Takvâ’nın zıddı hangi kelimedir?
Takvâ, Allâh’ın vikâyesine (korumasına) girmek, emrini tutup azabından korunmaktır. Elmalılı’nın tespitlerine göre takvâ, sebebin müsebbebine bağlılığı türünden olarak, takvâ için en gerekli kelime “korumaktır.” Takvâ, takvâ ehlinin kelimesi, korunanların alameti olan kelimedir. Takvâ kelimesi takvânın aslı demek olur. Birçoklarına göre takvâ sözünden murad, tevhid ve şehadet sözleridir. Takvâ aynı zamanda fücûr kelimesinin zıddıdır. Nefsi kurtarmanın, Allâh’ın korumasında fenalıktan korunmanın ismidir. Sonucu korunmak olan hayır, iyilik, itaati kapsar. Bazen “korku”ya takvâ denilir olmuştur. Dinde iki anlamda kullanılır. Birincisi, sonunda âhirette zararlı olandan sakınıp korunmak demektir. Bunun eksiği ve fazlayı kabul eden geniş bir sahası vardır. En aşağısı cehennemde ebedî kalmaya neden olacak şirkten uzak kalmaktır. En yükseği de bütün duyularıyla Allâh’a yönelme ve O’nun korumasına girmektir. Hakîkî takvâ budur. İkincisi ise, dinde bilinen özel anlamı vardır ki, mutlak olarak takvâ denildiğinde ve karine bulunmadığında maksat bu olur. Nefsi günahtan korumaktır. Bunun içinde nefsi büyük günahlardan korumak özellikle gereklidir. Takvâlı olabilmek için, korunulması gereken günahları bilmek önemlidir. İlim olmadan takvâ olmaz. (Elmalılı, 1979, c.VI, s.4434, 4479).
Kur’ân’da doğrudan “sevgi, sevmek, sevilmek” gibi anlamlar taşımasa da verdiği mesajlar açısından başka bazı kelimelerin “sevgi” kavramıyla dolaylı irtibatları vardır. Aşağıdakilerden hangisi bu kelimelerdendir?
Kur’ân’da doğrudan “sevgi, sevmek, sevilmek” gibi anlamlar taşımasa daverdiği mesajlar açısından “rahmet”, “velâyet”, “rıza” gibi kelimelerin “sevgi” kavramıyla dolaylı irtibatları vardır.
“Kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten, güzel cins/salma atlardan, davarlar ve ekinlerden gelen zevklere aşırı bağlılık, insanlara süslü gösterildi. Bunlar, sadece dünya hayatının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer Allâh’ın katındadır.” (Âl-i İmrân, 3/14)
Yukarıdaki ayet Kur'an özelinde sevginin hangi çeşidine girmektedir.
İnsanın dünyânın geçici lezzet ve güzelliklerine, kadına, mala, eşyaya, yeme-içmeye bağlılığı, tutkusu âyetlerde vurgulanmaktadır. Dolayısıyla bu ayette sevgi, sevilen şeye aşırı ve tutkulu bağlanma ile kendini gösteren soyut bir kavramdır.
Hem kendisi salih ameli yapan ve hem de bu işin yapılmasına yardımcı olan anlamına gelen kavram hangisidir?
Muslih hem kendisi Salih ameli yapan ve hem de bu işin yapılmasına yardımcı olandır.
Aşağıdakilerden hangisi Hucurât suresi’nin 1. ve 5. ayetlerindeki sebebi nüzullerden biri değildir?
Kaynaklarda Hucurât suresiyle ilgili birçok nüzul sebebi anlatılmaktadır. Bunun en önemli nedeni, surenin medeni olması ve muhtemelen müslümanların sayısal olarak çoğaldığı, dolayısıyla daha çok bilginin aktarılma imkânının bulunduğu hicretin 9. yılında inmiş olmasıdır. Aslında surenin birden fazla ayeti için sebebi nüzul bilgisine yer verilmektedir. Bundan dolayı biz de ayet ayet sebebi nüzulleri kaydetmeyi düşünüyoruz.
1.- 5. Ayetler: a) Temîm oğullarından bir grup, Hz. Peygamber’in huzuruna geldi. Hz. Ebû Bekir, “Ka’kâ’ b. Ma’bed’i emir tayin et!” dedi. Hz. Ömer ise, “Akra’ b. Hâbis’i emir olarak tayin et!” dedi. Ebû Bekir, Ömer’e, “Bana muhalefet etmek istedin!” dedi. O da, “Hayır sana muhalefet etmek istemedim!” diye karşılık verdi. Derken tartışma uzadı, sesleri yükseldi, neticede bu ayetler nâzil oldu. b) Bir grup, Kurban bayramı günü Allah Rasülü (s.a.v.) bayram namazını kılmadan önce kurbanlarını kestiler. O da onlara, kurbanlarını tekrar kesmelerini emretti.c) “Keşke Allah şu şu konularda ayetler indirse!” diyenler hakkında indi. Zira Allah, onların bu tavrını beğenmemişti. d) Amr b. Ümeyye ed-Damrî hakkında nâzil olmuştur. O, Peygamber’den (a.s.) izin almaksızın Süleym oğullarından iki kişiyi öldürmüştü.e) 2. ayet, Sâbit b. Kays b. Şemmâs hakkında inmiştir. Çünkü yüksek sesli biriydi. Konuştuğunda Allah Rasülü (s.a.v.), muhtemelen onun sesinden rahatsız oluyordu. f) Benî Temîm kabilesi, Allah’ın Elçisine gelmiş ve kapının önünde, “Bizim yanımıza gel! Bizim övgümüz güzel, yergimiz de kötüdür!” diye seslenmişti. O da, “Bu dediğiniz, ancak Allah’tır!” diyerek çıkıp gelmişti. “Biz Temîm oğullarından bir grubuz, şairimizle, hatibimizle seninle şiir ve hitabet yarışması yapmak için geldik.” demişler, o da bunun üzerine, “Ben ne şiirle gönderildim, ne de övünmeyle emredildim! Ancak hadi gelin bakalım!” demişti. Bunun üzerine, Zibrikân b. Kays içlerinden bir gence, “Hadi kalk da, kendinin ve kavminin üstünlüğünü anlat!” demiş, o da denileni yapmıştı. Allah rasülü (s.a.v.) de, Sâbit b. Kays’a emretmiş, o da ona cevap vermişti. Sonra onların şairleri kalkıp şiir okumuş, Hassân da buna karşı şiir okumuştu. Bu karşılıklı konuşma ve şiir okumalardan sonra, Akra’ b. Hâbis şöyle dedi: “Vallahi ne olduğunu anlayamadım, hatibimiz konuştu, ama onların hatibinin sözü daha güzeldi. Şairimiz şiir okudu, onların şairinin şiiri daha güzeldi.” Sonra yaklaştı ve müslüman oldu. Ayetler bunun üzerine indi
Hucurat süresinin 2. Ayetinde belirtilmekte olan Rasulüllah’a karşı yapılacak bir saygısızlığın doğuracağı sonuçlardan hangisi aşağıda verilen şıklarda yanlış olarak verilmiştir?
Peygamber’e saygısızlık, Allah’a şirk koşmak, Onu inka^r etmek, ahireti yalanlamak gibi dinin esasını oluşturan unsurlarla eşdeğerdir. Ayetin sonunda yer alan “bilmeden, farkında olmadan” ifadesi, Müslümanların hal ve hareketlerinde daima dikkatli ve bilinçli olmalarını hatırlatmaktadır. Yapılan davranışın, hangi sonuçlara yol açacağı düşünülmelidir.
Allah'ın varlık ve birliğini, nübüvveti ve ahireti inkar eden kimseye verilen ad aşağıdakilerden hangisidir?
Küfür, inkarın, isyan ve nankörlüğün genel adıdır. Kafir, Allah'ın varlık ve birliğini, nübüvveti ve ahireti inkar eden kimseyedir.
Hucurat süresinin 9. Ayetinin ikinci cümlesinde geçen ‘Eğer dönerse, adaletle aralarını düzeltin, adaletli olun. Kesinlikle Allah, adaletle davrananları sever’ söyleminde kavga halinde olan iki grubun arasını bulurken dikkat edilmesi gereken en önemli husus aşağıdaki şıkların hangisindedir?
Ayetin üzerinde durduğu asıl konu, adil bir çözüm bulunmasıdır. Savaşan iki grubun arasını bulmak belki mümkündür. Ama bunu adalete uygun bir şekilde gerçekleştirmek zordur, ancak olması gereken budur. Ayetin son kısmında adalete arka arkaya üç kez vurgu yapılması, işin önemini ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir.
Bir şeyi tasdik etmek, boyun eğmek anlamlarına gelen kelime hangisidir?
İman, lügatte, tasdik etmek, güvenmek, boyun eğmek, anlamlarına gelmektedir Bir şeyi kabul edip tasdik etmek anlamı daha yaygındır.
Hangi kelimenin manası güçlü birinin himayesine girip korunmak; buna paralel olarak korkmak, kaçınmak, sakınmak, çekinmek gibi anlamlarıyla da öne çıkmaktadır?
Kıst, adl/adalet demektir. Ancak adl ile kıst arasındaki fark, kıst’ın görünür olmasında yatmaktadır. Tecessüs fiilinin asıl anlamı, birinin hastalığını anlamak için nabzını tutmak, kontrol etmek demektir. Bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmaktır. Ta^ife grup, demektir. Fırka gibi diğer kelimelerle karşılaştırıldığında ta^ifenin daha az sayıda insanı kapsadığı görülmektedir. Nebe’, haber demektir. Takva^, Kur’a^n-ı Keri^m’in ana kavramlarındandır. Bu surede iki kez fiil, bir kez mastar, bir kez de ism-i tafdi^l formunda geçmektedir. Bu kelimenin manası, güçlü birinin himayesine girip korunmak demektir. Buna paralel olarak korkmak, kaçınmak, sakınmak, çekinmek gibi anlamlar da öne çıkmaktadır. Doğru cevap E'dir.
Kur’ân-ı Kerîm’de fitne kökünden türeyen kelimeleri anlamsal açıdan geniş bir kullanımının olduğunu görmekteyiz. Sözlüklerde geniş anlamlar kümesini kucaklayan fitne, Kur’ân’da da çok farklı anlamlarda kullanılan müşterek bir lafızdır. Kavram bu yönü ile Kur’ân ilimlerinden hangisi ile ilişkilidir.
Kavram bu yönü ile Kur’ân ilimlerinden birisi olan el-vücûh ve’nnezâirin ilgi alanına girmektedir. Kelimenin çeşitli yapılarda olması ve değişik anlamlara gelmesi itibariyle de söz konusu ilmin el-vücûh kısmını ilgilendirir. Bu sebeple el-vücûh ve’n-nezâir ile ilgili bazı eserlerde fitnenin Kur’ân’da ki farklı anlamları üzerinde durulmuştur.
Aşağıdakilerden hangisi, Kur’ân’da fitne kavramının anlamını karşılayan kelimelerden biri değildir?
Tespit edildiği kadarıyla Kur’ân terminolojisi içerisinde fitne kelimesinin zengin anlam örgüsünü karşılayan pek çok kelime bulunmaktadır. Çünkü fitne kelimesi Kur’ân’da kullanıldığı anlamlar itibariyle tek bir kelimeyle ifade edilemeyecek kadar çok anlama sahiptir. Kur'ân-ı Kerîm'de fitne kavramının anlam alanına doğrudan giren ve daha çok öne çıkmış olan bazı kavramlar aşağıda sıralanmıştır: Belâ, İbtilâ, İmtihan, Musîbet, Zulüm, Eza, Fesâd, İdlâl Ve Dalâlet, İğvâ, Azâb. Bu kavramlar fitne kavramının anlam alanına girenlerinin en önemlileridir.
Azâd, Kur’ân’da fitne kavramının anlamını karşılayan kelimelerden biri değildir. Azād آزاد "özgür" sözcüğü ile eş kökenlidir. Azāde آزاده "özgür, arı, saf, soylu" sözcüğünden alıntıdır.
“Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm fitne adam öldürmekten daha beterdir. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir.”
Bu ayette geçen fitne kelimesi hangi manada kullanılmıştır.
Bu âyette geçen fitne kelimesi, özellikle inanca yönelik olarak yapılan baskı, zulüm ve işkence anlamını ifade etmektedir. Bu husus sözünü edilen âyetin hem yer aldığı bağlamdan, hem de nüzul sebebi ve ortamından anlaşılmaktadır. Âyet, kâfirlerin müminlere yönelik saldırılarından ve yaptıkları zulümler karşısında onlarla savaşılmasının gerekliliğinden ve yapılacak bir savaşta müminlerin nasıl davranacaklarından söz eden bir bağlamda yer almaktadır. Bir önceki âyette, “Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez” denilerek müslümanlara, kendileriyle savaşanlara karşı savaşmaları emredilmektedir.
"Allâh ............ sevmez." (Kasas, 28/76). Aşağıdakilerden hangisi bu cümledeki boşluğa getirilmelidir?
ين لايحب االله ان...” Allâh şımarıkları sevmez.” (Kasas, 28/76).
Doğru cevap A'dır.
"12. Ey inananlar, zandan çok sakının. C¸ünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin ayıplarını araştırmayın. Birbirinizin arkasından hoşlanmayacağınız şeyler söylemeyin. Sizden birisi ölü kardeşinin etini yemeyi arzular mı? İşte bakın bundan tiksindiniz. Allah’tan korkun. Kuşkusuz Allah tevbeleri kabul edici ve çok merhametlidir."
Burada Müslümanın nasıl bir şahsiyet taşıması konusuna devam edilmektedir. Bu ayette de önceki ayette olduğu gibi üç konu üzerinde durulmaktadır: Zan beslemek, kusur araştırmak, gıybet etmek. Doğru cevap C'dir.
Aşağıdakilerden hangisi Kur'an'ın tefsir edilmesi için gerekli olan ilimlerden değildir?
Kur'an'ın tefsiri için gerekli olan ilimlere Kur'an ilimleri denmektedir. Cerh ve tadil Hadis usulünde rivayet edilen hadisin sıhhatini tespit etmek için başvurulan bir ilimdir.
Hubb kelimesi Kur'an'da bir çok kavramla ilişkili olarak ele alınmaktadır. Yukarıda verilen kavramlardan hangisi/hangileri Kur'an'da sevgi kelimesiyle ilişkili olarak ele alınmaktadır?
Kur’ân’da doğrudan “sevgi, sevmek, sevilmek” gibi anlamlar taşımasa da verdiği mesajlar açısından “rahmet”, “velâyet”, “rıza” ve takva gibi kelimelerin “sevgi” kavramıyla dolaylı irtibatları vardır.
Aşağıdakilerden hangisi "davetçiye" düşen görevler arasında yer almaz?
Peygamber de olsa, hiç kimse davetinin herkes tarafından mutlaka kabul edileceğine dair bir hevese kapılmamalıdır. Allah aklını kullanarak hidayete girmek isteyenlere, mutlaka hidayet kapılarını açar ve davetçilerin de davetleri kabul görür. Davetçiye düşen duyurmak, çareler aramak, deliller sunmak, insanların akli melekelerini harekete geçirmektir. İnsanlara düşen de bu deliller karşısında aklını kullanmak suretiyle iradesini harekete geçirmektir. Doğru cevap E'dir.
Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde ‘İman’ kavramıyla ilgili verilen tanımlardan biri yanlış olarak verilmiştir?
İman, kalbin tasdikidir. İman, Allah'ı bilmektir ki, bu da, sadece kalp ile olur. İman, sadece dil ile Allah’ı kabul ettiğini söylemektir/ ikrardır. İman, bilinmesi gereken şeyleri, kalbin tasdik etmesi, dilin de bunu söylemesidir. İman, kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve İsla^m'ın esası olan davranışları yerine getirmektir.
Kur’an’da çokça zikredilen fitne sözcüğünün anlamının genişleyerek farklı anlamlara geldiği görülmektedir. Aşağıdaki seçeneklerde verilen durumların hangilerini anlatmak ve açıklamak için Kur’an’da fitne sözcüğü ve türevleri zikredilmemektedir?
Kur’an’da fitne sözcüğü ve türevleri 'samimiyet' ve 'olgunluk' durumlarını anlatmak ve açıklamak için kullanılmamıştır.