Tefsir
Deneme Final Sınavı 6
1.

Fitne sözcüğünün Kur’an’da anlamsal açıdan geniş kullanıma sahip olması yönüyle aşağıda verilen Kur’an ilimlerinden hangisinin ilgi alanına girdiği söylenebilir?

Doğru Cevap: "B" El-vücuh ve’n-nezair
Soru Açıklaması

Kur’ân-ı Kerîm’de fitne kökünden türeyen kelimeleri anlamsal açıdan geniş bir kullanımının olduğunu görmekteyiz. Sözlüklerde geniş anlamlar kümesini kucaklayan fitne, Kur’ân’da da çok farklı anlamlarda kullanılan müşterek bir lafızdır. Kavram bu yönü ile Kur’ân ilimlerinden birisi olan el-vücûh ve’n- nezâirin ilgi alanına girmektedir. Kelimenin çeşitli yapılarda olması ve değişik anlamlara gelmesi itibariyle de söz konusu ilmin el-vücûh kısmını ilgilendirir. Bu sebeple el-vücûh ve’n-nezâir ile ilgili bazı eserlerde fitnenin Kur’ân’da ki farklı anlamları üzerinde durulmuştur.

2.

I. Kıyametin ne zaman kopacağı

II. Yağmurun ne zaman yağacağı

III. Anne karnındaki bebeklerin cinsiyeti

IV. İnsanın yarın ne elde edeceği

V. İnsanın nerede öleceği

Yukarıdakilerin hangileri, bilgisinin sadece Allah'a ait olduğu ve insanlar tarafından kesinlikle bilinmeyen konulardır?

Doğru Cevap: "E" I, IV ve V
Soru Açıklaması

Lokman suresinin 34. ve son ayeti olan bu ayet, klasik tefsirlerde “muğayyebât-ı hamse”, yani Allah’tan başka hiç kimsenin bilemeyeceği beş bilinmeyen olarak açıklanmıştır. Ayet dikkatlice okunduğunda “bilinmeyenlerin” beş değil üç olduğu fark edilecektir. Şöyle ki: Ayette kıyametin ne zaman kopacağı bilgisinin sadece Allah’a ait olduğu; hiç kimsenin yarın ne elde edeceğini ve nerede öleceğini bilemeyeceği vurgulanmıştır. ‘Yağmuru O yağdırır’ ve ‘rahimlerdekini O bilir’ ifadelerinde ise bu bilgiyi ‘sadece Allah’ın bileceğine dair’ bir kısıtlama yoktur. Bu iki hususta tahsis edatı da kullanılmamıştır. Ayette diğer üç konudaki bilginin yalnız Allah’a özgü olduğu açıkça belirtilirken yağmurun vakti ve henüz doğmamış olan bebeğin cinsiyeti ve özellikleri hakkında böyle bir sınırlamaya yer verilmemiştir. Bu da -klasik tefsir anlayışının aksine- belirtilen iki konuda insanların önceden bilgi sahibi olabileceklerini gösterir. Nitekim çağımızda bilim bu noktaya gelmiştir. Doğru cevap E seçeneğidir.

3.

Kur’ân’da "fitne" kavramı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

belâ ve musîbet anlamını ifade eden fitne sadece mekki âyetlerde yer almaktadır. “Azap” ve “delilik” anlamındaki fitnenin geçtiği ayetlerin tamamı Mekkîdir. “Fesat, kargaşa, karışıklık çıkarma” anlamını ifade eden fitnenin geçtiği ayetlerin tamamı Mekkîdir
Doğru Cevap: "B" Yalnız II
Soru Açıklaması

belâ ve musîbet anlamını ifade eden fitne sadece medeni âyetlerde yer almaktadır. “Azap” ve “delilik” anlamındaki fitnenin geçtiği ayetlerin tamamı Mekkîdir. “Fesat, kargaşa, karışıklık çıkarma” anlamını ifade eden fitnenin geçtiği ayetlerin tamamı ise Medenidir.

4.

İnsanın hesap vereceği ve bunun neticesinde de ceza veya mükâfat alacağı

İnsanın hem ferdi ve hem de toplumun bir üyesi olması toplumdaki davranışlarından da sorumlu tutulacağı

İnsan; yapısıyla, doğasıyla, içeriğiyle ve edasıyla özetle kendine özgü yaşam kuralları olan bir başka varlıktı

Yukarıdakilerden hangisinde/hangilerinde Kur’an-ı Kerim’de Mükellef insan hangi şekillerde ele alınır?

Doğru Cevap: "B" I ve II
Soru Açıklaması

Kur'an’da, mükellef insan iki şekilde ele alınır:

Müstakil bir fert ve mükellef bir varlıktır. Dolayısıyla onun hesap vereceği ve bunun neticesinde de ceza veya mükâfat alacağı vurgulanır. İnsanın toplum içinde yaşadığıdır. Bundan dolayı o toplumun bir ferdi olarak da toplum içindeki tüm davranışlarına dikkat çekilir. Böylece Kur'an’da kişi, hem ferdi ve hem de toplumun bir üyesi olması toplumdaki davranışlarından da sorumlu tutulacağı da belirtilir.
5.

Aşağıdakilerden hangisi, Kur’ân’da “Sevgi”yi ifade eden kelimelerden biridir?

Doğru Cevap: "A" Sababe
Soru Açıklaması

Arapça’da sevgi anlamına gelen yaklaşık olarak altmış isim bulunmaktadır. (İbn Kayyım Cevziyye, 1987, s.31). Kur’ân’da geçen, “alâka”, “ğarâm”, “hanân”, “hevâ”, “hullet”, “sababe”, “şeğaf”, “vudd” gibi kelimeler de “sevgi” anlamına gelmektedir.

Müştak, türev kelimesine karşılık gelmektedir. Gıybet, bir kimse hakkında hoşlanmayacağı bir şeyin söylenmesidir. Vikâye kelimesi, koruma, himaye, tedbir, önlem, tehlikeyi savma, engelleme anlamındadır. Rahman kelimesi Allah'ın ismi-sıfatı olarak; pek merhametli, çok merhamet sahibi, çok nimet verici ve çok müşfik şeklinde anlamlandırmak mümkün ise de Allah'ın ismi olarak bu kelimeyi tam karşılayacak bir sözcük yoktur.

6.

''9. Eğer müminlerden iki grup savaşırlarsa, hemen aralarını bulun, barıştırın. Şayet birisi diğerine karşı azgınlık ediyorsa, Allah’ın emrine, kanununa dönünceye kadar azgınlık edenle savaşın.'' Hucurat süresinin bu ayetine göre iki grup arasında savaş çıkması halinde yapılması gerekenler aşağıdaki seçeneklerden hangisinde doğru bir sırayla verilmiştir?

Doğru Cevap: "C" Olaya hemen müdahale edilmesi ve tarafların hemen barıştırılması
Soru Açıklaması

Müslümanlar arasında bir savaş, bir kavga meydana geldiğinde duruma hemen müdahale edilmesi gerekmektedir. Bize bunu, (فَأَ ْصلِ ُحوا) fiilindeki fe edatı haber vermektedir. Bu emrin, “hemen onların aralarını bulun” emrinin muhatapları, iki grubun dışında kalan bütün müslümanlardır.

7.

Salih amele sahip bir bireyden beklenilmeyecek bir davranış aşağıdaki seçeneklerin hangisinde gösterilmiştir?

Doğru Cevap: "C" Ahde vefa göstermemek
Soru Açıklaması

Sa^lah kelimesinden türetilen ısla^h ise, layık olmak, onarmak, iyi olmak, düzeltmek, kişilerin aralarını bulup barıştırmak ve iyilik yapmak demektir. İnsanlar arasında önemli bir yeri olan, onların birbirleriyle münasebetlerini ve bir arada emniyet içinde yaşamalarını sağlayan, dilimize de bazen aynen ve bazen da “barışmak, anlaşmak” diye çevrilen “sulh” kelimesi de sala^htan türetilmiş bir isimdir.

8.

Takvânın dindeki anlamı nedir?

Doğru Cevap: "C" Nefsi günahtan korumak
Soru Açıklaması

Takvâ, Allâh’ın vikâyesine (korumasına) girmek, emrini tutup azabından korunmaktır. Elmalılı’nın tespitlerine göre takvâ, sebebin müsebbebine bağlılığı türünden olarak, takvâ için en gerekli kelime “korumaktır.” Takvâ, takvâ ehlinin kelimesi, korunanların alameti olan kelimedir. Takvâ kelimesi takvânın aslı demek olur. Birçoklarına göre takvâ sözünden murad, tevhid ve şehadet sözleridir. Takvâ aynı zamanda fücûr kelimesinin zıddıdır. Nefsi kurtarmanın, Allâh’ın korumasında fenalıktan korunmanın ismidir. Sonucu korunmak olan hayır, iyilik, itaati kapsar. Bazen “korku”ya takvâ denilir olmuştur. Dinde iki anlamda kullanılır. Birincisi, sonunda âhirette zararlı olandan sakınıp korunmak demektir. Bunun eksiği ve fazlayı kabul eden geniş bir sahası vardır. En aşağısı cehennemde ebedî kalmaya neden olacak şirkten uzak kalmaktır. En yükseği de bütün duyularıyla Allâh’a yönelme ve O’nun korumasına girmektir. Hakîkî takvâ budur. İkincisi ise, dinde bilinen özel anlamı vardır ki, mutlak olarak takvâ denildiğinde ve karine bulunmadığında maksat bu olur. Nefsi günahtan korumaktır. Bunun içinde nefsi büyük günahlardan korumak özellikle gereklidir. Takvâlı olabilmek için, korunulması gereken günahları bilmek önemlidir. İlim olmadan takvâ olmaz. (Elmalılı, 1979, c.VI, s.4434, 4479).

9.

Hangi seçenek 'Muslıh' kavramını en iyi açıklar?

Doğru Cevap: "A" Hem kendisi Salih ameli yapan ve hem de bu işin yapılmasına yardımcı olan kişi
Soru Açıklaması

Muslih hem kendisi Salih ameli yapan ve hem de bu işin yapılmasına yardımcı olandır. Bunun için Kur’an’da özellikle muslihlerden/ıslah edenlerden/düzeltmeye çalışanlardan bahsedilmektedir. Kişinin gerek kendisini düzeltmesi/iyi davranışlarda bulunması/salih amel işlemesi ve gerekse başkalarına bu konuda öncülük etmesi toplumsal bilinçlenmenin de temel dayanağını teşkil etmektedir.

10.

"Hem kendisi salih ameli yapan ve hem de bu işin yapılmasına yardımcı olandır." şeklinde verilen tanım aşağıdaki kavramlardan hangisine aittir?

Doğru Cevap: "B" Muslih
Soru Açıklaması

Muslih hem kendisi salih ameli yapan ve hem de bu işin yapılmasına yardımcı olandır. Bunun  için Kur'an'da özellikle muhlislerden/ıslah edenlerden/düzeltmeye çalışanlardan bahsedilmektedir.

11.

Terimin işaret ettiği bu muayyen ve sabit anlama da zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılsalar da “kavram” denmektedir

Etimoloji, bir dildeki kelimelerin ilk/kök anlamlarını meydana çıkarmayı amaç edinen bir ilim dalıdır

Herhangi bir kelimenin anlamı analiz/tahlil edilirken o kelimenin anlamıyla ilgili birçok kelimeyle karşılaşılır. Fakat bu kelimelerin hepsinin bileşkesi olan anlamı taşıyan bir kelime vardır ki buna “odak kelime/focus word” adı verilir

Yukarıdaki tanımlamalardan hangisi/hangileri doğru açıklanmıştır?

Doğru Cevap: "E" I, II ve III
Soru Açıklaması

Terimin işaret ettiği bu muayyen ve sabit anlama da zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılsalar da “kavram” denmektedir

Etimoloji, bir dildeki kelimelerin ilk/kök anlamlarını meydana çıkarmayı amaç edinen bir ilim dalıdır

Herhangi bir kelimenin anlamı analiz/tahlil edilirken o kelimenin anlamıyla ilgili birçok kelimeyle karşılaşılır. Fakat bu kelimelerin hepsinin bileşkesi olan anlamı taşıyan bir kelime vardır ki buna “odak kelime/focus word” adı verilir

12.

Kur’an-ı Kerim dikkatlice okunursa insanı inançsızlığa sürükleyen bir takım hususlara dikkat çekmektedir. aşağıdaki ayette söz konusu hususlardan hangisine işaret etmektedir?

“Ey Muhammed, hevasını kendine tanrı edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? Furkan 43.”

 

Doğru Cevap: "C" Arzularının ve tutkularının esiri olma
Soru Açıklaması

Arzularının esiri olmak: Bunun da en yüksek derecesini Kur'an “nefsi heva ve hevesini Rabb sayma” olarak nitelendirir. Bu durumda olanları görüp de üzülen Hz.Muhammed'e Allah şöyle buyurur: “Ey Muhammed, hevesini kendine tanrı edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?” (Furkan, 25/43). Nefsine ve nefsani^ arzularına teslim olan insan, kendi kendisini aldatmaya (guru^r) başlar. Böyle olanların prototipi, çevresindekilere “ben sizin rabbiniz değil miyim?” (Naziat, 79/24) diyen Firavun'dur.

13.

Kur'an'a bakıldığında bir insanın işlediği amelin "salih amel" olarak değerlendirilmesinin ön şartı ve kıstası nedir?

Doğru Cevap: "E" İman esasına bağlı olması
Soru Açıklaması

Kur'an'a baktığımızda salih amel kelimesinden önce hep iman etme şartını görmekteyiz. bu bakımdan denilebilir ki mümin bir insanın imanı gereği yapacağı güzel bir iş salih amel olarak amel defterine kaydedilirken  Allah'a inanmayan biri için aynı ameli işlese bile söz konusu amel kendisini aynı sonuca götürmeyecektir.

14.

“Ateş üzerinde yanmak suretiyle azaba uğratılacakları (yüftenûn) gün (görevli melekler onlara şöyle der): ‘Azabınızı tadın! (zûkû fitneteküm). İşte acele isteyip durduğunuz şey budur’ ” ayetinde fitnenin hangi anlamına işaret edilmektedir?

Doğru Cevap: "E" Azap
Soru Açıklaması

Bu ayette fitnenin azap anlamına işaret edilmektedir.

15.

''5. Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette bu, onlar için daha hayırlı olurdu. Bununla birlikte Allah, çok bağışlayan, çok acıyandır.'' Hucurat süresinin bu ayetinde yüce Allah’ın hangi iki vasfından bahsedilmektedir?

Doğru Cevap: "D" Allah’ın Rahim ve Gafur olması
Soru Açıklaması

Son cümlede acele davranmada hataya, yanlışa, günaha düşme hatırlatılmakta, bununla birlikte Allah’ın mağfiret ve merhamet sahibi olduğu söylenmektedir. Cenab-ı Allah’ın ğafu^r ve rahi^m oluşu, Kur’a^n-ı Keri^m’de zaman zaman üzerinde durulan konulardan biridir.

16.
Aşağıdakilerden hangisi, Kur’ân’da sevgi kavramının anlamını karşılayan kelimelerden biri değildir?
Doğru Cevap: "A" Şevk
Soru Açıklaması

Kur’ân’da “aşk” ve “şevk” kelimeleri geçmemektedir. Bu yüzden günümüzde sevginin yoğun olarak yaşanması durumunu ifade etmek üzere sıklıkla kullanılan “aşk” kelimesini, Kur’ân’da geçen ve “sevgi” anlamına gelen başta “hubb” olmak üzere, diğer kelimelerle karıştırmamak gerekir. Doğru cevap A'dır.

17.
I. Sulhun zıddı olan fesâd kelimesi; bir şeyin fasit olması, bozulmak, çürümek, mahvolmak, kötü olmak, kötü yola sapmak anlamlarına gelmektedir. II. Fesâd aynı zamanda bir şeyin çok veya az olarak dengenin dışına çıkmasıdır. III. İfsâd ise, bir şeyi bozmak, ifsat etmek, mahvetmek, kötülük yapmak, doğru yoldan saptırmak, bozgunculuk yapmak anlamındadır. Yukarıda verilenlerden hangisi veya hangileri doğrudur?
Doğru Cevap: "E" I, II, III
Soru Açıklaması

Sulhun zıddı olan fesâd kelimesi; bir şeyin fasit olması, bozulmak, çürümek, mahvolmak, kötü olmak, kötü yola sapmak anlamlarına gelmektedir. Fesâd aynı zamanda bir şeyin çok veya az olarak dengenin dışına çıkmasıdır. Bu kökten gelen ifsâd ise, bir şeyi bozmak, ifsat etmek, mahvetmek, kötülük yapmak, doğru yoldan saptırmak, bozgunculuk yapmak anlamındadır. Doğru cevap E'dir.

18.

I. Kur'an'da Allah ile kul aasındaki karşılıklı razı olma hali sevginin göstergelerinden birisidir. 

II. Kur'an'da "takva", "sevgi" ve "korku"nun arasında tam merkezdedir. 

III. Hz. Peygamber Allah'ı sever gibi değil, Allah için sevilmelidir. 

IV. Kur'an'da insanın mal sevgisinin zikredilmesi kişinin kendisini sevmesinin bir uzantısıdır. 

Kur'an'da sevginin diğer kavramlarla ilişkisi düşünüldüğünde, yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri söylenebilir?

Doğru Cevap: "E" I, II, III ve IV
Soru Açıklaması

Doğru cevap E'dir. 

19.
Aşağıda verilen ifadelerden hangisi yanlıştır?
Doğru Cevap: "B" Hibbe: Dişlerin sıra sıra dizilişi.
Soru Açıklaması
“Habbebe”: “Habbebe ilâ” şeklinde kullanıldığı zaman, “bir şeyi sevdirmek” anlamında kullanılır. “Tehabbebe”: “Tehabbebe ilâ” ile kullanıldığında, sevgi göstermek ve bir şeyi su ile doldurmak; devenin kanıncaya kadar su içmesi anlamına gelir. “Tehâbbe”: Birbirini sevmek. “ /İstehabbe”: Sevmek, sevimli bulmak, hoşlanmak.“ /Habâbu”: Suyun üzerindeki kabarcıklar; suyun ve kumun çok olduğu yer; çiğ (bitkinin üzerindeki nem); rüzgârın su üzerinde meydana getirdiği silsile halindeki yollar gibi anlamlara gelir. “ /Habbu, Habbe ve Hibbe”: Buğday ve arpa gibi tahılların tanesine ve tohumuna denir. “Habbetü’l-Kalb” ise, kalpte olan siyah tanecik veya “Semeretü’l-Kalb”tir. Mütercim Âsım Efendi, “ Habbetü’l-Kalb” tabirini “ Kalb Gözü” olarak terceme etmektedir. “Hubb, Hibâb, Hibbu, Hubâb, Mehabbe”: “Ha-Be-Be”kökünün bu türevlerinin hepsi “ buğz”’un zıddı olan “sevgi” anlamına gelir. “hubb” kelimesi ayrıca “devenin çöktüğü yerden ayağa kalkamaması, devamlı o yere bağlı olarak durması” anlamına da gelir.
20.

Aşağıdaki "Ha-Be-Be" türevi ikililerden hangisi "kendisine bağlanılan/sevgili" anlamına gelmektedir?

Doğru Cevap: "D" HaBîB - MuHaBB
Soru Açıklaması

HaBBe: Çimlenmek suretiyle kök salarak, sürekli olarak toprağa BAĞLI kalan, böylece canlılığını koruyan tohum.

HaBeB: Dişlerin, diş kökleri vasıtasıyla diş etleri ve çene kemiğine BAĞLI olarak sıra sıra dizilişi.

HaBîB: Kendisine BAĞLANILAN/Sevgili

HiBB: Kulağa BAĞLI olan küpe eHaBBe:1)Tohumun kök salarak toprağa BAĞLANMASI. 2)Devenin hastalık nedeniyle çöktüğü mahalden, sıhhat buluncaya veya iyileşemeyip ölünceye kadar o yere BAĞLI kalması

MuHaBB: Kendisine BAĞLANILAN/Sevgili

HuBB: 1) Dört tahtanın birbirine BAĞLANMASI ile yapılan ve üzerine küp yerleştirilen oturak 2) Devenin çöktüğü yerden kalkamayıp, o yere BAĞLI olarak durması, oradan ayrılamaması.

Doğru cevap D'dir.

TEST BİTTİ.
CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.