Mütevâtir, Âhâd, Zayıf ve Mevzû Hadisler

MÜTEVÂTİR

Tanımı: Mütevâtir sözlükte, araya zaman girmekle beraber kesintiye uğramaksızın, devam etmek, birbiri ardınca gelmek anlamına gelmektedir.

Şartları: Üç şart gerekmektedir:
1. Hadisin kalabalık bir topluluk tarafından rivayet edilmesi ve bu topluluğun her nesilde tevatür sayısının altına düşmemesi.
2. Bu kalabalığın yalan üzerine birleşmelerinin aklen ve âdeten mümkün olmaması.
3. Haberi nakleden kişilerin o haberi bizzat kaynağından işitmeleri veya olayı kendi gözleriyle görmeleri.

Çeşitleri: Tespit edilebildiği kadarıyla mütevâtirin çeşitlerinden bahseden ilk âlim İsa b. Ebân‟dır. Mutezile mezhebinin kurucusu Vâsıl b. Atâ‟dan itibaren itikâdî mezheplerin tartışmalarında mütevâtir haberin kapsamı ve bilgi değeri önemli bir yer işgal etmiştir.

Mütevâtir ikiye ayrılır.
1. Lafzî Mütevâtir: Bütün rivayetlerinde lafızları aynı olan yani, Hz. Peygamber‟in ağzından çıktığı şekilde bize ulaşan hadislerdir. Mütevâtir, mutlak olarak zikredildiğinde lafzî olan anlaşılır. İbn Hacer ise, lafzî mütevâtir hadislerin az olmadığını iddia etmiştir.
2. Ma’nevî mütevâtir: Râvîlerin, aralarında müşterek bir nokta olan çeşitli hükümleri veya bilgileri ayrı ayrı lafızlarla nakletmeleri şeklinde meydana gelen ortak manaya denir. Bazı görüşlere göre manevî mütevâtir, sırat, mîzan, rü‟yetullah (Allah‟ın ahirette müminler tarafından görüleceği) ve sehiv secdesi gibi konularda da bulunmaktadır.

Bilgi Değeri

Mütevâtir haber, kesin olarak doğruluğu bilinen haberdir. İslâm âlimlerinin çoğunluğu, mütevâtir hadisin kesin bilgi ifade ettiği görüşündedirler. Ancak mütevâtir haberin sağladığı kesin bilginin doğrudan mı (zarûrî), yoksa dolaylı mı (nazarî, kesbî) oluştuğu konusu ihtilaflıdır.

Eserler

Mütevâtir hadisler konusunda ilk eser yazan Suyûtî‟dir. O, el- Ezhâru‟l-mütenâsire fi‟l-ahbâri‟l- mütevâtire adındaki eserinde mütevâtir kabul ettiği 113 hadis zikretmiştir. Konuyla ilgili şimdiye kadar yapılan en geniş çalışma ise Muhammed b. Ca„fer el-Kettânî‟nin Nazmü‟l-mütenâsir mine‟l-hadîsi‟l-mütevâtir adlı eseridir. Eserde Kettânî‟nin mütevâtir saydığı 310 hadis bulunmaktadır. Kaydedilen hadislerin büyük çoğunluğunu lafzî değil, manevî mütevâtir hadisler oluşturmaktadır.

ÂHÂD HABER

Haberu‟l-vâhid, bir kiĢinin diğer bir kişiden rivayet ettiği haber demektir. Haberu‟l-âhâd ise, birden fazla kişinin rivayet ettiği haber anlamına gelir. Bu terimi ifade etmek için Haber-i infirâd de kullanılınır. En genel anlamıyla haber-i vâhid, mütevâtir haberin şartlarını taşımayan veya mütevâtir seviyesine ulaşmayan haber olarak tanımlanmıştır. Başka bir ifadeyle âhad haber, bazı tabakalarda mütevâtirin şartlarını taşısa da her tabakada bu gerçekleşmediği için yine haber-i vahiddir. Dolayısıyla senedin
herhangi bir halkasında ravi sayısı teke düşen ferd ve ğarîb hadisler de; en fazla râvî içeren meşhûr ve müstefîz hadisler de haber-i vâhid kategorisi içindedirler.

Âhâd Haberin Delilleri

Haber-i vâhidle amel edilebileceğini gösteren Kur‟ân ve sünnette çeşitli deliller bulunmaktadır. Hz. Peygamber‟in vefatından sonra ashâb da tek kişinin getirdiği haberle amel etmiştir. Söz gelimi Ömer b. el-Hattâb, ateşperestler (mecûsî) hakkında nasıl bir hüküm verileceğini bilemeyince Abdurrahmân b. Avf, Hz. Peygamber‟in “Mecûsîlere de Ehl-i kitâbın hükmünü uygulayın” hadisini söylemişti.

Âhâd Haberin Delil Değeri

Âhâd haberin yakîn ilim (kesin, zarûrî) ifade edip etmediği konusu mezhepler arasında görüş ayrılıklarına sebep olmuştur. Hanefîler, ġâfiîler ve Mâlikîlerin bir kısmı ile Mutezile ve Hâricîler, bu haberlerin doğruluğu kadar yalan olması ihtimalini de göz önüne alarak yakîn ilim değil, zan ifade edeceğini kabul ederler. Ahmed b. Hanbel, Mâlik b. Enes ve hadisçilerin çoğunluğu ise, haber-i vâhidin sıhhati sabit olunca yakîn ilim ifade ettiği ve dolayısıyla amel edilmeyi gerektirdiği konusunda ittifak halindedirler. Ancak Mutezile ve Hâricîler dışındaki bütün Ehl-i sünnet mezhepleri ister yakîn isterse zan ifade etsin, âhâd haberle amel etmenin zarureti konusunda hemfikirdir.

ZAYIF HADİS

Tanımı: Sahih ve hasen hadis için aranan şartlardan birini ya da birkaçını taşımayan hadislere zayıf hadis denir.

Zayıf hadisin çok çeşitli olmasının nedenleri arasında şunlar sayılabilir:
1. Râvînin tenkid edilmesindeki sebeplerin farklılığı
2. Senedde râvî düşmesinin az veya çok olması
3. Râvî eksikliğinin senedin değişik yerlerinde olması
4. Hadisin metnindeki kusurun onun sahihliğine zarar verme derecesindeki değişiklikler.
Zayıf hadis çeşitlerinin sayısı konusunda farklı rakamlar verilmiştir. Mesela İbn Hibbân 49, İbnü‟s-Salâh 42, Münâvî 81 çeşit zayıf hadis olduğunu belirtmiştir. Bu rakamlardaki değişiklikler, mullak ve mevkûf gibi bazı hadis çeşitlerinin zayıf hadis sayılıp sayılmayacağına bağlıdır.

Zayıf Hadisle İlgili Bazı Meseleler

Âlimlerin çoğunluğunun zayıflığında ittifak etmediği bir hadise zayıf hükmünü verme konusunda ihtiyatlı davranılmalıdır. Nitekim bu ayırıma dikkat çekmek için muzaaf hadis şeklinde bir kavram ortaya çıkmıştır. Muzaaf hadis zayıf hadisten üstündür.
Râvînin yalancılığı (kezzâb), yalan söylemekle itham edilmesi (müttehem bi‟l-kizb), çok hata yapması (fuhş-i galat), fıskı ve hadisin şâz olması aşırı cerh sebebi kabul edilmiş ve bu tür hadislerin zayıflığı şiddetli zayıflık olarak nitelendirilmiştir. Zayıf hadisler birbirini takviye ederek hasen li-gayrihî derecesine yükselirler. Fakat bütün zayıf hadisler birden çok isnadla (teaddü‟t-turuk) rivayet edilmek suretiyle zayıflıktan kurtulmazlar. Zayıf bir hadisin birden çok senedle rivayet edilerek zayıflıktan çıkması için iki şart ileri sürülmüştür:

  1.  Hadisteki zayıflık aşırı cerh sebeplerine dayanmamalı yani hadisin zayıflığı şiddetli olmamalıdır,
  2. Takviye eden diğer senedler (tarîk) kuvvet bakımından takviye edilen senedle ya aynı seviyede veya daha üstün olmalıdır.

Zayıf Hadisle Amel

Fakihler, bir hadisle amel etme söz konusu olduğunda, onun hadis usulü prensipleriyle sahihlik açısından uyuşup uyuşmadığına bakmanın yanı sıra, kıyas, istihsân, maslahat gibi başka faktörleri de göz önünde bulundururlar.
Zayıf hadisle amel konusu bazı kaynaklarda üç başlık halinde toplanmaktadır:
1. Hiçbir şekilde zayıf hadisle amel edilmez,
2. Mutlak olarak amel edilir,
3. Bazı şartlarla amel edilir.
Yahya b. Ma„în, Müslim, ibn Hazm, Ebû Bekir İbnü‟l-Arabî gibi âlimlere göre ne helal, ne haram, ne de amellerin faziletiyle ilgili konularda zayıf hadisle amel etmek caiz değildir.
Zayıf hadisle faziletler konusunda amel edilebileceği görüşünde olduğu ifade edilen erken dönem âlimlerin sözleri incelendiğinde, onların vurguyu amele değil, rivayete yaptıkları görülür. Amel ifadesini açık bir şekilde dillendiren ilk âlim tespit edilebildiği kadarıyla Nevevî‟dir. Bununla birlikte faziletlere dair konularda da olsa zayıf hadisle amel edebilmek için İbn Hacer el- Askalânî bazı şartlar belirlemştir. Buna göre;

  1.  Zayıf hadis, yalancı bir râvînin tek başına rivayet etmesi gibi aşırı zayıf olmamalı,
  2.  İslâm dininin amel edilen genel esaslarından birisine uygun olmalı,
  3. Amel edilirken, zayıf hadisin sâbit olduğuna kesin şekilde inanılmamalı, aksine ihtiyaten amel edildiği bilinmelidir.

MEVZÛ HADİS

Söylemediği veya yapmadığı halde Hz.Peygamber‟e (sav) nispet edilen söz ve işlerle ilgili haberdir.
Uydurma Sebepleri

  • a) İslâm Düşmanlığı
  • b) Irk ve Mezhep Yanlılığı
  • c) Maddi Yarar Elde Etme Hırsı
  • d) İslâm‟a Hizmet Arzusu

 

Hadis Uydurma Yöntemleri

Hadis uydurmanın başlıca iki yöntemi olmuştur: Uyduranın bizzat kendisinin düzmesi veya başkasının sözünü alıp hadis diye ortaya sürme. Bu usullerden ikincisinde bilhassa filozof, sufi, tabip ve hakîmlerin sözlerinden istifade edildiği görülmektedir.

Uydurma Hadisin Belirtileri

a) Râvîdeki Belirtiler: Bunların başında uyduran kimsenin itirafı gelir. Râvînin hadisi rivayet ederken içinde bulunduğu ortam da hadisin uydurulduğuna işaret edebilir. Ayrıca râvînin rivayet ettiği hadisi kendisinden aldığını söylediği hocadan öğrenme zamanı olarak verdiği tarihin imkânsız olması da bazen hadisin uydurulduğuna işaret edebilir.

b) Metindeki Belirtiler: Metinde görülen dil ve özellikle de, mana bozuklukları ile ölçüsüz ifadeler onun uydurulmuş olduğuna işaret edebilir. Metnin kesinleşmiş bazı bilgilere, meselâ Kur‟an-ı Kerîm ve meşhur sünnetin verilerine, akl-ı selîme, kesinleşmiş tarihi ve tecrübî bilgilere, bir yorumu yapılamayacak şekilde, aykırı olması da uydurma belirtisidir. Metnin belli bazı konularda olması da onun uydurma olduğunu gösterebilir.

Hadis Uydurmaya Karşı Yapılan Mücadele

Hadis uyduran râvîlerin tanınmasını sağlayan cerh ve tadîl ilmi adında hadis ilminin müstakil bir dalı oluşmuştur. cerh ve tadîl faaliyetleri ve mevzûat eserleri çerçevesinde başlıca iki çalışma gurubu ortaya çıkmıştır:

a) Genel olarak tenkide uğramış râvîleri, özel olarak da hadis uyduran veya bununla suçlanan kimseleri tespit edip tanıtmak. İbn Hibbân‟ın Kitâbü‟l-mecrûhîn‟i ile İbn Adî‟nin el-Kâmil fi‟d- du„afâ‟sı genel olarak tenkide uğramış râvîlere dair yazılmış eserlerdir. Burhâneddîn el-Halebî‟nin el-Keşfü‟l-hasîs ammen rumiye bi-vaz‟i‟l-hadîs isimli eseri ise sadece hadis uyduranları tanıtmaktadır.

b) Uydurma hadisleri tanıtmak. Hadis tarihinde mevzû hadisleri müstakil eserlerde toplama faaliyetinin yaklaşık hicrî beşinci asırdan itibaren başladığı söylenebilir. Mevzû hadislerle ilgili eserlerin genel başlığı el-Mevzû’ât‟tır.

el-Mevzû‘ât

el-Mevzû„ât, Ebu‟l-Ferec İbnü‟l-Cevzî‟nin uydurma olduğu tespit edilen 1850 haberi fıkıh konularına göre bir araya getirdiği eseridir. Suyûtî el-Leâli‟l-masnûa fi‟l-ehâdîsi’l mevzû’a adlı kitabını İbnü‟l-Cevzî‟nin söz konusu eserindeki yanlışlıkları ortaya koymak amacıyla kaleme almıştır.

Tenzîhu’ş-şerî‘a

İbn Arrâk tarafından telif edilen eserin tam adı Tenzîhu‟ş- şerîati‟l-merfû’a ani‟l-ahbâri’ş-Ģenî’ati’l- mevzû’a’dır. Eser İbnü‟l-Cevzî ve Suyûtî‟nin yukarıda tanıtılan iki kitabını ihtisar edip onlarda bulunmayanları da ilâve ederek fıkıh konularına göre bir araya getirmektedir. Ali el-Kârî’nin el- Esrârü’l-merfû’a fi’l-ahbâri’l-mevzû’a’sı 625 uydurma rivâyeti alfabetik olarak zikretmektedir. Eser, halk dilinde dolaşan rivâyetlerden sadece uydurma olanlarını derlemek amacıyla yazılmıştır.
Şevkânî‟nin el-Fevâidü‟l-mecmû’a fi‟l-ehâdîsi‟l-mevzû’a‟sı ise mevzû hadislerle ilgili kendisinden önceki eserlerin bir özeti ve değerlendirmesi mahiyetindedir. 1423 uydurma rivâyeti konularına göre vermektedir.

Uydurma Hadislerin Olumsuz Etkileri
1. Hadis âlimleri daha faydalı bilgiler için harcayacakları zamanı, uydurma hadisleri tespit etmek ve onlarla mücadele etmek için harcamışlardır.
2. Bazı mevzû hadisler helali haram, haramı helal göstermek suretiyle dini hükümleri tahrif etmiştir.
3. Uydurma hadisler Müslümanlar arasındaki ayrılığı ve çatışmayı körüklemiştir.
4. İslâm dinini kabul etmeye eğilimli olanları ve cahil Müslümanları dinden soğutmuştur.
5. Sözde, Müslümanları dine teşvik etmek ve onları kötülüklerden uzaklaştırmak maksadıyla uydurulan sözler, ya yaptığı en küçük iyiliğe güvenerek Müslümanları tembelliğe teşvik etmiş ya da günahlarının affedilmeyeceği düşüncesiyle onları ümitsizliğe düşürmüştür.
6. Dünya sevgisi, kadın, mal, evlat aleyhinde uydurulmuş hadislerin tesiriyle Müslümanlar, dünyayı bir kenara bırakmışlar, Allah‟a giden yolda engel olur düşüncesiyle mal, mülk, evlat ve aileyi terk ve ihmal etmişlerdir.
7. Uydurma hadisleri vaaz ve nasihatlerine sermaye yapan kıssacılar halkın, cahil, tembel ve anlayışsız kalmasına büyük çapta sebep olmuşlardır.