İslam dünyasındaki en önemli mesele olarak eğitimi gören ve Batı hermenötik geleneğinden etkilenen modernist İslam düşünürüdür?
Fazlurrahman, son dönemde Kur’ân’ı anlamaya yönelik çalışmalarda adını ensık duyduğumuz isimlerdendir. Fazlurrahman’ın önerdiği Kur’ân’ı anlama yönteminin Batı hermenötik geleneğinden etkilendiği bariz bir biçimde görülse de Fazlurrahman’ın bütünüyle Batı düşüncesine bağlı bir tefsîr yöntemi uygulamaya çalıştığı söylenemez. Almış olduğu sıkı dinî eğitim ve eserlerinde yoğun bir şekilde kullandığı İslâm düşüncesinin klasik kaynakları, onun Müslüman dünya görüşüne bağlı kaldığını gösterir. Fazlurrahman’a göre İslâm dünyasındaki en ciddi mesele, eğitim meselesidir. Bu meselenin halli ise İslâm düşüncesindeki yenilenmeyle alakalıdır.
Kur’an ayetlerinin tarihsel metinler olarak değerlendiren ilk sistematik çalışma ‘________________’ olarak bilinmektedir. Yandaki boşluğa gelmesi gereken eserin adı aşağıdaki seçeneklerin hangisinde yer almaktadır?
Kur’ân âyetlerini tarihsel metinler olarak değerlendiren ilk sistematik çalışma ise, Kur’ân kıssalarının tarihsel veriler olduğunu, bu verilerin o dönem Araplarının bilgileri ya da dil üslupları çerçevesinde serdedilmiş bilgilerden meydana geldiğini savunan Halefullah’ın, “Kur’ân’da Öyküleme Sanatı” adlı eseridir.
Emevîler zamanında, hicri ikinci asırda Hişam b. Abdülmelik zamanında yaşayan Vâsıl b. Ata’nın kurmuş olduğu mezheptir. Hasan Basri’nin ders halkasında yer alan Vâsıl, büyük günah konusunda hocasından farklı bir görüşe sahip olmasından dolayı ondan ayrılmıştır.
Yukarıda verilen bilgiler hangi tefsir ekolünü anlatmaktadır?
Mutezile, Emevîler zamanında, hicri ikinci asırda Hişam b. Abdülmelik zamanında yaşayan Vâsıl b. Ata’nın kurmuş olduğu mezheptir. Hasan Basri’nin ders halkasında yer alan Vâsıl, büyük günah konusunda hocasından farklı bir görüşe sahip olmasından dolayı ondan ayrılmış (itizal), bu yüzden de mezhebe “mutezile” (ayrılanlar) ismi verilmiştir.
Tefsir alanında çeşitli ekollerin ortaya çıkmasında aşağıda verilen nedenlerin hangisinin etkin bir rol oynadığı söylenemez?
Yani, hem tefsi^r alanı, hem de başka alanda uzman olan şahısların tefsi^re dair çalışma yapmaları neticesinde ilgili akımlar ortaya çıkmıştır. Bir başka etken ise hicri^ birinci yıldan itibaren İsla^m coğrafyasının genişlemesi, Arap olmayan unsurların Müslüman olması, İsla^m toplumunda siyasi karışıklıkların baş göstermesi, akaid ve iman konusunda ihtilafların ortaya çıkmasıdır.
I. İslâm coğrafyasının genişlemesi
II. İslâm toplumunda siyasi karışıklıkların baş göstermesi
III. Temsilcilerinin interdisipliner şahıslar olması
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri tefsîr ilmi içerisinde farklı ekollerin çıkmasına sebeptir?
Bu ekollerin ortaya çıkıp gelişmesinde birçok etken vardır. Ancak bunlar arasında en önemli etken, temsilcilerinin interdisipliner (değişik ilimlerde ihtisas sahibi) şahıslar olmasıdır. Yani, hem tefsîr alanı, hem de başka alanda uzman olan şahısların tefsîre dair çalışma yapmaları neticesinde ilgili akımlar ortaya çıkmıştır. Bir başka etken ise hicrî birinci yıldan itibaren İslâm coğrafyasının genişlemesi, Arap olmayan unsurların Müslüman olması, İslâm toplumunda siyasi karışıklıkların baş göstermesi, akaid ve iman konusunda ihtilafların ortaya çıkmasıdır. Bu sebeplerden dolayı itikâdî açıdan İslâm toplumu, fırkalara ayrılmış, buna bağlı olarak da bu alanda bilimsel ekoller ortaya çıkmıştır.
''Biz, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz.'' Ayetinde asıl kastedilenin ne olduğu aşağıdaki şıkların hangisinde doğru olarak verilmiştir?
“Biz, bir a^yetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz” (Bakara (2), 106). Bu a^yetin içinde yer aldığı bağlam dikkatli bir şekilde incelendiğinde, buradaki a^yet ile Kur’a^n a^yetlerinin değil, önceki kitaplarda varolan hükümlerin kastedildiği anlaşılır.
Fazlurrahman’a göre İslâm dünyasındaki en ciddi mesele aşağıdakilerden hangisidir?
Fazlurrahman’a göre İslâm dünyasındaki en ciddi mesele eğitimdir.
Mutezile, Kur’ân tefsîrini özellikle hangi prensipler üzerine temellendirmiştir?
Mutezile, düşünce sistemini “usûl-i hamse” (beş temel prensip) üzerine kurmuştur. Bu beş prensip, tevhid (Allah’ın zatında, sıfatlarında ve eylemlerinde tek olduğu inancı), adalet (Allah’ın hayrı yapması, şerrin meydana gelmesinde etkisinin olmaması), va’d-vaid (Allah’ın sözüne sadık kalması), menzile beynel menzileteyn (büyük günah işleyenin ne kâfir ne de mümin olacağı yani, fasık olduğu) ve emr-i bil ma’ruf ve nehyi ani’lmünkerdir (iyiliği emretmek, kötülüklere engel olmaktır). Mutezile, Kur’ân tefsîrini özellikle bunlardan tevhid ve adalet prensipleri üzerine temellendirmiştir.
Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Kur’an’da geçen kıssaların hedeflerinden bahsedilmemektedir?
Kıssalarla hedeflenen ümmetin eksik kalan bilgilerini tamamlayarak onları eğitimek. Burada bilgi tekrarı yapmak gibi bir durum söz konusu değildir
Bir kelimenin özel bir bilim ve sanat dalında kazanmış olduğu terim anlamında kullanımına ne ad verilir?
kelimenin özel bir bilim ve sanat dalında kazanmış olduğu terim anlamında kullanımıdır. Bunun karşısında ise hususî örfî mecaz olup lafzın bu anlamın dışında kullanımıdır. Meselâ “fiil”, luğavî hakikat olarak “eylem, iş” anlamlarına gelirken gramerde zamana bağlı olarak bir işin yapılmasını anlatan bir terim manasıyla hususî örfî hakikat olmuştur. Bu son anlamın dışında kullanılması da hususî örfî mecazî olur. Doğru cevap D’dir.
Hz. Muhammed’e gelen vahylerden tehdîd ve vaîd ifade eden âyet ve sûrelere mahsus olanları hangi vahy şekli ile gelirdi?
Cebrâil’in görünmeden çıngırak sesine benzer bir sesle vahiy getirmesidir.
Kur’an’da az kullanılması, farklı lehçe ve dillerden alınması sebebiyle manası sözlüklere veya ilgili mercilere başvurulmadan anlaşılmayan kapalı lafızlara ne ad verilir?
Garîb lafzı, sözlükte “bilinmeyen, az bilinen, kapalı, tek/nadir, yabancı, tuhaf ” gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak ise az kullanılması, farklı lehçe ve dillerden alınması sebebiyle manası sözlüklere veya ilgili mercilere başvurulmadan anlaşılmayan kapalı lafız şeklinde tanımlanmaktadır. Kur’ân’ın nazil olduğu dönemlerde Hicaz bölgesinde Araplar, çok sayıda kabileden; Arap dili ise, onlarca lehçeden oluşmaktaydı. Peygamberin lehçesi ise Kureyş lehçesiydi. Tüm lehçeler, büyük oranda dil malzemesi ve kullanımı açısından birleşmekle beraber lafız, anlam ve ses yönünden birbirinden farklılık arzeden yönleri de vardı. Ayrıca Arap kabilelerinin ziyaret ve ticaret ilişkileri, gerek anlam gerekse ses boyutunda etkileşime, kelime aktarımına ve dil özelliklerinin transferine sebep olabiliyordu. Doğru cevap D’dir.
"Hak Dini Kur'an Dili" adlı tefsir çalışması kime aittir?
Elmalılı Hamdi Yazır’ın 1930’lu yıllarda hazırlamış olduğu tefsîr çalışmasının adı Hak Dini Kur'an Dili'dir.
Müterâdif Lafızlar denildiğinde aşağıdakilerden hangisi anlaşılmalıdır?
Arap dilinde lafızları farklı, anlamları ise aynı olan kelimelere müterâdif (eşanlamlı); bu olguya da terâdüf (eşanlamlılık) denmektedir.
Nüzul sebepleriyle ilgili aşağıdaki verilen bilgilerden hangisinin doğruluğu kesindir?
Nüzül sebepleri, Kur’an’ın iniş sürecinde vuku bulmuş olaylarla ilgili bir kavramdır
İsti’âre sözlükte hangi anlama gelir?
İsti’âre, sözlükte “birinden bir şeyi ödünç almak” anlamına gelir.
Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Arap dilinde lafızları farklı, anlamları ise aynı olan kelimelere ne isim verildiği doğru bir şekilde verilmiştir?
Arap dilinde lafızları farklı, anlamları ise aynı olan kelimelere mütera^dif (eşan lamlı); bu olguya da tera^düf (eşanlamlılık) denmektedir.
İctimâî tefsir ekolünün ilk çıktığı yer neresidir?
İctimâî tefsîr ekolü, pozitivizmin büyük oranda etkili olduğu 19. asrın son çeyreğinde ortaya çıkan reaksiyonik bir tefsîr akımıdır. Akımın ilk çıktığı yer A seçeneğinde belirtilen Mısır’dır.
Aşağıdakilerden hangisi daha çok bilgi azlığı nedeniyle uyanan vehimleri giderip tatmin edici cevaplar hazırlayan ilim dalıdır?
Soruda açıklaması verilen ilim dalı D seçeneğindeki Müşkilü’l-Kur’ân’dır. Kur’ân’ın çeşitli özelliklerine vakıf olmayan ve bu konuda yeterli alt yapısı bulunmayan bazıları onun birtakım âyetleri arasında ihtilaf bulunduğunu zannedebilir. Başka bir ifadeyle bir âyetin manasının başka bir âyetin manasıyla çeliştiğini düşünebilir. Böyle bir vehme düşmüş kimseye cevap verilmesi ve vehminin giderilmesi gerekir. İşte bu tür izahları yaparak vehimleri ortadan kaldırmaya çalışan Kur’ân ilmine “Müşkilü’l-Kur’ân” denir.
Aşağıda verilen akımlardan hangisi çağdaş tefsir ekollerine örnek olarak gösterilmektedir?