Aşağıdakilerden hangisi Ebkâru’l-efkâr’ının tertibinden biri değildir?
Bilgi problem, Nübüvvet ve buna ilişkin meseleler, ölümden sonraki hayat ve ahiret hâlleri, İmamet/hilafet meselesi Eş‘arî ekolüne mensup Âmidî’nin dönem eserlerinin kurgu ve içeriğine örnek teşkil eden Ebkâru’l-efkâr’ının tertibindendir.
Batıda Ortaya Çıkan Akımlardan biri olan “Pozitivizm” hakkında aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
Comte insanlık tarihini, dinî, metafizik ve pozitif olmak üzere üç evreye ayırdı. Pozitif evre, insanın sadece gözlemlenebilene yöneldiği ve yalnızca olaylar arasındaki yasalar ya da değişmez bağlantıları incelediği bir evredir. Ona göre bu evre insan düşüncesinin ve gelişiminin en yüksek basamağıdır.
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin hangi eseri bilgiyi bir teori olarak ele alan ilk eser olması özelliğine sahiptir?
Mâverâünnehir’de de Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (ö. 333/944), Eş‘arîliğe paralel, fakat ona göre akılcılığa daha fazla önem veren bir akımın kurulmasını sağlamıştır. Mâtürîdî’nin kelâm sistemi ve eserleri, Eş‘arî’ye göre daha kapsamlı ve metodolojik açıdan daha muhkem bir görünüm sergiler. Mâtürîdî’nin başlıca kelâm eseri olan Kitâbü’t-tevhîd’in önemli bir özelliği, bilginin tanımı ve kaynakları gibi konular üzerinde durarak, “bilgi”yi bir teori olarak ele alan ilk eser olmasıdır. Bu eser, sonradan kelâmın ortak konuları hâline gelen bütün itikadî meseleleri bu denli ilmî ve sistematik bir yaklaşımla incelemesi açısından, IV/X. yüzyılın başlarında yazılıp günümüze intikal eden diğer kelâmî ekollere ait eserler arasında ön plana çıkar.
Kelâm alanında eser yazımı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
Kelâm alanında eser yazımının başlaması, doğal olarak inanç konuları üzerinde kelâmî tartışmaların ortaya çıkışıyla paralel bir seyir izlemiştir. Peygamber Efendimiz dönemine bakıldığında, İslâm Dini’nin iman esaslarından bahseden bir ilmin (akaid, kelâm veya tevhid) varlığından söz etmek mümkün değildir. Çünkü yirmi üç senelik peygamberlik süresince vahiy art arda devam etmektedir. Ayrıca bu dönemde teşekkül sürecini tamamlamış herhangi bir İslâmî ilimden söz etmek de mümkün değildir. Bütün konularda olduğu gibi, inanç konularında da sahabî, Resûl-i Ekrem’e gelmekte, probleminin çözümünü ondan istemektedir. Beliren ihtiyaçlara (esbâb-ı nüzûle) göre ayet-i kerimeler inebilmekte, Peygamber Efendimiz de sorulan sorulara gerekli cevapları vererek sahabenin problemini çözmektedir. Problemi çözülen sahabî, gönül huzuru ve kalp dinginliğine kavuşmaktadır.
Kelam ilminin isminin verilmesine en önemli neden hangisidir?
Bu ilme kelâm adının verilişinin en önemli ve etkili nedenini, Kur’an’ın, kelâmullah yani, Allah’ın sözü, O’nun kelâmı olduğu gerçeğinde aramak daha doğru olur. İlim olarak kelâmın konusu, İslâm dininin temel meselesi, gerçekleştirmek istediği ana hedefi sahih ve sağlam itikattır. İtikadın değişmez ve mutlak kaynağı ise şüphesiz ki Allah’ın sözü, kelâmı olan Kur’an’dır.
Aşağıdakilerden hangisi peygamberlik mucizeleriyle ilgili Hint alt kıtasındaki görüşlerden biri değildir?
Yakın dönem kelâmcılarının bir kısmı özellikle Hint Alt Kıtası’nda yaşayanları mucizeye farklı bakmışlardır. Örneğin S¸iblî ’ye göre Allah’ın koyduğu âdetlerin bozulması ve mucizenin hârikulâde olması düşüncesi doğru kabul edilemez. Çünkü Allah tarafından takdir edilen ‘adetler yani tabiat kanunları değişmez. Fakat tabiat kanunu olarak bilinen birçok husus aslında tabiat kanunu değildir. Öyleyse her önümüze gelen şeye tabiat kanunu diyemeyiz. Zira tabiat kanunlarına aykırı olayları aklın kabul etmesi söz konusu değildir. Bununla birlikte S¸iblî, Kur’ânda geçen olağanüstü olayların akla aykırı olmadığı görüşündedir. Bunların zamanla bilimsel keşiflerle gün ışığına çıkacağını ileri sürer. Seyyid Ahmed Han ise, hadîslerde geçen hissî mucizeleri inkar eder, Kur’ân’da geçen mucizleri de aşırı yoruma tabi tutar ve farklı anlamlar verir.
Maddeyi değişmez, aktif ve dinamik bir prensip olarak kabul eden, ruh ve düşünce gibi cevherlerin bu maddenin bir tezahürü olduğunu iddia eden ya da bunları inkar eden düşünce akımı aşağıdakilerden hangisidir?
Materyalizm, maddeyi değişmez, aktif ve dinamik bir prensip olarak kabul eden, ruh ve düşünce gibi cevherlerin bu maddenin bir tezahürü olduğunu iddia eden ya da bunları inkar eden düşünce akımı olarak tanımlanır. Materyalistler, tabiatı esas aldıkları ve insanı da tabiatın bir parçası olarak gördükleri için tabiatçılar olarak da anılırlar.
Kelâm ilminin zaman ve zemine göre değişebilen vesâilinin değişmesi gerekirdi. Bu ihtiyacı dile getiren bir çok âlim ortaya çıkmıştır. Aşağıdakilerden hangisi Hint alt kıtasında çıkan âlimlerden biri değildir?
Klasik kelâmın argümanlarıyla çağın materyalist akımlarının kullandıkları argümanlara karşı koymak mümkün görünmemekteydi. Bundan dolayı da kelâm ilminin zaman ve zemine göre değişebilen vesâilinin değişmesi gerekirdi. Bu ihtiyacı dile getiren bir çok âlim ortaya çıkmıştır. Bunların bir kısmı Hindistan’da bir kısmı, Mısır’da bir kısmı da dönemin Osmanlı Türkiyesinde idi. Hint alt kıtasında Seyyid Ahmed Han, S¸iblî Nu’manî, Emir Ali, Muhammed İkbal, Mısır’da Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Osmanlı Türkiyesi’nde Abdüllatif el-Harpûtî, İzmirli İsmail Hakkı, Filibeli Ahmed Hilmi bunlardan bir kaçıdır. Yeni ilm-i kelâmın öncü şahsiyetleri olarak ifade ettiklerimiz de bunlardır.
Hangisi erken dönem mu‘tezile eserlerinin üzerinde durduğu konulardan değildir?
Peygamberlik konu Kitâbü’t-tevhîd’in ele aldığı konular arasındadır. Ehl-i sünnet kelamının doğuş dönemi eserlerinden biridir. Erken dönem mu‘tezile eserlerinden sonradır.
Bir haberin mütevatir haber olabilmesi için aşağıdaki şartlardan hangisi ya da hangilerine sahip olması gerekir?I. Bir topluluk olmalı II. Topluluğun yalanda birleşmelerinin imkansız olmalı III. Güvenilir bir topluluk olmalı
Mütevatir haber, yalanda birleşmeleri imkânsız görülen bir topluluğun verdiği haberdir. Burada iki şart söz konusudur: Birincisi bir topluluk olması ikincisi ise bu topluluğun yalanda birleşmelerinin imkânsız görülmesidir.
“Ona göre genel olarak dinî ilimler felsefî ilimlerden üstündür, çünkü dinî ilimlerin kaynağı peygamberler, felsefî ilimlerin kaynağı ise filozoflardır” aşağıdaki kişilerden hangisi söylemiştir?
Bir filozof olan Âmirî (ö. 381/992) ilimleri dinî ilimler ve felsefî ilimler diye iki başlık altında toplar. Ona göre genel olarak dinî ilimler felsefî ilimlerden üstündür, çünkü dinî ilimlerin kaynağı peygamberler, felsefî ilimlerin kaynağı ise filozoflardır. O, kelâmı dinî ilimlerden birisi olarak gösterir.
Yalanda birleşmeleri imkânsız görülen bir topluluğun verdiği haber aşağıdakilerden hangisidir?
Kelâm kaynaklarında haberler kesinlik hiyerarşisine göre birkaç sınıfa ayrılır. Kesinlik düzeyinin en üst noktasında bulunan haber mütevatir olandır. Mütevatir haber, yalanda birleşmeleri imkansız görülen bir topluluğun verdiği haberdir.
Aşağıdaki sıfatların hangisi Allah’ın selbî sıfatlarından biridir?
Allah’ın selbî sıfatları İslam alimlerince altı olarak tespit edilmiştir. Bunlar sırasıyla şöyledir: Vücûd: Allah’ın var olması, yok olmasının düşünülememesi. Kıdem: Allah’ın geçmişe doğru başlangının bulunmaması. Bekâ: Allah’ın gelecek yönünde bir sonunun bulunmaması. Vahdâniyet: Bir ve tek yani yegane olması, iki ve daha fazla olmaması. Muhâlefetün li’l-havâdis: Yaratılmış hiçbir varlığa benzememesi. Kıyâm bi nefsihî: Bir başka varlığa ihtiyaç duymaması. Subûtî sıfatlar da sekiz sıfat olarak belirlenmiştir: Hayat: Allah’ın diri ve canlı olmasıdır. İlim: Allah’ın her şeyi bilmesidir. İrâde: Allah’ın hiçbir sınırla kayıtlı olmayacak şekilde dilemesidir. Kudret: Dilediği her şeye güç yetirebilmesidir. Tekvîn: Güç yetirdiği her şeyi yaratmasıdır. Kelâm: Allah’ın yarattığı varlıklara vahiyde bulunması yani onlara sözlü olarak hitap etmesidir. Semi’: Allah’ın kainatta bulunan her şeyi işitmesidir. Basar: Allah’ın kainatta bulunan her şeyi görmesidir.
Aşağıdakilerden hangisi İslâm felsefesinin en önemli temsilcileri olan Fârâbî ve İbn Sînâ’nın konu edindiği temel meselelerden biridir?
İslâm felsefesinin en önemli temsilcileri olan Fârâbî ve İbn Sînâ (ö.428/1037) ilâhiyyât, nübüvvet ve meâd (ahiret) gibi temel meseleleri de konu edinmiş olmakla birlikte görüşleri büyük ölçüde Aristotelesçi-Yeniplatoncu gelenek çerçevesinde şekillenmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi Mısır’da kelâm ilminin problemleriyle uğ- raşan ve bu ilmin daha verimli hale gelmesi için gayret gösteren âlimlerin başında gelmektedir?
Muhammed Abdûh, bu dönem Mısır’da kelâm ilminin problemleriyle uğ- raşan ve bu ilmin daha verimli hale gelmesi için gayret gösterenlerin başında gelmekteydi. Abdûh Beyrut ve Paris’te sürgün hayatı yaşamış daha sonara da Mısır’a dönerek Mısır müftüsü olmuştu. Sürgünde kaldığı dönemde Batı’yı tanıma fırsatı bulmuş, zamanla hocası Cemaleddin Efgânî’nin ideolojik ve siyasî çizgisini terk ederek uzun vadeli hedeflere yönelmiş buna paralel olarak tedrisatı yeniden düzenlemeye yoğunlaşmıştı.
Batıda düşünce, sanat ve bilimde meydana gelen değişim ve dönüşümlerin İslam dünyasını etkisine almasında aşağıdaki hangi bilim insanının katkısı olmamıştır?
Batı düşüncesi Rönesans’la birlikte yeni bir döneme girmişti. Bu dönemi farklı ve yeni kılan bilimde ve zihniyette yaşanan bazı değişim ve dönüşümlerdir. Bu değişimi sağlayan olayların en önemlilerinden biri Kopernik’in Dünya’yı merkeze alan Batlamyusçu evren görüşü yerine güneşi merkeze alan evren görüşünü ortaya koymasıydı. Astronomi’yi fiziğin bir parçası olarak tanımlayan Kepler, fizik yasalarını gök cisimlerine uygulayan kişi olarak öne çıktı. Galile (1564-1642) ise teleskop kullanarak ilk ciddi yıldız gözlemlerini yapan kişi olarak tarihe geçti. Galile’den sonra astro-fizik alanında çok daha önemli sonuçlara yol açacak Newton (1642- 1726) geldi. Newton, gezegenleri neyin yörüngede tuttuğu, Dünyanın altındakilerin neden düşmediği gibi sorularla uğraştı ve daha sonra bilim tarihinde çok önemli yeri olan yer çekimi kanununu keşfetti.
Kelâm ilminin kendisine konu seçtiği alan İslâm dininin akîde alanının kaynağı aşağıdakilerden hangisidir?
Kelâm ilminin kendisine konu seçtiği alan İslâm dininin akîde alanıdır. Akîdenin kaynağı ise doğrudan doğruya Kur’ân’dır. Sünnet ise onun daha iyi anlaşılmasında bize yardımcı olmaktadır.
Hangisi kadîm ve hâdis varlık için doğrudur?
Her ikisi için varlık sıfatını taşımak bakımından bir ortaklıktan bahsetmek mümkün ise de, mahiyet farkı göz önüne alındığında bu ortaklığın onların temel farklılıklarına zarar getireceğini söylemek mümkün değildir. Zira, kadîm özü itibariyle kadîm, hâdis özü itibariyle hâdistir. Sonuç varlığın kısımları geleneksel formda kadîm ve hâdis olarak ikiye ayırır, kadîm, Allah ve O’nun sıfatlarıdır. Hâdis ise, cevher, cisim ve arazdan ibarettir.
Tarihi materyalizm akımının öncüsü kimdir?
Tarihi materyalizm akımının öncüsü Karl Marx’tır (1818-1883).