Burhânî te’vîlin İslam düşüncesindeki en önemli temsilcisi kimdir?
Burhânî te’vîlin İslam düşüncesindeki en önemli temsilcisi Faslu’l-Makâl adlı eserin sahibi D seçeneğinde adı geçen İbn Rüşd’dür. Doğru cevap D’dir.
Kur’ân vahyinin tarihsel olduğunu geçmişte ilk defa iddia eden fırkanın adı aşağıda verilen şıkların hangisinde yer almaktadır?
Hz. Peygamber’in kendi kavminin dili ile gönderildiğini, dolayısıyla Kur’ân vahyinin tarihsel olduğunu geçmişte ilk defa iddia eden fırkanın Berâhime olduğu söylenir.
Türkçe meal ve Türkçe tefsir çalışmalarının ne zaman hızlandığı aşağıdaki seçeneklerin hangisinde yer aldığı söylenilebilir?
Türkiye’de özellikle İttihatçı söylemin egemen olmasından sonra Türkçe Kur’a^n ve Türkçe tefsi^r çalışmaları hız kazanmıştır.
Aşağıdakilerden hangileri Kur’an’ın terim olarak tanımında yer alır?I. Tevatürle nakledilmişII. Mushaflara yazılmışIII. Tilavetiyle ibadet edilen
Kur’ân’ın terim anlamı şöyledir: “Kur’ân, Hz. Muhammed’e vahiyle indirilmiş, tevâtürle nakledilmiş, mushaflarda yazılmış, tilâvetiyle ibâdet edilen, bir sûresinin –dahi olsa- meydana getirilmesi için meydan okuyan, Fâtiha sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle sona eren, Allah’ın kelâmıdır”.
Kur’ândaki bir konuyu, Kur’ân’ın temel hedef ve ilkelerine uygun bir şekilde usûller çerçevesinde bütüncül olarak araştırıp ortaya koymaya çalışan tefsir türü aşağıdakilerden hangisidir?
Arap tefsîr literatüründe “et-tefsîru’l-mevzûî” olarak geçen “konulu tefsîr”, Kur’ândaki bir konuyu, Kur’ân’ın temel hedef ve ilkelerine uygun bir şekilde belli usûller çerçevesinde bütüncül olarak araştırıp ortaya koyma yöntemine verilen isimdir. Doğru cevap A'dır.
Müşkilü’l-Kur’ân ilminde âyetlerin birbirine zıt görünümlerini ortadan kaldırmaya yönelik çeşitli kaideler geliştirilmiştir. Aşağıdakilerden hangisi bu kurallardan biri değildir?
Kur’ân tek bir kaynaktan geldiğinden başı ile sonu arasında hiçbir çelişki ve ihtilaf yoktur kuralı; Müşkilü’l-Kur’ân ilminde âyetlerin birbirine zıt görünümlerini ortadan kaldırmaya yönelik çeşitli kaidelerden biri değildir.
Müellifinin ismiyle birlikte verilen aşağıdaki tefsir eserlerinden hangisi bir dirayet tefsiridir?
Otuz yıl boyunca hem Kanuni Sultan Süleyman, hem de II. Sultan Selim dönemlerinde devletin şeyhülislamlık makamını temsil eden Ebussuûd Efendi, dirâyet tefsîr alanında telif ettiği İrşâdu’l-Akli’s-Selîm ilâ Mezâye’l-Kitâbi’lKerîm adlı tefsîriyle ün kazanmıştır. A, C, D, ve E seçeneklerinde yer alan tefsirler rivayet tefsir ekolündendir. Doğru cevap B'dir.
Aşağıdakilerden hangisi halef mezhebinin yaklaşımını benimseyen âlimlerden biridir?
A, B, C ve D seçeneğinde adı geçen âlimler selef mezhebinin yaklaşımın benimsemişlerdir. E seçeneğinde adı geçen Hasan-ı Basrî ise halef mezhebinin yaklaşımını benimsemiştir.
Arap dilinde lafızları farklı, fakat anlamları yakın olan kelimelere ne ad verilir?
Arap dilinde lafızları farklı, fakat anlamları yakın olan kelimelere mütekârib (yakınanlamlı) kelimeler; bu olguya da tekârüb denir. Dilde terâdüf şartlarını bütünüyle sağlayan kelime sayısının azlığına binaen, terâdüf, tam ve cüzi şeklinde taksim edilmiş, cüzi terâdüf kısmı, mütekârib terimiyle karşılanmıştır. Doğru cevap D’dir.
Amacı Kur’ân’ın hükümlerini ortaya koymak suretiyle insanların dünya hayatlarını düzenleyip ahiret mutluluğunu kazanmalarını sağlamak olan tefsir türü aşağıdakilerden hangisidir?
Fıkhî tefsîr, Kur’ân’daki ibâdât, muamelat ve ukubat ile ilgili âyetleri yorumlayan akıma verilen isimdir. İlgili akımın konusu, ahkâm âyetleridir. Gayesi ise Kur’ân’ın hükümlerini ortaya koymak suretiyle insanların dünya hayatlarını düzenleyip ahiret mutluluğunu kazanmalarını sağlamaktır. Doğru cevap D'dir.
İlk baskısı 1947 yılında Tanrı Buyruğu adıyla yayınlanan ve İslam hakkında genel bilgilerle tefsirden oluşan iki bölümlü eserin sahibi alim aşağıdakilerden hangisidir?
İki ciltlik ilk baskısı 1947 yılında neşredilen Tanrı Buyruğu, temel olarak ikibölümden meydana gelmiştir. İlk bölüme “birinci ayırım” diyen müellif, burada daha ziyade İslâm hakkında genel bilgiler vermiş ve bir anlamda tefsîr usûlüdiyebileceğimiz tarzda bir mukaddime yazmıştır. “İkinci ayırım” dediği bölümise Hafız Osman hattıyla yazılmış Kur’ân metninin de bulunduğu meâl ve tefsîrbölümüdür. Doğrul bu meâli, Doğu-Batı kaynaklarını ayırt etmeksizin taramaksuretiyle kırk yılda tamamladığını anlatır. Harfî tercüme yerine tefsîrî tercümeyiesas alır ve gerçekten akıcı ve anlaşılır bir Türkçe kullanır. Sûreler hakkında kısa bilgiler verir. Âyetler arasındaki bütünlüğe azami gayret gösterir.
Kur’ân'ın anlaşılması yolunda daha çok bilgi azlığı nedeniyle uyanan vehimleri giderip tatmin edici cevaplar hazırlayan ilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?
Kur’ân’ın çeşitli özelliklerine vakıf olmayan ve bu konuda yeterli alt yapısı bulunmayan bazıları onun birtakım âyetleri arasında ihtilaf bulunduğunu zannedebilir. Başka bir ifadeyle bir âyetin manasının başka bir âyetin manasıyla çeliştiğini düşünebilir. Böyle bir vehme düşmüş kimseye cevap verilmesi ve vehminin giderilmesi gerekir. İşte bu tür izahları yaparak vehimleri ortadan kaldırmaya çalışan Kur’ân ilmine “Müşkilü’l-Kur’ân” denir. Müşkil kelimesi; zorluk, problem, sıkıntı gibi anlamlara gelir. Terkip halindeki Müşkilü’l-Kur’ân ifadesi ise daha çok bilgi azlığı nedeniyle uyanan vehimleri giderip tatmin edici cevaplar hazırlayan ilim dalı demek olur.
Aşağıda şıklarda verilenlerden hangisi Kur’an’daki kıssaların hedefleri arasında gösterilemez?
Hz. Peygamberden sonra gelenleri farklı kılmak kıssaların hedefleri arasında değildir
Kur’an’ın mucizevi süpersentetik bir dil örgüsü olduğunu bu sebeple muhatabın Kur’an bütüncüllüğü içerisinde şık durmayan bir anlamı nasslara yükleyemeyeceğini ifade eden meşhur dilbilimci kimdir?
Kur’ân, bizim kendisine sınırsız manalar yükleyebileceğimiz bir kelam değildir; aksine o, ısrarla kendi anlam dünyasını bize kabul ettirmek ister. Dokusuna uymayan her anlamı dışlar. Meşhur dilbilimci Abdulkahir el-Cürcânî nazım teorisinde, Kur’ân’ın mucizevî, süpersentetik bir dil örgüsü olduğunu, bu sebeple muhatabın, Kur’ân’ın bütüncüllüğü içerisinde şık durmayan bir anlamı nasslara yükleyemeyeceğini ifade etmek ister
Kur’a^n’ın nüzu^l sebeplerine göre tefsi^r edilmesi yönteminde öncelikli olarak ne yapılması gerektiği verilen şıkların hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Kur’a^n’ın nüzu^l sebeplerine göre tefsi^r edilmesi yöntemi, öncelikle su^relerin tarihsel ve meka^nsal alt yapılarını tespit etmeye çalışır.
Literatürü “Ahkâmü’l-Kur’ân” adıyla anılan, ahkâm âyetlerini tefsîr etme mantık ve mantalitesiyle yorum yapan akım aşağıdakilerden hangisidir?
Fakihler, tefsîr alanında sadece Kur’ân’daki ahkâm âyetlerini tefsîr etme mantık ve mantalitesiyle yorum yapan bir akım geliştirmişlerdir. Bu akım, “fıkhî tefsîrekolü”; literatürü de “Ahkâmü’l-Kur’ân” adıyla anılmaktadır.
Kur’ân’ın modern yorumlamalarından hangisi insanı ve toplumu anlamak için mutlak surette tarihsel koşullara gidilmesi gerektiğini, tarihin dışına çıkarak insan tabiatını anlamanın imkânsız olduğunu savunur?
Kur’ân’ın yorumlanmasında toplumu, olay ve olguları tarihi akış içerisinde değerlendiren yaklaşım tarihsel yaklaşımdır.
Bakara (2) sûresinin 275. âyeti “faiz yiyenler (mahşerde) ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar”. Aşağıdaki hangi siyak münasebeti içinde yer alır?
Bakara (2) sûresinin 275. âyeti “faiz yiyenler (mahşerde) ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar” ayeti Âyet içi siyak münasebeti içinde yer alır.
“Kur’ân, sahip olduğu ikna gücü, belagat ve inşası itibariyle seviyesine erişilemeyecek bir kitaptır. İslâm âleminde görülen bütün ilim ve irfan dallarının hayret uyandıran inkişâfı, Kur’ân sayesinde gerçekleşmiştir.” Sözü hangi Batılı araştırmacıya aittir?
“Kur’ân, sahip olduğu ikna gücü, belagat ve inşası itibariyle seviyesine erişilemeyecek bir kitaptır. İslâm âleminde görülen bütün ilim ve irfan dallarının hayret uyandıran inkişâfı, Kur’ân sayesinde gerçekleşmiştir.” Sözü Hirshfield’a aittir.
Kur’ân lafızları, yüklendiği anlamlar açısından ya temel anlama ya da yan anlamlara gelirler. Aşağıdakilerden hangisi yan anlam değildir?
Bu tanım kapsamına giren Kur’ân lafızları, yüklendiği anlamlar açısından ya temel anlama ya da yan anlamlara gelirler. Temel anlam, hakîkî anlam; yan anlamlar da mecâzî, isti’âri, kinâî ve teşbîhî anlam kavramlarıyla ifade edilir.