1938’den 2002’ye Ekonomik Gelişmeler

1938’den 2002’ye Ekonomik Gelişmeler

II. Dünya Savaşı Yıllarında ve Sonrasında
Ekonomik Durum (1939-1950)
İkinci Dünya Savaşı yıllarında hükûmetin bir milyon genci silahaltına alması tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe yetişmiş iş gücü eksikliğine sebep olmuş sonuçta üretim
azalmış, verimlilik düşmüştür. Toplumun talebi artarken üretim yetersiz kalınca fiyatlardaki artış denetimden çıkmıştır.

• Devletçiliğin Duraklama Yılları(1939-1945)
• Devletçiliğin Gerileme Dönemi (1946-1950)

Demokrat Parti Dönemi (1950-1960)
Başbakan Adnan Menderes Hükûmetinin göreve başlamasından bir ay sonra, 25 Haziran 1950’de Kore Savaşı başlamıştır ve piyasalarda ham madde ve tarım ürünleri fiyatları hızla yükselmiştir. Bu beklenmedik koşullar Menderes Hükûmetinin tarım sektöründe üretimi artırmaya yönelik önlemleri hızla yürürlüğe koymasına olanak vermişti. Ardından hükûmet üç temel iktisadî hedefini de şöyle açıklamıştı:
1. Tarıma öncelik verilecek
2. Sanayileşme özel kesim öncülüğünde yürütülecek
3. Dış ekonomik ilişkilerde devlet müdahaleleri asgari düzeye indirilecek

Ağustos 1958 İstikrar Kararları
Menderes Hükûmeti zor durumda olan ekonomiyi kurtaramayacağını anlayınca üyesi bulundukları Avrupa  iktisadi işbirliği Teşkilatı’ndan teknik ve mali yardım talep
etmişti. Kuruluşun uzmanlarının hazırladıkları rapor Türkiye’ye bir ‘istikrar paketi’ olarak verilmişti.

Planlı Kalkınma Dönemi
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963-1967) Ekonomide istikrar içinde hızlı büyüme sağlanmış ve enflasyon oranı ortalama %5.3 civarında gerçekleşmiştir. Ancak ülke kalkınmasını hızlandıracak temel reformlar (vergi, KİT, toprak, sağlık ve eğitim gibi) ihmal edilmişti. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1968-1972)
İkinci Plan’da sanayi sektörü için öngörülen ortalama büyüme hızına ulaşılamadı. Oysa hükûmet bu dönemde sanayileşmeyi özel sektör eliyle sürdürmek için her türlü
özendirici ve destekleyici önlemleri almıştı. Ancak dönemin siyasal çalkantılarla dolu olması, yerli ve yabancı özel sermayenin ‘bekle gör’ politikası izlemesine yol açmıştır.

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1973-1977)
Plan dönemi sonunda (1977) Türkiye’nin toplam dış borçları 11.439 milyon dolar düzeyine çıkmıştır. Bunun %58’i kısa, geri kalanı da orta ve uzun vadeli dış borçtur.
Bu dönemde ülke vadesi gelen dış borçlarını ödeyemez hâle gelmişti.

Dördüncü Plan Dönemi (1979-1983)
Dördüncü Plan dönemi kapanırken ülke yeniden çoğulcu
demokrasiye dönmüştü. Enflasyon aşağı çekilmiş, ihracat
GSMH’nin %11’i düzeyine çıkmış fakat temel çarpıklıklar
işsizlik, tekelleşme, hayali ihracat ve gelir dağılımında
dengesizliklerin artması önlenememiştir.

Beşinci Plan Dönemi (1985-1989)
Beşinci Plan dönemi planlama tarihimizin en istikrarlı dönemidir. Çünkü ilk kez bir siyasi iktidar veya bir hükûmet hazırladığı planı beş yıl kesintisiz ve arızasız uygulama olanağı bulmuştur. Büyük Siyasi ve Ekonomik Gelişmeler Eşliğinde

Altıncı Plan Dönemi (1990-1994)
Altıncı Planın üretim; genel denge, kamu finansmanı ve ödemeler dengesi konusunda belirleyici hedefleri Beşinci Plandan farklı değildi. Dışa açık büyümenin yıllık ortalama %7 düzeyinde gerçekleşeceği öngörülmüştü. Türkiye Altıncı Planın birinci yılını tamamlarken dünyada siyasal, ekonomik ve askerî dengeler altüst olmuştu. Doğu Bloku ülkeleri başta Sovyet Rusya olmak üzere teker teker sosyalizmi terk ettiklerini ve Batı tipi çoğulcu demokrasiye geçmeye karar verdiklerini ilan etmeye başlamıştı.

Demirel-İnönü Koalisyonu
20 Ekim 1991’de yapılan erken genel seçiminde hiçbir parti çoğunluğu sağlayamadı. Seçimden birinci parti olarak çıkan DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel,
TBMM’de üçüncü parti durumunda olan Erdal İnönü’nün başkanlığındaki Sosyal Demokrat Halkçı Parti ile (SHP) koalisyon hükûmeti kurdu. Hükûmet Meclis’ten güvenoyualarak 30 Kasım 1991’de göreve başladı.
Büyük Kriz ve Ekonomik Seferberlik Yılı (1994) Altıncı Planın son yılı olan 1994 yılına girilirken Türkiye içte ve dışta ülkeyi parçalamaya çalışan örgütlü güçlerle
mücadele etmekteydi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da can ve mal güvenliği kalmadığı için bu bölge illerine yönelik ticaret asgariye inmiş, yatırımlar durmuştu. Merkez Bankası para piyasalarındaki yönlendirme ve denetim görevini yapamayınca spekülatörler etkili olmayabaşlamıştır. Mali piyasalarda yaşanan çalkantılar yetmezmiş gibi, Hükûmet 27 Mart 1994’te Yerel Yönetimler Seçimini yapmak durumunda kalınca ülke ‘seçim ekonomisi’ havasına girmiştir.

5 Nisan Kararları
• Enflasyonu hızla düşürmek, Türk lirasına istikrar kazandırmak, ihracat artışını hızlandırmak, ekonomik ve sosyal kalkınmayı, sosyal dengeleri de gözeten sürdürülebilir bir temele oturtmak,
• Bir taraftan ekonominin hızla istikrara kavuşturulması amaçlanırken, diğer taraftan
istikrarı sürekli kılacak yapısal reformları gerçekleştirmek,
• Kamu açıkları hızla aşağı çekilirken kamunun ekonomideki rolünün yeniden tanımlanması ve yeniden örgütlenmesini sağlamak; üretim yapan sübvansiyon dağıtan bir devlet yapısından piyasa mekanizmasının tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini sağlayan ve sosyal dengeleri gözeten bir devlet yapısına geçmektir.

5 Nisan Kararlarının Yol Açtığı Gelişmeler
Hükûmetin açıkladığı istikrar tedbirlerine rağmen, kâr peşinde koşan yabancı ve yerli mali kuruluşları dizginlemek mümkün olmamıştır. Uluslararası mali
kuruluşların Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi, Merkez Bankası rezervlerinin azalmaya devam etmesi ve para piyasalarında likidite fazlası bulunması, 6 Nisan günü
doların 40.000 TL’ye yükselmesine neden olmuştur. Altıncı Plan’ın sonunda Türkiye üç rakamlı enflasyon ve negatif büyüme dolayısıyla ‘stagflasyon’ içinde ayakta
durmaya çalışmıştır. İç borçlar 800 trilyonu, dış borçlar 65 milyar doları aşmış, işsizlik ve yoksullaşma devam etmiştir. Küçük bir azınlık ise faiz, temettü, kira ve kâr
gelirlerini katlamaya devam olanağı bulmuştu. “Kayıt dışı ekonomi” giderek büyümüş, ‘çeteler’ ulusal ekonomik kaynakların kullanımında ve paylaşımında yönlendirici
olmayı sürdürmüştü.

1995 Geçiş Programı
Yaşanan büyük kriz sonrasında dengeler yeniden kurulmadan ileriye dönük hedef ve kararlar ortaya koymak mümkün olmayacağı düşünüldüğünden planın yürürlüğe girmesini bir yıl erteleyen yasal bir düzenleme yapıldıktan sonra 1995 Yılı Geçiş Programı hazırlanarak yürürlüğe konuldu.

Yedinci Beş Yıllık Plan Dönemi (1996-2000)
Plan geçiş yılı olarak kabul edilen 1995 yılının ilk yarısı içinde DYP-CHP Koalisyon Hükûmeti tarafından hazırlandı.

Yedinci Planın ve Gümrük Birliği’nin Birinci Yılı (1996)
Toplam dış borçların GSMH’ye oranı 1996’da %44’e inerken, iç borçların GSMH’ye oranı %21’e yükselmiştir. Toplam dış borçlar içinde kamu payı azalma eğilimi
gösterirken özel bankaların ve şirketlerin payı 1996’da artma eğilimini sürdürmüştür. Toplam iç borçlar anapara ve faiz olarak 1996 yılında %158 oranında artarak 4,804
trilyona yükselmiştir.

Yedinci Planın ikinci Yılı ve Refahyol Hükûmeti (1997)
Mesut Yılmaz Hükümeti’ne TBMM dışından, iç ve dış piyasalardan da destek gelmiştir. İMKB Bileşik Endeksi rekor düzeyde yükselirken dış mali çevrelerden olumlu
yorumlar gelmeye başlamıştır.

Yedinci Planın Üçüncü Yılı ve Anasol Hükûmeti (1998)
• Türkiye ekonomisi yüksek enflasyona karşın Plan’ın öngördüğü azami %6.6 oranın üstünde büyümeye devam ediyordu. 1996 yılında %7.1 olan büyüme hızı, 1997’de %8’e çıkmıştı. 1997 yılında ‘kayıt dışı ekonominin bavul ve sınır ticaretinin beslediği iç ve dış talep, sanayi katma değerinin hızlı büyümesini sağlamıştı.
• Mesut Yılmaz Hükümetinin yılın ikinci yarısında aldığı anti-enflasyonist önlemler yetersiz kalmış ve 1997 yılı sonunda enflasyon %91 düzeyine çıkmıştı. Önceki yıl %84,9 ile kapanmıştı.

1999 Yılı: Deprem ve Ekonomik Kriz (1999)
(16 Ocak 1999) kurulan 56. Hükûmetin temel görevi ülkeyi 18 Nisan 1999’da yapılacak erken genel seçimlere götürmekti. Yurt içinde ve dışında Ecevit’in Başbakanlığı
olumlu karşılanmış. Şubat ayı başından itibaren IMKB’de rekor yükselişler başlamıştır. 16 Şubat günü PKK elebaşının Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi ülkede ulusal bayram havası yaratmıştır. Bu olay ve PKK terörünün kontrol altına alınması, Ecevit Hükûmeti’nin süratle Doğu ve Güneydoğu illerini kapsayan 15 maddelik “yardım ve yatırım paketini” açıklamasına ortam yaratmıştır.
18 Nisan seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Hükûmeti kurmakla, Mecliste 136 milletvekili ile birinci parti olan DSP’nin Lideri Bülent Ecevit’i
görevlendirmiştir. Uzun görüşmelerden sonra hazırlanan “koalisyon protokolü” çerçevesinde DSP, MHP ve ANAP koalisyonu kurulmuştur. Başbakan Ecevit’in 35 bakandanoluşturduğu 57. Hükûmeti Cumhurbaşkanı 28 Mayıs 1999
tarihinde onaylamıştır.
Yürürlükteki Bankalar Kanununda önemli değişikler yapan 4389 sayılı “Bankalar Kanunu” 23 Haziran tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun, 2. maddesinde “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu”, “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu” ve “Kurul Başkanlığı” organlarını getirmektedir. Türk Bankacılık
Sistemi artık idari ve mali özerkliğe sahip, tüzel kişiliği olan bir “Kurum”un yönetim ve denetimine bırakılmaktadır.

Uluslararası tahkime olanak sağlayan Anayasa değişikliği 14 Ağustos tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece Anayasanın devletleştirme ile ilgili 47’inci, idarenin eylem
ve işlemlerine karşı yargı denetimini düzenleyen 125’inci ve Danıştay’ın örgütlenmesiyle yetkilerini kapsayan 115’inci maddeleri yeniden düzenlenmiş oldu. Bu değişiklik ile Anayasa’ya ilk kez “özelleştirme” kavramı girerken, uluslararası sözleşmelerden doğan
uyuşmazlıkların ulusal veya uluslararası tahkim yoluyla çözülmesine olanak sağlanmıştır.

17 Ağustos Depremi: Toplumsal ve Ekonomik Yıkım

17 Ağustos 1999 tarihinde Türkiye, merkezi Kocaeli olan ve tüm Marmara Bölgesini içine alan 7.4 şiddetinde büyük bir doğal yıkımla karşı karşıya kaldı. Yüzyılın depremi
olarak nitelenen “17 Ağustos Depremi” sonunda, resmî rakamlara göre ülke 18 bin 243 insanını kaybetmiş binlerce insan sakat kalmış, ailesini, evini ve işini kaybetmiştir. Toplumsal düzeyde kaybedilen üretim, servet, iş gücü altyapı, vergi kaybı, gibi unsurları katarak yapılan hesaba göre (DPT) ülkenin kaybı 10 milyar dolar olmuştur. Ülke sanayi üretiminin âdeta merkezi olan Marmara Bölgesi’nin büyük yıkıma uğraması, 1999
yılının ikinci yarısında “büyüme hızının” negatif olmasına ve işsizliğin artmasına yol açmıştır. Bölgenin altyapısının ve konutlarının yeniden inşası için iç ve dış kaynaklardan oluşan bir “Deprem Fonu” oluşturulmuştur. Eylül 1999’da yürürlüğe giren 4447 Sayılı “Sosyal Güvenlik Yasası” iki önemli yenilik getirmiştir. Birincisi
ile Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı olarak çalışanlarda emeklilik yaşı erkeklerde 60, kadınlarda 58’e çıkarılmış, ikincisi ile de “İşsizlik Sigortası” kurumlaştırılmıştır.
17 Ağustos’ta Marmara Bölgesi’nde ve 12 Kasım’da Bolu-Düzce’de meydana gelen büyük depremlerin yol açtığı “ekonomik kayıpları” karşılamak yönünde 26 Kasım 1999 tarihinde (4481 sayılı) “Deprem Vergisi” çıkarılmıştır. Bu yasa ile bazı yeni yükümlülükler
getirilirken, bazı vergi yasalarında da değişikliğe gidilmiştir. Amaç depremlerin ardından yapılması gereken olağanüstü harcamaları karşılamak için kamu gelirlerini artırmak idi.

Enflasyonu Düşürme Programı
T.C. Merkez Bankası, tarihi bir adım atarak 10 Aralık günü kamuoyuna açıkladığı “Enflasyonu Düşürme Programı”na göre, 2000 yılı sonuna kadar T’nin dolar karşısındaki değerindeki değişmeler gün, ay ve yıl olarak önceden belirlenmişti.
IMF’ye verilen “niyet mektubu”nda enflasyon oranı (TEFE) 2000 yılında %20, 2001 yılı sonunda %10 ve 2002 yılında yani üç yıllık programın sonunda, oran %5’e düşmüş olacaktı.

T.C. Merkez Bankası Başkanı programın dört temel unsurunu şöyle açıklamıştı:
• Sıkı maliye politikası,
• Enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikası,
• Kur ve para politikası,
• Siyasi iradenin desteği.

2000 Yılında Ekonomik Gelişmeler: Siyasal İstikrar Ekonomik İstikrarsızlık
Türkiye 2000 yılına üç olumlu gelişmenin verdiği moralle girmişti. Birincisi, Avrupa Birliği’ne Aday Ülke Statüsü kazanmıştı. İkincisi “Enflasyonu aşağıya çekme programı” yürürlüğe konmuştu. Üçüncüsü üçlü koalisyon hükûmeti uyum içinde çalışıyordu ve siyasal istikrarı sürdürmekteydi.
Üçlü koalisyon hükûmetinin uyum içinde çalışması “istikrar programı”nın olumlu sonuçlar vermesini  hızlandırıyordu. Temmuz ayı sonunda banka faizleri 21 yıl
önceki düzeylerine indi. Ve repoda gecelik faiz tek rakamlı faiz oranına gerilemiştir.
2000 yılının sonu yaklaşırken, T.C. Merkez Bankasının uyguladığı “Para ve kur” politikası karşısında yeniden yapılanmaya gidemeyen bankalar sistemin dışına çıkarılmışlardır.

Kasım 2000 Mali Krizi
Kasım ayının son haftasında bankacılık sisteminden kaynaklanan ve tüm mali piyasalara güveni sarsan önemli bir kriz yaşandı. Sistem içinde kötü yönetilen banka sayısıarttıkça kriz yeni boyutlar kazandı.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (2001-2005)
Sekizinci Planı Bülent Ecevit’in başında bulunduğu hükûmet hazırladı. Plan, enflasyonu AB kriterleri ile uyumlu düzeye düşürmeyi, ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamı tesis etmeyi ve AB’ne tam üyelik hedefi doğrultusunda ekonominin rekabet ve uyum gücünü artırmayı öne çıkarmaktadır.

Şubat 2001 Krizi
Ecevit Hükûmeti Ocak ayından itibaren kamu harcamalarını kısmak için tüm kamu kesiminin personel alımını ve dış kredi kullanmalarını Hazinenin onayına
bağladı. Kriz 20, 21, 22 Şubat günlerinde de derinleşerek sürdü ve ekonominin tüm dengelerini alt üst etti. İki büyük kamu bankası olan Ziraat ve Halk bankası tarihlerinde ilk kez takas işlemlerinde 3 milyar dolar açık verdiler. Ecevit Hükûmeti krizi aşmak için sıralanan olanaklardan üçüncüsünü seçti ve programı hazırlamak üzere Dünya Bankası Başkan yardımcısı Dr. Kemal Derviş’i acele Türkiye’ye davet etti. 2 Mart 2001’de ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olarak göreve başlayan Derviş hemen “Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını hazırlamaya girişti. Devlet Bakanı Derviş, piyasaların Haziran ayı sonunda normale dönmesini sağlayacak “acil önlemler” olarak nitelediği, krizden çıkış paketini 14 Mart 2001 günü açıkladı. Belirlenen üç aşamalı “kurtuluş planı”
şöyle tanımlanmıştı: Bankacılık sektörüne ilişkin önlemler süratle yürürlüğe konarak mali piyasalarda belirsizlik azalacak ve kriz ortamından çıkılacak. Döviz kurunun ve
faizin belirli bir istikrar kazanması sağlandıktan sonra ekonomik karar birimlerine orta vadeli bir perspektif kazandırılacak. Makroekonomik dengeler yeniden oluşturularak ekonomide yılın ikinci yarısından itibaren büyümeye geçiş ortamı sağlanacak.

Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının İkinci Yılında
(2002) Gelişmeler 2002 yılı başında Güçlü Ekonomiye Geçiş Programında
2002-2004 dönemini kapsayacak şekilde yeni düzenlemeler yapıldı. Dalgalı döviz kuru uygulamalarına devam edilirken, ekonominin şoklara karşı dayanaklılığının artırılması ve krizlere karşı kırılganlığının azaltılması yönünde önlemler öne çıkarıldı.