DİL BİLGİSİ: İSM-İ MEVSÛLLER

DİL BİLGİSİ: İSM-İ MEVSÛLLER

القواعد: الأسماء الموصولة

İsm-i Mevsûl (el-ismu’l mevsûl) bir dilbilgisi terimi olarak, “bağlaç” anlamına gelir. Fakat Türkçedeki bağlaçlardan farklılık gösterir. Arapçadaki ism-i mevsûl, kendinden sonraki bir cümleyi kendinden önceki bir isme bağlayan kelimedir. Tek başına anlamları yoktur. Kendisinden sonraki cümlenin anlamını … olan, -an, -en, -dığı, -diği gibi eklerle kendisinden önceki isme bağlar. İsm-i mevsûller kendisinden sonra gelen cümleyi kendisinden önceki ismi niteleyen bir sıfat cümlesi konumuna getirirler.

İsm-i mevsûller, özel (hâs) ve genel (müşterek) olmak üzere iki gruba ayrılırlar.

Özel İsm-i Mevsûller (Hâss İsm-i Mevsûller)

Bu gruptaki ism-i mevsûller, bağladığı ismin tekil, ikil, çoğul, eril ve dişil durumuna özgü kullanımlar olmaları dolayısıyla “özel” veya “hâs” diye adlandırılırlar. Dolayısıyla kendileri de tekil, ikil ve çoğul formda eril ve dişil olarak çeşitlilik gösterir. Şimdi önce eril olanların merfû, mansûb ve mecrûr durumunu inceleyelim:

Yukarıda verilen eril ism-i mevsûllerin tekilleri ve çoğulları mebnîdir, harekeleri veya biçimleri değişmez. İkilleri ise mu‘rebtir ve ikil bir kelimenin irap biçimiyle irap edilir. Bir başka ifadeyle ikil olan ism-i mevsûllerin ref alâmeti elif (ا), nasb  ve cer alâmeti ye (ي)’dir. Eril ism-i mevsûllerin ikil formlarının yazım biçimindeki farklılığı görmüş olmalısınız. Tekil ve çoğullar, tek bir “lâm” ile yazılırken, ikiller çift “lâm” ile yazılmaktadır.
Şimdi de hâs ism-i mevsûllerin dişil biçimlerini görelim:

Erillerinde olduğu gibi dişil ism-i mevsûllerin tekil ve çoğul biçimleri de mebnîdir, harekeleri veya biçimleri değişmez. İkil formları ise mu‘rebdir, yani ikil bir kelimenin irap edildiği gibi irap edilirler.

Dolayısıyla bunların ref alâmeti elif (ا), nasb ve cer alâmeti ye (ي)’dir. Dişil çoğullarından اللَّواتي dasa sık kullanılırken, اللّتي ve اللّئي daha az kullanılır.

Dişil ism-i mevsûllerin tekil formlarının tek “lâm” ile yazılırken, ikil ve çoğul formlarının çift “lâm” ile yazılmış olduğunu da fark etmiş olmalısınız.
Hâs ism-i mevsulleri kullanabilmek için önceki ismin belirli olma zorunluluğu vardır.
Eril ve dişil formlarıyla gördüğümüz bu ism-i mevsûllerin tekilleri ve ikilleri, hem âkil hem gayr-ı âkil için kullanılır. Fakat çoğulları yalnız âkiller, yani insanlar için kullanılır.
Hâs ism-i mevsûller, kendilerinden önceki isme sıfat oldukları için onun irâbına, sayısına ve cinsiyetine uymak zorundadır.
Şimdi anlatılanları bir örnek üzerinde inceleyelim. Aşağıda tablo içinde iki ayrı cümle bulunmaktadır.

Şimdi ilk cümledeki الطفل  (çocuk) sözcüğünü ikinci cümle ile bağlantılayarak “Parkta gördüğüm çocuk geldi” anlamı verecek şekilde yeni bir cümle kurmaya çalışalım. Burada ilgi kurulan sözcük ال ا طفل sözcüğüdür, cümlede özne konumunda olup tekil ve erildir. Bu sözcüğe uygun ism-i mevsûl, sizin de tahmin ettiğiniz üzere الاذي ism-i mevsûlüdür.

Şimdi yukarıdaki cümlede kendisiyle sonraki cümle arasında ilgi kurulan “et-tıfl” sözcüğünü ikil, çoğul ve dişil formda kullanarak cümlede meydana gelen değişimleri inceleyelim:

 

 

 

 

 

Yukarıdaki cümlelerde ism-i mevsûlden sonra gelen fiillerde öznenin yapısına uygun olarak değişen bitişik nesne zamirlerine de dikkat ediniz. Şimdi de aşağıdaki iki cümleyi inceleyelim:

.شَكَرْتُ التاِّلْمِّيذَ الَّذي ساعَدَنِّي
.شَكَرْتُ تِّلْمِّيذاً ساعَدَنِّي

Sıla Cümlesi ve Âid Zamiri İsm-i mevsûllerin kullanıldığı cümleler ism-i mevsûl, sıla cümlesi ve âid zamir adı verilen bir bütünden oluşur. Sıla cümlesi, ism-i mevsûlden sonra gelen cümledir. İsmi mevsûl kendinden önceki isimle sıla cümlesini birbirine bağlar. Dolayısıyla sıla cümlesi ism-i mevsûlden önceki ismi açıklar, niteler, bir bakıma özelleştirir. Sıla cümlesinin irâbta yeri yoktur. Âid zamir, sıla cümlesinde nitelenen sözcüğe ait olan zamirdir. Bu zamir, nitelenen sözcüğün eril, dişil ve sayı bakımından yapısına uygun kullanılır. Aşağıdaki cümlede “Gördüğüm çocuk” anlamındaki Arapça söz öbeğinin her bir öğesinin nasıl adlandırıldığını inceleyelim:

.أَعْجَبَنِّي ال اِّ طفْلُ الَّذي رَأَيْتُهُ

 

 

 

 

 

Hâss İsm-İ Mevsûllerin Cümlede Bir Ögenin Sıfatı Olarak Bulunması

Hâss İsm-İ Mevsûlun Mubtedanın Sıfatı Oluşu İsm-i mevsûl sıla cümlesiyle birlikte mubteda ile haber arasına girerek mubtedanın sıfatı olur:

Hâss İsm-i Mevsûlün Haberin Sıfatı Oluşu

İsim cümlesinde mubteda belirli ve onu izleyen haber çoğunlukla belirsiz olur. Ancak haberin belirli olduğu durumlarda herhangi bir karışıklığa yer vermemek için mubteda ile haber arasına mubteda ile uyumlu bir zamir getirilir. Zamîru’l-Fasl adı verilen bu zamirin irapta yeri yoktur, yani irap edilmez.

 

 

 

Hâss İsm-i Mevsûllerin Cümlede Bir Öge Olarak Bulunması

Hâs ism-i mevsûllerden önce isim bulunmazsa ism-i mevsûllerin kendileri cümlede bir öge olarak bulunurlar.

İsm-i Mevsûlün Mubteda Olarak Kullanılması

Cümle doğrudan ism-i mevsûl ile başlarsa, bu durumda ism-i mevsûlün kendisi cümlenin mubtedası olur ve sıla cümlesi doğrudan kendisini niteler.

.الَّذِّي لا يَرْحَمُ لا يُرْحَمُ

İsm-i Mevsûlün Haber Olarak Kullanılması

Hâs ism-i mevsûlün haber olarak kullanılması durumunda baştaki mubteda ile kendisi arasına mubteda ile uyumlu bir zamîru’l-fasl gelmelidir. Bu tarz cümlelerin çevirisinde haber olan ism-i mevsûl ve onu niteleyen sıla cümlesi sanki cümlenin öznesi gibi değerlendirilir ve imek fiilleri (-dir, -dır) mubtedanın sonuna getirilir.

.أُمي هي الَّتي تَرْعَى الْبَيْتَ

Genel İsm-i Mevsûller (Müşterek İsm-i Mevsûller)

Bu gruptaki ism-i mevsûller, özel (hâs) olanlardan farklı olarak tekil, ikil, çoğul, eril ve dişil için tek bir lafzı olan ism-i mevsûllerdir. Bu nedenle bunlara “Müşterek”, yani ortak ism-i mevsuller de denir. Bu ism-i mevsûller daha önce soru edatı olarak gördüğümüz مَنْ ve ما edatlarıdır. مَنْ insanlar (âkil) için kullanılırken, ما diğer varlıklar, hayvan ve cansızlar (gayr-i âkil) için kullanılır. Bu ism-i mevsûller, hâs olanlardan farklı olarak cümlede hiç sıfat olarak bulunmayıp mubtedâ, haber, fâil, mefulün bih veya mecrûr isim gibi cümlenin bir ögesi olarak bulunurlar. Mebnî olduklarından irapları cümledeki yerine göre ya mahallen merfû, ya mahallen mansûb, ya da mahallen mecrûr olur.