Arapça Fiillerde Emr-i Gâib, Nehy-i Gâib

EMR-İ GÂİB VE NEHY-İ GÂİB

Emr-i Gâib
Üçüncü şahıslara dönük emir kipidir. Aslında Türkçede dilek-istek kipinin karşılığı olmasına rağmen, Arapçada “emir kipi” olarak anılır. İlgili fiilin muzârisinin başına emir lâm’ı (لام الأمر ) getirilerek yapılır. Sürekli kesra ile harekeli olan bu “emir lâmı (لِ)” başında kullanıldığı muzâri fiili cezm eder, fiilin anlamını da dilek-istek kipine çevirir.
Şimdi ( كَتَبَِ ) fiilinin emr-i gâib çekimini aşağıdaki tabloda inceleyelim.

 

Nehy-i Gâib
Nehiy sözcüğü Arapçada yasaklama anlamındadır. Nehy-i gâib, üçüncü şahsa yönelik olumsuz emir demektir. İlgili şahsa ait muzâri fiilin başına nehiy lâ’sı ( لا الناهية lâ en-nâhiye) getirilerek yapılır. Nehiy lâ’sı, başına geldiği muzâri fiili cezm eder ve anlamı olumsuz emir kipine çevirir.

Şimdi ( كَتَبَِ ) fiilinin nehy-i gâib çekimini görelim:

Şimdi de nehy-i gâible kurulan bir cümlenin i‘râbını yapalım:

 (Pencereden bakmasınlar!) ! لا يَ نْظروا مِ ن النافِذَةِ

لا : Lâ en-nâhiye (muzâri fiilin başına gelir, onu cezm eder ve anlamını olumsuz emir kipine çevirir.)

يَنْظروا  : Muzâri fiil, üçüncü şahıs, çoğul, eril, başındaki lâ en-nâhiye’den dolayı meczûm, cezm alâmeti sondaki nûn’un düşmesi (hazfu’n-nûn), fâ‘ili bitişik özne zamiri vâvu’l-cemâ‘a (و).

من : Harf-i cer
النافِذَة : Mecrûr, cer alâmeti sondaki kesra.

Emr-i Gâib

Nehy-i Gâib

 

AYRIK NESNE ZAMİRLERİ (MANSÛB MUNFASIL ZAMİRLER)

Ayrık nesne zamirleri (mansûb munfasıl zamirler) nasb durumunda olan bir ismin yerine kullanılan zamirlerdir. Bu zamirler, bitişik nesne zamirlerinin (mansûb muttasıl zamirler) başına iyyâ (إيّا ) ön eki getirilmiş hâlidir. Aşağıdaki tabloda bu zamirleri inceleyelim.

 

Örnek: (Allah Ali’yi bana bağışladı) . وَهَبَني اللهُ عَلِيًّا

Bu cümlede iki mef‘ûlun bih vardır. Birisi fiile bitişik nesne zamiri olan mutekellim yâ’sı (ي ), diğeri ise Ali ( عَل يًّا )’dir. Ali’nin yerine zamir kullanmak istersek, bu zamir ayrık nesne zamiri (إيّاهُِ ) olmak zorundadır. Çünkü fiile bitişik bir nesne zamiri vardır, fiile ikinci bir nesne zamirinin bitişmesi mümkün değildir. Dolayısıyla cümle şöyle olacaktır: وَهَبَني اِللهُ إِيّاهُ. – Allah onu bana bağışladı.

“Allah” lafzını “mubteda” yaparak başa alırsak, o zaman cümle şöyle olacaktır:

.اللهُ وَهَبَني إي اهُ

Ayrık nesne zamirleri cümle başında kullanıldığı zaman vurguyu üzerine çekip yalnız, ancak anlamı da kazanırlar.
Bir örnek verelim:

(Sana kulluk ederiz yâ Rabbi.) .نَ عْبُدُكَ يا ربِّي

Bu cümlede mef‘ûlun bih olan bitişik nesne zamiri (كَِ)’yi fiilin sonundan alıp ayrık nesne zamiri halinde cümle başında kullandığımızda, cümle ( إيّاكَ نِ عَْبُدُ يِا رِبِِّ ) biçimini alır ve anlamı da “Yalnızca sana ibadet ederiz yâ Rabbi” şekline dönüşür. Şimdiye değin öğrenmiş olduğumuz bilgiler çerçevesinde “Yalnız sana kulluk ederiz – إيّاكَ نِ عَْبُدُِ ” cümlesinin i‘râbını yapabiliriz:

إ ي اكَ : Öne geçmiş (mukaddem) mef‘ûlun bih, mahallen mansûb, çünkü zamir (ayrık nesne zamiri).
نَ عْبُدُ : Muzâri fiil, birinci şahıs, çoğul, fâ‘ili gizli zamir (نََْنُِ ).