1930'lu yıllarda çalışmalarını gerçekleştirmiş ve meali Hak Dini Kur'an Dili Meali adıyla neşredilen alim aşağıdakilerden hangisidir?
Elmalılı Hamdi Yazır’ın 1930’lu yıllarda hazırlamış olduğu tefsîr çalışmasının meâl bölümü, Türkiye’deki mevcut meâllerin en önemlilerinden sayılır. Bumeâlin günümüz Türkçesiyle birçok sadeleştirmesi yapılmıştır. Hamdi Yazır’ınKur’ân meâlini aslında iki bölümde mütalaa etmek gerekir. Bu bölümlerden ilkini, tefsîrinin sadece meâl kısmı oluştururken, ikincisini eserin tefsîr kısmında yer alan Kur’ân tercümeleri oluşturur. Hak Dini Kur’ân Dili Meâli şeklinde neşredilen bazı meâl çalışmalarında, eserin hem meâl kısmının hem de tefsîr kısmının kullanıldığı bilinmektedir.
Aşağıdaki seçeneklerde verilenlerden hangisi İslam alimlerinin bahsettiği nesih türlerinden değildir?
İslâm âlimleri dört tür nesihden söz etmektedir: 1.Kur’ân’ın Kur’ân’ı neshi. 2. Kur’ân’ın sünneti neshi. 3. Sünnetin sünneti neshi. 4. Sünnetin Kur’ân’ı neshi.
I. Lügavî i’câzı açısından eşsiz ve benzersiz oluşu
II. Dinleyenlerin O'nu dinlemekten hiç usanmaması, daha çok dinlemek istemeleri
III. Kur’ân’da varlık kanunlarına ve ni-teliklerine aykırı bir durumun olmaması
IV. Nâzil olduğu dönemin beşeri bilgi düzeyiyle ifade edilmesi imkansız olan hakikatlerin söylenmesi
V. İnsanların bilmeye imkân bulamadıkları gayb haber-lerini ihtiva etmesi
Yukarıdakilerden hangiler Kur’ân’ın, şu ana kadar tespit edilen mucizevî yönleri arasında yer alır?
Kur'an lügavî i’câzı açısından eşsiz ve benzersizdir.Bununla birlikte Kur'anı dinleyenlerin O'nu dinlemekten hiç usanmazlar, daha çok dinlemek isterler. Ek olarak Kur'anda varlık kanunlarına ve ni-teliklerine aykırı bir durum bulunmaz. Kur'an hem nâzil olduğu dönemin beşeri bilgi düzeyiyle ifade edilmesi imkansız olan hakikatlerin söyler hem de insanların bilmeye imkân bulamadıkları gayb haber-lerini ihtiva eder.
“Rabbinizin size acıyıp-esirgemesi elbette umulabilir; ama eğer siz (günaha) geri dönerseniz, Biz de (azaba) geri döneriz. Ve (unutmayın ki) Biz cehen- nemi, hakkı inkâr edenleri kuşatacak (bir hisar) kılmışızdır” (İsrâ (17), 8). Ayetinde verilmek istenen kıssa aşağıdaki seçeneklerin hangisinde olduğu söylenilebilir?
Allah’ın kullarına karşı tavrı, esas itibarıyla merhamet, iyilik ve lütuf temelleri üzerinde şekillenir; ancak kendilerini bu temelden yoksun bırakan insanlar, adalet gereği cezaya çarptırılırlar.
Aşağıdakilerden hangisi müteşabih ayetlere konu olan hususlardan biri değildir?
Mücâhid’in İbn Abbâs’tan naklettiği görüşe göre muhkemler, daha çok helal ve haramı açıklayan âyetlerdir. İbn Abbas’dan gelen bir başka izaha göre de “muhkemler nâsih, helâl, haram, hudûd, ferâiz gibi imân edilip amel edilen hususlardır. Müteşâbihler ise, mensûh, mukaddem, muahhar, emsal, yeminler gibi imân edilen, ancak amele konu olmayan hususlardır.
طَلَ َع البَ ْدُر علينا / “üzerimize ay doğdu.” Ayetinde nasıl bir söz sanatı icra edildiği aşağıdaki şıkların hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Peygam berimiz yerine ay kelimesi kullanılmıştır. Cümledeki “bedr/ay” kelimesi, türeme yen isim olduğu için bu isti’âre, isti’ârei asliyyedir.
Siyak ilkesi doğrultusunda geliştirilen Kur’ân sınıflandırmasında kaç temel unsur bulunmaktadır?
Siyak ilkesi doğrultusunda geliştirilen Kur’ân sınıflandırmasında; âyet içi siyak münasebeti, âyetler arası siyak münasebeti, farklı konular arası siyak münasebeti, sûre içi siyak münasebeti, sûreler arası siyak münasebeti, bütün Kur’ân içi siyak münasebeti olmak üzere C seçeneğinde belirtilen toplam altı temel unsur bulunmaktadır.
Harfi tercümeye riayet edilerek hazırlanan ve 1953 yılında Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim adıyla yayınlanan açıklamalı Kur'an mealini hazırlayan isim aşağıdakilerden hangisidir?
İlk defa 1953 yılında üç cilt halinde basılan Kur’ân-ı Hakim ve Meâl-i Kerîm, açıklamalı bir Kur’ân meâlidir. Önsözde verilen bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla meâlde mümkün olduğu kadar harfî tercümeye riâyet edilmiştir. Dolayısıyla fiillerin zamanlarında, kelimelerin Arap dilindeki asıl karşılıklarında herhangi bir tasarrufa gidilmemiştir. Çantay, Türkçe’de kendinden önce kaleme alınmış Kur’ân tercümeleri hakkında da mukaddimede bilgiler vermiş, onların eksik yönlerine işaret etmiştir.
Aşağıdaki seçeneklerin hangisi İçtimai tefsir ekolünün olumlu bulunan yönünü bulundurmamaktadır?
İctima^i^ tefsi^r ekolünün olumlu bulunan yönleri şu şekilde sıralanabilir: Körükörüne taklidi reddedip araştırma ve doğruyu bulma konusunda çaba gösterme; Kur’a^n mesajına engel olan ilgisiz ve faydasız bilgilerden, isra^iliyattan uzakdurma; Mezheplerin tesirinde kalmadan doğrudan ahka^ma ve mesaja yönelme; Kevni^ a^yetleri, pozitif bilimlerin ispat edilmiş verileriyle yorumlama. Sarf, nahiv ve benzeri ilimleri bir araç konumunda görüp yeterince kullanma; Belağatın anlamdaki fonksiyonuna binaen edebi dile ağırlık verme; Vahiy-va^kıa ilişkisini büyük ölçüde gerçekleştirme; bir taraftan Kur’a^nın mesajını insanlara iletirken, diğer taraftan da toplumda ortaya çıkan prolemlere çözüm üretme.
Kur’an’ı herhangi bir ayetini veya kavramını, Kur’an’ın başka ayet veya kavramları ile tefsir eden yönteme ne ad verilir?
Kur’ân, günümüzde alışa geldiğimiz kitap düzeninde değildir. Onda konular değişik boyut ve kapsamda çeşitli yerlerde geçebilmektedir. Ayrıca bir çok konu aynı anda başka konularla da ilgili olabilmektedir. Kur’ân’da bir yerde kapalı olan bir husus, bir başka yerde açıklanmış olabilmektedir. Âlimler arasında “Kur’ân kendi kendisini tefsîr eder” sözü meşhurdur. Kur’ân’ın kendisini tefsîr etmesinin çeşitli şekilleri vardır. Bazen Kur’ân’daki mutlak bir ifade istisna, sebebini zikretmek, tahsis etmek veya içeriğini bir başka yerde açıklamak suretiyle kayıtlı hale gelmektedir. Yine bazen ism-i mevsul, ism-i işaret veya zamir gibi müphem ifadeler de başka bir âyette açıklanabilmektedir. Bazen de Kur’ân’daki garib bir kelime bir başka yerde izah edilebilmektedir. Buna Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denir. Doğru cevap B’dir.
Mukaddime fi Usûli’t-Tefsîr adlı kitap aşağıdakilerden hangisine aittir?
Mukaddime fi Usûli’t-Tefsîr adlı kitap İbn Teymiyye’ye aittir.
Aşağıdakilerden hangisi sahabenin tefsirde başvurduğu kaynaklardan biri olamaz?
Sahabe Kur’an’ı tefsir ederken bazı yöntem ve kaynaklara başvurmuştur. Bunları şöylece sıralamak mümkündür: 1. Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri. 2. Kur’an’ın Sünnetle tefsiri. 3. Şiirle istişhad etmek. 4. Yahudi ve Hristiyan kültürleri. 5. Kendi içtihatları. Tabiûn, Sahabeden sonraki nesil olduğu için, Sahabenin onlardan yararlanması mümkün değildir. Doğru cevap A’dır.
Teşbih edatının zikredildiği teşbih türüne ne ad verilir?
Teşbihin unsurlarının bulunup bulunmaması açısından beş çeşidi vardır: 1. Teşbih-i mürsel: Teşbih edatının zikredildiği teşbih türüdür. 2. Teşbih-i müekked: Teşbih edatının hazfedildiği türdür. 3. Teşbih-i mücmel: Vech-i şebehin hazfedildiği teşbih türüdür. 4. Teşbih-i mufassal: Vech-i şebehin zikredildiği teşbih türüdür. 5. Teşbih-i beliğ: Vech-i şebeh ve teşbih edatının her ikisinin hazfedilip sadece müşebbeh ve müşebbehün bihin zikredildiği teşbîh türüdür. Teşbihin en kuvvetli ve en beliğ çeşididir. Bunun sebebi ise, o iki öğenin hazfedilmesiyle müşebbeh ile müşebbehün bihin eşit düzeyde ilgili sıfatta birleştirilmesidir. Yani müşebbehin, neredeyse müşebbehün bih seviyesine getirilmesidir. Doğru cevap E’dir.
Kutsal kitap yorumlarında kullanılan hermenötik yönteminin asıl amacı aşağıdaki seçeneklerin hangisinde açıkça söylenmektedir?
Özellikle kutsal kitap yorumlarında kullanıldığı şekliyle teolojik hermenötik metnin ne dediğini değil, ne demek istediğini anlamaya, metindeki Tanrısal mesajı kavramaya çalışmıştır.
Nazmında yani söz dizimi ve tertibinde aslına benzemesi gözetilen tercüme çeşidi aşağıdakilerden hangisidir?
nazmında yani söz dizimi ve tertibinde aslına benzemesi gözetilen tercüme çeşidi Lafzî tercüme’dir. Bu şekildeki tercüme, tercüme edilecek metindeki her kelimenin birer birer ele alınıp, onların yerine geçebilecek diğer dildeki lafızların gözden geçirilerek yerine konulması şeklinde yapılan bir tercümedir. Bu bakımdan çoğunlukla bu tür bir tercüme, asıl metnin anlamını çok zor aksettirmektedir. Onun içindir ki bu tercüme tarzı edebî eserlerde özellikle Kur’ân-ı Kerim’de kullanımı son derece güç, hatta imkânsız görülen bir tercümedir.
‘’Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer müminseniz, faizden ortakalana el sürmeyin. Şayet böyle yapmazsanız, Allah ve peygamberi tarafından size bir savaş ilan edilmiş olduğunu bilin! Tövbe eder de vazgeçerseniz, anaparanız sizindir. Böylece haksızlık etmiş olmadığınız gibi haksızlığa da uğramış olmazsınız’’ (Bakara (2), 278-279). Yukarıda inen ayetin hangi amaçla indirilmiş olduğu aşağıda verilen seçeneklerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Herhangi bir meselenin dinî hükmünü beyan etmek için nâzil olan bir ayettir.
Mutezili tefsircilerinden en meşhur olanı aşağıdakilerden hangisidir?
Önemli mutezili tefsircileri ve eserleri şöyle sıralanmaktadır: Ebû Müslim el-Isfahânî, Câmiü’tTe’vîl li Muhkemi’t-Tenzîl; Kâdî Abdulcebbâr, Tenzîhu’l-Kur’ân ani’l-Metâ’in; Şerif Murtezâ, Ğureru’l-Fevâid ve Dureru’l-Kalâid; Zemahşerî, el-Keşşâf anHakâiki’t-Tenzîl. Bu tefsîrler içerisinde en meşhur olanı, Zemahşerî’nin Keşşâf ’ıdır. İlgili tefsîr, kelimelerin anlamları, etimolojileri ve gramatik tahlilleri ön plana alarak zâhirî anlamı en güzel şekilde tefsîr etmesi, Kur’ân’ın sanat yönünü belağat ilminin verilerinden yararlanarak titiz ve beliğ bir üslupla ortaya koyması açısından kayda değerdir. Doğru cevap A'dır.
Aşağıdakilerden hangisi bir dildeki kelimeleri ayrıntılı biçimde tahlil ederek anlamlarını ortaya koymaktır?
Semantik kelimesi, kök itibarıyla Grekçe’den gelir. İlmî bir disiplin olarak semantik, bir dilin temelini oluşturan kelimeleri ayrıntılı bir şekilde tahlil ederek anlamlarını doğru bir şekilde ortaya koyma demektir. Semantikte dilsel olmayan unsurlar a anlamı tespitte önemlidir.
İşârî tefsîr ekolüne, yönteme nazaran ne denir?
Bu ekole, yönteme nazaran“remzi tefsîr” veya “işârî tefsîr”; temsilcilerine nazaran da “tasavvufi tefsîr” veyahut “sufi tefsîr” denmektedir.
Aşağıdaki alimlerden hangisi “Allah’ın müteşâbih sıfatları bilinir gibi görünse de, bu sıfatların Allah’a isnadı beşer açısından imkansızdır. Bu durumda yapılması gereken şey bu sıfatların delaletlerini Allah’a havale etmektir. Yani, bu sıfatlara sadece olduğu gibi inanmak ve mahiyetine ilişkin bir yorumda bulunmamak gerekir.” Bu yaklaşıma sahip değildir?
Hasan-ı Basrî,, “Allah’ın müteşâbih sıfatları bilinir gibi görünse de, bu sıfatların Allah’a isnadı beşer açısından imkansızdır. Bu durumda yapılması gereken şey bu sıfatların delaletlerini Allah’a havale etmektir. Yani, bu sıfatlara sadece olduğu gibi inanmak ve mahiyetine ilişkin bir yorumda bulunmamak gerekir.” yaklaşımına sahip değildir.