Arapçada Sıfat Tamlaması

ARAPÇADA SIFAT TAMLAMASI

Arapçada bir ismin ardından gelerek o ismi niteleyen sözcüklere sıfat diyoruz. Sıfatlar sözcüklerin anlamlarını sayı, renk, şekil, durum vb. yönlerden nitelerler. “Niteleyen” anlamında Türkçede de kullanılan “sıfat” sözcüğü aslen Arapçadır ve Arapçada da aynı anlamda kullanılmaktadır. Bir sıfat tarafından nitelenen sözcüğe mevsûf adı verilir.

Bir sıfat tamlamasında sıfat ile mevsûf, diğer bir deyişle niteleyen ve nitelenen dört bakımdan birbiriyle uyumlu olmak zorundadır: Cinsiyet bakımından, sayı bakımından, belirlilik ve belirsizlik bakımından, i‘râb bakımından.

Sözcüklerin sıralanışı açısından sıfat tamlaması Türkçe sıfat tamlamasından farklıdır. Türkçede sıfat, nitelediği sözcükten önce gelir. Arapçada ise tam tersi ister belirli ister belirsiz bir sıfat tamlaması olsun sıfat nitelediği sözcükten sonra gelmektedir. Örneğin Türkçede yeni kitap derken görüldüğü üzere yeni sözcüğünü kitap sözcüğünün önüne getiriyoruz. Arapçada ise durum tam tersidir. Örneğin:

 

Arapçada mevsûf önce kullanıldığı için, sıfatın mevsûfuna dört bakımdan uyma zorunluluğu vardır:
1- Ma‘rifelik ve nekiralık (belirlilik ve belirsizlik) bakımından: Mevsûf belirli ise sıfatı da belirli, mevsûf belirsiz ise sıfatı da belirsiz kullanılmak zorundadır. Örneğin;

(zengin adam) ال ر جل اُلغَنِيُُّ  

 (zengin bir adam)  رَ جلٌ غَُنِ يُ

2- Cinsiyet bakımından: Mevsûf erilse sıfat da eril, mevsûf dişilse sıfat da dişil olmalıdır. Örneğin;

 (çalışkan erkek öğrenci) (eril) الطّالِ بُ اُل مجْتَهِ دُُ   

(çalışkan kız öğrenci) (dişil)  الطّالِبَة اُل مجْتَهِدَة  

3- İ‘râb bakımından: Sıfat, mevsûfun i‘râbına tabidir; mevsûf merfû ise sıfat da merfû, mevsûf mansub ise sıfat da mansub, mevsûf mecrur ise sıfat da mecrur olur. Örnek:

 ُ (Büyük bilgin çıktı.)   خَرَجَ اُلعال مُ اُلكبي رُ.
(Büyük bilgini gördüm.) رَأَيْ ت اُلعالمَُ اُلكبيرَُ. 

. (Büyük bilgine gittim.) ذَهَبْ ت إُِلى اُلعالمُِ اُلكبيرُِ

4- Sayı bakımından: Mevsûf tekilse sıfat da tekil, mevsûf ikil ise sıfat da ikil, mevsûf çoğul ise
sıfat da ona uygun yapıda gelmelidir.

(ihlaslı öğretmen)ُُُ   ال معَلِّ م اُل مخْلِ ص
(ihlaslı iki öğretmen)ُُ   ال معَلِّمانِ اُل مخْلِصانُِ
(ihlaslı öğretmenler)   ال معَلِّ مون اُل مخْلِصونَُ
ُ
(ihlaslı kadın öğretmen)   ال معَلُِّمَة اُل مخْلِصة
(ihlaslı iki kadın öğretmen)   ال معلُِّمَتانِ اُل مخْلِصَتانُِ
(ihlaslı kadın öğretmenler)   ال معَلُِّما ت اُل مخْلِصا تُ

Şimdi belirsiz bir tamlama üzerinde tüm bu kuralları bir tabloda inceleyelim.

Arapçada düzensiz (kırık) çoğul formundaki gayr-i ‘âkil (akılsız) sözcüklerin tekil dişil kabul edildiklerini daha önce görmüştük. Dolayısıyla bu tür sözcüklerin sıfatları tekil dişil yapıda kullanılır:

(eski bir kalem) قَلَمٌ قَُديمٌُ
(eski kalemler) أَقْلامٌ قَُديمَةٌُ

Şimdi içinde sıfat tamlaması barındıran aşağıdaki cümlelerin i‘râbını yapalım.

(Yeni bir kitap okudum.) . قَرَأْ تكُِتابًا جَُديدًا

قَرَأ تُ : Mâzî fiil, fâ‘il bitişik zamir olan tâu’l-muteharrike ( .(ت
كِتابًا : Mef‘ûlun bih, mansûb, nasb alâmeti sondaki fetha, aynı zamanda mevsuf.
كِتا بًا): جَديداًُ )’in sıfatıdır; dolayısıyla onun gibi tekil, eril, belirsiz ve mansûbdur (nasb alâmeti sondaki fetha).

Cömert adam camiye gidiyor.) . يَذْهَ ب اُل ر جل اُلكَري م إُلى اُلمَسْجِدِ

يَذْهَ بُ : Muzâri fiil, üçüncü tekil şahıs, eril.
ال ر جل : Fâ‘il, merfû, ref alâmeti sondaki damme, mevsuf.
ال رجُل ) : الكَري مُ )’nün sıfatıdır; dolayısıyla onun gibi tekil, eril, belirli ve merfûdur (ref alâmeti sondaki damme).
إلى : Harf-i cer

(Üniversiteye iki yeni kadın hoca geldi.) . حَضَرَتُْ مدَرِّسَتانِ جَُديدَتانُِ إُلى اُلجامِعَةِ

حَضَرَتُْ : Mâzî fiil, üçüncü tekil şahıs, dişil.
مدَرِّستانُِ : Fâ‘il, merfû, ref alâmeti elif ( ا ), çünkü ikil, aynı zamanda mevsûf.
مدَرِّستانِ ) : جديدتانُِ )’nin sıfatıdır; dolayısıyla onun gibi ikil, dişil, belirsiz ve merfûdur (ref
alâmeti elif ( ا ) çünkü ikildir).
إلى : Harf-i cer
الجامِعَةُِ : Mecrûr, cer alâmeti sondaki kesra.

(Başarılı iki erkek öğrenciye yazdım.) . كَتَبْ ت إُلى اُلط البَيْنِ اُلن اجِحَيْنُِ

كَتَبْ تُ : Mâzi fiil, fâ‘il bitişik zamir olan tâu’l-muteharrike  .(ت)
إلى : Harf-i cer
الط البَيْنُِ : Mecrûr, cer alâmeti ( ي), çünkü ikil, mevsûf.
الطّالبَ يْنِ ) : الن اجِحَيْنُِ )’nin sıfatıdır; dolayısıyla onun gibi ikil, eril, belirli ve mecrûrdur (cer
alâmeti ي ‘dir, çünkü ikildir).

في اُلحَدِيقَةُِ أَُُشْجارٌُكَُُثيرَةٌُ.ُ

Bu cümle, bir isim cümlesidir, çünkü isimle başlamıştır.
في اُلحديقةُِ : Şibih cümle (câr-mecrûr) olarak öne geçmiş haber, mahallen merfû.
أشجارٌُ : Sona kalmış mubtedâ, merfû, ref alâmeti sondaki damme, mevsûf.
أشْجارٌ ) : كَثيرَةٌُ )’un sıfatıdır; أشْجارٌ kelimesi gayr-i âkil düzensiz çoğul olduğu için tekil dişil
sayılır, dolayısıyla sıfatı da bu yüzden tekil, dişil, belirsiz ve merfûdur (ref alâmeti
sondaki damme).

Arapçada sıfat, tek bir kelime olabileceği gibi bir niteleme cümlesi de olabilir. Bir cümlenin niteleme cümlesi olabilmesi için belirsiz bir isimden sonra (bu isim tekil de olabilir, çoğul da) kullanılmış olması gerekir. Başka bir deyişle, belirsiz isimlerden sonra gelen cümleler niteleme cümleleridir, dolayısıyla sıfattır. Hatırlayacağınız üzere cümlelerin i‘râbı mahallendir, yani bulunduğu konum itibariyle i‘râbı “mahallen merfû” veya “mahallen mansûb” ya da “mahallen mecrûr” biçiminde yapılır; ref veya nasb ya da cer alâmeti aranmaz. Sözgelimi, cümlenin nitelediği isim merfû ise sıfat cümlesi mahallen merfû olur. Örnek verecek olursak;

(Fabrikada çalışan bir adam geldi.)ُُ . حَُضَر رَُ جلٌ يَُعْمَ ل فُي اُلمَصْنَعِ

حَُضَر : Mâzi fiil, üçüncü tekil şahıs, eril.
رَ جلٌُ : Fâ‘il, merfû, ref alâmeti sondaki damme, mevsûf.
يَعْمَ لُ : Muzâri fiil, dolayısıyla kendisiyle birlikte yeni bir fiil cümlesi başlıyor;
üçüncü tekil şahıs, eril; fâ‘ili gizli zamir ( .(هو
في : Harf-i cer
المَصْنَعُِ : Mecrûr, cer alâmeti sondaki kesra.
يَعْمَ ل فُي اُلمَصْنَعُِ : Fiil cümlesi hâlinde sıfat, mahallen merfû; çünkü mevsûfu olan ( رَجُل ) merfû.