalarını yürürlükten kaldırarak yedinci ve son dönemi başlatacak ve böylece dinî hükümlere ihtiyaç kalmayacaktır.
Hasan el-Basrî'den itibaren sistemleşmeye başlayan Ehl-i sünnet akaidi temsilcileri arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
Hasan el-Basrî'den (v. 110/728) itibaren sistemleşmeye başlayan Ehl-i sünnet akaidi, hicri 2 ve 3. yüzyıllarda bir taraftan itikadî konularda naslara sımsıkı bağlanmayı zaruri ve yeterli gören İmam Mâlik (v. 179/795), İmam Şâfiî (v. 204/819) ve Ahmed b. Hanbel (v. 241/855) gibi Ehl-i hadîs âlimlerinin oluşturduğu kesimce; diğer taraftan da nasları esas almakla birlikte itikadî meselelerin akıl ilkeleriyle desteklemesini gerekli bulan Ebû Hanîfe (v. 150/767) ve öğrencilerince temsil edilmiştir. Ayrıca İbn Küllâb el-Basrî (v. 240/854), Hâris el-Muhâsibî (v. 243/857), Ebû Ali el-Kerâbîsî (v. 245/859 veya 248/862), Ebû'l-Abbas el-Kalânisî (v. 255/869) gibi âlimlerin öncülüğünü yaptığı bilginler de Ehl-i sünnet’in oluşum seyrinde büyük pay sahibi olmuşlardır.
“Hüküm (hakemlik etmek) ancak Allah'ındır” sloganı altında toplanan ve Hz. Ali’ye cephe alan topluluk aşağıdakilerden hangisidir?
“Hüküm (hakemlik etmek) ancak Allah'ındır” sloganı altında toplanan ve Hz. Ali’ye cephe alan bu topluluk, İslam tarihinde Haricîler olarak adlandırıldı.
"Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız şeriatta sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır" sözü kime aittir?
İslâm tasavvuf düşüncesinde Necmeddîn-i Kübrâ (v. 618/1221) tarafından dillendirilen, “Allah’a ulaşan yollar, yaratıkların nefesleri sayısıncadır” söylemi, Orta Asya, Anadolu ve Balkanlar’ı kuşatan coğrafyanın dinî anlayışının şekillenmesinde büyük tesir bırakmıştır.Mevlâna Celâleddîn Rûmî’nin (v. 672/1273), “Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız şeriatta sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır” sözü aynı anlayışı ifade etmektedir. Doğru cevap B'dir.
Ehl-i Sünnet'e en yakın Şia aşağıdaki şıklardan hangisinde ifade edilmiştir?
Zeydîlik, İmâmiyye Şîası’nın dördüncü imamı Ali b. Hüseyin Zeynelâbidîn’in (ö. 94/712) oğlu Zeyd’e (ö. 122/740), ondan sonra da oğlu Yahya’ya (125/743) uyarak onların imâmetini ileri sürenlerin mezhebidir (Fığlalı, 1996, s. 123). Şiî fırkalar arasında mutedil ve Ehl-i Sünnet’e en yakın olması ve diğer Şiî grupların aksine, ilk üç halifeyi kabullerinden dolayı Makdisî ve Mesûdî gibi bazı ilk devir müellifleri, haklı olarak Zeydîliği Şîa’nın dışında tutmuşlardır. Onların itikatta Mu‘tezile, amelde de Ebû Hanife’nin mezhebini takip etmiş olmaları, bu yakınlaşmayı daha da güçlendirmektedir. Her şeyden önce, daha sonra Ehl-i Sünnet adını alacak ana bünyenin mensuplarıyla İmam Zeyd ve tabileri aynı siyasî ve toplumsal şartlara tepki gösteriyorlardı. Ebû Hanife’nin, Zeyd’e yardım ederek onu desteklemenin gerekliliğini söyleyip onunla birlikte zâlim saydıkları Emevî idarecilerine karşı başkaldırmanın vâcip olduğuna dair fetvâlar vermiş olması, bunun en önemli kanıtlarından birisidir. Bugün Zeydîler’in yoğunolarak yaşadığı Yemen’de, Sünnî Şâfiîler’le bu mezhebin mensupları arasında dinî, hukukî ve toplumsal açıdan herhangi bir çatışma olmadığı gibi, her iki topluluk aynı camide, aynı imamın arkasında namaz kılabilmektedir. Doğru cevap A şıkkıdır.
Mezheplerin doğuşuna sosyolojik oluşum nasıl bir seyir izler?
Her dinin başlangıcında bir peygamber vardır. Onun etrafında oluşan toplulukla ilk halka genişler topluluk toplum olur. Daha sonar peygamberlerin ölümüyle bazı konularda ciddi toplumsal ayrılıklar başgösterir. Bu ayrılıklar sonucunda bir alimin etrafında toplanarak cemaatler teşekkül eder. Eğer cemmat sosyalleşir, geniş bir kitleye hitap eder hale gelirse kuramsallaşır ve bir hiyerarşi gelişir. Alimler ve önder tarafından kitaplar yazılıp, literatür oluşturulur ve doktrinleşir. Sonuçta cemaat mezhebi bir kimliğe kavuşur.
Yönetimin ve toplumun ıslahı için Haricîliğin isyan fikrine karşı çıkışı Sünnî siyaset anlayışı için sağlam bir temel teşkil etmiştir. Basrî haksızlık karşısında suskunluk ve tepkisizliği de onaylamamış, nasihat yöntemini uygulamış, Emevî idarecilerine yazdığımektuplarda, yapılan yanlışları eleştirmiştir. Toplumda fitneye yol açan unsurlardan tümüyle kaçınılması gerektiğini öğütlemiş, hatta bu konuda Hz. Ali’yi bile hatalı bulmuştur. Yine Basrî’nin büyük günah sahibi Müslümanıİslâm dairesi içinde görmesi ve insanın fiilerinde kaderin mutlak belirleyiciliğini (cebir) reddetmesi de Sünnîlik için önemli referansları teşkil etmiştir.
Verilen bilgiler aşağıdakilerden hangisi için söylenebilir?
Hasan el-Basrî’nin (v. 110/728), yönetimin ve toplumun ıslahı için Haricîliğin isyan fikrine karşı çıkışı Sünnî siyaset anlayışı için sağlam bir temel teşkil etmiştir. Basrî haksızlık karşısında suskunluk ve tepkisizliği de onaylamamış, nasihat yöntemini uygulamış, Emevî idarecilerine yazdığımektuplarda, yapılan yanlışları eleştirmiştir. Toplumda fitneye yol açan unsurlardan tümüyle kaçınılması gerektiğini öğütlemiş, hatta bu konuda Hz. Ali’yi bile hatalı bulmuştur.
Gazzâlî’nin öğrencileri arasında gösterilen İbn Tûmert’in (v. 524/1130) kurduğu Muvahhidler Devleti vasıtasıyla Eş‘arîyye Kuzey Afrika'da kökleşirken; Gaz-zâlî ile görüşen Ebû Bekir İbnü'l-Arabî (v. 543/1148), her ne kadar el-Avâsım mine'l-Kavâsım'da keşf metodu ile Aristocu geleneğe bağlı felsefî anlayışları eleştirse de, mezhebi Endülüs'te temsil etmiştir.
Ehl-i sünnet akaidi kimin döneminde sistemleşmeye başlamıştır?
Ehl-i sünnet akaidi Hasan el Basri'den itibaren sistemleşmeye başlamıştır. Doğru cevap E'dir.