Aşağıdakilerden hangisi İngilizcede sister-in-law kelimesinin Türkçe karşılıklarından biri değildir?
kız kardeş
I. Kitap okumak zihni gençleştirir.
II. Yaptım bir hata, affet!
III. Hayalimi resmetmek en büyük hayalimdi.
Yukarıdaki cümlelerden hangisinde isim-fiil öbeği mevcuttur?
“-mAk, -mA, -Iş” eklerinin eyleme eklenmesiyle oluşan sözcük öbeğidir. Cümlede ad gö- revinde olan isim-fiil öbeği zarf dışında cümlenin bütün ögelerini oluşturabilir. Doğru seçenek D'dir.
I. ve III. cümlelerin öge dizilişi yönünden birbiriyle aynıdır. Doğru cevap D'dir.
Aşağıdakilerden hangisinde diğerlerinden farklı bir sözcük yapım türü kullanılmıştır?
'arge' sözcüğü araştırma ve geliştirme sözcüklerinin parçalarının birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Diğer seçeneklerde ise kopyalama görünmektedir. Doğru cevap E'dir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra pek çok dili etkilediği gibi Türkçeyi de etkilemeyi başaran dil hangisidir?
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Anglosakson kültürün egemenlik alanının artmasıyla birlikte İngilizce pek çok dili etkilediği gibi Türkçeyi de etkilemeye başlamıştır. Doğru cevap B’dir.
Aşağıdakilerden hangisi takısız ad tamlamasıdır?
3. Takısız ad tamlaması: Her iki sözcüğün de ek almadığı ad tamlamasıdır. Bu tür ad tamlamalarında tamlanan ögenin niteliği, benzetme ve/ya neden yapıldığını belirtilir. Örnek: Kendisine yün kazak örmüştü. Tahta kapıdan içeri girince ilk onu gördü. Vitrinde gördüğü elmas yüzükle geçmişe daldı.
Aşağıdakilerden hangisi Salar Türkçesinin konuşulduğu ülkedir?
Salar Türkçesinin konuşulduğu yer Çindir.
Cümlede, yüklemin bildirdiği hareket, iş veya oluşun yerini ve yönünü bildiren; yaklaşma(-A), bulunma (-dA) , uzaklaşma (-dAn) durumu eklerinden birini alan ögeye ne ad verilir?
Cümlede, yüklemin bildirdiği hareket, iş veya oluşun yerini ve yönünü bildiren; yaklaşma(-A), bulunma (-dA) , uzaklaşma (-dAn) durumu eklerinden birini alan öge dolaylı tümleçtir. Doğru cevap C'dir.
Argo, genel olarak gemici argosu, şoför argosu, öğrenci argosu vb. belirli meslek gruplarına ya da toplumsal gruplara özgü, bu grupların mensupları dışında kolayca anlaşılamayacak söz varlığına dayalı özel dil şeklinde tanımlanır. Doğru cevap A'dır.
Hangi cümlede ögeler özne, belirtili nesne, zarf tümleci, yüklem şeklinde sıralıdır?
Bu durum=özne
babamı=belirtili nesne
daha çok=zarf tümleci
yıprattı=yüklem
Toplumda belli bir sosyal sınıfa mensup olanların, daha çok toplum dışı olarak algılanan ve damgalanmış grupların, toplumun diğer kesimlerinden ayrılmak veya gizlenmek içgüdüsüyle kendilerine sözcük ve deyimlerle oluşturdukları konuşma sistemine ne ad verilir?
Argo; toplumda belli bir sosyal sınıfa mensup olanların, daha çok toplum dışı olarak algılanan ve damgalanmış grupların, toplumun diğer kesimlerinden ayrılmak veya gizlenmek içgüdüsüyle kendilerine sözcük ve deyimlerle oluşturdukları konuşma sistemidir. Genel dilin sözcüklerine bazı özel anlamlar vermek ve özel birtakım sözcükler katmakla oluşan argo, bir çeşit özel dil sayılabilir.
Aşağıdakilerden hangisi dünya dillerinin söz varlığına Türkçenin verdiği sözlerden biri değildir?
Türkçedeki üzüntü, acı, sıkıntı sözlerinin yanı sıra Arapça veya Farsça kökenli hüzün, keder, dert, yeis, gam, teessür, ızdırap, elem gibi alıntı sözcükler, ince anlam farklılıklarıyla söz varlığımızın kazancı olmuştur. Dünya dillerinin söz varlığına Türkçenin verdiği sözlerden en çok bilineni yoğurt olmakla birlikte bacanak, çakal, damga, dolma, düğme, kayık, kazan, köşk, ocak, sarma gibi çok sayıda sözcük başka dillere geçmiştir. Doğru cevap C'dir.
'Bir kez daha geç kalırsa onun gibi sorumsuz bir öğrenciye müsamaha gösteremem.'
Yukarıdaki cümle ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?
Örnek cümlede edat öbeği temel cümlede değil şart cümlesindedir.
Türkçedeki atasözü sayısı yaklaşık olarak kaçtır?
Türkçedeki atasözü sayısı yaklaşık olarak 4500'dür. Doğru cevap B'dir.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
Topluluklar hâlinde yaşayan insanoğlunun dili her dönemde başka toplulukların dilinden etkilenmiştir. Tarihin karanlık dönemlerinden bu yana bu etkilenme insanoğlunun dilinde kendisini gösterir. Bir toplumun geçmişte hangi toplumlarla ilişki içerisine girdiği, hangi kültür alanları içerisinde kaldığı, hangi inançları benimsediği söz varlığı ögelerinden anlaşılabilir. Özellikle söz varlığı, dillerin yaşadığı değişimleri, etkileşimleri göstermektedir. Toplumların bir kültür alanına girmeleri, bir inancı benimsemeleri yazının da değişmesini, farklı yazıların benimsenmesini sağlayabilmektedir. Özellikle Türk dili bu açıdan değerlendirildiğinde geçmişte Türkçenin yazımı için pek çok abece kullanıldığı görülür. İlk yazılı kaynağımız Orhon Yazıtları’nda kullanılan ve bir bölümü Türk damgalarından gelen harflerden oluşan Göktürk yazısı ulusal abecemizdir. Ancak daha sonra farklı kültür ve inançların etki alanına giren Uygurlarla birlikte başka abeceler de kullanılır olmuştur. Mani, Soğut, Brahmi, Tibet gibi yazı sistemleriyle Türkçe yazılabilmiştir. Türklerin İslam dinini kabul etmeleriyle birlikte Arap kaynaklı yazı bin yılı aşkın bir süredir Türk dilinin çeşitli yazı dillerinin kâğıda dökülmesinde kullanılmıştır. Bazı Türk toplulukları bugün Arap yazısını hâlâ kullanmaya devam etmektedir. Türkçe için Grek, Ermeni, İbrani, Süryani yazıları da kullanılmıştır. Batı ile ilişkiler sonucunda tanıştığımız Latin abecesi Türkçeyi ifade etmekte en uygun yazı olduğu düşüncesiyle kullanılmaya başlanmıştır. Yine geçen yüzyılda Sovyetler Birliği yönetimi altındaki Türk soylu halklar Latin yazısını kullanırken sonradan Kiril yazısına geçirilmişlerdir. Bugün de Kiril yazısını kullanan Türk soylu halklar bulunmaktadır. Kısacası toplumlar arasındaki etkileşimin izleri söz varlığında ve yazıda kendisini en açık bir biçimde göstermektedir. Yeryüzünde hiçbir dil saf değildir. İnsanoğlunun yaşadığı bu toplumsal etkileşimler ve değişimler sayesinde diller de başka dillerden etkilenmiştir. Dillerin bu etkileşimleri tarihsel gelişimleri içerisinde değişimler yaşamalarını sağlarken dillerin bazı özelliklerinin belirginleşmesine, söz varlığının gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Bütün bu gelişmeler dillerin birbirinden farklılaşmasına ama kurdukları ilişkiler sonucu da etkileşimlerine yardımcı olmuştur. Zaman içerisinde dillerdeki belirli özelliklerin yoğunlaşmasıyla zenginlik alanları oluşmaya başlamıştır.