Kur’ân’ı bir araya toplamak için Zeyd b. Sâbit’in başkanlığında bir heyet kuruldu. Zeyd b. Sâbit’in bu işin başına geçirilmesinin nedenleri vardır. aşağıdakilerden hangisi bu nedenlerden değildir?
Kur’ân’ı bir araya toplamak için Zeyd b. Sâbit’in başkanlığında bir heyet kuruldu. Zeyd b. Sâbit’in bu işin başına geçirilmesinin nedenleri şunlardır:
1. Zeyd, uzun süre vahiy kâtipliği yapan bir kişi idi.2. Resûlullah hayatta iken Kur’ân’ın tamamını toplamıştı.3. Zeyd, Kur’ân’ın tamamını ezberleyen ve onu en güzel şekilde okuyansahâbîlerden biriydi.4. Zeyd’in kırâati, Hz. Peygamber’in son arzada Cebrâil’e sunduğu kırâat idi.5. Zeyd, çok zeki bir kişiydi.6. Zeyd, bütün Müslümanların güvenini kazanmış olan biriydi.
Oysa Zeyd b. Sabit Resulullah'ın evlatlığı değildi.
Kur’ân’ın Hz. Osman döneminde çoğaltılarak bazı şehirlere gönderilmesinin asıl nedenlerinden biri olabileceği söylenebilir?
“Kur’ân’ın Çoğaltılması” konusu incelendiğinde Hz. Osman döneminde beldeler arasında Kur’ân’ın kırâatı konusunda ihtilafların çıkması ve bu yüzden Müslümanlar arasında birbirlerine kâfir diyecek kadar üzücü olayların meydana gelmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi rivayet tefsirinin zaaf noktalarından biridir?
Rivayet tefsirinin zaaf noktaları, eleştiriye açık yönleri ortaya çıkmaktadır. Bu hususları üç maddede toplamak mümkündür: Tefsirde uydurma haberlerin çok olması, isnatların hazfedilerek sadece metinlerin yer alması ve İsrailiyata dair haberlerin tefsire karışması. Doğru cevap D’dir.
Farklı ilimlere dayanılarak yapılan, aynı zamanda "rey tefsir" ve "aklî tefsir" olarak da adlandırılan, temel tefsir yöntemlerinden biri olan tefsir yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
Kelime olarak dirâyet, bir şeyin mahiyetini bilmek, kavramak, idrak etmek demektir. Dil uzmanları aynı manaya gelmek üzere dirâyet kelimesinin ilim demek olduğunu ifade ederler. Terim olarak ise dirâyet tefsîri, “yalnızca rivâyetlere bağlı kalmayıp dil, edebiyat, mantık, kıyas ve daha başka ilimlere dayanılarak yapılan Kur’ân tefsîri” demektir. Buna rey ve aklî tefsîr de denir. Doğru cevap A'dır.
Kur’an’ın muhtevası ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
Mekke döneminin son yıllarında Mekkeli müşriklerin dışında yeni muhataplar da olduğundan, bu dönemde gelen ayet ve surelerin üslubu, bu yeni muhatapları da dikkate aldığı için olmalı ki daha yumuşaktır.
Aşağıdakilerden hangisi Kur’an’ı rivayet yoluyla tefsir etmenin gerekçelerinden biri olamaz?
Kur’ân’ın Allah kelamı olması, ona ve tefsîrine karşı daha sorumlu bir yaklaşım içinde olmayı gerektirmektedir. Bu yüzden tefsîr tarihinin ilk tabakalarında, müfessirin Kur’ân’ı nakilsiz olarak kendi başına tefsîr etmesi hoş karşılanmamış, tenkit edilmiştir. Aslında bu durum sadece Kur’ân tefsîriyle sınırlı da değildir. Zira Kur’ân herhangi bir konuda delilsiz ve bilgisiz hüküm vermeyi zann kapsamında değerlendirmiş ve zanna tabi olmayı yasaklamıştır (İsra (17), 36; Yunus (10), 36; Hucurat (49), 12; Necm (53), 28). Bu konuda Hz. Peygamber’in, “kim Kur’ân’ı kendi görüşüyle tefsîr ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın” şeklindeki hadisi de etkili olmuştur. Âlimler bu ve benzeri hadislerde tehdit edilen kimselerin Kur’ân’ı şahsi görüş, fikir veya mezhebi doğrultusunda tefsîr edenler olduğunu ifade ederler. Bu yüzden müfessirler tefsîr etmek istedikleri âyet hakkında başta Hz. Peygamber olmak üzere, öncelikle kendilerinden önceki nesillerin neler söylediğini dikkate almışlardır. Doğru cevap C’dir.
Aşağıdakilerden hangisi Hz. Peygamberin Kur’an-ı Kerim’e karşı iki temel görevidir?
Hz. Peygamber’in Kur’ân’a karşı teblîğ ve tebyîn olmak üzere iki temel görevi vardır. Gelen vahyi noksansız olarak insanlara ulaştırmış ve onu ihtiyaç durumuna göre açıklamıştır.
Kur’ân âyetlerini Arap dili ve edebiyatı açısından tahlile tâbi tutup kastedilen manayı tespit etmek biçiminde de tanımlanabilecek çalışma aşağıdakilerden hangisidir?
Tefsîr kavram olarak da kısaca, “Kur’ân âyetlerini Arap dili ve edebiyatı açısından tahlile tâbi tutup kastedilen manayı tespit etmek” diye tanımlanabilir. Buna göre müfessir, Arap dili ve belâgatı ile ilgili bütün araçları kullanarak ve âyetleri çevreleyen her şartı dikkate alarak Allah’ın muradını ortaya koymaya çalışmak durumundadır. Bu da esasen doğruluğu kesin olan delillere dayanılarak yapılmalıdır. Aksi halde sıhhatli bir tefsîrden söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu yüzdendir ki ilk dönemlerde tefsîr denilince Hz. Peygamber ve sahâbeden gelen sahih rivâyetler akla gelirdi. Demek ki tefsîr, birbiriyle çelişen yahut birbirine alternatif olan anlamların bulunduğu lafız ve cümleler için değil, daha ziyade bir lafzın tek olan anlamını açıklamak için kullanılan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kitâb-ı Mukaddes’te hâdiseler, zaman ve mekân boyutuna inilerek aktarılmakta, dolayısıyla birer tarih kitabı niteliği taşımaktadır. Eski Ahid’in tarihinin hakim olduğu uygarlık aşağıdakilerden hangisidir?
Eski Ahid’in tarihinin hakim olduğu uygarlık İsrâiloğulları’dır.
İbn Abbas’ın tefsîrde üstün mertebeye yükselmesinin sebeplerinden bahsedildiği “et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn” adlı kitabın yazarı kimdir?
C seçeneğinde adı geçen Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, et- Tefsîr ve’l-Müfessirûn adlı kitabında İbn Abbâs’ı tefsîrde üstün mertebeye yükselten bazı sebeplerden bahsetmektedir.
Aşağıdaki ayetlerden hangisinde Kur’an’ın hedeflerinden bahsedilmemiştir?
“Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın” (Âl-i ‘İmrân (3), 103). E seçeneğinde yer verilen ayet Kur’an’ın hedeflerinden bahsetmemektedir.
Aşağıdaki peygamberlerden hangisine/ hangilerine vahy bir perde arkasından bildirilmiştir.?
Allah’ın Vahyi peygamberine bir perde arkasından bildirmesi vahyin geliş çeşitlerinden birisidir. Hz. Mûsâ’ya ağaçtan nidâ etmesi bu tür bir vahiy çeşididir.
Başında besmele olmayan sûre aşağıdakilerden hangisidir?
Tevbe sûresi dışında bütün sûrelerin başında besmele vardır. Rivâyete göre bu sûre besmelesiz olarak inmiş ve Resûlullah onun başına besmeleyi yazdırmamıştır. Bu sûreye besmelenin yazılmayışı onun (yani besmelenin), güven ve rahmet içermesi, bu sûrenin ise savaşı emretmesi nedeniyledir.
İçinizden oraya (cehenneme) girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu Rabbin üzerine (almışolduğu) kesinleşmiş bir hükümdür” (Meryem (19), 71). ?Allah, inanan ve iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır” (Hac (22), 14).
Yukarıdaki gibi birbirine tezat görünen ayetlerin sünnette açıklanma usülüne ne denir?
Sözlükte “karışık olan” anlamına gelen müşkil kavram olarak da, Kur”an’ın bazıâyetleri arasında ilk bakışta ihtilaf ve tezat gibi görünen hususlar diye tanımlanabilir. Ancak şunu hemen belirtmek lazım ki Eğer o (Kur’ân) Allah’tan başkası tarafından olsaydı, elbette içinde birbirini tutmayan birçok şey bulurlardı” (Nisâ (4), 82) âyeti Kur’ân’da birbiriyle çelişen âyetlerin bulunmasının kesinlikle mümkün olmadığını göstermektedir. Meselâ ”/ İçinizden oraya (cehenneme) girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu Rabbin üzerine (almış olduğu) kesinleşmiş bir hükümdür” (Meryem (19), 71) buyurularak, istisnâsız herkesin cehenneme gireceği belirtilmekte, birçok âyette ise, ?”/ Allah, inanan ve iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır” (Hac (22), 14) denilmektedir. Tabiatıyla bu da ilk bakışta bir çelişki gibi görünmektedir. İşte Hz. Peygamber, “(Âyette geçen) vürûd lafzı, girmek manasınadır. Ne günahsızne de günahkâr, cehenneme girmeyen hiç kimse kalmayacaktır. Ancak cehennem müminlere, Hz. İbrahim’e olduğu gibi serin ve selâmet olacak, hatta cehennem ateşi onların serinliğinden dolayı feryad edecektir. Sonra Yüce Allah müttakileri kurtaracak, zâlimleri ise öyle diz üstü çökmüş olarak cehenneme atacaktır” hadisiyle, bu müşkili yani ilk bakışta âyetler arasındaki çelişki zannını ortadan kaldırmış olmaktadır. Doğru yanıt C'dir.
Bir rivayet tefsiri olan Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân adlı eser, aşağıdaki müfessirlerin hangisine aittir?
Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân adlı rivayet tefsiri, İbn Cerîr et-Taberî’ye aittir. Doğru cevap B’dir.
Tefsir ilmi Müslümanların bireysel ve toplumsal hayatlarında önem arz eden aşağıda verilen hangi İslami bilim alanlarından yararlandığı söylenilebilir?
Tefsîr bir tara an burada sözünü ettiğimiz bazı ilimlerden yararlanırken, diğer tara an da Müslümanların bireysel ve toplumsal hayatlarında çok önemli bir yere sahip olan kelâm ve fıkıh ilmine de malzeme sağlamıştır.
Aşağıdakilerden hangisi vahiy esnasında Hz. Muhammed’de meydana gelen hallerden birisi değildir?
Hz. Muhammed’in vahy esnasında üzerine büyük bir ağırlık çöktüğü ve uykusunun geldiği bilinmektedir.
Aşağıda verilen seçeneklerin hangisinde Müfessirden kaynaklanan öznelliğin sebeplerinden birisine yer verilmiştir?
İslâm bilginleri, müfessirlerin belli bir bilgi birikimine ve güçlü bir altyapıya sahip olmalarının gereğine işaret etmişlerdir. Zira bu konudaki yetersizlik müfessiri öznel tecrübe bakımından etkilemektedir. Doğal olarak bu da Kur’ân yorumunda farklılığa yol açmaktadır.
İnsanın karşısına değişik dönemlerde farklı meselelerin çıkması doğaldır. Tâbiîn ve sonrası dönemlerde konuşulan meseleler de sahabe döneminde gündemde olan ve cevap aranan meselelerden farklı olmuştur. Fetihlerle birlikte İslâm coğrafyasının genişlemesi sonucunda Müslümanlar arasında daha önce hiç duyulmamış yeni problemler, felsefî fikirler ve akımlar ortaya çıkmıştır. Bir de nübüvvet asrından uzaklaştıkça Müslümanların vahyî ve nebevî bilgi ve kültürlerinin zayıflaması, hem daha önce üzerinde durulmayan nassların, hem de açıklanmış olmakla birlikte yeniden ele alınması gereken âyetlerin tefsîrini zorunlu hale getirmişti. İşte böylesine hassas dönemde müfessirin çeşitli yollarla elde ettiği bilgi ve birikimi neticesinde oluşan kanaatine yer tefsirinde yer vermesine ihtiyaç duyulmuş ve dirayet tefsiri gelişmeye başlamıştır. Doğru cevap E'dir.
I. Sebep
II. Sonuç
III. Rüyâ tabiri
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri te’vîl kelimesinin Kur’ân bütünlüğü içerisinde ifade ettiği farklı anlamlardandır?
Te’vîl kelimesi Kur’ân bütünlüğü içerisinde farklı anlamlar ifade etmektedir:
1. Tefsîr2. Sebep3. Sonuç4. Rüyâ tabiri