Tefsir Tarihi ve Usulü
Deneme Ara Sınavı 10
1.

Hz. Peygamber’de vahiy esnasında görülen hallerini, Mekkeli Müşrikler ve daha sonar da oryantalistler hangi hastalığa benzeterek iftira da bulunmuşlardır?

 

Doğru Cevap: "A" Sara  
Soru Açıklaması

Hz. Peygamber’de vahiy esnasında görülen hallerini, Mekkeli Müşrikler ve daha sonar da oryantalistler ‘’Sara’’ hastalığına benzeterek iftira da bulunmuşlardır. 

2.

Aşağıdaki vahiy-ilham eşleştirmelerinden hangisi doğrudur?

 

Doğru Cevap: "D" Vahiy-Vasıtalı  
Soru Açıklaması

Vahiyle ilham arasında şu farklar bulunmaktadır: 1. Peygamberler kendilerine indirilen vahyin Allah katından olduğunu kesin olarak bilirler. İlhamın kaynağı belli olmadığı için onu alanlar onun nereden geldiğini bilemezler.2. Vahiy vasıtalı, ilham ise vasıtasız olarak tecellî eder. 3. Vahiy olayı son bulmuştur, ilham ise devam etmektedir. 4. Vahiy bağlayıcıdır, ilham ise bağlayıcı değildir. 5. Vahiy umumî ve küllî, ilham ise hususî ve cüzîdir. 6. Vahiy yoluyla elde edilen bilgiler birbirleriyle çelişmez; ilham ile elde edilen bilgiler ise birbirleriyle çelişebilir. 

3.

Fahreddîn Razî Mefâtihu’l-Gayb adlı tefsîrin metodunu hangi sûrenin tefsîrini yaparken ortaya koymuştur?

 

Doğru Cevap: "C" Fâtiha Sûresi  
Soru Açıklaması

543/1149’de Rey şehrinde doğan Fahreddîn Razî Mefâtihu’l-Gayb adlı tefsîrin metodunu, Fâtiha sûresinin tefsîrini yaparken ortaya koymuştur. 

4.

Sahâbe Kur’ân’ı tefsîr ederken aşağıdaki yöntem ve kaynaklardan hangisine başvurmamıştır?

Doğru Cevap: "D" Komşu ülkelerin yorumları
Soru Açıklaması

Sahâbe Kur’ân’ı tefsîr ederken bazı yöntem ve kaynaklara başvurmuştur. Bunları şöylece sıralamak mümkündür:  1. Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsîri.  2. Kur’ân’ın Sünnetle tefsîri.  3. Şiirle istişhad etmek.  4. Yahudi ve Hıristiyan kültürleri.  5. Kendi ictihatları.

5.

Burhani Te'vilin İslam düşüncesindeki en meşhur kuramcısı ve Faslu’l-Makâl eserinin yazarı aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru Cevap: "A" İbn Rüşd
Soru Açıklaması

Burhânî te’vîlin İslâm düşüncesindeki en meşhur kuramcısı İbn Rüşd’dür. Bu yüzden söz konusu te’vîli İbn Rüşd’ün anlayışı istikametinde tanımlamak gerekmektedir. Hemen belirtelim ki söz konusu filozof Faslu’l-Makâl adlı eserinde burhânî te’vîli, nassları bütünsellik içinde ele alarak, zâhirî manalarına uygun düşecek şekilde yorumlamaktadır.

6.

Aşağıda verilen seçeneklerin hangisinde Kur’an’dan kaynaklanan öznelliğin sebeplerinden birisine yer verilmiştir?

Doğru Cevap: "A" Kur’an’ın tüm insanlığa seslenmesine rağmen onu yorumlarken kişisel yaklaşımlarda bulunulması
Soru Açıklaması

Esasen Kur’ân, bütün insanlığa hitap etmektedir. Yani Kur’ân aynı zaman- da bilgi, kültür ve anlayış seviyesi itibariyle sıradan insanlardan filozo ara, bilim ve fikir adamlarına kadar geniş bir kitleyi muhatap almaktadır. Kısacası Kur’ân’la uğraşan her insan kendi gerçeği doğrultusunda onda bir şeyler bulabilmektedir. Bir başka ifadeyle Kur’ân her muhatabı farklı bir açıdan kendisine çekmektedir. Bu da onun bir din ve ahlâk kitabı olarak bütün insanlığı kucaklama hedefinin bir göstergesidir. Böyle olması sebebiyledir ki Kur’ân’ın anlam boyutuyla ilgilenen herkes gerek anlama gerekse yorumlama konusunda kişisel tercih ve yaklaşımlarda bulunmaktadır.

7.

Dinî metinlerdeki gerçek anlamların zâhirde değil, cevherle özdeş olan bâtında saklı olduğunu ileri sürerek, tüm Kur’ânî nassları bu mantık doğrultusunda yorumlamaya çalışan mezhep aşağıdakilerden hangisidir?

 

Doğru Cevap: "C" Bâtıniyye  
Soru Açıklaması

Dinî metinlerdeki gerçek anlamların zâhirde değil, cevherle özdeş olan bâtında saklı olduğunu ileri sürerek, tüm Kur’ânî nassları bu mantık doğrultusunda yorumlamaya çalışan mezhep Bâtıniyye mezhebidir. 

8.

Verilen konuların hangisinin doğruluğu konusunda anlaşmazlık yoktur?

 

Doğru Cevap: "A" Âyetlerin tertibi  
Soru Açıklaması

“Âyet ve Sûre” konusu incelendiğinde Ayetlerin tertibi konusunda tevkîfî olduğuna yönelik ihtilaf yoktur. 

9.

Kuran ayetlerini ilk kez tefsir eden kişi kimdir?

Doğru Cevap: "A" Hz. Muhammed
Soru Açıklaması

Bilindiği gibi sözün olduğu yerde açıklama, anlama ve yorumlama faaliyeti kendiliğinden bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Bu türden bir faaliyet Tevrat veİncil gibi önceki kutsal metinler için de söz konusudur. Bu ilâhî kitapların sonuncusu olan Kur’ân da tabiatıyla bu anlamda bir faaliyete ihtiyaç duymaktadır.Onun metnine yönelik tefsîr faaliyeti de hiç kuşkusuz Hz. Peygamber’le başlamıştır. Doğru cevap A'dır.

10.

Peygamberimizin gerektiği durum ve şartlara göre hüküm koymakta olup tefsir yapmasına ne ad verilmektedir?

Doğru Cevap: "B" Teşri’
Soru Açıklaması

İslâm bilginlerine göre Hz. Peygamber’in tefsîri iki fonksiyon icra etmektedir. Bunlardan birine beyân denilir ki o, Allah Resûlü’nün Kur’ânî nassları gerektiği şekilde açıklaması anlamına gelir. Diğeri de teşrî’ fonksiyonudur. Bununla da Peygamberimiz gerektiği durum ve şartlara göre hüküm koymaktadır.

11.

Dil, edebiyat, mantık, kıyas ve daha başka ilimlere de dayanılarak yapılan Kur’an tefsirine ne ad verilir?

Doğru Cevap: "D" Dirayet tefsiri
Soru Açıklaması

Kelime olarak dirayet, bir şeyin mahiyetini bilmek, kavramak, idrak etmek demektir. Dil uzmanları aynı manaya gelmek üzere dirayet kelimesinin ilim demek olduğunu ifade ederler. Terim olarak ise dirayet tefsiri, “yalnızca rivayetlere bağlı kalmayıp dil, edebiyat, mantık, kıyas ve daha başka ilimlere dayanılarak yapılan Kur’an tefsiri” demektir. Buna rey ve aklî tefsir de denir. Doğru cevap D’dir.

12.

Aşağıdakilerden hangisi Te'vil çeşitlerinden birisidir?

Doğru Cevap: ""
Soru Açıklaması

Burhani te'vilde burhana dayalı olarak yapılan akıl yürütme, varlık hakkında bilgi verdiği gibi, nasslar da varlık hakkında bilgi verirler. Ancak bazen nassların bilgi vermediği durumlar da söz konusu olabilir. Şayet nasslarda herhangi bir konuda bilgi yoksa, o zaman burhana dayalı yorum yani aklî bilgi esas alınır. Fakat aynı konuda nasslarda da bilgi bulunuyorsa, o durumda bu bilginin zâhiren aklî bilgiye uygun düşüp düşmediğine bakılır. Şayet uygun düşüyorsa tabii olarak aklî bilgi kabul edilir.

13.

Rey ekolü olarak da anılan Tabiûn dönemi tefsir mektebi aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru Cevap: "B" Kûfe Tefsir Mektebi
Soru Açıklaması

İbn Mes’ûd, Kûfe’ye geldiğinde orada başka sahibiler de vardı. Ancak insanlar kısa zamanda onun etrafında büyük bir halka oluşturdular. Bunun üzerine o da kendisinden Kur’an’ın anlamını öğrenmek isteyen insanları bilgilendirmek amacıyla bir tefsir faaliyetine başladı. Nakledildiğine göre bu faaliyet içerik itibariyle daha çok aklî muhakeme ve içtihat temeli üzerine bina edilmişti. Bu sebepten dolayıdır ki İslâm âlimleri İbn Mes’ûd’un oluşturduğu bu ekolü, içtihadı hareketlerin çekirdeği kabul edip rey ekolü olarak nitelendirdiler. Doğru cevap B’dir.

14.

Kur’ân’ın tamamını içeren ilk meâl hangi dilde kaleme alınmıştır?

 

Doğru Cevap: "D" Berberice  
Soru Açıklaması

Kur’ân’ın tamamını içeren ilk meâl hicrî 127 senesinde Berberice olarak kaleme alınmıştır.

15.

Aşağıdakilerden hangisi Medeni olan ayet ve surelerin özelliklerinden değildir?

 

Doğru Cevap: "B" Hristiyanlara karşı sert bir üslup hâkimdir.  
Soru Açıklaması

Medenî olan âyet ve sûrelerde . tarihî konular ve olaylar anlatılırken, bunlar vesile kılınarak evrensel ilkeler ve değerler verilir, insanın itikâdî ve ahlâkî dünyasının düzeltilmesi özellikle paylaşma duygusunun güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Medîne döneminin başlangıcında nâzil olan âyet ve sûrelerde, Yahudiler ve Ehl-i kitaba karşı oldukça yumuşak ifadeler yer almaktadır. Hıristiyanlara karşı daha yumuşak bir üslûbun hakim olduğu görülürse de teslîs inancında ısrar edenler açıkça eleştirilerek bunların kâfir oldukları ifade edilmiştir Müslümanların gittikçe güçlenmesi karşısında onlarla açıktan mücâdele etmeyi göze alamayan bir Arap ve Yahudi topluluğu ortaya çıkmıştır. Münâfık denilen bu toplulukla ilgili hususlar, Medenî âyet ve sûrelerde geniş yer almıştır. Medenî sûrelerin çoğunda münafıklar hakkında bilgi veren kısımlar vardır. Medenî sûrelerde, Müslümanların yaptıkları savaşlara ve savaş hükümlerine geniş yer verilmiştir 

16.

Tefsîr mekteplerinden üçüncüsü olarak kabul edilen Kûfe Rey Mektebi kim tarafından kurulmuştur?

 

Doğru Cevap: "C" Abdullah b. Mes’ûd  
Soru Açıklaması

Kûfe Rey Mektebi C seçeneğinde adı geçen Abdullah b. Mes’ûd tarafından kurulmuştur. 

17.

Müfessir ve müceddid olarak kabul edilen Âlûsî’yi şöhrete kavuşturan eserin adı nedir?

 

Doğru Cevap: "C" Rûhu’l-Meânî  
Soru Açıklaması

Şâir ve edebiyatçı olarak da tanınan, tam adı Ebu’s-Senâ Şihâbuddin Mahmud olan Âlûsî’yi şöhrete kavuşturan, C seçeneğinde adı geçen Rûhu’l-Meânî adlı tefsîri olmuştur. 

18.

Aşağıdakilerden hangisi Mekkî ayetlerin özelliklerinden biridir?

 

Doğru Cevap: "A" Kısa ve sert seslidir .
Soru Açıklaması

Mekke şartlarında nâzil olan âyet ve sûrelerin fesâhat ve belâgat seviyesi çok yüksektir. Âyetler, kısa ve sert seslidir, umumiyetle muhâtabı aklî yönden ikna etme amacı yanında onu duygusal açıdan da kuşatan bir üslup ve anlatım özelliğine sahiptirler.

19.

Mekkî ve Medenî sûrelerin özelliklerini karşılaştırıldığında hangisinin doğru olmadığı söylenebilir?

 

Doğru Cevap: "E" İlk önce, Alak sûresinin ilk 10 âyeti ile inmiştir.  
Soru Açıklaması

Kur’ân, âyet ve sûrelerden meydana gelmektedir. Âyet, Kur’ân’ın sûreleri içinde, bir veya birkaç kelime ya da cümleden meydana gelen ve başından ve sonundan ayrılmış olan bölümlerdir. Âyetlerin tertîbi vahye dayanmaktadır. Sayıları hakkında ihtilaf edilmiştir. İlk önce, Alak sûresinin ilk beş âyeti, en son ise Bakara’nın 281. âyeti inmiştir.

20.

Aşağıdakilerden hangisi tefsir ve tercüme arasındaki farklardan birisi değildir?

Doğru Cevap: ""
Soru Açıklaması

Tercümeyle, asıl metinden müstağni olma kastedilir. Yani tercüme aslın yerine geçer ve artık asla ihtiyaç kalmaz. Tefsîr ise böyle değildir. Tefsîr aslın aynı olmayıp açıklamasıdır. O, aslın yerine geçemediği gibi asıl ile irtibatını da kesemez. Tercümede istidrat (daha fazla izah ve açıklama) mümkün değildir. Çünkü tercüme, ne fazla ne noksan, aslın tıpa tıp aynıdır. Lafza bakarak bundan şu mana da anlaşılabilir denemez; denilirse tercüme aslın aynı olmaktan çıkar. Tefsîr ise böyle değildir. Onda istidrat yapmak caiz, hatta bazen gerekli bile olmaktadır. Zira tefsîr bir beyan ve izah demektir. Tercüme örf yönünden aslın bütün mana ve maksatlarına uygunluk manasını taşır. Tefsîr için böyle bir durum söz konusu değildir. Tefsîr aslın bütün mana ve maksatlarına uygun olma manasını ihtiva etmez. Tercüme, teknik anlamda mütercimin naklettiği maksat ve manaların, tercümesi yapılan sözün ifade ettiği anlamlar olduğuna ve bu sözün sahibinin de söz konusu anlamları kasdettiğine dair bir güven duygusu vermelidir. Halbuki tefsîr böyle değildir. Ancak müfessirin yanında birçok delil bulunursa karşı tarafta böyle bir güven duygusu oluşur.

TEST BİTTİ.
CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.