Kâne ve Grubu

KÂNE VE GRUBU

Arapçada كان و أخواتها (Kâne ve benzerleri) adı verilen bu grubun özelliği isim cümlesinin başında kullanılması; isim cümlesinin mubtedasını kendisine isim, haberini de kendisine haber yapmasıdır. Burada bilinmesi gereken en önemli husus, kâne ve grubunun isminin dâima merfû, haberinin ise dâima mansûb olduğudur.
Bu gruptaki fiiller, morfolojik yönden diğer fiiller gibi çekimlenmesine rağmen, diğer fiillerden özne ve nesne alamayışlarıyla, özneleriyle anlamlı bir cümle oluşturamayışlarıyla ayrılırlar ve bu yüzden bu gruptaki fiiller nâkıs fiiller diye de adlandırılırlar. Buradaki “nâkıs – eksik” nitelemesinin, bu gruptaki fiillerin normal fiillere göre yukarıda belirtilen hususlar bakımından eksikliklerini ifade etmek için kullanılmış olduğunu belirtelim.

Hava güzeldirالجوُّ جميلٌ 

 الجوُّ : mubteda, merfû, ref alâmeti sondaki damme.

جميل: haber merfû, ref alâmeti sondaki damme.

 Hava güzeldi.  كان الجوُّ جميلاً

كان : Mâzî fiil, 3. tekil, eril; nâkıs fiil grubundun olduğu için isim ve haber alır, ismini ref     haberini nasb eder.
الجوُّ : Kâne’nin ismi, merfû, ref alâmeti sondaki damme.
جميلا : Kâne’nin haberi, mansûb, nasb alâmeti sondaki fetha).

Fiil cümlesinde fiil ile fâil arasındaki uyum, kâne ve grubundaki fiillerle isimleri arasında da geçerlidir. Kısaca hatırlatmak gerekirse, fâil açık bir isim olarak geldiğinde, ister tekil, ister çoğul olsun fiil daima 3. tekil olmak zorunda idi. Fâilin cinsiyetine bağlı olarak yâ üçüncü tekil eril, ya da üçüncü tekil dişil olarak kullanılırdı. Şayet fâil açık bir isim olarak değil de bir zamir olarak kullanılırsa, fiil sayı ve cinsiyet bakımından o zamire uygun çekim yapısında kullanılırdı. Bu kuralların tümü kâne ve grubundaki fiillerle isimleri için de geçerlidir. Örnek;

(Öğrenciler çalışkandır.)  الطلابُ مجتهدون 

(Öğrenciler çalışkandı.) كان الطلابُ مجتهدين 

(Öğrenciler çalışkandır.) الطالباتُ مجتهداتٌ  

 (Öğrenciler çalışkandı.) كانت الطالباتُ مجتهداتٍ

Dikkat: Yukarıda yer alan isim cümlelerinde mubtedaların zaten merfû oldukları için başlarına kâne geldiğinde merfû olarak kalmaya devam ettiğini, haberlerin ise mansûba dönüştüğünü fark ediniz.

Mubtedası ayrık özne zamiri olan isim cümlesinin başına kâne geldiğinde, bu zamir kâne’nin ismi olacağından ayrık durumdan bitişik özne zamirine dönüşür. Örnekleri inceleyelim:

 (Onlar Müslümandır.) هُمْ مُسْلِمو ن
(Onlar Müslümandı.) كان + هم)  كانوا مُسْلِمِ ين)

 

(Sen çalışkan bir öğrencisin.)أن ت طالبٌ مجتهدٌ
(Sen çalışkan bir öğrenciydin.) كان + أنت)  كُنْ ت طالباً مجتهداً )

 

(Ben hastayım.)                     أنا مريضٌ
(Ben hastaydım.) كان + أنا) كُنْتُ مريضاً)

Yukarıdaki örneklerde cümleye zamirle başlanmak istenirse, ayrık özne zamirini başta kullanmamızda da herhangi bir sakınca yoktur. Bu durumda başta kullanılan zamirler mubteda, kâne ile başlayan kısım ise haber olur:

هُمْ مُسْلِمو ن. ← هُمْ كانوا مُسْلِمِ ين

Şimdiye değin kullanılan örnek cümlelerde mubtedanın haberleri hep mufred idi. Aşağıda ise haberi şibih cümle olan isim cümlelerinin başına kâne getirilmesi durumu verilmektedir:

(Muhammed camidedir.)  محمدٌ في المسجدِ 
(Muhammed camideydi.)  كان محمدٌ في المسجدِ 

İlk cümledeki “ في المسجدِ ”, mubtedanın haberi olarak mahallen merfû idi; ancak ikinci cümledeki aynı “ في المسجدِ ” ise, كان ’nin haberi olarak mahallen mansûbdur. O hâlde şunu söylememiz mümkündür: Haber şibih cümle olduğunda, başına kâne getirildiğinde herhangi bir değişime uğramaz.

Bildiğiniz gibi كان , yapı olarak ecvef bir fiildir; mâzî ve muzâri çekimini ecvef fiiller bölümünde gördünüz. كان ’nin “olur”, “oluyor” anlamındaki muzâri yapısı, “ol” anlamındaki emr-i hâzır formu, bunların olumsuzları da, irâb bakımından aynı etkiye sahiptir. Örnek:

(Yazın hava sıcak olur.)        ي كونُ الجّوُّ حارّاً في الصّيفِ 
(Kışın hava güneşli olmuyor/olmaz.)    لا ي كونُ الج وُّ مُشْمِساً في الشِّتاء
(Cömert ol.)                          كُنْ كرِيماً

كان grubundan olan ve onun gibi isim ve haber alıp ismini ref, haberini nasb eden fiiller şunlardır:

Bunlar içinde أصْبح (oldu), صار (oldu, hâle geldi) ve ليْس (değildir) sıklıkla kullanılanlardır. أصْبح ve صار hem mâzî hem muzâri olarak kullanılabilirken, ليْس sadece mâzî olarak

kullanılır.

 

 

 

 

 

Dikkat: Leyse, haberi şibih cümle olan isim cümlesinin başına gelebilir. Örneğin;

 

 

 

 

Dikkat: Haberin mubtedanın önüne geçtiği örneklerde Leyse’nin “yoktur” anlamı verdiğine dikkat ediniz.

Şimdi Leyse ile kurulmuş bir cümlenin irâbını yapalım:

 (Araba yeni değildir.)   لَيْسَتْ السّيّارَةُ جَديدَةً

لَيْسَتْ : Kâne ve grubundan nâkıs fiil.
السّيّارَة : Leyse’nin ismi, merfû, ref alâmeti sondaki damme.
جَديدَة : Leyse’nin haberi, mansûb, nasb alâmeti sondaki fetha.

GENİŞ ZAMANIN HİKÂYESİ-ŞİMDİKİ ZAMANIN HİKÂYESİ

Haberi muzâri fiil olan bir isim cümlesinin başına kâne getirildiğinde, cümlenin anlamı geniş zamanın veya şimdiki zamanın hikâyesine çevirilmiş olur. Şöyle söylemek de mümkündür: Kâne’nin haberini muzâri fiil olarak kullanırsak, geniş zamanın veya şimdiki zamanın hikâyesi kipini elde etmiş oluruz. Cümlenin geniş zamanın mı, yoksa şimdiki zamanın mı hikâyesi olduğu, kullanılan zaman zarfından anlaşılır. Zaman zarfı kullanılmamışsa, her iki zaman kipine çevrilmesi mümkündür. Örnek