Arapçada Sulâsî Mezîd Fiiller -1

ARAPÇADA SULÂSÎ MEZÎD FİİLLER

Arapçada fiiller, kök harfleri itibariyle en az üç harften oluşur. Üç harften oluşanlara sulâsî (örneğin جَلَسََ , فََتَحََ gibi) denir. Bu fiillerin kök harflerine, yeni anlamlar elde etmek amacıyla bir, iki veya en çok üç harf eklenebilir. Eklenen bu harflere ziyâde harf, ziyâde harfi olan fiile de mezîd (artırılmış, ziyâde harf eklenmiş) fiil denir.

Sulâsî fiiller, mâzî ve muzâri formları itibariyle altı farklı biçimde görünmekte, emir ve mastarları da çeşitlilik göstermekteydi. Oysa mezîd fiillerin gerek mâzî, gerek muzâri, gerekse emir ve mastar durumları tektir ve fiilden fiile değişkenlik göstermez.
Sulâsî fiillere bir harf eklenerek elde edilen 3 fiil kalıbı bulunmaktadır. Bunlar:

1. Başa hemze getirilmek suretiyle elde edilen أفْعَلََ (ef‘ale),
2. Aynu’l-fiilin tekrarlanması (şedde ile harekelenmesi) ile elde edilen فَعَّلََ (fa‘‘ale),
3. Fâu’l-fiilden sonra bir elif eklenerek elden edilen فاعَلََ (fâ‘ale) kalıplarıdır.
Sulâsî fiiller bu kalıplara girdiklerinde yeni anlamlar kazanırlar. Şimdi sulâsî fiile bir harf eklenerek elde edilen bu kalıpların mâzî, muzâri, emir ve mastar hallerini bir tablo olarak görelim:

Dikkat: Bu kalıplar mâzî yapılarıyla adlandırılabildikleri gibi mastar biçimleriyle de adlandırılabilirler. Örneğin, ef‘ale kalıbı if‘âl olarak, fa‘‘ale kalıbı tef‘îl olarak, fâ‘ale kalıbı mufâ‘ale olarak da anılabilir.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, sulâsî fiile bir harf ekleyerek elde edilen fiillerin muzârilerinde muzâraat harfinin hep damme ile harekelenmesidir. Oysa sulâsî mucerred fiillerde muzâraat harfi hatırlayacağınız üzere hep fetha ile harekelidir.
Şimdi yeni anlamlar elde etmek için kullanılan bu kalıpların her birinin anlamca işlevi üzerinde duralım:

1. أفْعَلَ (veya إِفْعا ل ) kalıbı:
Geçişsiz olan (nesne almayan) bir fiil bu kalıba uyarlanmak suretiyle geçişli hâle gelir. Geçişli bir fiil de bu kalıba uyarlanmak suretiyle çift geçişli (iki nesne alan fiil) hâle gelir. Örnek:
خَرَجََ : Çıktı             →             أخْرَجََ : Çıkardı
سَعِدََ : Mutlu oldu   →            أََسْعَدََ : Mutlu etti, mutlandırdı

 َ (Oyuncu çıktı.)            خَرَجَ اَللاعِبُ 

 َ (Hakem oyuncuyu çıkardı –ihraç etti)      أَخْرَجَ اَلحَكَمُ اَللاعِبَ 

 َ (Seni tanıdığıma mutlu oldum.)   سَعِدْتُ بََِِعْرِفَتِكَ 

 َ (Ziyaretin beni mutlu etti.)         أسْعَدَتَْني زَِيارَتُكَ 

Bu kalıbın mâzî, muzâri, emir ve mastar biçimi şu şekildedir:

Arapçada nesne almayan fiillere geçişsiz fiil anlamında “lâzım fiil – الفِعْلُ اَللازِم ” diyoruz. Nesne alan fiile ise, geçişli fiil anlamında “mute‘addî fiil – الفِعْلُ اَلمتعَدِّي ” adı verilir. ( خَرَجََ ) ve ( سَعِدََ ) fiilleri kullanılarak geçişsiz bir fiilin bu kalıpta nasıl geçişli hâle geldiğini gördük. Şimdi de geçişli bir fiilin bu kalıpta nasıl çift geçişli olduğunu görelim.

(Öğrenci dersi anladı.) فََهِمََ اَلطَّالِبُ اَلدَّرْسََ

(Öğretmen öğrenciye dersi anlattı –dersi anlamasını sağladı-.) أََفْهَمََ اَل مُعَلِّمُ اَلطَّالِبَ اَلدَّرْسََ

 

2. فَعلَ (veya تَفْعِيل ) kalıbı:
Geçişsiz bir fiili geçişli, geçişliyi de çift geçişli yapmak için kullanılır. Bazen mübalağa ifade eder, yani eylemin çokça yapıldığını bildirir. Bu kalıbın mâzî, muzâri, emir ve mastar biçimi şu şekildedir:

Arapçada bazı fiiller ef‘ale kalıbına uyarlanarak, bazıları da fa‘‘ale kalıbına uyarlanarak geçişli veya çift geçişli hâle getirilir. Bazen bir sulâsî fiil hem ef‘ale hem de fa‘‘ale kalıbına uyarlanabilir, ancak anlamları arasında farklılık olur. Bunları filleri tanıdıkça öğreneceksiniz. Şimdi iki fiil üzerinde bu durumu gösterelim:

 

Bu kalıbın mubalağa, yani bir işin çokça yapıldığını ifade etmek için de kullanıldığını belirtmiştik. Aşağıdaki fiiller buna örnektir:

قَطَعََ : Kesti      →           قَطَّعََ : Lime lime doğradı
مَزَقََ : Yırttı     →            مَزَّقََ : Parçaladı, paramparça etti

 

 

 

 

 

3 (veya مُفَاعَلَة ) kalıbı:
Bu kalıbın en önemli özelliği işdeşlik ifade etmesidir, yani karşılıklı yapılan eylemler için kullanılmasıdır. Mesela güreşmek, savaşmak, dövüşmek (boks yapmak), yazışmak, görüşmek gibi. Bu kalıbın mâzî, muzâri, emir ve mastar biçimi şu şekildedir:

Bazı sulâsî fiillerin bu kalıba uyarlandığında esas anlamını muhafaza ederken, bazı fiiller ise esas anlamından kısmen veya tamamen uzaklaşır. Ayrıca ecvef fiilin bu kalıba uyarlanışında illetli harfin aslının ortaya çıkarak fetha ile harekelenir:

Bu kalıbının mastarının iki biçimde gelmesine rağmen, bazı fiillerin her iki biçimde de ( قَاتَلََ ve صَارَعََ fiillerinin mastarlarında olduğu gibi) mastara sahip olduğu halde diğerlerinin sadece mufâ‘ale ( مُفَاعَلَة ) kalıbında mastar formuna sahip olduğunu görürüz. Bu kalıba giren bir fiilin her iki formda da mastarının olması gerekmemektedir.

Bu kalıbının mastarının iki biçimde gelmesine rağmen, bazı fiillerin her iki biçimde de ( قَاتَلََ ve صَارَعََ fiillerinin mastarlarında olduğu gibi) mastara sahip olduğu halde diğerlerinin sadece mufâ‘ale ( مُفَاعَلَة ) kalıbında mastar formuna sahip olduğunu görürüz. Bu kalıba giren bir fiilin her iki formda da mastarının olması gerekmemektedir.

İSM-İ TAFDÎL

İki varlığın belli bir nitelik yönünden karşılaştırılmasında veya bir varlığın belli bir nitelikte en üstün olduğunun ifadesinde kullanılan yapıya “ism-i tafdîl” denir. İsm-i tafdîl yapmak için genellikle sulâsî fiilden eril için أَفْعَلَُ , dişil için فعُْلى kalıbında türemiş sıfat isimler kullanılır. Karşılaştırma için أَفْعَلَُ kalıbında türetilmiş sıfat مِنَْ harf-i ceri ile birlikte kullanılır. أَفْعَلَُ ve فعُْلى yapıları “en …”; أَفْعَلُ مَِنَْ yapısı ise “den daha …” anlamı ifade eder. İsm-i tafdîllere örnek olarak aşağıdaki tablo verilebilir.

 

(Şehir köyden daha büyüktür.) المدَِينَةُ أََكْبَرُ مَِنْ اَلقَرْيَة
(Cadde sokaktan daha geniştir.) الشَّارِعَُ أَََوْسَعَُ مَِنْ اَلزُّقاقَِ.َ
(Ben senden daha uzunum.)أنا أََطْوَلُ مَِنْكَِ

. Uçak otobüsten daha hızlıdır.  الطَّائِرَةُ أََسْرَعُ مَِنْ اَلحافِلَةِ

Verilen örnekler, karşılaştırmalı sıfat türünden örneklerdi. Aşağıdaki örnekleri inceleyelim:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yukarıdaki cümleleri ism-i tafdîllerin kullanılış biçimleriyle inceleyelim. 1 numaralı cümlede ism-i tafdîl, mubtedânın haberi olarak kullanılmıştır. 2 ve 3 numaralı cümlelerdeki ism-i tafdîller, kendilerinden önceki isimlerin sıfatı durumundadırlar; mevsûflarına tam anlamıyla uyum göstermişlerdir ve onları “en büyük” ve “en küçük” olarak nitelemişlerdir.
4-7 numaralı cümlelerde ism-i tafdîller mubtedanın haberidirler. Dikkat edileceği üzere bu cümlelerde her bir ism-i tafdîl, kendisinden sonraki tekil ve belirsiz bir tamlayana (muzâfun ileyhe) muzâf olmuştur ve böylece “en büyük musibet”, “en güzel hikâye”, “en güzel kız”, “en harika film” anlamı oluşmuştur.
8-10 numaralı cümlelerde ism-i tafdîlller, bir önceki gruptakinden farklı olarak, çoğul ve belirli bir tamlayana muzâf olmuşlardır. Bu durumdaki ism-i tafdîl, çoğul olan tamlayanını niteleyici bir şekilde “en güzel hikâyeler”, “en yüksek mevkiler”, “en iyi okullar” biçiminde anlam oluşturabileceği gibi, yapıya uyumlu bir biçimde “hikâyelerin en güzeli”, “mevkilerin en yükseği”, “okulların en iyisi” biçiminde bir anlam oluşturmaya da elverişlidir.

 

ARAPÇADA KALIP İFADELER

 Başınız sağ olsun.البقية في حياتِك

Bir ölüm haberi karşısında okunan ve “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” meâlindeki ﴾ إِنَّا لَِلَّهِ وََإِنَّا إَِلَيْهَِ رَاجِعُونََ ﴿ ayet-i kerimesinin (Bakara Sûresi, 156) yanı sıra Arapçada taziye için kullanılan bazı ifadeler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi “başınız sağ olsun” şeklinde Türkçeye çevirebileceğimiz البقيَّة فَي حَياتِك cümlesidir. Bu ifadeye حياتَُك الباقية  sözü ile karşılık verilir.

 …ince, …ınca لَمّا
(Çarşıya gittiğimde arkadaşımı gördüm.) لَمّا ذََهَبْتُ إَلى اَلسّوق رََأيْتُ صََديقي
(Evde oturduğum zaman misafirler geldi.) لَمّا جََلَسْتُ فَي اَلبيتِ جََاء اَلضُّيوف

Dikkat: لَمَّا ile kurulan cümlelerin fiillerinin mâzî olduğuna dikkat ediniz.

 …sız, …..siz بِدونِ

(Çayı şekersiz içmem.)  لا أَشْرَبُ اَلشَّايَ بَِدونِ سَُكَّر

(Edep olmadan ilmin faydası yoktur.)  العِلْمُ بَِدُونِ أَدَب لَا يَنَْفَعَُ

  Işığı aç lütfen.  أَشْعِلْ النُّور لو سَمَحْتَ

  Işığı kapat lütfen.  أَطْفِئْ النُّور لو سَمَحْتَ